Sexting! için çözüm: Seks-Pozitiflik

Yemek yemek ve âşık olmak kadar normal olan, cinsellik de teknoloji gelişmelerinden nasibini alıyor. Selfie fenomeni gibi, ebeveynleri biraz daha alarma geçiren bir fenomen daha radarımıza giriyor: Sexting! Çözüm ise seks-pozitiflik...

Gençlik - Eğitim
21 Mayıs 2014 Çarşamba

Rayka Kumru


‘Selfie’ler Amerikan Psikiyatri Derneği tarafından bir ruhsal rahatsızlık olarak tanımlanmış. APD’ye göre kişiler, gerçek hayatta noksan olan özgüveni sağlamak için kendi resimlerini çekip, filtrelerden geçirerek onay kazanıyor; bu da ruhsal bir bozukluğa işaret ediyormuş. Amanın hepimiz ruhen bozulmuşuz diye düşünmeden önce, işin farklı bir boyutuna dikkat çekmek istiyorum: Y Jenerasyonu yani Milenyum çocukları. ‘Selfie’ler aslında onların icadı değil, yüzyıllardır insanlar kendi resmini çizdirmiş, fotoğraf makinesinin icadından sonra ise iş daha kolay bir hal almış. Şimdi ise, ‘selfie’ler bir epidemik!

Peki bu fenomen neden şimdi bu kadar popüler oldu? Neden yaygınlaştı? Cevap belki de günümüzde birçok yetişkinin çocuğuna sorduğu sorunun cevabı: Hız ve erişim!

Benim de içine dâhil olduğum bu Y jenerasyonu hız meraklısı, bencil ve bağımsız!

Teknolojiyle daha önce hiç bir jenerasyonun olmadığı kadar yakından ilgili, bilgili. Bu ister akşam yemeği siparişi için olsun, ister sevgiliye aşk sözcükleri, tek bir ‘klik’ veya ‘gönder’ tuşunda istenilen obje veya mesaj  gönderilmesi istenilen kişide. Yemek yemek ve âşık olmak kadar normal olan, cinsellik de haliyle teknoloji gelişmelerinden nasibini alıyor. Selfie fenomeni gibi, ebeveynleri biraz daha alarma geçiren bir fenomen daha radarımıza giriyor: Sexting!

Sexting; cinsel içerikli resim veya yazıların bir kişiden başka bir kişiye gönderilmesi, özünde anormal bir davranış olmamasına rağmen, sıkıntılı sonuçlar doğurabilen bir davranış... Çünkü erişim ful kapasite, hız muhteşem, yanlış bir tuşla da o resim erkek arkadaşa değil de Facebook duvarına uçuveriyor, seyirci bin küsür kişi... Sandığımız seyirci ile kısıtlı kalmayabiliyor...

Sexting gençlerin fiziksel olarak temas kurmadan cinsel keşfi aslında bir yerde... İnsanlık tarihinin her noktasında var olmuş ‘merak’, ‘keşfediş’ ve ‘deneyim’ fenomenlerine yepyeni bir boyut getiriyor. Ancak sonuçları, daha önce görülmeyen boyutlarda olabiliyor. Özellikle 18 yaş altı bireylerin cinsel içerikli resimlerinin dağıtımı, basit bir mesajlaşmayı yasal boyutlara taşıyabilir. 

Fakat cinsellikle ilgili kurallar ister telefon üzerinden olsun ister yüz yüze, çok da farklı değil. Bu kurallar bilindiği sürece de gençler keşiflerine daha sağlıklı devam edebiliyor.

  Bize kimse bir şey anlatmadı, biz neden anlatalım? 

Velilerden gelen en sık soru bu...

Çocuklara bisiklete binmeyi önce üç tekerle öğretiyoruz, yüzmeyi de kolluklarla. İş cinselliğe gelince ama anadan doğma her şeyi bildiklerini mi varsayıyoruz?

Günümüzdeki başta teknoloji olmak üzere gelişmeler, her şeye olduğu gibi cinselliğe olan erişimi de kolaylaştırıyor. Cinsellikten kastettiğim, cinsel birleşme değil, cinsellik ile alakalı herhangi bir şey, sexting ve porno dâhil. Cinsellik konusu konuşulmadığı zaman da gençler cinsellikle ilgili bilgileri en sık arkadaşlarından alıyor Türkiye’de.

Cinsel eğitimin sürekli ve kapsamlı bir şekilde verilmediği, ailelerin çocuklarına cinselliği anlatmadığı veya anlatamadığı, cinselliğin özellikle kadınlar için tabu olduğu ve yasakların bireylerin özel hayatlarını etkilediği bir toplumda bir çocuk ötekine cinsellikle ilgili bilgi aktarıyor! Düşünsenize! O çocuk o bilgiyi nerden alıyor peki? Sağlıklı bir kaynaktan olmadığını sanırım tahmin edebiliyoruz; ya deneyimlerini şişire şişire anlatan arkadaşlardan, ya ağabey ve ablaların odasında bulunan dergilerden, belki de porno filmlerden...

Seks pozitiflik cinselliğe teşvik değildir; cinselliğe gerçekçi bir bakış açısıdır. Çocukların ve gençlerin cinsellikle herhangi bir şekilde karşı karşıya geleceğini göz önünde bulundurur. Bu ister porno izlemek, isterse okulda edilen muhabbetler olsun...

Seks pozitiflik cinselliğin taşıdığı riskleri göz ardı etmez, fakat cinselliği korunması gerekilen bir canavar gibi göstermez. Cinsellik anlatımında cinsel yolla bulaşan enfeksiyon veya gebelikten korunma gibi bilgilerin önemini inkar etmez, fakat bu konuların cinsellik deneyimlerini kapsamadığını savunur. Sağlıklı ilişki kurmak, toplumsal cinsiyet rollerinin yarattığı beklentiler, beden algısı, dokunma ve dokunma kuralları, öpüşmek, zevk almak, rıza, toplumsal değerler, kültür ve gerektiğinde dini değerleri de kapsayan, adı üstünde ‘kapsamlı’ bir cinsel eğitimin gerekliğini savunur. Zate Dünya Sağlık Örgütü de cinsel eğitime erişimi bir insan hakkı olarak tanımlar. Çünkü bu konuda eğitimsizlik ve cinselliğin seksten ibaret olarak algılanması hem bireysel hem de toplumsal boyutta birçok probleme yol açabilir. Ülkemiz de bunun maalesef muhteşem bir örneğidir. 

Çocuğunuzun her dakika başında duramayacağınız gibi, her dakika bilgisayarını ve telefonunu da kontrol etmeniz mümkün değil. 

Yapabileceğiniz, ona kendini korumasını öğretmek! 

Çocuklar, yabancılardan şeker almamak konusunda uyarılıyor, ama çocuk tacizi ve ensestin fink attığı ülkemizde, özel bölgelerini (yani cinsel organlarını) korumayı öğrenmiyorlar. 

İnternet’te gezinirken gördüğü binlerce resim, evde edilen muhabbetler, ailenin tavırları, diziler, kıkırdama sebebi yetişkin filmleri çocuklara cinsellikle, ilişkilerle, hemcins ve karşı cinsle ilgili birçok mesaj veriyor. ‘Kadınlar pasiftir’, ‘evlenilecek veya eğlenilecek kadınlar vardır’, ‘erkekler hep cinselliğe hazır ve istekli olmalıdır’, ‘kadın hayır dese de aslında evet demek ister’, ‘erkeklerin cinsel organı büyük değilse daha az erkektir’, ‘kızlar matematikten anlamaz’, ‘erkek adam ağlamaz’... 

Karşılaştırılacak güvenli bir kaynaktan bilgi gelmediği sürece tek referans noktası bu mesajlar olur. Bu mesajlar sadece çocukların değil, yetişkinlerin de cinsellik algısında problem yaratabilir. 

  Ne anlatılmalı?

Çocukların kucaktan kucağa dolaştığı ve ‘göster amcana pipini’ söylemiyle büyüdüğü bir toplumda mahremiyet algısının otomatik olarak yapılanması çok da beklenilemez. ‘İç çamaşırı kuralı’ olarak bilinen, iç çamaşırının değdiği her yerin özel bölge olduğu ve aileden dahi olsa hiç kimsenin o bölgeye izinsiz dokunamayacağı çocuğa anlatılmalıdır. Oraya sadece anne-baba veya doktor, sağlık veya hijyen amaçlı dokunabilir. Herkesin bedeninin kendi özeli olduğu ve ister fiziksel olarak ister teknoloji üzerinden müdahale edilmemesinin önemi vurgulanmalıdır. 

 Kola kol, göze göz, penise pipi, valvaya kuku!

Diğer organlardan farklı muamele gören üreme organlarının doğru ismi öğretilmelidir. Onun adı kayısı, mandalina, şeftali, kuku veya kız pipisi değildir; onun adı valva, vajina veya vajendir. Uzantı, pipi, şey, orası, değil, penistir. Özel bölgesinin doğru adını bilen çocuklar bedenlerinin daha çok farkında oluyor, özgüvenli oluyor, birisi gelip iç çamaşırı bölgesine dokunmaya kalkınca da, ‘orası benim özel bölgem, dokunma’ diyebiliyor, istismar edilme riski azalıyor. 

 Hayır, hayırdır!

Hem kendi hem başkasının bedenine saygı göstermeyi öğrenmelidir çocuklar. Herkesin özel bölgesi olduğunu ve şartlar ne olursa olsun kimsenin izinsiz birbirinin özel bölgesine dokunamayacağını, resmini çekemeyeceğini veya elinde olan bir resmi paylaşamayacağı söylenmelidir. Rıza almak nedir, izin almak nedir, anlatılmalıdır. Birisi hayır diyorsa, psikolojik analize başvurmaya gerek yoktur, ‘hayır, hayır demektir’. İstemediği halde istemediği bir davranışı hem yapmanın hem de yaptırmanın yükünü taşıyan genç sayısını biraz olsun indirmemize yardımcı olur belki bu girişimler. 

  Özel bölgelerden özel sayfalara

Şifreler ve kullanıcı isimleri her zaman verileri korumaya yetmiyor. Instagram veya Facebook’a konulan resimler silinse de kim onu kaydetti, kim gördü kim görmedi bilemeyebiliyoruz. Kişilerin güvenilir ilişkilerdeyken birbirlerini heyecanlandırmak, oyun veya flörtleşmek amaçlı gönderdiği özel resimler, o ilişkinin dışına çıkabiliyor, ilişkinin güven çerçevesi yıkıldığında da farklı yerlere faklı sebeplerden dolayı gönderilebiliyor. Snapchatte gönderilen ve sadece birkaç saniye görülebilen resimler hem kaydedilebiliyor hem de direk şirketin database’inde toplanıyor.

Amacım kimseyi paniğe sokmak değil. Sadece bu konuların gençlerle konuşulması gerektiğine dikkat çekmek. Cinsellik iki kişinin yatakta yaptığı bir eylem olarak algılanmaktan çıkmalı ve telefonda, iPad’de, okulda, televizyonda var olan, gençlerin iyisiyle kötüsüyle bilgilendirilmesi gerek bir konu olarak anlaşılmaya çalışılmalıdır. 

 

AMA Y JENERASYONU KURALLARI SEVMİYORDU HANİ?

Kuraldan bahsettiğim yasaklama değil, bilgilendirmeden ibaret. Çözüm ise seks-pozitiflik... Seks konusunda pozitif olmak mı? Yani çocuklarımızı sekse teşvik mi etmeliyiz?

Tabi ki hayır! Seks pozitiflik, aslında davranış, iletişim ve tavırlarımızı seks hakkında bulunan ağır negatif düşüncelerden biraz olsun arındırabilmektir. En başında, cinselliğin insan gelişiminin doğal bir parçası olduğunu fark etmek ve her konuda olduğu gibi çocuklarımıza bu konuda da bilgilendirmektir. Bilgili çocuklar cinsellik deneyimini erteliyor. Yani ‘çocuğuma seksten bahsedersem, gidip yapar’ algısı doğru değil.