Geri dönmelerin mevsimi sonbahar.
Bir daha düşünmelerin, yeni kararların, yeni başlangıçların mevsimi.
Valizleri doldurup evlerine geri dönen yazlıkçılar
Önce evde çalmaya başlayan okul zilleri
Dolan taşan kırtasiyeler
Bitmeyen, bitemeyen ödevler
Yeni okul, yeni kıyafet alışverişleri
Yeni sezon filmler, diziler
Katlanıp geri kaldırılan pikeler
Yavaştan örtülen pencereler, perdeler
Dışarılarda ısıtıcıyla oturulmaya başlanan geceler
Üşüsen de hâlâ kaldırmaya elinin gitmediği yazlık elbiseler
Telefonunda baktıkça seni tatile geri götüren resimler
Yazın kabaran ekstreler
Biraz darlaşan kıyafetler
Yine bir yıl sonuna doğru hızla koşan hareketler
Henüz bronz tenler
Bir kot cekete, bir şala ihtiyaç duyulan taze esintiler
Hepsi, bunların hepsi sonbahara, eylüle ait karakterler.
İstanbul’un seni dinlediği bir mevsim sonbahar.
Ve sonbaharın olmazsa olmazı.
Rüzgar.
Aklında eser bazen, kapında biter.
Bazı vedaların, bazı kavuşmaların mevsimi, bir yaprak dökümü sonbahar.
Ya havasından, ya mevsimin hüznünden bilinmez...
Birine sarılma ihtiyacını daha fazla hissettiğin sonbahar.
‘Beraber’ hareket etmenin daha keyifli olduğu günler.
Biraz daha ‘kendine, eve’ dönmeler.
Araya yaz girdi diye göremediklerinle kavuştuğun masa başı haller.
Uçan yapraklar ve kalkan toz sanki içindeki girdabın çözülmesi için varlar.
En sevdiklerinle bir kahve fincanının başında geçen saatler
Sakinleşen, dinginleşen melodiler
Masmavi tatillerden, yazdan kalan özetler
Birbirinden güzel konserler
Hoş geldin sonbahar.