Say Mozart çalıyor

Derinlikli yorumları ve ulaşılmaz virtüozitesiyle yaşayan en büyük piyanistlerden olan Fazıl Say sezonun 21 Eylül’deki açılış resitalinde Mozart’ın dört piyano sonatını yorumladı.

Erdoğan MİTRANİ Sanat
24 Eylül 2014 Çarşamba

Mozart bir ‘öykücü’dür. Onun çalgı müziği eserleri de birer öykü, birer operadır. Senfoniler, konçertolar, sonatlar… hepsi opera! Çünkü onlar da öyküler içerir. İnsan karakterini ve olayları anlatan, incelikli, duyarlı öyküler…

Mozart’ın piyano eserlerini çalışırken hep sormuşumdur kendime: Burası hangi sahne? Neyi anlatacağım şimdi? Olay nerede geçiyor? Kim söylüyor bu şarkıyı?

(...)

 Bu insan karakterlerini, bu öyküleri bulmalıdır yorumcu. Bulup özenle anlatmalıdır. Bir aşk aryası mı söylüyor bu gencecik kız, yoksa hüznün şarkısını mı söylüyor? Acaba kiminle konuşuyor? Sarayda mı, kalenin burçlarında mı, yoksa saçını mı tarıyor o sırada? Belki uzaklara dalmıştır, uzaklardaki kır manzarasına…

Sadece öykü değil, birer tablodur onlar. Hayır, aslında sahne!

(...)

Uçarı, kıpırtılı, rengarenk, işlek, terütaze  bir müzik dilidir Mozart’ınki… Birbirini izleyerek duygudan duyguya geçen ve sizi sürükleyen öykülerden örülü…

Fazıl Say

 

Derinlikli yorumları ve ulaşılmaz virtüozitesiyle yaşayan en büyük piyanistlerden biri olan Fazıl Say yüzyılımızın en önemli bestecilerden biridir de. Bestelerinde çoğunlukla ‘konulu müzik’ yapmayı seven Say, sezonun 21 Eylül’deki açılış resitalinde bir başka ‘öykücü’nün, Mozart’ın dört piyano sonatını yorumladı.

Wolfgang Amadeus Mozart (1756-1791), Klasik Batı Müziğinin inanılması güç gerçek bir efsanesidir. 35 yıllık kısacık ömrüne, neredeyse hepsi başyapıt düzeyinde 626 eser sığdırmış, 22 opera, 41 senfoni, missalar, kantatlar, konçertolar, serenatlar, sonatlar, lied’ler, piyano için 26, keman için beş, üflemeliler için on konçerto, sayısız oda müziği eseri, korolu parçalar, divertimentolar, çeşitlemeler, danslar, menuettolar, konser aryaları, dinsel eserler ve benzersiz bir Requiem bestelemiştir.

Yapısal olarak birbirine benzeyen, klasik hızlı-yavaş-hızlı formundaki sonatları peşpeşe dinletmek, bir yandan Mozart’ın dehasına, müthiş melodik zenginliğine, duygusal ve felsefî derinliğine bir saygı duruşu niteliğindeydi; diğer yandan da benzersiz müziksel çeşitliliğiyle “bir ağacın yaprakları gibi” yakıştırmasıyla bestelerinin birbirine benzediğinin ima edilişine cevap oluşturuyordu.

Yorumcu Fazıl Say

Eline aldığı her müziği didik didik ederek, yaşadıklarının, duygularının, deneyimlerinin, kişisel felsefesinin imbiğinden geçirip defalarca yeniden okuyarak, bildiğimizi tanıdığımızı sandığımız bir eseri o zamana kadar keşfetmediğimiz derinlikleriyle yeniden yorumlayan Fazıl Say’ın halen dünyanın en önde gelen piyanistlerinden biri sayılmasının nedeni, olağanüstü virtüozitesi kadar bu mükemmel yorumcu tarafıdır.

Mozart için, “Bir öyküyü keşfetmektir, fantaziyi canlandırabilmektir Mozart yorumu. Meselenin içine girdikçe müziğin akışı doğrulanır, notalar yerli yerine oturur… Müzik işte şimdi başlamış, şimdi “Müzik” olmuştur. (...) Bence bir piyanistin yapabileceği en büyük hata notaya bakarak paldır küldür Mozart çalışmaktır. Onun nesi çalışmak? Mozart’çık silinir gider o zaman. Ne şiir kalır, ne şarkı,” demiş olan Say, bu dört sonata dinleyebilmiş olsa besteciyi de heyecanlandıracak müthiş etkileyici bir yorum getirdi.

K330 Do majör No.10 Sonat’ın ilk bölümü Allegro Moderato’ya büyük bir keyifle girdi. Bestecinin insan sevgisini, eşitliği, özgürlüğün zaferini anlatan dipdiri öyküler’ini şakıdığı bu neşeli, yaşam sevinci dolu Allegro Moderato’yu dingin bir Andante Cantabile izledi.

Say bu bölümü cantabile’nin ötesinde biraz da acılı bir meditasyona dönüştürdü. Sanki yorumcu bestecinin maddi ve manevi acılarla dolu yaşam öyküsünün, otoriter bir babanın baskısı altında yaşa(ya)madığı çocukluğunun, XVII. yüzyıl saraylarında ‘müzikçi’ olarak aşağılanmasının, borç harç içinde yaşayıp yoksulluk içinde ölmesinin üzüntüsünü hissediyor ve hissettiriyordu.

Ama Mozart, aynı zamanda saraylı maraylı umursamayan, kendi sevincini yaşayan, bildiğini okuyan çocuk saflığında uçarı bir kişilikti. Say, sonatın son bölümü Alegretto’ya, neredeyse piyanosuyla dans ederek bu yaşam sevincini seslendirerek girdi.

K331 La majör No.11 Sonat yapısal olarak diğerlerinden biraz farklıdır. İlk bölüm Andante grazioso – Tema con variazione, son derece melodik, rahatlatıcı, biraz da hüzünlü bir temayla başlar. Peşinden farklı armoni, melodi ve ritimlerde yazılmış altı çeşitleme gelir. Say, her biri küçük bir mücevher olan bu çeşitlemeleri bir kuyumcu titizliğiyle, variyasyonların en karmaşığında bile ana temayı kaybetmeden, hep hissettirerek çaldı.

Türk Marşı

Kısacık bir ‘es’den sonra Say Menuetto & trio’ya geçti. Bilindiği gibi Menuetto o dönemin dans müziklerinden biridir ve Mozart, bu türde çok sayıda beste yapmıştır. Ancak ‘Fransız aydınlanması’nın tam ortasında doğan Mozart gibi bir dahinin 1789 Devrimi’ni hazırlayan düşüncelerden habersiz kalmadığını, ilk gençlik yıllarından beri eşitlik ve özgürlük ilkelerine inandığını, bu ilkeleri eserlerinde, özellikle operalarında bilinçli olarak kullandığını çok iyi bilen Say, bu bölümü bir başkaldırı bildirisiymişçesine yorumladı.

Soluklanmadan, ilkinden daha da kısa bir ‘es’in ardından fırtına gibi bir Rondo Alla Turca’ya geçti. Sonatın ‘Türk Marşı’ olarak da bilinen bu son bölümü için Say şöyle diyor:

“Bilindiği gibi ‘alla turca’ denen stil, XVIII. yüzyıl Avrupası’nda pek modaydı. 1683’deki bizim Viyana Kuşatması öyle izler bırakmıştı ki, Viyanalısı, Avusturyalısı ve giderek Avrupalısı mehter müziğinin heybetini, gümbürtüsünü unutmamıştı. Müzikle ‘Yüreklere korku salmak’ işte bu kadar olur! Viyana’da bugün bile çocuklara ‘yaramazlık etme, Türkler geliyor’ denir. (...) Olaylar soğuyup Avrupalı bu işe olgunlukla bakınca ‘Türk’ figürü, merhametli, sevecen, bağışlayıcı şefkatli bir karaktere dönüşmüştür. Özellikle Mozart’ın operalarında Asyalı ve Avrupalı, Doğulu ve Batılı, müslüman ve hıristiyan, kadın ve erkek, herkes sadece kanlı canlı değil, duygulu ve duyarlı birer ‘insan’dır.  

Ünlü piyano sonatının ‘Rondo alla turca’ bölümünde mehter müziğini öznel ama bence çok doğru bir esintiyle yansıtmıştır. Benim Mozart diskimde yer alan bu sonatı yorumlarken davul vuruşlarını özellikle duymak isterdim. Bu ritim, sol elde sürekli aynı vurguları yineler. ‘Kuşatma’nın tantanasını birazcık yaşatmak iyi olur gibime geldi. Viyana kapılarındaki bunca mehter takımı, gece gündüz boşuna mi gümbürdedi?

Burada bir ayrıntıya değineyim: Mozart’ın ‘Türk müziği’nden anladığı ile bizim halk müziğimizin veya saray müziğimizin hiç ilgisi yoktur. Mozart için ‘Türk müziği’ mehter müziğinin yeri göğü inleten kasırgasıdır.”

K333 Si bemol majör No.13 Sonat’ı Say, aynen K330 Do majör No.10 Sonat’da yaptığı gibi, hızlı bölümlerin yaşamaktan zavk alan uçarı, biraz şımarık biraz da ‘fırlama’ Mozart’ını, Andante’de soylulara aristokrasiye karşı açıktan açığa başkaldıran isyankâr Mozart’la karşı karşıya getirerek yorumladı.

Yeni başlayanlar için piyano sonatı

Mozart, K. 545 Do Majör No.16 Sonat’ını, çalışmalarını topladığı kataloğa dahil ederken ‘Yeni Başlayanlar İçin Küçük Bir Piyano Sonatı’ olarak adlandırmıştır. Bu sonat genellikle ‘Sonata Facile’ olarak bilinir ve çalınmasının kolay ve öğretmek açısından ideal olduğu kabul edilir. Tabii ki, Mozart, Bach ve Schumann gibi, öğrenciler için yazdıklarında, en üst standardı korumuştur. Özellikle masumca zarif Andante kısmında, görünür basitliğine rağmen, özellikle minör anahtara dönen ikinci bölümünde, şaşırtıcı bir duygusal derinlik vardır. Say bu kısa sonatı, “Büyük ya da küçük eser yoktur, büyük ya da küçük yorumcu vardır” dercesine, müthiş keyif alarak ve keyif vererek çaldı.

Zorlu Center’in büyük salonunu dolduran 2000’i aşkın dinleyicinin coşkulu alkışlarına cevap olarak Say bis olarak Mozart’dan fazla uzaklaşmamayı yeğledi ve resitalini biraz farklı bir Mozart’la, ‘Rondo Alla Turca’nın kendi bestesi olan ‘jazz’ çeşitlemeleriyle sonlandırdı.

Hepinize sezonun bu ilk dinletisi kadar keyifli dinletiler dilerim.

NOT: Fazıl Say’ın Mozart’la ilgili düşündükleri sanatçının Yalnızlık Kederi-Bir Müzisyenin Notları’ kitabından alıntılanmıştır. Bu bir Fazıl Say resitali kadar zevkli kitabı okumanızı tavsiye ederim.