Çeşme ağustos ayının son günlerinde bütün yazın en ‘cool’ grubunu misafir etti. Bu topluluk Türkmenistan’dan Japonya’ya, 8. Alaçatı Dünya Sörf Şampiyonası’na katılmaya gelen sörfçülerdi.
Ağustos ayının son günlerinde, 26-31 Ağustos tarihleri arasında Alaçatı, kendisini ziyarete gelen yerli yabancı turistler arasında en ‘cool’ tabir edebileceğimiz topluluğu ağırladı. Tahmin edersiniz ki bu topluluk yanık tenleri, güneşten sararmış doğal meçleri ve elbet özendiren fizikleri ile Pegasus tarafından düzenlenen 8. Alaçatı Dünya Sörf Şampiyonası’na katılmaya gelen sörfçülerdi.
Türkmenistan’dan Japonya’ya kadar uzanan oldukça farklı kültürden toplam 81 yarışmacıyı bir araya getiren rüzgâr, deniz ve Çeşme sahilleri çok renkli ve bol olaylı bir yarışmaya daha sahne oldu. Çok renkli demişken burada genellemeleri yerle bir eden yanık tenli Japonlar ve sarışın Afrikalıların olduğunu da belirtmek isterim. Sanırım tüm gün güneşin altında verilen mücadelenin istisnalar yaratan etkileriydi bunlar...
Yarışma koşullarına baktığımızda aslında yarışmacılar oldukça şanslı sayılırlardı. Zira rüzgar açısından çok sakin bir yaz geçiren Çeşme, belli ki tüm hevesini sezon sonundaki bu yarış için biriktirmişti. Ara sıra teklese de hemen hemen altı gün boyunca rüzgar hiç dinmeden esti. Ancak doğal bir güce karşı bu kadar çekişme yaşanan bir ortamda kazaların olmaması da mümkün değildi. Özellikle dönüşler sırasında yaşanan çarpışmalar gergin dakikalar yaşatırken, yaralanmalar, kırılan boardlar ve hatta direkler dikkat çekti. Tüm bu mücadelenin yanı başında ise yarışmadan ayrı sörf yapanlar, sörfü yeni öğrenmeye çalışanlar da vardı ki kaosa kaos katıyordu. Dünya çapında bir yarış yapılırken, yarışmacılar dışında sörf yapan, tekne kullanan hatta yüzen insanları altı gün boyunca bundan men etmek mümkün olamaz mıydı acaba?
Zaman zaman kargaşa yaşansa da birinciler her koşulda yolunu çizmeyi biliyordu. Altı günün sonunda birinciliği erkeklerde Fransız Julien Quentel, bayanlarda ise Aruba Adaları’ndan Sarah-Quita Offringa elde etti. Alaçatı’da yetişen on dört yaşındaki San Baylav ise Dünya Kupası’na katılan en geç sporcu oldu. Türk yarışmacılar arasında ise bu sporla yakından ilgilenenlerin iyi tanıdığı bir isim bayanlar kategorisinde elde ettiği üçüncülük ile gurur kaynağı oldu. Başarılı, bayan, Türk sörfçü dediğimizde akla ilk gelen isim her ne kadar Cağla Kubat olsa da, bahsi geçen isim bu seneki üçüncülüğü ve geçmiş senelerde elde ettiği oldukça iyi dereceler ile başarılı performanslarından sıkça söz ettiren 25 yaşındaki Lena Erdil. Kendisinin cebinde bir de Türkiye Şampiyonluğu olduğunu belirtmekte yarar görüyorum. Yarışmacılar arasında tanıdık bir diğer isimde yarışmaya İsrail’den katılan Arnon Dagan oldu. İsrail’de oldukça tanınmış bir sörfçü olan Arnon Dagan, erkekler kategorisinde yarışmayı dördüncülükle tamamladı. Arnon’a bakıyorum da, ilginç bir tümevarım yapmadan duramayacağım. Kendisi on dört yaşından beri sörf yapıyor ve şu an 37 yaşında hâlâ aktif olarak üstelik iddialı bir biçimde yarışmaya devam ediyor. Hayatını bu spora adamış diyebiliriz. Fiziğine baktığımda ise ancak yirmili yaşları telaffuz etmek mümkün olur. Görünen o ki bu spor için insanı dinç tutuyor…
Burada sonuçları bu şekilde sıralamak kolay ancak sörf yarışlarını seyredenler bilir, orada oturup saatlerce slalom yapan sörfleri izleseniz de bir süre sonra kim başta, kim sonda, hangi kategori çıkıyor, hangi kategori bitiriyor, her şey birbirine karışır. Tek çıkar yol sonuçların asılı olduğu panoya gidip bakmaktır ya da akşama kadar sabredip internetten araştırmak. Yine de bu özgür ruhların oldukça yüksek enerjisinden bir nefes almak isteyen seyirciler tüm gün ve hatta tüm hafta yılmadan yarışı seyreder…
Tüm bu hareketin ardından, Eylül ayı itibariyle Çeşme’de tüm dengeler değişir. Sadece yarışmacılar değil, rüzgar, turist, trafik her şey ilçeyi terk eder, sükunet hüküm sürmeye başlar. Yine de Çeşme’nin rüzgarı bu, sağ gösterip sol vurabilir. Yelken, sörf, kite sörf tutkunuysanız ekipmanları toparlamadan önce biraz daha bekleyin derim…