Verda SENEOR
Radyoda çalan şarkıların farklı bir büyüsü vardır. Doğum günü sürpriz yapmak için zor bir gündür. “Görünce seni düşündüm, aldım” hediyelerinin yeri bambaşkadır; daha büyük bir doğum günü ya da yılbaşı hediyesinden fazla anlam ifade ettikleri olur.
Kar tatilleri paha biçilmezdir; o bir günlük eğitime ara kaç günlük tatile bedeldir.
“Oscar’a adaymış!” “Herkes bayılmış” diye girdiğiniz filmi beğenmeniz genelde zordur.
Kötü geçen bir sınavdan alınan her puan iki kat değerlidir.
Kasadayken öğrenilen indirim duygusunu bilir misiniz?
Spontane programlar ve ilkler neden rutinlerden daha özeldir?
Bazı şeyler vardır ikincisi aynı tadı vermez. Mesela bir tatil. Gidersiniz, görürsünüz, bayılırsınız, hayatınızın en güzel günlerini yaşarsınız. İki yıl sonra tekrar gidersiniz, aynı otelde kalırsınız, aynı yemekleri yersiniz ama aynı keyfi alamazsınız. Bu durumda suçlu bellidir. İkinci tatilde hiç bir eksik olmasa, bir fazla vardır valizinizde: Beklenti. Kendisi ilaçlara benzer. Yanlışı da, aşırısı da zararlıdır.
Sürprizlerde beklenti sıfırdır. Sürprizler çok güzeldir. Bu durum tesadüf müdür? Bence hayır. Terazinin beklenti kefesi boşken diğer tarafa ne gelse ağır basar, insanı mutlu etmeyi başarır. Oysa diğer zamanlarda gerçeğin mücadelesi ne kadar zordur; hayal gücünün sihirli dünyasına karşı, işte başka bir anlamda beklenmedik onca küçük problem, detay, sınırlama; insan, hava faktörü...
“Beklentinin altı” bulutlu, “beklentinin üstü” güneşli ifadelerken, hayatımıza bilerek gölge düşürmemiz sizce de saçma değil mi?
Kişisel hedeflerimizden vazgeçelim demiyorum, ancak özellikle üzerinde kontrolümüzün az olduğu olaylarda çok şey beklemenin yanlış bir ilaç gibi faydadan çok zarar getireceğine inanıyorum. İnsan biraz daha az hırslı, biraz daha az beklentili olunca hayat aslında hep sürprizlerle dolu. Bu noktada doktorunuz sizsiniz; mutlu olmak için ihtiyaç duyduğunuz dozajı azaltın. Çünkü beklentilerinizi düşürmek kaleden kaleciyi çıkartmaktır. Golü atmak bir vuruş yakınlaşır.