Bu hafta ağımıza takılanlar

Uluslararası bir kuruluş ne zaman hükümet aleyhinde bir rapor yayınlasa... Hükümet yanlısı gazeteler derhal okurlarına şu bilgiyi veriyorlar: “Bu kuruluşun başındaki adam Yahudi asıllıdır”. (...) Bir adamın Yahudi asıllı olduğu için bu hükümete savaş açtığını ilan etmek, bal gibi bir “nefret suçu” değilse nedir? Böyle bir haber karşısında “Yahudi asıllı” olmak dışında bir suçu olmayan insanlar ne hissederler? AHMET HAKAN

İzak BARON Diğer
7 Mayıs 2014 Çarşamba

BİR ADAMIN YAHUDİ ASILLI OLDUĞU İÇİN BU HÜKÜMETE SAVAŞ AÇTIĞINI İLAN ETMEK, BAL GİBİ BİR “NEFRET SUÇU” DEĞİLSE NEDİR? BÖYLE BİR HABER KARŞISINDA “YAHUDİ ASILLI” OLMAK DIŞINDA BİR SUÇU OLMAYAN İNSANLAR NE HİSSEDERLER?

Üç şey söyleyeceğim:

-BİR: Uluslararası bir kuruluş ne zaman hükümet aleyhinde bir rapor yayınlasa... Hükümet yanlısı gazeteler derhal okurlarına şu bilgiyi veriyorlar: “Bu kuruluşun başındaki adam Yahudi asıllıdır”. (Bakınız: Dünkü Star’da “Freedom House” haberi.)

-İKİ: Bir adamın Yahudi asıllı olduğu için bu hükümete savaş açtığını ilan etmek, bal gibi bir “nefret suçu” değilse nedir? Böyle bir haber karşısında “Yahudi asıllı” olmak dışında bir suçu olmayan insanlar ne hissederler?

-ÜÇ: Bu hükümet “demokratikleşme paketi” diye bir paket hazırlamış, “artık nefret suçu olmayacak” diye davul zurna çalmamış mıydı? Hükümet yanlısı gazeteciler de bu davul zurnaya halaylarla türkülerle eşlik etmemiş miydi?

Ahmet Hakan

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/26353247.asp

 

  • TÜRKİYE DIŞ POLİTİKASI GELENEKSEL ‘AMERİKA-TÜRKİYE-İSRAİL’ ÜÇGENİNE DÖNÜŞ YAPIYOR

Türkiye - İsrail ilişkilerinde normalizasyona dönüş işaretleri zaten hissediliyordu.

 Gelen haberlere göre 10 gün içinde resmiyet kazanacak.

“Anlaşma” açıklanacak.

İki ülke de başkentlere karşılıklı büyükelçi gönderecek.

İsrail “hamamın namusunu kurtaracak” bir “özür” tavrını zaten benimsedi.

Tazminatta anlaşma oldu.

Artık basamakları yeniden çıkmak süreci başlıyor.

Önümüzdeki haftalarda Türkiye’ye karşı batı medyasında yumuşama beklenebilir.

Amerikan hükümet sözcülerinden AB sözcülerine kadar ifadelerde de bunu göreceğimizi tahmin ediyorum.

Tabii...

Başbakan Erdoğan gene “çakmazsa!..”

(…) Elbette yan faktörler de düşünülmeli.

Örneğin...

Mısır konusunda Türkiye başta Suudi Arabistan olmak üzere Arap âlemiyle de köprüleri onaran -nispeten- daha bir “ara vitese” geçmeli.

Son zamanlarda Suriye’deki radikal İslam cihatçılarına koyduğu mesafe, uyguladığı filtre eksi puanları silmeye zaten başlattı.

Yani...

“Onurlu yalnızlık” gibi bir “teneke trampet” tıngırtısı boşluğu gösteriyordu.

Şimdi...

Bir yerlere atılacak.

(…)Sonuç...

Türkiye dış politikası geleneksel “Amerika-Türkiye-İsrail” üçgenine dönüş yapıyor.

Ama...

Rusya’yı, İran’ı, Arap alemini irite edecek bir kontrolsüzlükte değil.

Güneri Civaoğlu

http://siyaset.milliyet.com.tr/israil-le-normallesme-/siyaset/ydetay/1876460/default.htm

 

  • ALLAH AŞKINA, GAUCK'UN BİRBİRİNDEN CİDDİ ELEŞTİRİLERİNİN CEVABI, "SİZ DE YAHUDİLER'İ SABUN YAPIP, FIRINA ATMIŞTINIZ" MI OLMALI?

Efendim, herkes Türkiye'yi azarlayacakmış da, biz cevap vermeyecek miymişiz... İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres nasıl Davos'ta cevabını aldıysa, Alman Cumhurbaşkanı Gauck'a da haddi bildirilmiş vs...

Oysa Davos'ta, hemen panelin akabinde, Ekonomik Forum'un Başkanı Schwab'la birlikte basın toplantısı düzenleyen Başbakan Erdoğan, geri adım atmıştı. "One minute sözlerim İsrail'i veya Peres'i değil, paneli yöneten gazeteciyi hedef alıyordu" demişti. Nedense bunlar unutuluyor. Ayrıca, Alman Cumhurbaşkanı'nın muhatabı, Kopenhag Kriterlerini kabul eden ve AB üyeliğine talip olan Türkiye idi. Söyledikleri de tamamen gerçekleri yansıtıyor: "Çok sayıda savcı ve polisi görevinden aldınız. Yargı kararlarını hükümet lehine etkilemeye çalıştınız. Sosyal iletişim ağlarına erişimi kısıtladınız. Eleştirel bakış açısına sahip gazetecileri işten çıkardınız. Protesto gösterilerine mani oluyorsunuz."

Bizim havuz medyasının ya da Erdoğan'ın, eleştirilere makul cevaplar verme gibi bir derdi yok. Başbakan, Alman ırkçılarının Türkler'i katletmesinden söz ediyor, Dört Bir Taraf'ta, onun yakın takipçisi bir gazeteci, "Bizim Hitler'in torunlarından alacak dersimiz yok" diyor... Bu neye benziyor biliyor musunuz? Moskova Metrosu'nda trenin saatinde geleceği iddiasını kanıtlayamayan ve mahcup düşen Rus'un Amerikalı'ya "İyi ama siz de Kızılderililer'i katletmiştiniz" demesine.

Allah aşkına, Gauck'un birbirinden ciddi eleştirilerinin cevabı, "Siz de Yahudiler'i sabun yapıp, fırına atmıştınız" mı olmalı?

Nazlı Ilıcak

http://www.bugun.com.tr/bu-nasil-sehven-yazisi-1087702

 

  • NETANYAHU’NUN ONAY VERMESİNİN ARDINDAN ‘MUTABAKAT METNİ’ TÜRKİYE VE İSRAİL PARLAMENTOLARININ ONAYINA SUNULACAK

Türkiye-İsrail anlaşmasının duyurusu için İsrail Başbakanı Netanyahu’nun resmi onayı bekleniyor. İsrail’deki iç politik gelişmelerin yanı sıra El Fetih ile Hamas’ın uzlaşması Netanyahu’nun ağırdan almasına neden olmuştu. Ankara’nın son sözünü söylemesinden sonra İsrail’in cevabı bekleniyor. Netanyahu’nun en kısa sürede imza atacağı tahmin ediliyor. Netanyahu’nun onay vermesinin ardından ‘mutabakat metni’ Türkiye ve İsrail parlamentolarının onayına sunulacak.

Anlaşma metnini parlamentoların kabülü ilişkilerde ‘normalleşme’ nin önündeki bariyerleri kaldırıyor. İlk adım olarak büyükelçi atamaları yapılacak. Anlaşma olasılığına karşı görev yapacak büyükelçi isimlerinin önceden belirlendiği konuşuluyor. Bu atamaların en geç haziran ayı ortasına kadar yapılacağı tahmin ediliyor.

Türkiye’nin İsrail’e öne sürdüğü üçüncü şart Gazze’ye ambargonun kaldırılmasıydı. Büyükelçilerin göreve başlamasıyla beraber Gazze’ye insani yardım konvoyu gönderilecek. Mısır’daki Sisi yönetimi Gazze kapısını kapatmıştı. Bu yardımların İsrail’in onayı ve Kızılay aracılığıyla yapılacağı konuşuluyor.

Ömer Şahin

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/omer_sahin/tel_avive_buyukelci_gidiyor-1190032#

 

  • DÖNEMİNİN SONUNA DOĞRU HIZLA YOL ALDIĞININ FARKINDA OLAN OBAMA VERDİĞİ SÖZLERDEN BİRİNİ YERİNE GETİRMEK VE FİLİSTİN DEVLETİ’NİN KURULDUĞUNU GÖRMEK İSTİYOR; İDDİAYA GÖRE, KERRY DE, “ORTADOĞU BARIŞI SAĞLANAMAZSA İSRAİL ‘APARTHEİD DEVLETİ’ HALİNE DÖNÜŞME RİSKİ TAŞIYOR” DİYE DÜŞÜNÜYOR...

ABD Başkanı Barack Obama ile dışişleri bakanı John Kerry İsrail karşıtı, hatta Yahudi-düşmanı mı?

Şu günlerde ABD’de bir kesim bu soruya en keskin biçimde “Evet” cevabını veriyor. Sebebi de çok basit: Döneminin sonuna doğru hızla yol aldığının farkında olan Obama verdiği sözlerden birini yerine getirmek ve Filistin Devleti’nin kurulduğunu görmek istiyor; iddiaya göre, Kerry de, “Ortadoğu barışı sağlanamazsa İsrail ‘apartheid devleti’ haline dönüşme riski taşıyor” diye düşünüyor...

Kerry, kapalı kapılar ardında söylediği iddia edilen sözleri sarf etmediğini, öyle düşünmediğini açıklayıp dursa da, ABD’deki‘Lobi’ kıyamet koparmakta...

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Arapça ve İngilizce olarak yayımladığı “Holokost modern tarihin kaydettiği insanlığa karşı işlenmiş en iğrenç suçtur” sözleri bu yüzden havada kaldı. Oysa, Filistin siyaseti açısından ‘Holokost’un resmen kabulü, İsrail Devleti’nin meşruiyetinin Filistinliler tarafından tanınmasıyla eş değerde.

Sözün sahibi Kerry’nin “Ben öyle bir şey demedim” deyip durduğu halde İsrail cephesinin “Dedi” ısrarı, Mahmud Abbas’ın sözlerinin tarihi, siyasi ve hukuki değerinin tartışılmasını da önlüyor... Muhtemelen amaç da o zaten...

Defalarca ‘barış müzakereleri’ yürütülmesine, sayısız BM kararlarına, her ABD başkanının birbiri ardına verdiği sözlere rağmen, İsrail’in yanında bir de Filistin Devleti’nin tanınmaya açılıp bütün fonksiyonlarıyla çalışmasının önündeki en büyük engel, Tel Aviv’e göre, Filistin tarafının İsrail’in meşruiyetini tanımaması idi ve bunun kanıtı da Holokost inkârıydı.

Abbas kanıtı ortadan kaldırarak Filistin Devleti’ne giden yolu açtı açmasına, ama...

İsrail onun sözlerini Kerry gürültüsüyle işitilmez kılmaya, bu arada Obama’yı da işin içine sokarak girişimi unutturmaya çalışıyor...

Fehmi Koru

http://haber.stargazete.com/yazar/gormeyen-gozler-de-gormeli/yazi-877477

 

  • NETANYAHU YÖNETİMİNİN BİR FİLİSTİN BİRLİK HÜKÜMETİ KURULMASININ KARŞISINDA YER ALAN TAVRI, BARIŞ GÖRÜŞMELERİNİN TAMAMEN DURMASINA VARIRSA, TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİNDE BİR İLERLEME GERÇEKLEŞMESİ ZORLAŞIR

Türkiye'nin, Filistin'in seçilmiş hükümet olarak Hamas'ı tanıması ve onunla sıcak ilişki kurmasının Fetih'te rahatsızlık yarattığına şüphe yok. Ankara'nın Filistinliler arasındaki arabuluculuk çabaları, Fetih’in rahatsızlığından dolayı sonuçsuz kalmıştı.

İki tarafın anlaşması, Türkiye-Filistin ilişkilerinde yeni bir sayfa açabilir. Anlaşmayla birlikte Filistin'in ihtiyaç duyduğu diplomatik ve ekonomik yardımı sağlayacak ülkelerden biri de Türkiye olabilir. Ancak Hamas-Fetih Anlaşması, Türkiye'nin sadece Filistinli taraflarla ilişkilerini değil İsrail ile ilişkilerini de etkileyebilecek bir potansiyele sahiptir.

Bilindiği gibi Türkiye-İsrail ilişkileri, 2009'dan beri ciddi bir gerileme yaşıyor. İki ülke arasında, İsrail'in Aralık 2008-Ocak 2009’daki Dökme Kurşun Operasyonu öncesinde Türkiye'yi yanıltmasıyla başlayan ve daha sonra Davos'taki "One Minute" Olayı ile artan gerginlik, Mayıs 2010'daki Mavi Marmara saldırısıyla krize dönüştü.

Krizin akabinde Türkiye, İsrail ile ilişkilerin düzelmesi için gerekli şartlar arasında tazminat ve özür yanında Gazze'ye yönelik ablukanın kaldırılmasını da saymıştı. Ama İsrail'in Mart 2013’te gelen özrü sonrası Ankara, ablukaya dair açıklama yapmadı. İki ülke ilişkilerinin canlandırılması için tarafların İsrail'in ödeyeceği tazminat üzerinde kısa sürede anlaşacağı, Türkiye'de 30 Mart 2014 yerel seçimlerinden kısa süre önce gündeme gelmişti.

Hamas-Fetih Anlaşması’na İsrail'in vereceği tepki, Ankara-Tel Aviv yakınlaşmasının önünü tıkayabilir. 1990’ların tersine son yıllarda Türkiye'nin Filistin politikası, İsrail ile ilişkilerinden etkilenmiyor. Tersine, Türkiye-İsrail ilişkilerinde Filistin’in önemli belirleyicilerden biri haline geldiği görülüyor.

Netanyahu yönetiminin bir Filistin birlik hükümeti kurulmasının karşısında yer alan tavrı, barış görüşmelerinin tamamen durmasına varırsa, Türkiye-İsrail ilişkilerinde bir ilerleme gerçekleşmesi zorlaşır. Üstelik İsrail-Filistin barış süreçlerinde her büyük hayal kırıklığından sonra yaşandığı gibi, Hamas-Fetih birlik hükümeti kurulduktan sonra da İsrail yine Filistin'e saldırırsa, Türkiye-İsrail ilişkilerinde beklenen düzelme bir başka bahara kalacaktır.

Serhat Erkmen

http://www.aljazeera.com.tr/gorus/hamas-fetih-anlasmasi-ve-turkiye-israil-iliskilerine-yansimasi

 

  • ŞÜPHELER BİR YANA, BU ADIMA ŞANS TANIMAK GEREKTİĞİNİ UNUTMAMAK LAZIM. HAMAS TERÖRDEN VAZGEÇİP MÜZAKERE ODASINA GELİYOR OLABİLİR Mİ? YENİ HÜKÜMETTE FİİLEN YER ALMADAN ABBAS’A İSRAİL İLE MÜZAKERELERİ SÜRDÜRMESİ İÇİN GÜVENOYU VEREBİLİR Mİ?

Filistin liderinin attığı adım, İsrail’i öfkelendirirken ABD’yi rahatsız etti, Mısır ile Suudi Arabistan’ı epey kaygılandırdı, Avrupa’yı ise mahcup etti. Abbas, büyük bir taktiksel hata yaptı. Kimi değerlendirmelere göre, böyle bir gelişmeyi bu kadar kısa sürede beklemeyen bir tek İsrailliler ile Amerikalılar değildi. Abbas’ın kendisi de bunun olabileceğine inanmıyordu. Durumu biraz geç idrak eden Abbas, haftanın ilerleyen günlerinde zararı asgari ölçüde tutmaya çalıştı. Hamas sözcüleri bile nadir görülen bir şekilde itidal gösterdi.

Şüpheler bir yana, bu adıma şans tanımak gerektiğini unutmamak lazım. Hamas terörden vazgeçip müzakere odasına geliyor olabilir mi? Yeni hükümette fiilen yer almadan Abbas’a İsrail ile müzakereleri sürdürmesi için güvenoyu verebilir mi? Böyle bir gelişme, kimi koşullarda Orta Doğu Dörtlüsü’nün üç şartına – Hamas’ın İsrail’i tanıması, FKÖ ile İsrail arasında imzalanan anlaşmaları kabul etmesi, silahlı mücadeleden vazgeçmesi – olumlu yanıt olarak görülebilir. Böyle bir durum söz konusu olursa bu, tarihi bir gelişmeye delalet eder. Peki, gerçekten böyle olur mu? Tarih, istatistik ve mantık “hayır” cevabına işaret etse de umut ışığının yanmasına izin verilmeli.

İsrail tarafında büyük bir rahatlama var. Netanyahu, yine hiçbir şey yapmasına gerek kalmadan tehlikeli bir mühletten kurtulmuş oldu. Uzlaşmaz taraf şu an karşı taraf. Bu arada, İsrailli Arap tutukluların serbest bırakılması hâlinde koalisyondan çekileceğini söyleyerek çıtayı yükselten Bennett de mahcup olmadan çıtayı yavaş yavaş aşağı indirebilir. Barış tehlikesi şimdilik atlatılmış oldu. Koalisyon sapasağlam ayakta. Bedel ödemeden yerimizde saymaya devam edebiliriz, en azından şimdilik.

Ben Caspit

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2014/04/hamas-fatah-reconciliation-unification-israel-give-chance.html##ixzz30fHxmhb0

 

  • SADECE DÜNYADA DEĞİL, ORTADOĞU'DA DA "DEĞERLİ YALNIZLIK" İÇİNE GİREN SİYASAL İKTİDAR, NEDEN ŞİMDİ İSRAİL'LE "KALICI BARIŞ"A VE İLİŞKİLERİN NORMALLEŞMESİNE "YEŞİL IŞIK" YAKIYOR. HİÇ KUŞKUSUZ, MÜSTAKBEL BARIŞIN SPONSORU ABD İLE İLİŞKİLER BURADA EN BAŞ ETKENİ OLUŞTURUYOR

Sadece dünyada değil, Ortadoğu'da da "değerli yalnızlık" içine giren siyasal iktidar, neden şimdi İsrail'le "kalıcı barış"a ve ilişkilerin normalleşmesine "yeşil ışık" yakıyor. Hiç kuşkusuz, müstakbel barışın sponsoru ABD ile ilişkiler burada en baş etkeni oluşturuyor.

Bir başka açıdan, Doğu Akdeniz'deki "yeni enerji dengeleri", siyasal vaziyet alışları da etkiliyor. Anımsanacağı gibi, Türkiye'yle askeri ilişkiler askıya alınınca, İsrail Yunanistan'la askeri işbirlikleri ve tatbikatlarını yoğunlaştırmıştı. Yunanistan'la gayet olumlu ilişkileri olan Türkiye için, "özel bir tehdit" algısı oluşmadı. İsrail eş zamanlı olarak Kıbrıs Rum Kesimi ile de ilişkilerini geliştirdi. İsrail açıklarında bulunan ve Azeri Socar şirketi tarafından çıkartılan zengin doğal gaz kaynaklarının Batı piyasalarına kavuşturulması, Kıbrıs'ın güneyinde de yer alan "münhasır ekonomik alanlar"da Türkiye'nin mevcut hakları, Batı ekseninde, şöyle bir tablo oluşturdu: -İsrail doğal gazı, Türkiye üzerinden Batı'ya ulaştırılacak, Kıbrıs'ta olası bir kalıcı barış, Türkiye-Yunanistan-Federal Kıbrıs ve İsrail arasındaki sıkı ekonomik ve askeri işbirliği, Suriye-İran ve Rusya'nın Doğu Akdeniz'deki çıkarlarını geriletecek.- Zira İran hem Suriye, hem Lübnan'daki Hizbullah aracılığıyla Doğu Akdeniz'e uzanmakta, yeni çıkışlar aramaktadır. Hamas-El Fetih barışı, Gazze'deki "tek yanlı yönetimi", yeniden Filistin Otoritesi'ne kazandırır mı? Türkiye'nin İsrail'den 3. maddede belirtilen "Gazze ablukası"nın kaldırılması talebi, sadece Türk yardımlarının bölgeye ulaştırılmasıyla, İhvan sonrası Mısır'ında bakışıyla dönüştürülebilir mi, yoksa dönüştürüldü mü?

Vurgulanan veriler ışığında, Türkiye-İsrail barışı, bölgesel liderlikten, Batı ekseninde bir bölgesel işbirliğine doğru ilerlemekte, Atina'dan, Lefkoşa'ya, Mersin'den Hayfa'ya bir Doğu Akdeniz siyaseti, geleceği biçimlendirmektedir. 

Deniz Tansi

http://deniztansi.blogspot.co.il/2014/05/israille-yeni-donem.html

 

  • SİZ HİÇ YAHUDİLERİN DİN UĞRUNA BİRBİRİNİ ÖLDÜRDÜĞÜNÜ DUYDUNUZ MU?

Bugün Müslümanlar birçok yerde kendi aralarında savaşıyor ve çok iğrenç bir şekilde birbirlerini kesiyorlar. Bu durumda bir Yahudi birbirini kesen insanların dinine nasıl girecek?

Siz hiç Yahudilerin din uğruna birbirini öldürdüğünü duydunuz mu?

Üstelik İsrail bir din devleti olarak kurulmuştur.

Suriye'de ister rejim ister muhalifler tarafından olsun tümü Müslüman 150 bin insan öldürüldü.

Müslüman gruplar bile birbirini boğazlıyor.

Suriyeli askerin yüreğini söküp kanını içen muhalifi herkes görmüştür.

Bu ne biçim Müslümanlık?

Irak'ta ise Şii- Sünni iç savaş çatışmalarında en az 280 bin Müslüman ve az sayıda Hıristiyan öldürüldü. Örnekleri çoğaltabilirim ama bu kadarı yeterli.

Peki bu durumda bir Yahudi ya da Hıristiyan normal koşullarda rahat bir şekilde Müslüman olabilir mi?

Elbette bu anlattıklarımın hiçbirinin gerçek İslam ile ilişkisi yoktur ve olamaz.

Çünkü semavi dinlerin tümü barıştan yana.

Muhammed Peygamber insanları İslama davet ettiğinde onları zulüm, fakirlik ve cehaletten kurtulma ve özgürlük ile adalet içinde yaşama sözü ile ikna etti.

Peki, şimdi Yahudileri İslama davet edenler onlara neyin sözünü verecek?

Dürüst ve açık sözlü olalım...

Bugün Müslüman ülkelerin çoğunda fakirlik, cehalet, yolsuzluk, hırsızlık, her türlü iğrençlik, insan hakları ihlalleri, diktatörlük, geri kalmışlık, zulüm çok yaygın.

Arap Baharı ayaklanmaları işte bu nedenle olmuştur.

Peki Hıristiyan ve Yahudilerin yönettiği ülkelerde neden olmuyor bunlar?

Bugün birçok Müslüman daha onurlu bir yaşam için kafir dediği Hıristiyan ülkelere göç ediyor.

Kusura bakmayın ama bu ülkeler Müslümanların iç çamaşırlarını bile üretiyor.

Evet ben bir Yahudiyim ama İslama büyük saygım var.

Hüsnü Mahalli

http://www.yurtgazetesi.com.tr/utanan-var-mi-makale,7724.html

 

  • TEK BİR TAVSİYE: BAŞBAKAN ERDOĞAN VE ÇEVRESİ SOHBET SIRASINDA YAHUDİ DÜŞMANLIKLARINI BİR KENARA BIRAKSINLAR. BLOOMBERG’DEN LİDERLİK ADINA ÖĞRENECEKLERİ ÇOK ŞEY OLABİLİR

Türkiye ziyaretinde Michael Bloomberg’in Başbakan Erdoğan’la da konuşması bekleniyor. Konu faiz lobisine gelecek mi acaba?

Gerçi iki kuvvetli figürün çok ortak noktaları var: Başkalarının özel hayatına karışma konusunda birbirileriyle yarışırlar. Bloomberg, New York’u yönetirken şekerli içeceklere kısıtlama getirmeye çalışmış, masalardan tuzlukları kaldırtmış, sigaraya savaş açmıştı.

İkisi de inşaatçıları çok seviyor: Bloomberg döneminde New York’a rezidans üstüne rezidans yapıldı, yeni mahalleler yaratıldı.

İkisi de kuralları kendilerine göre yorumlamakta beis görmüyor: Michael Bloomberg şehrin kendisine ihtiyacı olduğunu düşünerek iki dönem kuralını değiştirmiş, üç dönem New York’u yönetmişti. Erdoğan’ın da meşhur üç dönem kuralının geleceği meçhul.

Ama şöyle bir fark da var: Bloomberg kimin kimle sevişeceğine, kaç çocuk yapacağına karışmıyor. Hatta eşcinsel evliliğinin en büyük destekçilerinden biri. Sağlık ve iyi yaşam için özel hayata müdahale ediyor, bizimki gibi keyfi değil.

Michael Bloomberg kurduğu vakıfla dünyada bireysel silahlanmaya karşıt çabalara da maddi destek veriyor. Bisiklet de Bloomberg’in dünyada yaygınlaşmasını istediği bir ulaşım biçimi. Türkiye iki konuda da epey geride.

Konuşacak çok konu var.

Tek bir tavsiye: Başbakan Erdoğan ve çevresi sohbet sırasında Yahudi düşmanlıklarını bir kenara bıraksınlar. Bloomberg’den liderlik adına öğrenecekleri çok şey olabilir.

Oray Eğin

http://orayegin.tumblr.com/

 

  • TÜRKİYE’YLE ARASINI DÜZELTMEYE KENDİSİNE NEFES ALDIRACAĞI İÇİN ÖNEM VERİYOR İSRAİL...

İlk beklenmedik hücum, herhalde duymuşsunuzdur, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’den geldi. Birileriyle konuşurken, “Böyle giderse” demiş Kerry, “İsrail günümüzün Güney Afrikası olur; ‘apartheid devleti’ne dönüşür...” Ağır bir söz... Derhal kınamalar yükseldi Netanyahu ve çevresinden; Kerry sözünü geri alır gibi oldu, ama etkisi hâlâ sürüyor...

Ardından 1994’ten beri İsrail’le ‘barışık’ Ürdün’den beklenmeyen bir hücum geldi. 1991-1993 yılları arasında Ürdün hükümetinde dışişleri bakanlığı yapmış Kamel S. Abu Jaber, Jordan Times gazetesinde, içinde Hitler’in adının da geçtiği ‘Büyük Siyonist yalanı ve önümüzdeki görev’ başlıklı zehir zemberek bir yazı yayımladı.

Hemen yazının çıktığı gün Ürdün büyükelçisi eline nota tutuşturulmak üzere İsrail dışişleri bakanlığına çağrıldı. Yazı ‘anti-Semitik’ imiş... İsrail’in Amman büyükelçiliği de, yazıyı yayımlayan gazeteye, “Derhal özür dileyin” baskısında bulundu. Büyükelçi “Ülkemde tatildeyim” dedi çağrıya; Jordan Times yayın yönetmeni Samir Barhoum da, “Ne özrü, az bile yazmış” diye de yorumlanabilecek bir cevapla yetindi. Ürdün Gazeteciler Cemiyeti başkanı Tareq Momani de, “Burası özgür bir ülke; bugün de basın özgürlüğü günü” diye İsrail’in girişimini protesto etti...

En ağır darbelerden biri de, Amerikan medyasında İsrail’in yakın dostlarından biri olarak bilinen New York Times yazarı Thomas Friedman’dan geldi... Friedman, ABD’deki kumarhanelerinden kazandığı milyarları İsrail’e aktaran Sheldon Adelson üzerinden verdi mesajını, ‘Sheldon: İran’ın en yakın dostu’ başlıklı makalesi ile...

Taha Kıvanç

http://haber.stargazete.com/yazar/israille-yakinlasirken-bilinmesi-gerekenler/haber-879401

 

  • Netten okumalar

 

  • TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİSİ VE ÇÖZÜM SÜRECİNE ETKİSİ

http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/turkiye-israil-iliskisi-ve-cozum-surecine-etkisi-58590

 

  • FİLİSTİN’DE NELER OLUYOR! – KENAN AKIN

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/filistinde-neler-oluyor-30679yy.htm

 

  • KUDÜS'TE 24 SAAT

Kudüs, benim için özel bir kent. Yaşamımın dönüm noktası Kudüs'e gitme kararım oldu diyebilirim. Yüksek lisansı tamamlamış, doktora öncesi biraz soluk almak istemiş ve 1 senemi elimde biriken tüm parayı harcayarak seyahat etmeye ayırmıştım. Hayatımın karışık, ne yola gideceğimi bilmediğim, aşktan ağzımın yandığı, mutsuz ve amaçsız bir dönemiydi. O sene bir çok ülkeyi gezdim, bazısını tek başıma, bazısını şimdi eşim olan adamla, bazısını çalışarak, okuyarak.. O 1 sene oldu 2-3 sene, para sandığımın aksine, o kadar hızlı bitmedi.. Sonra İstanbul'a döndüm ama mutlu olamadım, tekrar çıktım yurtdışına, okudum, evlendim, çocuklandım falan filan. Ama hepsinin başlangıcı Kudüs'e gitme kararım oldu. Benim için özel bu şehir.

Eşimle İsrail'de tanıştık ve Kudüs'te eski kentin o efsanevi çatılarından birinde birbirimize aşık olduğumuzu itiraf ettik. 10 senelik ilişkimizde bir çok defa gidip geldik Kudüs'e, her defası çok özel oldu. Nedense bu kent mıknatıs gibi çekiyor beni / bizi ve her bir köşesi, tüm o kültürlerin beşiği oluşu, insanlarının her birinin anlatacak bir hikayesi oluşu, her bir karışı duygu ve tarih yüklü oluşu ve çözülemeyen tüm o karmaşık politik ve sosyal düğümleri ile, Kudüs benim / bizim için dünyanın merkezi. Hala aklımız Kudüs'te, ara sıra gitsek yerleşsek dediğimiz oluyor. Günün birinde Kudüs'te eski kentte bir ev alıp oranın yerlisi olmayı istiyoruz, kısmetse.

http://cerenin-gunlugu.blogspot.com.tr/2014/04/bir-sehirde-24-saat.html

 

  • ERMENİ SOYKIRIMINI TANIMAK İSRAİL İÇİN AHLAKİ BİR GÖREV – AKİVA ELDAR

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2014/04/israel-armenian-genocide-turky-prime-minister-erdogan-moral.html#ixzz30fHR9JKE

 

  • ERMENİLERİ YAHUDİLER Mİ ÖLDÜRDÜ – HALUK HEPKON

http://www.odatv.com/n.php?n=ermenileri-yahudiler-mi-oldurdu-2904141200

 

  • TÜRKİYE’DE YAHUDİ BİR ÇİFTÇİNİN ANILARI

http://blog.milliyet.com.tr/Turkiye_de_Yahudi_bir_Ciftcinin_Anilari/Blog/?BlogNo=453190

 

  • ANNE FRANK'IN EVİNDE

Şairimiz Ümit Yaşar Oğuzcan Anne Frank’a bir şiir yazmıştır. Ümit Yaşar’ın bu şiiri yazımızın da başlığıdır:

Eski ve mağrur bir ev Amsterdam’da

Üstüne bastıkça gıcırdıyor tahtalar

Pencereler mahzun, kapılar yaslı

Bir Anne Frank vardı diyor tahtalar

 

Bir Anne Frank vardı duyuyormusunuz

Bir Anne Frank vardı duygulu, ince

Dolaşırdı ürkek adımlarla bu odalarda

Şu dolap, şu sedir de gülerdi, o gülünce

 

Sonra savaş, tanklar, mitralyözler, süngüler

Anne Frank üşüyor, Anne Frank korkuyor

Çocuk dudaklarında, yarım kaldı türküler

 

Kaçmak, saklanmak boşuna, ergeç bulacaklar

Çökecek üstümüze, utancı, rezil bir ânın

Ve Anne Frank ölecek, değeri kalmayacak dünyanın

http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=128652

 

  • DUVARIN KARŞI TARAFI…- MUSA DEDE

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/26301380.asp

 

  • PROPOZİSYON

http://www.lilikam.com/2014/04/propozisyon.html

 

  • İSRAİL TÜRKİYE’NİN ŞARTLARINA NE DEDİ – TAHA DAĞLI

http://www.haber7.com/yazarlar/taha-dagli/1154648-israil-erdoganin-sarltarina-ne-dedi

 

  • Netten seyredin

 

  • "HAVRA SOKAK" ÇANAKKALELİ MUSEVİLERİN HİKAYESİ

http://www.frequency.com/video/havra-sokak-anakkaleli-musevilerin/165861467/-/5-1587