Türkiye Cumhuriyeti’nde Antisemitizm-1

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’nun varisi olmakla beraber, Cumhuriyet’in temel ilkeleri imparatorluğunkilerle taban tabana zıttır. Bu bakımdan Yahudiler düzenli bir iç örgütlenmeye kavuşmakta Cumhuriyet döneminde müşkülatla karşılaştı. Birçok Batı Anadolu Yahudi Cemaati tarihe karıştı. Bununla beraber 1923 Temmuz’unda imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nda 37. ve 45. maddelerde azınlıklara bazı haklar sağlanmıştı. Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze zaman zaman antisemitizm yükselişe geçti

Yusuf BESALEL Perspektif
17 Eylül 2014 Çarşamba

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’nun varisi olmakla beraber, Cumhuriyet’in temel ilkeleri imparatorluğunkilerle taban tabana zıttır. Bu bakımdan Yahudiler düzenli bir iç örgütlenmeye  kavuşmakta Cumhuriyet döneminde müşkülatla karşılaştı. Ayrıca eşleri askerden dönmeyen binlerce Yahudi kadın ‘aguna’(eşlerin ölümü kesinleşmeyen) durumundaydı. Birçok Batı Anadolu Yahudi Cemaati tarihe karıştı. Bununla beraber 1923 Temmuz’unda imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nda 37. ve 45.maddelerde azınlıklara bazı haklar sağlanmıştı. İsmet Paşa da bir yemekte Yahudi azınlığı övdü ve Birinci Dünya Savaşı’nda sadık ve cesur askerler olarak yer aldıklarına değindi. Bu durumda da Yahudilerin geleceğe iyimser bir gözle bakmaları doğaldı.

Ne var ki 1923 yılı Yahudiler için iyi başlamadı. Yahudi karşıtı bir kampanya başladı. Bu saldırının ilk adımı da muhtemelen antisemit olarak addedilebilecek ‘Tasvir-i Efkâr Gazetesi’nin sahibi Ebüzziya Tevfik tarafından atıldı. ‘İleri’gazetesi ise Yahudileri ‘simsar’, ‘kan emici’ gibi sıfatlarla aşağıladı. Edirne’deki ‘Paşaeli’ gazetesi de Yahudileri hilekârlıkla ve sömürücülükle suçluyordu. Kamuoyu Rum, Ermeni ve Yahudiler arasında fark görmüyordu. Yahudilerin arkasında Hıristiyan Avrupa yoktu. Böylece milliyetçilerin yabancı düşmanlığı Yahudi düşmanlığına dönüştü.

ANTİSEMİT SLOGANLAR

1909 yılından beri antisemit sloganları Türkiye’de kullanan Ebuzziya Tevfik, tanınmış diş doktoru Sami Ginzburg’a karşı kampanya açtı. Bu arada ulusal basın da Tevfik’in antisemit  sloganlarını yayınlamaya başladı. Yahudilerin savaşta ihanet ettikleri bile ileri sürüldü. Bu arada Yahudiler dâhil birçok azınlık devlet memurluklarından ihraç edildi.

Yahudi basını baskılara karşın Yahudilerin sadakatini ve savaşlardaki kayıplarını dile getirdi. Örneğin Bursa Cemaati’nin Yahudi nüfusunun yüzde 10’u savaşlarda ölmüştü. Gazeteler hâlâ Yahudi kurumları iflasta olduğu halde Yahudileri sömürücülükle suçlamayı sürdürüyordu. Kamu görevi ifa eden Müslüman ve gayrimüslim bazı avukatların çeşitli nedenlerle izinleri iptal edildi. Örneğin bunların arasında Leon Şönman, İzak Taranto, İzak Ferera, Mişon Ventura vb isimler vardı.1923 yılından itibaren azınlıklar hiçbir kamu teşekkülüne alınmadılar; yedek subay bile yapılmadılar.

Osmanlı azınlıkların Türkçe konuşma zorunluluğu yoktu ve Judeo Espanyol dilini konuşuyorlardı. Buna rağmen Meclis Anayasa Komisyonu’nun Başkanı Celal Nuri, ‘İleri’ gazetesinde Yahudilerin bozuk lehçesi nedeniyle sevilmeyeceklerini yineledi. Yahudi aleyhtarı neşriyat mizah gazetesi Akbaba’da bile süregeldi.

TÜRK YAHUDİLERİNİN NÜFUSU GÖÇLERLE AZALDI 

1924 yılında Yahudi toplumu her bakımdan kötü bir durumdaydı. Göçler nedeniyle Türkiye’deki Yahudilerin nüfusu yarının da altına düştü. Bu durumda cemaat kurumları giderlerini karşılayamadı ve tasfiye olanlar oldu. Basının Yahudilere saldırısı 1925 yılında da sürdü. Aynı yıl Aile Kanunu ve Medeni Kanunu’nun hazırlanmasıyla Yahudiler Türkiye’de çift nikâh yapmaya başladı. Ama aslında Lozan hakları azınlıklara bağımsızlık getirdiği gibi Türk kamuoyunda azınlık düşmanlığının başlıca nedeni de  olmuştu. Yahudi okullarında Yahudilik ve İbranice hakkında bile bir şey öğretilemez olmuştu.

1926 yılında antisemitizm doruğa ulaştı. Tüm gazeteler, Yahudilerden önde gelen üç yüz kişinin Madrid’e telgraf çekip Türk Yahudilerinin İspanya’ya sevgi ve bağımlılıklarını dile getirdiklerini belirttiler. Cumhuriyet gazetesi Yahudileri ‘nankör bezirgânlar’, ‘yılanlar’ olarak nitelendirildi. Fakat  ne 300 kişilik liste yayınlandı, ne de İspanya telgrafı teyit etti. Hepsi antisemit dışa vurum uydurmasıydı. Nitekim bu kampanya, Yahudilere Lozan’ın bazı haklarından feragat etmeleri konusunda baskı görevi gördü. Hukukçu Simon Levi, Nissim Masliah, Prof. Avram Galanti ve Hanri Soryano’nun dâhil olduğu bir heyet Ankara’ya giderek Lozan’daki medeni (evlenme, boşanma, miras…) haklarından kesinlikle ve resmen feragat ettiklerini bildirdiler. Hahambaşılığa ve topluma yeni ve modern Cumhuriyet'e uyan bir Nizamname de verilmedi, Yahudi toplumu yöneticisiz kaldı ve Yahudi karşıtı kampanya da yavaşladı.

ELZA NİYEGO OLAYI

Ağustos 1927’de İstanbul’da ‘Elza Niyego Olayı’ meydana geldi. Evli Osman Ragıp adında bir adam âşık olduğu Elza Niyego’yu öldürdü. Cenazede olaylar çıktı. Bazı Yahudiler tutuklandılar. Mahkeme sırasında basın ağır suçlamalarını sürdürdü. Aleyhteki kampanyayı yürüten yazarlar arasında Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Mahmut Esat Bozkurt da vardı. ‘Son Saat’ gazetesi Yahudileri ‘kanunsuz vatandaşlar’ olarak nitelendirip, yurtdışı edilmeleri gerektiğini yazdı. Bir ay sonra tutuklular beraat etti fakat Yahudi düşmanlığının kentli aydınlara kadar sirayet ettiği anlaşılmıştı.1930’larda ise azınlıklar ve Yahudiler konusunda amaç, onları Türkleştirmek oldu.

Türk kamuoyu genellikle Nazizm’i iktidarın tutumuna uygun olarak olumsuz karşılamıştı. Bununla beraber az da olsa Nazizm’i öven kişiler çıktı. Bunların önde geleni Cevat Rıfat Atilhan idi ve İzmir’de ‘Anadolu’ gazetesiyle antisemitizmi yaymaya çalışmıştı.1934’te Cevat Rıfat Münih’e gidip antisemit kitaplar yayınlamak için bilgilendi. Bazı Turancılar da Cevat Rıfat’ın yardımına koştu. Mustafa Nermi, ‘Vakit’te bir cevap verdi. Buna göre Yahudilerin Türk toplumu ile bütünleşmesini çok zor buluyordu. Çünkü Yahudiler ‘yüzyıllardır Türkçe değil, engizisyoncuların dili olan İspanyolcayı kullanıyorlardı.’ Diğer bir Pan-Türkçü Hüseyin Nihal Atsız ‘Orhun’ dergisinde Yahudilere bir ihtar yayınlamıştı. Burada Yahudileri ‘zilletin, korkaklığın kötülüğün örneği’ ilan etmiş ve Yahudi meselesini ilk halleden memleketin Almanya olduğunu hatırlatmıştı. Nihal’in ‘Milli İnkılâp’ dergisinde Yahudilere  yönelik tehditlerinin devamı yüzünden Yahudi Toplumu İdare Heyeti, Ankara’da Başbakan Müşaviri’ne konuyla ilgili dilekçe verdi. Fakat bu dilekçeden vaat ve teselliden  başka bir sonuç çıkmadı ve Atilhan’ın ‘Milli İnkılâp’taki ağır antisemit kampanyası devam etti. Onun için Nazizm’in amacına paralel olarak Avrupa’yı Yahudilerden arındırma hususunda Trakya’daki Yahudi karşıtı hareket alevlenmiş olduğu kabul edilebilir.

devam edecek...

Kaynak: Osmanlı ve Türk Yahudileri, Yusuf Besalel, Gözlem Yayınları