‘The Good and the True’ adlı piyeste, tiyatro oyuncusu bir Holokost kurtulanının yaşadıkları, yine oyuncu torunu tarafından canlandırılıyor´
‘The Good and the True’ adlı iki kişilik oyun İngiltere ve Belçika’nın ardından New York’ta sahneye konuyor. Saul Reichlin’in Milos Dobry rolünü canlandırdığı oyunda, Isobel Pravda büyükannesi Hana’yı oynuyor. 2008 yılında 92 yaşında hayata veda eden Hana Pravda, bulunduğu Nazi ölüm kamplarında açlığa, işkenceye ve şiddete maruz kalmış, yaşadıklarını günlüğüne kaydetmişti. Şimdi oğlunun kızı Isobel Pravda onun yaşadıklarını ‘The Good and The True’ adlı oyunda canlandırıyor.
Çekçe orijinalinden İngilizceye tercüme edilen ‘The Good and the True,’ aslında bir tiyatro oyuncusu olan Hana’nın ve sportmen Milos Dobry’nin Nazi işgali altındaki Çekoslovakya’da maruz kaldıkları vahşete seyircileri ortak ediyor. Her ikisi de Terezin ve Auschwitz kamplarında bulunup, hayatta kalmayı başardılar. Ölüm kamplarına gönderilmelerinin ardından Hana, eşi Alexander Munk’u bir daha hiç göremedi. Anılarında tiyatronun gücünün, Goethe ve Gogol sevgisinin ruhunu ayakta tuttuğunu belirten Hana, “O kadar az yiyeceğimiz vardı ki, durmadan üşüyor, titriyorduk, fakat oyunculuk yeteneğine sahip olduğum inancı ruhumu besledi,” diyordu.
Bergen- Belsen’e ölüm yürüyüşüne çıkmaya zorlananlar arasında o da vardı. Prag’a kaçmayı başaran Hana eşinin öldüğü haberini aldığında yıkıldı. Holokost ile ilgili en can alıcı bölümlerinin Imperial War Museum’da bulunduğu günlüğünde “Onsuz hayatımın anlamı yok” ifadesi yer almakta. Savaş sonrasında Hana hayatını ikinci eşi, aktör George Pravda ile bu kez İngiltere’de kurdu. Onların tiyatro yeteneklerini takdir eden dönemin ünlü oyuncuları olan Dame Sybil Thorndike ile Sir John Gielgud, genç çifte destek çıktı. Hana televizyon filmlerinin aranan bir oyuncusu oldu, John Huston’un ‘The Kremlin Letter’ filminde Orson Welles’in eşini canlandırdı.
BBC’de ‘Murphy’s Law’ ile Kenneth Branagh’ın ‘Jack Ryan’ filminde oynayan Hana’nın torunu Isobel Pravda, “Yahudi olmasının sonucu olarak büyükannemin ve bazı etnik grupların maruz kaldığı acılar günümüzde insanın hemcinsine zulmünün bir örneği olarak görülmelidir. Büyükannemin hayatta kalma mücadelesini inanılmaz yaşam öyküsünü canlandırıyor olmaktan onur duyuyorum,” demekte.
Oyunda canlandırılan Milos Dobry ailesinden önce Terezin’e gönderildi. Birkaç ay sonra aynı kampa gönderilen ailesi Milos’u gördüğünde çok şaşırdı. Milos Dobry ailesinin şaşırma ve sevinme sebebini şu sözlerle açıklayacaktı: “Kasapta çalıştığım için şişmanlamıştım, sağlıklı görünüyordum. Beni bu durumda görünce sevinçten gözlerinin sulandığını anımsıyorum.” Hana ise gönderildiği Terezin’de sahnelenen bazı oyunlarda rol alma şansını bulmuştu.
Milos Dobry, Hana Pravda her ikisi kamplardaydı, büyük acılar çektiler. Hana eşini, Milos ailesini yitirdi. Tiyatroya uygulamak üzere bu iki kişinin seçilmiş olmasının özel bir sebebi yok. Bu iki kişi birbirlerini tanımadılar, belki de hiç karşılaşmadılar. Tek ortak noktaları ikisinin de Terezin’in ardından Auschwitz’e gönderilmiş olmaları. Yaşadıklarının da diğer Holokost kurtulanları ile karşılaştırıldığında farklı bir yönü yok.