Avusturya’da gelenekselleşmiş Salzburg Festivali, Mozart ve Bach gibi klasik performanslarıyla ünlüdür. Oysa bu yıl festivalin en gözde etkinliği Alman bir sanatçı ve Holokost kurbanı olan Charlotte Salomon’un öyküsünü anlatan modern ve yepyeni bir opera…
Charlotte Salomon’un kısacık yaşamı, 1943’te gönderildiği Auschwitz’de henüz 26 yaşındayken Nazilerce öldürülmeden önce, Fransa’nın güneyinde sürgünde bulunduğu dönemde yaptığı yüzlerce resimle betimlenmekte.
Şimdi Charlotte Salomon’un –Berlin sosyetesini davetlerde gösteren, Nazilerin iktidar olmasını ve Yahudilerin sevkini yansıtan- tabloları sahnede adeta yeniden hayat kazanıyor. Fransız besteci Marc-Andre Dalbavie’nin bestelediği ve İsviçreli yönetmen Luc Bondy’nin sahneye koyduğu Charlotte Salomon operasının prömiyeri ağustos ayının ilk pazartesi akşamı gerçekleşti. “Onun sanat eserlerini müziğe dönüştürmek çok doğaldı” diyen Marc-Andre Dalbavie, Salzburg’daki gösterimi de yönetti.
“CHARLOTTE SALOMON’UN TÜM ESERLERİ MÜZİKLE BAŞLAR”
Dalbavie, “Charlotte Salomon’un tüm eserleri müzikle başlar. Çünkü o resim yaparken her zaman şarkı söylerdi, bu şarkılar eserlerine ilham kaynağı oldu. Bu nedenle şarkıları, tabloları ve öyküsü arasında çok güçlü bir ilişki vardır” sözleri ile açıklama getirmekte.
Onun eserleri 1930-1940 yılları arasında Almanya ve Fransa’daki siyasi gelişmeleri yansıtmasının yanı sıra, kendi kimliğini arayışını, ayrıca bir aile geleneğine dönüşen intihar etme dürtüsünden – annesi ve büyükannesi de dâhil olmak üzere ailenin bazı fertleri intihar etmişti- kaçış çabalarını açıkça ortaya koymakta.
Dalbavie, “Charlotte bu eserleri kimliğini yeniden oluşturma ve kendini kurtarma amacıyla yaratıyordu. O kendini öldürmek değil, aksine yaşamak istiyordu. Bu eserler ailesinden kendini soyutlama isteğini gözler önüne sermekte” sözleri ile sanatçının tablolarının esin kaynağı hakkında bilgi vermekte.
Charlotte Salomon’un tam da yaşama arzusunu kazandığında ölüm kampına gönderilmiş olması oldukça dramatiktir. Onun eserlerinden oluşan koleksiyon günümüzde, “Life? or Theater?” başlığı altında Amsterdam Yahudi Tarihi Müzesinde yer almakta.
Charlotte’un eserlerinin projeksiyonla sahnede yansıtıldığı operada Charlotte’u iki ayrı kişi canlandırıyor; biri Fransızca söyleyen mezzo soprano Marianne Crebassa, diğeri Almanca söyleyen Johanna Wokalek. Sahneye projeksiyonla yansıtılan eserlerin bazılarında gamalı haçlar, gövde gösterisi yapan Nazi askerler, gece karanlığında insanları daha güvenli topraklara taşımak üzere bekleyen gemilerin görüntüleri var.
Yönetmen Luc Bondy, “Aşkı ve sanatı keşfeden Charlotte’un Fransa’nın güneyinde yaptığı tablolarında giderek daha sıcak renkler yer almaya başlar. Bazen neşe saçardı, zaman zaman da melankolikti. Bu durumun bir operada seyirciye iletilmesi oldukça zordur. Tabii ki ciddi bir tarafı da var, fakat onun küstah hali de operada yansıtılmakta. Bu kalpleri ısıtan ve insanı düşünmeye sevk eden bir öykü” demekte.