İsrail Başbakanı Yitshak Rabin ve Ürdün Kralı Hüseyin arasında ABD Başkanı Clinton’ın evsahipliğinde süren görüşmeler iki liderin el sıkışmasıyla sona erdi. Bu anlaşmayla Ürdün, Mısır’dan sonra İsrail’in varolma hakkını tanıyan ikinci Arap ülkesi oldu
İsrail ve Ürdün, İsrail’in kuruluşundan itibaren savaş halindeydi. Anlaşmanın yapıldığı tarihe kadar iki ülke savaş halinin yanı sıra birkaç büyük savaş geçirmiş olsa da, gerek Ürdün yönetiminin batı yanlısı politikaları, gerekse de iki ülkenin komşu olmalarından dolayı alınan kararlarda çoğunlukla aklıselim ve pragmatizm öne çıkmıştı.
1967’deki Altı Gün Savaşı sonrasında Kudüs ve Ürdün Nehri’nin batısında kalan topraklarını İsrail’e kaybetmesine rağmen Ürdün nüfusunun yaklaşık yüzde 30’unu Filistinli mülteciler oluşturuyor. Bu kadar büyük bir Filistinli mülteci nüfusa sahip olmasından dolayı FKÖ’nün her zaman Ürdün’de hatırı sayılır bir etkisi oldu. 1970 yılında FKÖ’nün, başında bulunduğu Haşemi yönetimine karşı ayaklanacağını öğrenen Kral Hüseyin, FKÖ yönetimini ülkeden göndermek için büyük bir askeri operasyona girişti. Suriye operasyona tepki göstererek FKÖ’ye destek amacıyla birliklerini Ürdün topraklarına gönderdi. Bunun üzerine İsrail Hava Kuvvetleri, Ürdün’e giren Suriye birliklerine ateş açarak geri dönmeleri sağladı. Kral Hüseyin’in FKÖ’ye karşı düzenlediği Kara Eylül Harekâtı sonrasında FKÖ yönetimi ve binlerce örgüt üyesi ülkeden ayrılmak zorunda kaldı.
İsrail ve Ürdün yönetimlerinin ilk yakınlaşması, Kara Eylül operasyonundaki İsrail hava harekâtı sırasında oldu. Bu yakınlaşma sonrası 1973 Yom Kipur Savaşı öncesindeki görüşmelerde Kral Abdullah’a karşı yapılacak bir suikast girişimini Mossad vasıtasıyla öğrenen Golda Meir, bunu Kral’a bildirerek ilişkilerin pekişmesini ve bu sayede Ürdün’ün 1973’teki savaşa dahil olma konusunda isteksiz kalmasını sağladı.
1987’ye gelindiğinde, İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres ile Kral Abdullah’ın danışmanları arasındaki gizli görüşmeler neticesinde, Batı Şeria’nın geri verilmesi karşılığında Ürdün ile İsrail arasında barış imzalanması kararlaştırıldı. Ancak zamanın İsrail Başbakanı Şamir’in karşı çıkması üzerine anlaşma imzalanamadı. Bir sonraki yıl ise Ürdün, Filistin-İsrail barışına katkı amacıyla Batı Şeria toprakları üzerindeki tüm haklarından vazgeçtiğini açıkladı.
1994’teki barış görüşmesi fikri, Oslo Anlaşması sonrasında ortaya çıktı. İsrail Başbakanı Rabin ve Dışişleri Bakanı Peres, Kral Hüseyin’e haber göndererek Oslo sonrası, oyunun dışında kalmak istemiyor ise artık barış yapmalarının gereğini bildirdiler. Mısır Başkanı Mübarek ve Suriye Başkanı Esad ile görüşen Kral, Mübarek’in aynı yöndeki telkini, Esad’ın ise sadece görüşmesi ama anlaşma imzalamaması yönündeki telkini ile görüşmelere başladı. Washington’da yapılan görüşmeler ABD Başkanı Clinton’ın yoğun çabasıyla hatta anlaşma karşılığında Ürdün’ün bütün borçlarının silinmesi vaadiyle başarıyla sonuçlandı. 25 Temmuz 1994’te üç lider, Rabin, Hüseyin ve Clinton, İsrail ve Ürdün arasındaki düşmanlığın bittiğini ilan eden Washington Deklarasyonu’nu imzaladı. Ekim 1994’te ise İsrail-Ürdün sınırında barış anlaşması imzalandı. Mısır olayı sevinçle karşıladığını açıklarken, Suriye bu tarihi anlaşmayı görmezden geldi.