Turkcell’in, her yılın kasım ayında yaptığı Teknoloji Zirvesi bu yıl da teknoloji dünyasının geleceğinin nabzının tutulduğu bir etkinlik oldu. Binlerce teknoloji meraklısı, iş adamı ve öğrenciyi ağırlayan zirve, geleceğe yönelik tahminlerin ve gelişmelerin paylaşıldığı en geniş kapsamlı platform oldu
Türkiye’de bilgi teknolojileri alanındaki en kapsamlı buluşma olarak sanırım son yıllarda CeBIT’in yerini Turkcell Teknoloji Zirvesi almış durumda. Bilgi teknolojileri tarafında zaten iki elin parmaklarını geçmeyen büyük oyuncunun, telekom operatörlerinin boykotlarının gölgesinde kalan CeBIT, Türkiye’de popülerliğini her geçen yıl daha da kaybediyor.
Turkcell’in, her yılın kasım ayında yaptığı Teknoloji Zirvesi toplantılarını yedi yıldır neredeyse kesintisiz olarak takip ederim. Hakkını vermek lazım, her yıl bir öncekinden daha zengin içerikli, daha organize, daha zaman disiplinine uygun ve daha profesyonel bir işe imza atıyorlar.
Geçtiğimiz yıllarda konuşmacı olarak Guy Kawasaki, Steve Wozniak gibi isimleri ağırlayan Turkcell, bu yıl ünlü fizikçi Michio Kaku’yu konuşmacı olarak seçmiş. Kendisinin yaptığı konuşmanın detaylarına geçmeden toplantının ilk günü yapılan sunumların bazılarından ve toplantının genel atmosferinden bahsetmek istiyorum.
Yukarıda bahsettiğim gibi, çok güzel hazırlanmış olan konferansın, Haliç Kongre Merkezi’nin tüm olanakları ve tüm salonları ile birleşmesi sonucunda ortaya 150’ye yakın oturumdan oluşan iki günlük bir teknoloji ziyafeti çıktı. Bu tip bir organizasyon ile hem sektörü buluşturan, hem de lider konumunu daha da pekiştiren Turkcell’i gönülden tebrik ediyorum. Diğer operatörlerin kendisinden öğreneceği çok şey var. Sadece para veya nüfuz ile değil, çok çalışmak, öğrenmek ve vizyon koymakla oluyor bazı şeyler…
İşim dolayısı ile katılacağım oturumları makineler arası iletişim (M2M) ve nesnelerin interneti (Internet of Things – IoT) konularında seçtim.
Mobil teknoloji uygulamaları
Turkcell, Türkiye’de cep telefonları dışında kullanılan SIM kartlarının üçte ikisini tedarik ediyor. Mobil kredi kartı POS cihazları, su, elektrik ve doğalgaz sayaçları, araç takip sistemleri başta olmak üzere, karasal hatlarla İnternet ulaştırmanın çok maliyetli olduğu pek çok yerde mobil teknolojiler uzun süredir kullanılıyor. Türkiye’de Turkcell altyapısı ile kontrol edilen araç sayısı (motorlu taşıtlar, inşaat makineleri, konteynerler vs.) 550.000 araca ulaşmış ve bu rakam Avrupa’da tek ülkede yönetilen araç adedinde birinci sırada imiş. Turkcell Akıllı Filo adını verdikleri platform üzerinden birçok çözüm ortağı ile sundukları hizmetin, Türkiye’deki ticari araç sayısının 4,5 milyon adet olduğu düşünülürse, daha çok büyük bir büyüme potansiyeline sahip olduğu görülebilir. Gerek yakıt tasarrufu, gerek iş disiplini, gerekse de düzgün araç kullanma alışkanlıklarını gerçek zamanlı olarak takip eden bu sistemleri biz de şirketimizde uzun süredir kullanıyoruz ve yaptığımız yatırımı kat kat geri çıkardığını rahatlıkla söyleyebilirim. Turkcell, konuyla ilgili sunumunda, hesaplamış oldukları toplam tasarrufun bir buçuk milyar TL olduğunu söylediler. Rakamları tam hatırlamıyorum ama bu rakama yüzlerce hastane ve okul yapılabileceğini vurguladılar. İçimden bu aralar çok tartışılan Ak Saray’ın maliyeti de geçmedi değil…
Tanıtılan güzel projelerden biri de Ankaref firmasının tüm Aile Sağlığı Merkezleri’ne kurdukları aşı takip ve kontrol sistemi idi. Buna göre, şu anda Türkiye’de bulunan tüm aşı stoku anlık olarak takip ediliyor ve saklama koşulları da dakikada bir yapılan ölçümler ile kontrol altında tutuluyor.
Türkiye’yi bir alanda daha fişleme yapar hale getiren Passolig projesinin üstlenici firmasının da sunumu vardı. Kurulumu yapan firma dışında kimseye faydası olmayan ve özellikle Anadolu’daki futbol seyircisini süreç aksaklıkları ve eksik bilgilendirme nedeniyle futbol maçlarından tamamen soğutmuş bu uygulamanın detayları ballandıra ballandıra anlatıldı. Kullanılan 500 kilometre kablonun da, 1500 çekirdekli sunucu odasının da, yüz tanıma teknolojilerinin de hemen zirve sonrasındaki milli maçta kaleci Volkan’a küfreden kişileri tespit etmekte ne kadar aciz kaldığını da açıkça gördük. Bir yandan maç seyircisi kesimde büyük bir rahatsızlık yaratan, öte yandan Türkiye’nin son yıllardaki en büyük girişimcilik hikâyelerinden biri olan Biletix’in büyük sıkıntıya girmesine sebep olan bu uygulamanın büyük bir israf olduğunu bir kez daha anladım. Oyda, kurulumu yapan firma, Ukrayna’dan Rusya’ya birçok şehirde, Türkiye’de de onlarca belediye ile akıllı kart uygulamaları yapan oldukça büyük bir entegratör firma, kendi işine odaklı kalabilse çok daha başarılı olurdu diye düşünüyorum.
Yepyeni bir nesil
İkinci günün açılışında sahnede açılışı yapan Turkcell yöneticisi, Türkiye’nin dört bir yanından gençlerin oluşturduğu Ezber Bozanlar adlı projesinden bahsetti ve sahneye Kaan Göksel adında Robert Kolej lise son sınıf öğrencisi bir genci davet etti. O kadar umut verici, o kadar sempatik, zeki bir konuşmacıydı ki, bütün salondaki kravatlı güruha ‘Yepyeni bir nesil geliyor’ mesajını çok net bir şekilde verdi. Eğitim politikaları gençleri garip kalıplara sokup kıyafetleri ile uğraşacağına potansiyellerini ortaya çıkaracak ortamı sağlasa neler olabileceğinin canlı bir kanıtı gibiydi…
İkinci günde konuşmacı olarak yer alan Michio Kaku, konuşmasına fizikçilerin bugün hayatımızda kullandığımız ne varsa hepsinin mucidi olduğu gerçeği ile söze başladı ve güzel bir benzetme kullandı. Doğum günü kartlarında yer alan ve kartı açınca müzik çalan, işimiz bitince de çöpe attığımız mikroçipler, 1945’de ittifak güçlerinin bir kez daha dünya savaşı başlatmalarına neden olabilecek kadar önemli bir buluştu. Aynı şekilde, 1969’da Neil Armstrong’u aya indiren sistemlerde kullanılan toplam bilgisayar gücü, bugün ceplerimizde taşıdığımız akıllı telefonların bir tanesinden bile çok çok daha az miktarda idi.
Kapitalizmin dijitalleşmesi olarak tarif ettiği akımın en önemli örneği olarak müzik endüstrisini gösteren Kaku, bundan yirmi sene evvel büyük müzik kayıt evlerinin kontrolünde olan müzik endüstrisinin kontrolünün iTunes ile Apple’a geçmesini örnek olarak gösterdi. Bir sonraki değişimin de medya sektöründe olacağını belirten Kaku, örnek olarak New York Times’ın Boston Globe’u 1 milyar dolara alıp çok uzun olmayan bir süre sonra 100 milyon dolara satmasını örnek gösterdi. Çabuk yoldan para kaybetmek isteyenlerin teknolojiye karşı pozisyon almalarını tavsiye eden Kaku, bundan sonra değişimlerin ulaşım, tıp ve ilaç, eğitim ve perakende sektörlerinde yaşanacağını belirtti.
Üç boyutlu gözlük gerektirmeyen televizyonların üretiminde sona gelindiğini belirten Kaku, özellikle mikroçip fiyatlarının önümüzdeki dönemde 1 cent’e kadar ineceğini savundu ve tüm duvar kâğıtlarının yerini ekranların alacağını söyledi.
Kazalar sona mı erecek?
Bulut teknolojilerinin tüm bilgisayar endüstrisini baştan yazacağını tahmin eden fizikçiye göre bilgi işleme gücünün önemsiz kalacağı bir döneme gireceğiz. 2020 senesinde sürücüsüz arabaların standart hale geleceğini öngören Kaku, araçların tamponlarındaki GPS ve radar teknolojilerinin ‘Trafik Kazası’ sözcüğünü sözlüklerden çıkaracağını iddia etti.
Vücudun içinde dolaşan akıllı piller ve tuvaletlere yerleştirilecek olan çipler sayesinde teşhis yöntemlerinde muazzam gelişmelerin yaşanacağını belirten Kaku, üç boyutlu yazıcılar sayesinde üretilen organlarla yakın gelecekte her insanın bir yedek parça deposu olabileceğinin müjdesini verdi.
Yirmi sene sonra da değerli olacak özelliklerin, tecrübe, liderlik, innovasyon, yaratıcılık, merak ve girişimcilik olacağını söyleyen Kaku, soru-cevap kısmında bir devlet yetkilisinin sorusuna verdiği mükemmel cevapla konuşmasını tamamladı: “Hükümetler, girişimcilerin yolundan çekilip vergileri azaltmaya ve bürokrasiyi basitleştirmeye odaklanırsa, her şey çok güzel olacak. Bundan kırk sene evvel diktatörler ömür boyu diktatör olarak kalıyordu, günümüzde Twitter yüzünden bir diktatör altı ay sonra siyaset sahnesinden tamamen yok olabiliyor.”