Türk Musevi Cemaati’nin ev sahipliğini yaptığı geleneksel iftar yemeği pazartesi gecesi Darülaceze’de gerçekleşti
Türk Musevi Cemaati’nin ev sahipliğini yaptığı geleneksel iftar yemeği pazartesi gecesi Darülaceze’de gerçekleşti. Kardeşlik sofrasının en güzel örneklerinin bir kez daha görüldüğü gecede önceki yıllardan farklı olarak İZEV Vakfı’ndan +1 kromozomlu gençler de vardı
Türk Musevi Cemaati’nin her yıl geleneksel olarak ev sahipliği yaptığı dostluk iftarı bu sene yine Darülaceze’de verildi. Geçmiş yıllara oranla protokol katılımının daha az olduğu iftar yemeğine İstanbul Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş, Ak Parti İl Başkanı Aziz Babuşçu, Şile Belediye Başkanı Can Tabakoğlu ve Eyüp Belediye Başkanı Remzi Aydın gönderdikleri telgraflar ile iyi dileklerini belirttiler.
Bu yıl diğer iftarlardan farklı olarak İZEV Vakfı Down Cafe’den +1 kromozomlu dostlarımız da iftar yemeğine katıldılar. Türk Musevi Cemaati bunun yanında aynı gece eş zamanlı olarak Soma’da hayatını kaybeden şehitler adına da bir iftarı Soma’da verdi. Her yıl iftara katılmaya özen gösteren Vali Hüseyin Avni Mutlu, AK Parti Milletvekili Nursula Memecan, AK Parti Geçmiş Dönem Milletvekillerinden İhsan Arslan, Hukukçu Kezban Hatemi, AK Parti İl Başkan Yardımcıları, CHP İl Başkan ve vekilleri, birçok basın mensubu da iftarın davetlileri arasındaydı.
Gecenin sunuculuğunu Doret Habib üstlendi. Konuşmasına Mevlana’nın sözleri ile başlayan Habib, Hazreti Davut’un “Ne iyi, ne hoştur, kardeşlerin birlikte ve beraber oturmaları” sözünü alıntı yaparak iftar gecesinin öneminden bahsetti. Hicri Takvime denk gelen 17 Ramazan 1435 tarihinin Bedir zaferine denk geldiğini de hatırlatan Habib, anlattığı duygusal hikâye ile çocuklarımıza iyi örnekler olmamız gerektiğinin önemini de vurguladı.
Gecenin ilk konuşmacısı ise Darülaceze’nin çiçeği burnunda başkanı Dr. Aylin Çiftçi oldu. Antropoloji alanında doktora yapmış, engeliler, kadın sağlığı, evde bakım, sokak çocukları ve yaşlı bakım konusunda yaptıkları ile ses getirmiş Dr. Çiftçi, Darülaceze olarak bu geceden yaşadığı mutluluğu belirtti.
Bir sonraki konuşma ise Türk Musevi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzadeh tarafından gerçekleştirildi.
“Yarın sabah bizler de sahur saatinde sizlerle birlikte oruca kalkacağız. Sene içine dağılmış olan altı orucumuzdan birini tutabilmeye çalışacağız ve üç haftalık bir hüzün ve özeleştiri sürecine gireceğiz. Bu orucun nedeni bundan 2000 yıl önce Roma istilası sonucu yıkılan ve sürgüne gönderilen Yahudilerin başkentleri olan Yeruşalayim’in düşüşünün başlangıcı olması… Her ne kadar tarih kitapları dönemin en büyük gücü olan Roma orduları karşısında Yeruşalayim’in düşmesinin doğal olduğunu yazsalar da bilgelerimiz ve hahamlarımız şehrin düşmesinin ‘tek’ sebebini şehri savunanların birbirlerine duydukları ‘gereksiz nefret’ olduğunu belirtirler. Nefret ve yarattığımız önyargılar ilk insandan beri toplumların ‘en büyük düşmanı’ olmuş ve olmaya devam etmektedir. Bugün de dünyamızda ve maalesef yaşadığımız coğrafyada bunun sonuçlarının en ‘acı’ örneklerini görebilmekte, yaşamaktayız. Bütün bunların en büyük acısını ise hangi tarafta olursa olsun anneler, annelerimiz çekiyor.
(…) Semavi inançların mensubu bizler ‘tek’ olan yaradanımızın öğretilerini bu iftar soframızda yaşadığımız şekliyle dünyamıza taşıyamıyor ve ‘insanlık’ olarak hepimiz tekrar sınıfta kalıyoruz. Bütün bu toplumsal felaketlerin başlangıç noktası ise nefret söylemleri.(…) Zamanla alışkanlık ve sonucunda farkındasızlık yaratabilen ve kendimizi haklı çıkarabilmek için bir öteki yaratan bu söylemlerle şahsım dahil, her kimden gelirse gelsin mutlaka mücadele etmeliyiz.
(…) İçimizdeki ötekileşmeyle samimiyetle mücadele edemezsek dışımızdaki dünyanın her neresinde olursa olsun gelişen ırkçılık, islamofobi ve en geniş tanımıyla ayrımcılıkla olan mücadeleye örnek bir şekilde katkıda bulunabilir miyiz? Ve daha önemlisi kendi iç barışımızı sağlayabilir miyiz?
Her ne kadar nefret yasalarının işlevliğe sokulması her türlü ayrımcılığın karşısında bir çözüm olsa da ve bu konuda samimi adımları cesaretle ve her hangi bir hesap yapmadan ve daha fazla gecikmeden atmamız gerekse de, gerçek çözüm medeniyeti dünyaya hediye eden bu topraklarda bu gibi söylem sahiplerini önce farkındalığını sağlayabilmek ve başaramıyorsak hep bir ağızdan reddedebilecek seviyeye çıkabilmektir.
Bu bağlamda yapılan çalışmalara, özellikle Holokost’un yalnızca bir Yahudi Soykırımı olmasının ötesinde, bunu insanlığın en acı yüzkarası olarak gören ve bu sapıklıktan almamız gereken dersleri en geniş anlamıyla destekleyen Dışişleri Bakanlığımız nezdinde devletimize takdirlerimizi de sunmak isterim.
(…) Bugün down sendrom’lu iki kardeşimiz, Ali Osman ve Cenk, aramızda. Onları tanıyınca kendi önyargılarımı kırdım. Gördüm ki onların hayatında ne önyargı var, ne de nefret. Tek farkları olan bir fazla kromozom’un adı ‘sevgi kromozomu’ ve bu onları bizden daha farklı ve insancıl yapıyor. (…) Sevgili kardeşlerim aç kalarak açlığı değil ancak açlık içinde olanı anlamamız için yaradanımızın bizlere verdiği bu oruç ibadetinde bizler de hep birlikte el ele vererek bu kardeşlerimizin geleceği için örnek bir mekânı yaratabilir ve bu şekilde hem ailelerimizi mutlu eder hem de birlikte ürettiğimiz projelerle önyargılara ve nefrete en etkili cevapları verebiliriz.”
Bir sonraki sözü ise Türk Musevi Cemaati Hahambaşısı Rav İsak Haleva aldı. Haleva konuşmasında son iki yıldır 120 yıllık bir çınar olan Darülaceze’nin çatısı altında bu iftarları düzenlemekten duydukları şükran ve teşekkürü belirtirken, halkımızın geleneksel kardeşliğini gösteren bu sofraların daha nice yıllar devam etmesini diledi. Hahambaşı oruç sonunda hak edilmiş bayramın hayırlara vesile olmasını dilerken, bayram tebriki ile sözü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Ahmet Selamet’e bıraktı.
Ahmet Selamet ise konuşmasında İstanbul’un hoşgörü kenti olarak bu iklime ev sahipliği yapmasının önemini dile getirirken, sadece sofraların değil gönüllerin paylaşıldığını da sözlerine ekledi. Bu mübarek günde dünyanın birçok yerinde masum insanların ölmesinden duydukları acıyı da hatırlatan Başkan Vekili, Darülaceze’nin de üç semavi dini ayrım gözetmeksizin bu çatıda misafir ettiğini hatırlattı. Ramazan’ın barış, mutluluk ve huzur getirmesi dileği ile sözü Vali Hüseyin Avni Mutlu’ya bıraktı.
Vali Mutlu konuşmasına bu güzel mekânı kuran Sultan Abdülhamit Han’a rahmet dilekleri ile başladı. “Bir Ramazan sofrasında böylesi bir geceye ev sahipliği yapan cemaat ve Hahambaşımıza şükranlarımızı sunuyorum. 500 yıldan fazla süredir farklı güzellikleri beraber idrak ettiğimiz bu topraklarda nice iftarları beraber açmamızı diliyorum. Bu gece de bu mekânın asıl sahipleri Darülaceze sakinlerine de bu vesile ile en derin sevgilerimi sunuyorum. Down sendromlu çocuklarımız da bu geceye bir farklılık, güzel bir renk kattılar. Biz de bu güzellikleri çoğaltmalı her zaman sevgi üstünden +1 fark yaratmalıyız. Bugün ayrıca sanat bilim dünyamızdan da birçok dostumuz aramızdadır. Onları da sevgi ile selamlıyorum. Bütün peygamberlerimiz insanlığa aynı mesajı verdiler. Birbirinizin haklarını almayın, zulmetmeyin. Ancak bütün bu güzel mesajlara rağmen, kardeş olması gereken insanların birbirlerine bu zulmü reva gördüğünü üzülerek izliyoruz. Bize düşense iyi örnekleri + 1 fark ile arttırmaktır. Birbirimiz ve bütün insanlık için dua edelim. Paylaşmamız gereken en önemli şey gönüllerimizdir. İstanbul’daki tüm cemaatlerimiz bu güzel varlığı muhafaza etmektedir. Hepinizin bayramını kutlarken sağlık, huzur ve mutluluk temenni ediyorum.”
Gece cemaatin Bak Duahanı Rav David Sevi ve Beyoğlu Müftüsü Sn. Recai Albayrak Hoca’nın okuduğu dualar ile son buldu.