Bir duvarın ardına koskoca bir tarihi, bir dini ve onun mensuplarını niçin gizlemek zorunda kalırsınız? Ne olmuştur da, şimdi güvenlik sizin için günlük yaşamın en önemli unsuru haline gelmiştir? Koskoca kalabalıkların içerisinde, bir avuç insan olarak en köşede, bir perdenin gerisinde, sesinizi çıkarmadan oturmak zorunda kalmış olmanızın sebebi nedir? Bundan 50 yıl öncesine kadar sokakta ‘diğerleriyle’ oynayan çocuklarını neden şimdi bakkala bile gönderemez olur ki insan? Neden korku sizin için dağları sarar? İçinizde Anadolu’yu fethedenlerden daha Anadolulu olanlar varken, binlerce yıldır ekmeğini yediğiniz toprakta, aynı güneşi paylaştığınız insanları neden bırakıp gidersiniz daha uzaktaki bir ‘vatan’a? RIZA ERTEKİN - YENİEKSEN
Hatırlayacaksınız: Türkiye 2004-2008 arasında İsrail-Suriye arasında arabuluculuk yapıyordu. Zira o günlerde iki ülkeyle de ilişkileri altın çağındaydı.
Görüşmeleri bizzat Başbakan Erdoğan, İsrailli muadili Ehud Olmert’le yapıyordu. Onlardan başka görüşmelere katılan ise sadece 4 isim vardı: Türkiye’den o zamanın Başbakan Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu ve Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Feridun Sinirlioğlu. İsrail’den ise Olmert’in üst düzey iki danışmanı.
İki Başbakan’ın son toplantısı ise 23 Aralık 2008’deydi. Neden son? Zira o toplantıda İsrail-Suriye arasında doğrudan ilişki kurulmasına çok yaklaşılmıştı. Ancak toplantıdan tam 4 gün sonra İsrail Gazze’ye saldırdı. Bu da Türkiye-İsrail ilişkilerini kopardı. Başbakan Erdoğan ise çok sert çıktı: “Olmert bana ihanet etti ve Türkiye’nin onuruna zarar verdi.”
Bu toplantının detaylarını Davutoğlu ve Sinirlioğlu’ndan 2009’da dinlemiştik. İsrail ise bugüne kadar sessizliğini korudu.
Bu süreci en iyi bilen, eski bir üst düzey İsrail yetkilisiyle yaptığım görüşmede detayları öğreniyorum. Yetkilinin ismini açıklayamıyorum. Ama “içeriden” diyebilirim. Söyledikleri çarpıcı:
“O gün toplantıda 2 ana başlık vardı: Suriye ile barış süreci ve Gazze. Olmert Erdoğan’a, her gün Gazze’den atılan yüzlerce rokete maruz kaldığımızı ve buna daha fazla müsamaha gösteremeyeceğimizi söyledi.”
Peki Erdoğan ne karşılık verdi? Kaynağım çarpıcı bir iddia ortaya atıyor. “Erdoğan hiçbir liderin şehirlerde roketlere müsamaha göstermeyeceğini söyledi.”
Peki Olmert, bununla Gazze’ye saldıracakları mesajını mı vermeye çalışmıştı? Kaynağım anlatıyor: “Olmert’in İsrail’in Gazze’ye saldırı düzenleyeceğinden kesinlikle haberi yoktu. O toplantının ertesi günü, Gazze’den 100’den fazla roket saldırısı oldu. Bunun üzerine İsrail kabinesi operasyon kararı aldı. Ve Olmert’i zamanını belirlemekle görevlendirdi. Olmert de ancak 4 gün geciktirebildi. Çünkü roket saldırıları çok hızlanmıştı.”
Peki Olmert, Erdoğan’ın sert çıkışına şaşırmış mı? “Hayır, Olmert her liderin kamuoyunu dikkate almak zorunda olduğunu biliyor.” Ve şunu özellikle vurguluyor: “Erdoğan Yahudi karşıtı ya da İsrail karşıtı değil. Bunu bizzat biliyorum, biliyoruz. Bu doğasında yok.”
Verda Özer
http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/81/Verda-ozer/23758/%C4%B0srail-den-Turkiye-%C4%B0srail-Hatti
“ÇOCUKLAR anne-babalarını, ülkeler de bulundukları coğrafyayı seçemez” diyor Ehud Barak.
İsrail’in eski Başbakanı. Mavi Marmara baskını sırasındaki İsrail Savunma Bakanı. Bu sözleri, Türkiye’nin ve bölgenin şu anda içinde bulunduğu krize yönelik.
Bir güvenlik konferansına katılmak üzere bulunduğum İsrail’de, makamında görüşüyorum Barak’la. Konumuz tabii ki Musul.
EHUD Barak, korkulan senaryonun sonunda gerçekleştiğinden emin. Yani Irak’ın 3 parçaya bölündüğünden. Ne var ki o senaryoya göre ülkenin ortasında kontrol, Sünni politikacıların elinde olacaktı. Oysa ki şimdi IŞİD’de (Irak Şam İslam Devleti). Yani tahayyül bile edilemeyen bir senaryo yürürlükte. Barak’a göre birkaç ay önce İslam Emirliği ilan etmiş olan IŞİD, Irak’ın ortasında devletleşmek üzere.
Barak, ABD’nin bu kez devreye gireceğine inanıyor. Hem gidişatın yönünü değiştirmek için bunu bir fırsat olarak gördüğü için. Hem Irak işgalinde yaptığı hataların ve Irak’tan çekilerek bıraktığı boş meydanın hesabını kapatmak için. Hem de kağıttan kaplan olmadığını cümle aleme göstermek için. Rusya’nn Ukrayna meselesine gömülmüş olması da cabası.
PEKİ ABD nasıl devreye girecek? Barak’a göre ABD sınırlı bir hava operasyonu yapabilir. IŞİD’in bazı mevzilerini vurmak üzere. Türkiye ile işbirliği içinde. Yine, Suriye’nin Türkiye ve Ürdün ile sınırlarında uçuşa yasak bölge ilan edilebileceğini de söylüyor.
Bu krizin Türkiye-İsrail için oyunun kurallarını değiştireceği görüşünde. Bölgede birbirlerine çok daha fazla ihtiyaç duyacakları için, yakınlaşacaklarına inanıyor.
Ve ekliyor: “Türkiye bir bölge gücüdür. Öyle olduğu için de, çıkarları doğrudan tehdit altındayken harekete geçmemeyi göze almayacaktır.”
Peki ya IŞİD? Eski İsrail Başbakanı’na göre, örgüt de Türkiye’yi karşısına almayı göze alamaz. Zira bu baskını örgüt içinden bir kolun münferit olarak yaptığına inanıyor.
Verda Özer
http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/81/Verda-ozer/24950/ABD-ve-Turkiye-hava-operasyonu-yapabilir
İslamofobiden (İslamfobisinden, yani İslam’a dair öcüleştirici korku ve vehimlerden) şikâyet etmeyi severiz. Son yıllarda Türkiye’de pek çok İslamofobi temalı konferans, sempozyum yapılıyor. “Batıda İslamofobi yükseliyor, Batı İslam düşmanlığı yapıyor” gibi şikâyetleri çok duyarız. Bu tarz şikâyetlerde bulunanların Batı’ya dair vehim ve haksız düşmanlıklarının ise haddi hesabı yoktur. Müslümanlar arasında bazen devlet(ler) eliyle zerk edilen Hıristiyan ve Yahudi düşmanlığına dair kendimize iğneyi batırmadan Avrupalılara İslam düşmanlığı sebebiyle çuvaldızı hatta (inşaatına müsaade etmedikleri) minareleri batırmakta bir beis görmüyoruz.
Fakat bu konuda tenkit ettiklerimizden daha dürüst ve ahlaklı olduğumuz söylenemez. Mesela, Batı coğrafyasında İslamiyet’i yayma hak ve gayretine alkış tutanlar (olmadı, tekbir getirenler), Hıristiyan misyonerlerin kendi dinlerini bizim “milli” coğrafyamızda yaymasını suç ve resmî tehdit olarak görebiliyor. Dinlerin birbirlerine nispetle hissedebileceği kendi zati tedirginliklerinin dışında dinin millileşmesinin de yolaçtığı bir sorun olan İslamofobi gibi ötekine dair korku kültürleri pek çok haksızlığın da temelini teşkil ediyor.
Mücahit Bilici
http://www.taraf.com.tr/yazilar/mucahit-bilici/xweda-god-ve-allah/30034/
Bir duvarın ardına koskoca bir tarihi, bir dini ve onun mensuplarını niçin gizlemek zorunda kalırsınız? Ne olmuştur da, şimdi güvenlik sizin için günlük yaşamın en önemli unsuru haline gelmiştir? Koskoca kalabalıkların içerisinde, bir avuç insan olarak en köşede, bir perdenin gerisinde, sesinizi çıkarmadan oturmak zorunda kalmış olmanızın sebebi nedir? Bundan 50 yıl öncesine kadar sokakta ‘diğerleriyle’ oynayan çocuklarını neden şimdi bakkala bile gönderemez olur ki insan? Neden korku sizin için dağları sarar? İçinizde Anadolu’yu fethedenlerden daha Anadolulu olanlar varken, binlerce yıldır ekmeğini yediğiniz toprakta, aynı güneşi paylaştığınız insanları neden bırakıp gidersiniz daha uzaktaki bir ‘vatan’a? Bu zor soruların yanıtlarını herkes bilir ve veremezken, niçin geçtiğiniz yerde bıraktığınız izlerin hep orada kalması için çalışırsınız bir yandan da? Bunaltıcı giriş değil mi? Belki de şöyle olmalıydı; Ey Bursalılar! Biliyor musunuz, bir bölümü Bursa’nın fethinden önce burada olan, kalanı ise 2. Bayezid zamanında kalyonlarla Anadolu’ya getirilip özgürce kalacak yer seçmeleri istendiğinde tercihini, geldikleri yere benziyor diye Bursa’dan yana kullanan binlerce Yahudi/Musevi’den geriye 51 kişi kaldı… Neden, biliyor musunuz? –
Rıza Ertekin
http://www.yenieksen.com/bursa-musevileri-geldiler-gidiyorlar/#sthash.h4iEmwtt.dpuf
http://odatv.com/n.php?n=israil-isid-isgaline-nasil-bakiyor-1506141200
http://webrazzi.com/2014/06/16/2014-yilinin-en-gozde-20-israilli-girisimi/
http://ekimkaya.com/2014/05/25/startup-ulkesi-israil/
http://www.alperbasaran.com/2014/06/nsa-tempest-comsec-ve-israilli-profesor.html
http://www.change.org/tr/kampanyalar/ibrahim-melih-g%C3%B6k%C3%A7ek-ankara-sinagogu-restore-edilsin