Leon Blum 9 Nisan 1872’de orta halli Yahudi bir tüccar ailenin çocuğu olarak Paris’te dünyaya geldi. Paris Üniversitesi’nden mezun olduğunda aynı anda hem bir hukukçu hem de bir edebiyat eleştirmeniydi. Blum 1892’deki Dreyfus olayına kadar politika ile hiç ilgilenmedi. Herkes gibi Blum’u da derinden etkileyen Dreyfus kampanyası sırasında çok takdir ettiği sosyalist lider Jean Jaures ile tanıştı. Sosyalist Parti’ye katıldı ve partinin yayın organı L’humanite’de yazmaya başladı. Kısa sürede partinin baş teorisyenlerinden biri haline geldi. Temmuz 1914’de, I.Dünya Savaşı’nın hemen başında Jaures’in suikasta uğramasından sonra partide daha da etkin rol almaya başladı. 1919’da Sosyalist Parti yönetim kuruluna girdi ve Paris temsilcisi olarak meclise seçildi.
İyi veya yararlı diktatörlük fikrine inanmayan Blum 1919’da Moskova’da düzenlenen ve kısaca ‘Comintern’ olarak anılan Uluslararası Komünist Kongresi’ne katılmayı reddetti. Blum, 20’li yılları Sosyalist Parti’nin Rus devrimi yanlıları ve karşıtları olarak bölünmesini engellemeye çalışmakla geçirdi ancak başarılı olamadı. Radikaller L’humanite’yi ele geçirdi ve SFIC’yi kurdu. Leon Blum ise SFIO’da mücadelesini sürdürdü ve partinin yayın organı ‘Le Populaire’de çalıştı.
1934’e kadar milletvekilliğini devam ettiren ve partideki politik görüş ayrılıklarıyla uğraşan Blum için 1934 her şeyin değiştiği yıl oldu. Almanya’da Hitler’in başa geçtiğini ve Avrupa’da Faşizmin hızla güçlendiğini gören sol ve merkez partiler 1935 yılında birleşerek Popüler Cephe’yi oluşturdular. Popüler Cephe 1936 seçimlerinde mutlak bir zafer kazandı. 4 Haziran 1936’da Leon Blum Fransa’nın yeni başbakanı olarak görevine başladı. 1 yıl boyunca başbakanlık görevinde kalan Blum, daha sonra altı ay başbakan yardımcılığı yaptı ve 10 Mart 1938’de bu defa bir ay sürecek ikinci dönem başbakanlık görevine başladı.
Politik hayatı boyunca antisemitizm ile mücadele etmek zorunda kalan Blum’un başbakanlığı sırasında karşılaştığı en büyük zorluk Temmuz 1936’da komşusu İspanya’da çıkan iç savaş oldu. Politik görüşünden dolayı İspanya’daki Cumhuriyetçilere yardım etmek isteyen Blum, hükümet içindeki hassas dengeler ve iç savaşın Fransa’ya sıçrama tehlikesinden dolayı tarafsızlığı tercih etti. Kendi içindeki bu ikileme direnemeyen Blum Haziran 1937’de istifa etmek zorunda kaldı.
Kısa görev süresi boyunca Blum hükümeti birçok önemli kanuna imza attı. Bunların arasında haftada 40 saat ile sınırlı çalışma süresi, çalışanlara ücretli izin, toplu sözleşme hakkı ve silah sanayinin millileştirilmesi bulunmaktaydı.
2. Dünya Savaşı’nın başlangıcında ve Alman işgali sırasında Fransa’dan kaçmayı reddeden Blum, tutuklanarak savaş boyunca önce Fransa’da daha sonra ise sırasıyla Buchenwald, Dachau ve Tyrol’de kamplarda tutuldu. Savaşın sonlarına doğru Tyrol’e gönderilen Blum hakkındaki ölüm emrine yerel yetkililer uymayınca, Leon Blum ölümün kıyısından kurtulmuş oldu.
Savaş sonrasında merkez sağ ve merkez sol arasında arabulucu olarak 5 haftalığına tekrar başbakan olan ve devlet kurumlarının tekrar oluşturulmasına yardımcı olan Blum, bir dönem UNESCO’da Fransa’yı temsil etti. 30 Mart 1950’deki ölümüne kadar ‘Le Populaire’deki yazılarına devam eden Leon Blum için en büyük onur İsrail’deki bir kibbutza isminden esinlenilerek Kfar Blum (Blum köyü) isminin verilmesi oldu.