Doğuş Grubu kurucu destekçiliği ile 2005 yılından bu yana düzenlenen, kurulduğundan beri gelirleri otizmli çocuklar ve ailelerine yönelik projelerde kullanılmak üzere Tohum Otizm Vakfı ile Bodrum Sağlık Vakfı’na bağışlanmakta olan, sanat yönetmenliğini son yedi yıldır Yücel Canyaran’ın üstlendiği D-MARİN TURGUTREİS 10. ULUSLARARASI KLASİK MÜZİK FESTİVALİ, sadece Bodrum’un değil, Türkiye’nin önemli müzik etkinliklerinden biri. Bu yazımda festivalin son iki gecesine ait izlenimlerimi paylaşmak istiyorum
VANESSA-MAE VE ELEKTRO KEMANI
Küçük yaşta klasik konserler veren, önemli konçertoların kaydını yapan, 15 yaşında pop ve pop-klasik tarza yönelen ve on milyonu aşan kırktan fazla ödül almış albüm yapan Vanessa-Mae, milyonluk hayran kitlesine sahip sıra dışı bir kemancı. Usta bir virtüöz, sahne hâkimiyeti de hiç fena değil. Fon müziğine indirgenmiş Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası’nın önüne beş kişilik elektronik pop-rock gurubunu dizerek elektro-kemanla yaptığı pop-klasik / techno- fusion müziğin böyle bir festivalden çok, bir caz festivaline ya da bir Las Vegas şovuna uygun olduğu kanısındayım ki, Vanessa-Mae de konserin başında dinleyicilerini selamlarken“Enjoy the show” diyordu.
Bu tarz müziğe karşı değilim tabii ki. Özellikle klasik müzikle tanışmamış bir kesimi klasiğe yöneltme olasılığını düşündüğümde çok da işlevsel bulurum. Ama Fazıl Say’ın gönlünün en derininden kopup gelen ‘Hermias’ın duygusal-düşünsel derinliğinin ardından Vanessa-Mae’nın çabaları bana epey yüzeysel ve yavan geldi ve benim gibi hisseden birçok izleyici gibi, konserin ikinci bölümünü izlememeyi yeğledim.
JOSE CURA VE ŞARKI SÖYLEYEN MELEK
Festivalin kapanışı, konuk şef Sergey Tararin yönetimindeki Moskova Şehir Senfoni-Rus Filarmoni Orkestrası’nın Arjantinli tenor José Cura ile Mısırlı ‘Tahrir Çapulcusu’ Fatma Said’e eşlik ettiği ‘Aşkın Dört Mevsimi’ başlıklı konserle yapıldı.
Orkestra Leoncavallo’nun ‘I Pagliacci’ operasının Prolog’una girer girmez karşımızda son derece üstün bir topluluk olduğunu farkettik. Kesintisiz gelen İntermezzo ile duyulan güçlü tenor recitativo’sunu, ışıklar yandığında, elinde mikrofonu José Cura’nın seyircilerin arasında söylediğini gördük. Cura, sadece harika ses rengi ve kendine özgü yorumuyla değil, olağanüstü sahne hâkimiyetiyle de o andan itibaren eline geçirdiği dinleyicileri konserin iki saati aşkın süresinin son dakikasına kadar bir daha bırakmadı.
Canio’nun ünlü aryası ‘vesti la giubba’nın ardından Cura, orkestranın başına geçerek de Falla’nın ‘Üç Köşeli Şapka’ süitinden La Tarde ve Jota’yı yönetti. Müziğe gitar ve piyano ile başlayan, orkestra şefliğiyle şan eğitimlerini aynı zamanlarda alan ve şeflikle uluslararası opera kariyerini birlikte sürdüren Cura, bundan sonra ülkesi Arjantin’den C.Guastavino’nun üç şarkısını solo arp eşliğinde seslendirdi. Bageti yeniden eline alıp orkestraya de Falla’nın ‘Sihirbaz Aşkı’ndan üç bölüm çaldırdıktan sonra, konser başından beri laflamayı ihmal etmediği dinleyicilere dönerek “Bilirsiniz tabii, Tanrı melekleri de yaratmıştır; ama belki bilmezsiniz, bazı melekler şarkı da söyler, Fatma da bunlardan biri,” diyerek Fatma Said’i sahneye davet etti. Geçen yıl günbatımı konserinden tanıdığımız, 2012 Leyla Gencer yarışması birincisi, uluslararası birçok ödül sahibi bu güzeller güzeli genç soprano ilk olarak, Gounod’nun ‘Roméo et Juliette’ operasından ‘Je Veux Vivre’i, sonra da José Cura ile birlikte Verdi’nin ‘La Traviata’ operasından Violetta ve Alfredo’nun ünlü düeti ‘O quel pallor... Un di felice, eterea’yı söyledi. Bütün konser boyunca Said, zarafeti, sahnedeki rahatlığı ve usta yorumculuğuyla ünlü tenora refakat etmeyi sürdürdü.
Konserin ikinci yarısını Astor Piazzola’nın ‘Tangazzo’sunu yöneterek başlayan Cura, böylece bandoneonsuz Piazzola çalınabileceğini de ispatladı. Bundan sonra ikili, konserin sonlarına kadar, tamamı Puccini operalarından arya ve düetler seslendirdi. Gerek solist gerek şef olarak dinletinin başından beri, her parçanın bitiminde geriye çekilerek orkestrayı öne çıkaran José Cura, “Bu düzeyde bir orkestraya sadece eşlikçilik yaptırmak olmaz,” diyerek, konseri A.Ginestra’nın topluluğun tüm olanaklarını ortaya çıkaran dans süitinden bölümlerle sonlandıracağını söyledi. Tabii ki izleyicilerin coşkulu alkışları dinletinin bitmesine izin vermedi ve Puccini’yle devam eden ikiliden Fatma Said, ‘Gianni Schicchi’den
‘o mio babbino caro’yu, José Cura ise ‘Turandot’dan ‘nesson dorma’yı seslendirdi. Orkestranın şefsiz çaldığı Rimsky Korsakov’un ‘arının uçuşu’nun peşinden ikili La Traviata’dan ‘brindisi’yle de izleyicilerle vedalaştı.
10. D-Marin Uluslararası Kklasik Müzik Festivali böylece müthiş keyifli bir geceyle bitmiş oldu. Darısı 20. 30. yılların başına...