Gençlerin kanatları altındaki köy çocukları

Gençlerin sosyal yardımlaşma ve dayanışma amacıyla kurduğu ‘Genç Kanatlar’ grubunun üyelerinden Verda Seneor ve Vidal Arditi, her yaz ziyaret ettikleri köylerde çocuklar ile yaşadıkları zevkli ve yararlı deneyimlerini anlattılar

Dora NİYEGO Toplum
23 Temmuz 2014 Çarşamba

 İki yıldır, yaz başında, Türkiye sınırları içinde ihtiyaçlı bir köye gidip, oradaki çocuklarla değişik faaliyetler yapıyorsunuz. Bu deneyiminizi her yıl tekrarlamak niyetinde olduğunuzu söylediniz. Amacınızı, neler yapmak istediğinizi anlatır mısınız?

Üsküdar Amerikan Lisesi ve Koç Lisesi’nde, farklı sınıfların öğrencilerinden oluşan on beş kişilik bir grubuz. Grubumuzun adı Genç Kanatlar. Amacımız, Türkiye sınırları içinde ihtiyaçlı köylerde, 6-13 yaş arası çocukların yaratıcılıklarını geliştirecek ve onlara keyifli saatler geçirecek faaliyetleri deneyimlemelerini sağlamak. Onlarla birlikte bir hafta boyunca çeşitli faaliyetler yaparak, onlara faydalı olmaya çalışıyoruz. Çocuklarla geçireceğimiz bir hafta içinde yapacağımız faaliyetlerin programını, oraya gitmeden önce hazırlıyoruz. Faaliyetlerden birkaç örnek verecek olursak: spor aktiviteleri, drama oyunları, danslar, hamurdan köy yapma, tahta ve ayna boyama, yaratıcı ve hareketli oyunlar (ninja gibi), takı tasarımı, İngilizce kitap okuma ve konuşma vs. Gittiğimiz köye göre faaliyet programını değiştiriyoruz. Yapacağımız faaliyetler için gereken malzemeleri biz cebimizden harcıyoruz. Ayrıca yol, barınma, yemek gibi masraflar da bize ait.

Grubumuz iki yıl önce bir araya geldi. Her yıl gönüllü öğrenciler bize katılabilir. Bazı bürokratik muameleleri hallettikten sonra, grubumuz dernek olacak. O zaman sponsor arayışına girebileceğiz.

 

 Geçen yıl gittiğiniz köyde çocuklarla yaşadığınız deneyimleri anlatır mısınız?

Her yıl, gideceğimiz köyü internette ‘Köyler Dayanışması’ sitesinden buluyoruz. İhtiyaçlı köylerin listesini çıkarıp, aralarından birini seçiyoruz. Geçen yıl, Ankara Kızılcahamam’a bir saat uzaklıkta, bir dağ üzerinde kurulu olan, Semerözü Köyü’ne gittik. Semerözü Köyü,  ihtiyaçlı bir köy. Köy halkı tarım ve hayvancılıkla geçiniyor. Tüm köy, bir cami, evler ve bir bakkaldan ibaret. Köyde okul yok. Çocuklardan şanslı olanlar, Kızılcahamam’daki okula gidiyor, bir kısmı da imkânsızlıktan okula gidemiyor.  Telefon sadece tek bir yerde çekiyor. Her gece birimiz o noktadan annemizi arıyor, annemiz de diğer annelerle bağlantı kuruyor ve onlara iyi olduğumuzu söylüyordu.

Semerözü Köyü’nde  sanat, spor aktiviteleri ve oyunlara ağırlık verdik.

Köye varınca ilk olarak çocuklarla tanışıyoruz. Semerözü Köyü’nde tek tek evleri dolaşıp, 6-13 yaş arası çocukları topladık. Önce çocuklarla tanıştık, çeşitli oyunlar oynayarak ve onlarla sohbet ederek bize alışmalarını sağladık. Çocukların bize alışmaları başta biraz zor oldu, zira yabancılara alışık değiller, fakat kısa sürede kaynaştık. Bir-iki gün sonra faaliyetlerimizi duyan köydeki diğer çocuklar da kapımızı çalmaya başladılar. Bize kısa sürede o kadar alıştılar ki, son gün bizden ayrılırken hepsi ağladı ve haberleşmek üzere sözleştik.

Köy halkı çok misafirperver. Karşılığında para istemediğini söyleyen bir teyze, bize evini açtı. Erkeklere bir oda, kızlara bir oda verdi. Yeme, içme, yatma teyzenin evinde. Ancak, teyzenin bir-iki gün sonra gelinleri geldiği için, köy evinde kalmaya başladık. Yerlere yorganlar serdik. Yer sofrası, bahçede tuvalet, yerde oturma, tüm bunlar yabancısı olduğumuz hayat şartları idi. Çocuklarla faaliyetleri yapmamız için, bize köy evini açtılar. Spor faaliyetlerini ise cami avlusunda yapıyorduk. Çocuklara birçok kitap getirmiştik,  tahtadan bir kitaplık yaptık ve kitapları oraya dizdik. Başlarda zorlansak bile, sonraları alıştık ve çocuklarla çok keyifli bir hafta geçirdik.

 

 Bu yıl gittiğiniz köyde neler yaşadınız? Geçen yılki deneyiminizden farklı mıydı?

Bu yıl İzmir’de Özbek Köy’üne gittik. Geçen yılkinden daha gelişmiş bir köydü. Deniz kıyısında bin kişilik bir köy. Balıkçılık ile geçiniyorlar. Köyde bir ilkokul var. Herkesin sevdiği saydığı bir öğretmen var. Önceden onlarla iletişim kurduğumuz için, köye vardığımızda, öğretmen çocukları toplamış, bizi heyecanla bekliyorlardı. Okulun duvarlarında Atatürk’ün resimleri ve Atatürk’ün ünlü sözleri asılı idi. Kumsalda bize çadır kurdular, orada kaldık. Her türlü ihtiyacımızı köylüler karşıladılar. Sürekli bizi kolluyorlardı. Çok sıcakkanlı ve çok misafirperver kişiler. Gençler, çadırlardan eşyalarımız çalınmasın diye nöbet tutuyorlardı. Faaliyetleri yapmamız için bize okulu açtılar. Spor faaliyetlerini de okul bahçesinde yapıyorduk. Bu köydeki çocuklar okula gittiği için, hepsinde temel vardı. Öğrettiğimiz her şeyi daha çabuk kapıyorlardı. Bizim yaptığımız onlar için ekstra bir eğlence oldu. Bize daha çabuk alıştılar. İngilizce dersleri de vardı. Sınıfların duvarlarında İngilizce sözcükler yazılıydı. Çocuklar ailelerini tanıştırmak istediler. Tek tek evlerini dolaştık. Bize çay ikram ettiler. Aileler güler yüzlü, misafirperver, candan insanlar. Çocuklar bize o kadar alıştılar ki, döndüğümüz günden beri haberleşiyoruz.

 

Bu deneyimlerin çocuklara ve size neler kazandırdığını düşünüyorsunuz?

Her şeyden önce, bizim için çok büyük bir deneyim oldu. Kültür farklılığını gördük ve yaşadık. Medeniyetten uzak şartlarda yaşamanın ne denli zor olduğunu anladık. Ankara’daki Semerözü Köyü’nde yıkanmak için dahi Kızıcahamam’a gidiyor, orada otel odasında yıkanıyorduk. Telefon çekmediğinden başlarda çok üzüldük, ancak sonradan memnun olduk. Akşamları birlikte oturuyor, oyunlar oynuyor, sohbet ediyorduk. Böylece birbirimize daha çok kenetlendik. Telefonsuzluk daha çok sosyalleşmemizi sağladı. O güne kadar kitaplarda, romanlarda okuduğumuz köy hayatını, zor şartlarda yaşamanın nasıl bir şey olduğunu yakından gördük.

Bundan başka, temiz hava, bol oksijen bizi sersemletti. Şehrin kalabalığından, kirli havasından, trafik kargaşasından, stresten uzak, sağlıklı bir hafta geçirdik. Ayrıca, her şeyin doğal olanını yedik: taze meyve, taze sebze, denizden o anda tutulmuş balık... Her gittiğimiz evde çoban salatası ikram ediliyordu. Bitince tekrar istiyorduk. Tabak tabak çoban salatası yedik.

Aslında en güzeli de çocuklarla yaşadığımız deneyimler oldu. Çocuklar sanki böyle bir şeye hasrettiler. Bize “Ablam, ağabeyim olur musun?” diyorlardı. Onlara bir şeyler öğretmek, yeteneklerini keşfetmelerine yardımcı olmak, onlara faydalı olmak bizleri çok mutlu ediyordu. Hatta aralarından bir kız, basketbol oyunlarında çok başarılı olduğunu keşfetti; “Büyüyünce basketbolcu olacağım,” diyordu. Çocuklar bizi o kadar sevdiler ki, bir tanesi bizim için bir şiir yazdı. Son gün gitmememiz için yalvarıyorlardı. Çocuklar için, ilk kez yabancılarla sosyalleşmeleri, bir şeyler öğrenmeleri, yaratıcılıklarını kullanmaları ve keyifli saatler geçirmeleri yönünden de güzel bir deneyim oldu. Bu çalışmamızı her yıl devam ettirmek istiyoruz. Zaman zaman üyeler değişse bile, ‘Genç Kanatlar’ uzun yıllar devam edecek.

 

 

Grubumuzun adı Genç Kanatlar. Amacımız, Türkiye sınırları içinde ihtiyaçlı köylerde, 6-13 yaş arası çocukların yaratıcılıklarını geliştirecek ve onlara keyifli saatler geçirecek faaliyetleri deneyimlemelerini sağlamak. Onlarla birlikte bir hafta boyunca çeşitli faaliyetler yaparak, onlara faydalı olmaya çalışıyoruz.