Yahudi tarihinin en önemli olayı olarak kabul edilen, Tora’nın Sina Dağı’nda İsrailoğulları’na verilmesinin konu edildiği Şavuot Bayramı kutlaması bu yıl 25 Mayıs sabahı yapıldı. Geleneksel olarak kutlanan bu bayram bu yıl da Kal de los Frankos olarak da bilinen İtalyan Sinagogu’nda gerçekleşti.
Pazar sabahı gerçekleşen kutlamaya Hahambaşı Rav İsak Haleva, Cemaat Başkanı İshak İbrahimzadeh, Temsilciler Meclisi Başkanı GinaTelvi, Uygulamacı Başkan Yardımcısı Moris Levi, İtalya’nın İstanbul Başkonsolosu Gianluca Alberini, cemaat vakıf başkan ve yardımcıları, dernek temsilcileri, cemaat ileri gelenleri, kurum ve kuruluş başkanları ve yahidler katıldı.
Konuklar, sabah Tefila duasından sonra sinagogun balkonunda İhtiyarlara Yardım Derneği’nin El Gusto Catering Bölümü’nde hazırladığı seudaya katıldı. Kahvaltı sonrası Şavuot kutlaması için tekrar sinagogdaki yerlerini aldılar. Tören Hazan Şimon Asayas’ın ‘Baruh Aba’ şarkısıyla karşılanan Hahambaşı Rav İsak Haleva’nın girişi ile başladı.
Günün sunuculuğunu İtalyan Sinagogu Gabayı Mihael Mişel Hodara yaptı. Hodara, konuklara “Hoş Geldiniz” diyerek ile iyi dileklerde bulundu ve ilk sözü İtalyan Cemaati Başkan Rıfat Behar’a verdi.
Rıfat Behar konuşmasında sinagogun tarihçesinden bahsetti. “Cemaatimizin ilk adı Kostantinopolide, İspanyol-Portekiz Ritinde Yabancılar Yahudi Cemaati olarak görünürken, zaman içinde İtalyan Musevi Cemaati olarak anılmaya başlandı,” diyen Behar, arşivlerinde 1859 tarihli bir belgeye rastladıklarını belirtti. İlk olarak Zülfaris Sokağı’nda, Bit Pazarı’nda, Küçük Hendek Sokağı’nda ve ardından şimdiki binaya geçilerek 1885 yılında alınan ruhsat ile bugünlere gelindiğine değindi. Behar, Tanrı’nın Musa Peygamber’e 10 Emir’in verdiği günde cemaatleri ile birlikte kutlanmasından dolayı duyduğu minnettarlığı da dile getirdi.
Günün konuk konuşmacı Temsilciler Meclisi Başkanı Gina Telvi oldu. Telvi, konuk konuşmacı olarak davet edildiğinde duyduğu şaşkınlık ve heyecanı paylaştı. Ardından, İtalyan Cemaati’ne ve Hahambaşılığa hanımların, erkekler dünyasına girmesine izin verdiği için tüm beylere teşekkür etti. Gina Telvi, konuşmasında On Emrin kendisine ne ifade ettiği konusundaki düşüncelerini paylaştı.
Birinci Emir: “Ben seni Mısır’dan, kölelik evinden çıkaran Tanrınım.” Telvi Tanrı’nın insanları kölelikten çıkarıp yepyeni bir yaşama kavuşturduğu gibi, insanların da önyargılardan uzak, ayırımcılıktan uzak hür bir yaşam yaratılmış bir dünyada, hür yaşanan, hür düşünülen ve hür konuşulan bir dünya olmasını istemiştir yorumunda bulundu.
İkinci Emir: “Başka bir güce, başka Tanrılara inanma…” Telvi bu emirle ilgili olarak, “Çağımızda kahramanlarımızı manevi değerler ile değil, finans, spor, moda dünyasındaki başarıları ile ölçüyoruz. Çocuklarımızı maddi başarıya endeksliyor, ünlü kişileri idollerimiz yapıyoruz,” dedi. İnsanların ilişkilerinde manevi yaşam kalitesinin giderek düştüğünü, sevdikleri ile teknolojinin aralarına girerek tanrılaştırdığına değindi, telefonun yaşamımızı nasıl etkilediğini paylaştı.
Üçüncü Emir: “O’nun adını boş yere anma…” için Telvi “Tanrı’nın adını kötülük ile birlikte anmaktan daha trajik ne olabilir ki! Tanrı adına terörizm yaparak insan öldürenleri koyabiliriz. Tanrı’ya gerçekten inanan hiç kimse, intihar saldırısıyla, suçsuz insanların ölümüne neden olmaz. 21. yüzyılın bu tip din fanatikleri, Tanrı’nın adını boş yere yanlış kullanarak şerlerini doğrulamak istemektedirler,” dedi.
Dördüncü Emir: “Şabat gününü hatırla ve kutsal kıl…” için Telvi “Şabat basit bir dinlenme gününün ötesinde bir kavramdır. Haftanın her günü etrafımızda ki dünya ile ilgilenir, birçok şey yaparız. Rabilerimiz, ‘6 gün vücudumuzun, Şabat ise ruhumuzundur’ derler. Ancak Şabat benim için, ailemin bir araya geldiği gündür. Çocuklarımızın ne olursa olsun bir araya gelmekten keyif aldıkları, gelemediklerinde mazeret bildirdikleri bir gündür,” diyerek, Şabat’a verdiği önemi vurgulamış oldu.
Beşinci Emir: “Seni Tanrı ile birlikte yaratmış Anne ve Babana saygı göster…” ile ilgili olarak Telvi günümüz insanlarının ölümden çok yaşlanmaktan korktuklarını, yaşlığın aslında bilgili ve akıllı kişi anlamına geldiğini belirtti. “Günümüzde ise yaşlanmak, fiziksel ve zihinsel kapasitenin azalması olarak algılandığından, negatif bir olgu yaratıyor insanların zihninde. Bu emir ile anne ve babanın kendilerini iyi hissetmeleri için elinden geleni yapacaksın. Ne mutlu ki, cemaatimizde aile bağları çok güçlü olduğu için, anne ve babalarımızın yanı sıra yaşlılarımıza da saygı duyuyor, tümünün yaşamlarını en iyi şekilde sürdürmeleri için çaba sarf ediyoruz. Yaşlılarımızın iki sıcak yuvasını Barınyurt ve İhtiyarlar Yardım Derneği birleştirerek, mayıs ayında çalışmaya başlayan Oryom projesini bizlere kazandıran başta Başkanımız İshak İbrahimzadeh ve tüm emek verenlere teşekkür etmek isterim,” diyerek, cemaatin anne babaya verdikleri önemi hatırlattı.
Altıncı Emir: “Öldürmeyeceksin…” için Telvi “Öldürmek nedeni ne olursa olsun yasaktır. Ancak öldürmek, sadece birinin canını almak değildir. Bir çocuk ile acımasız bir şekilde konuşursan, ona gaddar davranırsan onun karakterini katleder, kişiliğini yok edersiniz. Elinden işini alarak hayatını katledebilirsin…6. Emir ile Tanrı, bize onun karakterini öldürme, ruhunu öldürme, onurunu öldürme de diyor,” dedi.
Yedinci Emir: “Zina yapmayacaksın…” Bir zamanlar evliğin karşılıklı güvene dayanıp, yaşam boyu mutluluğun garantisi olduğunu, kadın ve erkeğin daha samimi olmaları için evliğin ön şart olduğunu vurguladı. Telvi,“Ancak günümüzde evlilik sözcüğü sadece iki kişinin birlikteliğini ifade etmiyor, günümüzde şirket evliliklerinden söz ediyoruz. Tanrı öldürmeyeceksin diyerek, yaşamı destekler; zina yapmayacaksın diyerek ise dürüst ve teniz ilişkileri destekler. Bu evlilik olsun, arkadaşlık olsun, iş ortaklığı veya şirket evliliği olsun, her türlü ilişkimizde temiz ve dürüst olmalıyız,” dedi.
Sekizinci Emir: “Çalmayacaksın…” Talmud’a göre çalmanın basit bir hırsızlık yapmanın ötesinde, başkalarına karşı görevlerini tam olarak yerine getirmediğinde de çalmakla aynı değer taşıdığına değinen Telvi, “Para karşılığı yaptığımız işin tam olarak karşılığını vermediğimiz zaman da. Ama en önemlisi, bizlere verilen güveni da sarsıp ona layık olmadığımız zaman da önemli bir hırsızlık yapmış oluruz,” dedi.
Dokuzuncu Emir: “Yalan tanıklıkta bulunma…” Kimi sözlerin insanlara şifa verdiği gibi, kimi sözlerin bir silah gibi ölüme bile sürükleyebileceğine değinen Gina Telvi, “Günlük hayatımızda başkalarına zarar verecek konuşmalar yapmak, dedikodu yapmak, asılsız söylentiler çıkarmak bu emre karşı gelmektir. Günümüzde dedikodu medyanın temel ilgi odağı oldu. Birçok televizyon programında kulaktan dolma bilgiler ile insanların onurları yerden yere vurulmakta, dostluklar yok edilmektedir,” dedi.
Onuncu Emir: “Başkasının malına göz dikme…” Bu emri de Telvi bir benzetme ile yorumladı. “Yeni iPhone alıyoruz, daha birkaç ay geçmeden yenisi çıkıyor, onu da almak istiyoruz. Akşam televizyonda son model Samsung var; içimize bir kurt düşüyor ve tüm zevkimiz kaçıyor. Biraz hırs güzeldir, insanı ilerletir. Ancak kişi, isteklerini frenlemesini bilmelidir. İhtiyacımız olan bir şeye sahip olmak insana gerçek mutluluk verir. Amacımız herkesten daha fazlasına sahip olmak ise, hayal kırıklığı kaçınılmaz olur. Daima etrafımızda, bizim sahip olmadığımız bir şeye sahip olabilen kişiler bulunacaktır. Bunu normal karşılamayı öncelikle kendimize ve daha sonra çocuklarımıza öğretmeliyiz.” Gina Telvi, Şavuot’ta verilen 10 Emrin sadece Yahudilere değil tüm insanlığa ışık tutamak, ahlak ve düzenin bozulmaması için verildiğini anlatmaya çalıştı. Konuşmasına sağlık, huzur ve mutluluk dolu günler temennisinde bulunarak son verdi.
Gina Telvi’nin konuşmasından sonra Yusuf Esim’in müzik dinletisine geçildi. Yusuf Esim, Rönesans döneminden İspanyol besteci Luis de Narvaez, Alman Barok besteci Johann Sebastian Bach ve çağdaş dönemden Venezüellalı besteci Antonio Lauro’nın eserlerini yorumladı.
Ardından sözü Cemaat Başkanı İshak İbrahimzadeh aldı. İbrahimzadeh, “Üç bin kusur senedir Tora’yı aldıysak da, her sene ilk aldığımız gün gibi aynı coşku ile kutlamaktayız,” dedi ve şöyle devam etti: “Şavuot’ta hepimiz bir olacağız. Ancak hepimiz ayrı olmalıyız. Eğer hepimiz aynı olursak iki tane benden ne işe yarar? Hepimiz farklı olup bir tüm olmalıyız. (…)Tevrat’ın alındığı gün Yahudilerin hepsi bir arada idi.” O günkü o ruhların bugünkü nüfusa dağıldığını belirtti. Bu yüzden Rut’un Kitabını okunduğuna değindi. Yaptığı bütün konuşmalarda kürsüsünü değişik kişilerle paylaşan Cemaat Başkanı bu sefer sözü Lea Cibili’ye verdi.
Lea Cibili, Rabbi Moşe Alşih, Megilat Rut ile ilgili yazdığı kitaptan söz etti. Rut’un mesajındaki “Kim ki kendini para, sağlık, onur, gurur kavramlarından azleder ve aklında sadece Tanrı’ya sadık ve istekli olarak hizmet eder, onun hiçbir şey için endişelenmesine gerek yoktur” hatırlatmasını yaptı. Megilat Rut’un içindeki bazı hikâyelerin tuhaf gelse de, Tanrı’nın amacının, O’nun için yapılan hareketlerin ve yaşanılan hayatların, Tanrı tarafından nasıl ödüllendirildiğini göstermekte olduğunu vurguladı; “Rut, Moav’lı bir prensesti. Varlığını, ailesini her şeyini geride bırakarak, bir belirsizliğe doğru yola çıktı. O sadece içindeki Tora ateşinin peşinden gitti,” dedi. Cibili Tora’dan kesitler verirken Yaakov’un ve Esav’ın meleğini hatırlattı. “Esav’ın meleği yani Satan (Şeytan), Yaakov’u öldüremeyeceğini ve İsrail’in hiçbir zaman fiziki olarak yok olmayacağını anladı. Şeytan Tora öğrenimine zarar verirsem o zaman zaten yok olacaklar diye düşündü.” Katılımcılara hitaben “Hatırlayın ve unutmayın, mücadeleyi Yaakov kazandı. Korkusuzluk, cesaret, dayanıklılık, feragat sizin DNA’nızda var. Sorunlarınızdan kaçmaktan vazgeçerseniz daha yüksek bir bilinç seviyesine ulaşacaksınız,” dedi. Çocuklara kim olduklarını, kimliklerini, yalnız Tora öğrenimi sayesinde binlerce yıldır Yahudiliğin var olduğumuzu anlatılması gerektiğine değindi ve sözü Hahambaşı Rav İsak Haleva’ya verdi.
Rav İsak Haleva konuşmasına Gina Telvi ve Lea Cibili’ye teşekkür ile başladı. Yahudi toplumunun bir ırk olmadığına değindi. “Bir toplumun ırk olabilmesi için fiziki özelliklerinin olması gerekir,” dedi. Dünyanın her yerinde farklı fiziki özelliklerde bulunabileceğinden ırk olarak sınıflandırılmayacağına değindi. “Din tarih boyunca bizim can simidimiz oldu” diyen Hahambaşı Sina Dağı’nda yapılan bu anlaşma ile 10 Emrin alındığını, dünyanın neresine gidilirse gidilsin her yerde haftanın peraşasının konusunun aynı okunduğuna değindi.
Tören Cem Telvi’nin Ehal’in kapılarını açması ile Hazan Şimon Asayas’ın ‘Anoten’, Hahambaşı Rav İsak Haleva’nın ‘Avinu ve Mişeberah’ dualarını okunması ile son buldu. Tören sonrası konuklara İhtiyarlara Yardım Derneği’nin El Gusto Catering Bölümü’nde hazırladığı ve Şavuot Bayramı’nı simgeleyen yiyecekler ikram edildi.