Bu yıl 14.’sü düzenlenen İsrail’in güvenlik ve savunma politikalarının tartışıldığı Herzliya Konferansı 8-10 Haziran’da gerçekleşti.
Üst düzey siyasi ve askeri yetkililerle akademisyenin katıldığı ‘İsrail ve Ortadoğu’nun Geleceği’ temalı konferansta Ortadoğu’daki son gelişmeler ışığında değişen güç dengeleri, İsrail’e yönelik tehdit unsurları ve bu tehditlerle mücadele amacıyla bölgesel işbirliği imkânları masaya yatırıldı. Konferansta stratejik öngörülerin paylaşıldığı ‘İran’la Nükleer Anlaşmanın Ertesi Günü’ konulu bir simülasyon da yer aldı.
Konferanstaki önemli gündem maddelerini Mitvim Enstitüsü Proje Koordinatörü Gabriel Mitchells Şalom için değerlendirdi: “Konferans yeni stratejiler öne atmaktan ziyade geçen yıldan süregelen birtakım politikaların paylaşılıp değerlendirildiği bir platform niteliğini taşıyor. Ancak İsrail Genelkurmay Başkanı Benny Gantz ve Savunma Bakanı Moşe Yaalon dikkate alınması gereken açıklamalarda bulundu: İlki Hamas’ın İsrail’in güvenliğinin önünde engel teşkil etmeye devam ediyor olması. El Fetih ile koalisyon hükümeti kurmasına rağmen İsrail’in bu yöndeki bakışında bir değişiklik yok. İkinci sorun ise Gazze’nin silah transferi geçit noktası niteliğini sürdürmesi. Bu silahların Hamas’a veya İslami Cihad’a gidiyor olması İsrail’in güvenlik uzmanları için bir anlam taşımıyor.”
Radikal İslam’ın etkisiyle hızla değişen Ortadoğu İsrail’in karşısına İran ve yandaş devletlerini konumlandırırken aynı zamanda yeni ittifaklar için de zemin hazırlıyor. Örneğin Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinden (Katar dışında) oluşan Sünni bloğu ile işbirliğine sıcak bakılıyor. Bu ülkelerin batıyla ortak çıkarları ve ilişkileri bulunması oldukça önemli bir etken.
Yaalon’un belirttiği gibi Türkiye ve Katar, Hamas’la birlikte Müslüman Kardeşler destekçileri olarak aynı safta yer alıyor. Mitchells’a göre özellikle Türkiye’nin Müslüman Kardeşlerle olan yakınlığını Oslo Anlaşması kapsamındaki barış şartlarının Hamas’a kabul ettirilmesi açısından olumlu değerlendirmek de mümkün.
Irak’taki son gelişmeler göz önüne alındığında Türkiye’nin radikal İslam’a karşı yaklaşımında belirgin bir değişim bekleniyor. Suriye politikasında yapılan yanlışların bedelinin çok ağır bir şekilde kendini belli etmeye başladığı kanısı hâkim. Bu yanlışların telafisi için bölge ülkeleriyle daha sağlıklı ilişkiler içine girmesi beklenen Türkiye’nin işe İsrail’den başlayabileceği düşünülüyor. Son olarak İsrail’in dış politikada önceliği İran’ın nükleer programı. Filistin meselesi, İsrail güvenlik yetkililerini endişelendirse de önümüzdeki beş yıllık dönemde barış sürecinin ortada kalmasının sonuçlarından korkmadıklarının altını çiziyor Mitchells. Bölgede sınırların yeniden çizildiği ve radikalizmin yükselişe geçtiği şu günlerde tehdit algıları ve siyasi öncelikler yeniden belirlenirken, stratejik öngörülerin başarısı da zaman içinde kendini gösterecek.