Unutmamak, unutturmamak için 11. kez ´Buradayız´

15 Kasım 2003! Yüreklerin acıyla attığı o gün, her dinden, tek suçları o anda orada bulunmak olan 23 vatandaşımızı kaybettik. Hayaller, umutlar yarım kaldı. Bir daha hiçbir şey aynı olmadı… Bu acının 11. yıldönümünde Türk Musevi Cemaati genci, yaşlısı ile acılı kardeşlerimizi yalnız bırakmadı. Geçen yıla oranla daha az katılımla ancak yine de sinagogu doldurarak, buradayız mesajı verildi.

Mois GABAY Toplum
19 Kasım 2014 Çarşamba

Foto: Alberto Modiano

Anma programı öncesinde Yoel Ülçer Fonu gençleri Mimar Ceki Duşi’nin katkıları ile Neve Şalom Sinagogu giriş holünde 15 Kasım anısına bir sergi hazırladılar. Ağaçlarla dolu bir yolu simgeleyen sergide her bir ağaç kaybettiğimiz bir dindaşımızı sembolize ederken, üstlerindeki levhalarda da kurbanların hayat hikâyelerine yer verildi. Bu yıl anmaya iki ayrı konuşma damgasını vurdu. İlk konuşma, Şişli Beth İsrael Sinagogu önünde kaybettiğimiz Yoeliko’nun annesi Rozi Ülçer’den geldi. Gençlerin Rozi Ablası 11 yani Yud ve Alef senesine ithaf ettiği konuşmasında yaşamını yitirenlerin baş harflerine dikkati çekerek, bunun bir tesadüf olmayacağını paylaştı. Anmanın bir diğer konuşması ise Yoel Fonu gençlerinden Melih Kuzir’in okuduğu şiirdi. Melih kendi yazdığı ve okuduğu duygu yüklü şiirle acılı yüreklere tercüman oldu.

Anma töreninin dua bölümünde ise sırası ile Arvit duası İzzet Barokas, Şema duası Barış Kaspi, Melih Aşkan, Marsel Haleva, Deyvi Alkan, Aydın Gezer, İlay İbrahimzadeh isimli gençler tarafından okundu. Şir La Maalot ve Alenu Leşabeah duaları ise Beri Bahar tarafından icra edildi. Siryo bölümü Hahambaşı Rav İshak Haleva tarafından yerine getirilirken, mum yakma törenini de Yoel Ülçer Fonu gençlerinden Betsi Penso ve Nesim Gönceer yönettiler. Rıfat Kandiyoti’nin okuduğu Teilim duasından sonra sırası ile ravlar dua okudular.

Anma töreninde bu yıl sadece dindaşlarımız değil o gün sinagogda güvenliğimiz için bulunan tüm vatandaşlarımız da Rav İsak Alaluf tarafından Teva’da anıldı. Anma töreni kaybettiklerimizin anısına mum yakılması, ravlarımızın okudukları dualar ve Hahambaşı Rav Haleva’nın ağzından Kadiş duası ile son buldu.  

Rozi Ülçer, Yoeliko’nun annesi ve gençlerin Rozi Ablası olarak yaptığı umut dolu konuşmasında 15 Kasım’a dair belki de şimdiye kadar düşünülmeyen veya gözden kaçmış birçok ayrıntıyı da katılımcılarla paylaştı. Bunlardan en önemlisi 15 Kasım günü Musevi Cemaati olarak her yaştan altı dindaşın kaybedilmesiydi. Doğmamış bir bebek, 8 yaşında bir çocuk, 20’sinde hayatının baharında üniversite öğrencisi genç bir delikanlı, 30’lu yaşlarda, yeni evli, hamile bir anne adayı ve eşi, 50 yaşında, küçük yaşta çocukları olan bir baba, 60’ına yaklaşan, evlilik çağında oğulları olan orta yaşlarda bir baba, 85 yaşında bir anneanne;o gün tüm toplum olarak bir parçamız kaybedilmişti. Rozi Ülçer o güne dair Yud ve Alef’ten yani 11’in İbranicedeki simgesinden yola çıkarak şaşırtıcı tesadüfleri de şu şekilde paylaştı: 

“11 yani Yud-Alef senesi. Yud ve Alef…

Yaşamını yetirenlerin baş harfleri… Avram, Anna, Annette’in baş harfi gibi Alef, Yona ve Yoel’inki gibi Yud. Peki ya Berta? Berta değil ama doğmamış bebeğine koymayı düşündükleri isim alef ile başlıyor. Yasef Yahya’nın da, 2 yud olduğu dikkatinizden kaçmamıştır eminim. Tesadüfler bununla da sınırlı değil. Yasef ile Yoel... Anne ve baba adları aynı… Yasef diş hekimi, Yoel dişçilik fakültesi öğrencisi… Gerçekleştirdikleri eylemi Allah adına yaptıklarını düşünecek kadar Tanrı bilincinden yoksun aynı grup tarafından katledildiler, Yasef’in abisi Mordo, yılbaşına saatler kala trafik kazasında hayatını kaybetti, tam bir yıl sonra, yılbaşı gecesi Yoel doğdu. Gematria’da Yud - Alef, 11 ile eşleşen kelimeleri araştırdım. Bir anlam, bir mesaj bulmaya çalıştım. Çok az kelime var. Biri, ada anlamına gelen ‘i’. Yalnızlığı, sonsuzluklar ve kalabalıklar arasındaki yalnızlığı, çaresizliği ve kaybolmuşluğu hatırlattı bana… Ama aradığım mesajla bağdaştıramadım. İ’nin aynı zamanda olumsuzluk eki olduğunu fark ettim. ‘İ’ seder gibi düzensizliği, karmaşayı vurgulayışını, cemaatimizin ve ülkemizin derin sarsıntısını hissettim. Uyarıyı algıladım ama neden gerçekleştiği işe ilgili açıklama bulamadım.

Tek bir kelime daha vardı harf toplamı aynı olan, o da Hag, yani bayram…  Hala hatırladıkça neden, nasıl söylemiş olabilirim diye kendime kızdığım, o sabah, olaydan dakikalar önce kızıma söylediğim: ‘Hissediyorum bugün çok güzel bir şey olacak’ cümlesi geldi aklıma. Hag’ın tekrar karşıma çıkmasına çok sinirlendim. Mantığımın yürüttüğü olasılıkları kalbim kabul etmedi ve aradığımı bulamadığımdan hayal kırıklığına uğradım.

Ne arıyordum, bilmiyorum ama bir sebebi olmalıydı bana göre!”

Rozi Ülçer konuşmasının geri kalan bölümünde ise yaşamı sorgulamaya başlaması ile Yoel Ülçer Fonu’nun kuruluşu ve şimdiye kadar gençler için yaptıkları faaliyetlerde geldikleri aşamaları katılımcılarla paylaştı.

“11 senedir yaşadığım bu ikilemlerden kurtulamadım, ama vazgeçmedim çünkü beni ileri götüreceğine inanıyorum, inanmak istiyorum. Yaşantımın sonuna kadar da araştırmaya devam edeceğimi biliyorum.

Şimdiye kadar tek öğrendiğim şu: Farkındalık için gözlemle, keşfettiklerini iç görün ile harmanla ama neden bulmak için, anlam vermek için acele etme. Bütün cevaplara sahip olmamak olağan bir şeydir. Bazen olan her şeyin bir nedeni olduğuna inanmak ve Tanrı’ya güvenmek, nedenini bilmekten çok daha güçlüdür. Tıpkı Rabi Kushner’in ‘İyi insanların başına kötü şeyler geldiğinde’ kitabında dediği gibi… Acılar en büyük öğretidir. Genç ölümler ve toplumsal kayıplar herkesi sarsmaktan öte, çok derin mesajlar içerir. Ama önemli olan anlamını bulmak değil, bunun hayatımızı gözden geçirmek için, hayatı daha anlamlı kılmak için ve değişmek için fırsat olduğunu görebilmektir.15 Kasım 2003… Uzun arayışlar ve hastaneler arası koşturmalar sonrasında Yoelikomuzu kaybettiğimiz kesinleşince,  oğlumu benden koparan, henüz kim olduğunu bilmediğim o çarpık zihniyete haykırdığımı hatırlıyorum. ‘Oğlumu benden aldınız… O’nu aldınız ama yok edemezsiniz… Ben yüzlerce Yoel yetiştireceğim.’ İnsanın Anlam Arayışı adlı kitabında, Psikiyatr Viktor Frankl, hayata tutunmayı sağlamak için, bir amacın gerektiğinden bahsediyor. Değerli kardeşlerim, ben anlamı gençlerde, geleceğimizde buldum. Elele birçok projeye hayat verdik, yeşerttik. Bazen zorlandım, bazen hayallerimizin enginliğinden, işin çokluğundan, baş edememekten ürktüm, ama bu birliktelikten çok keyif aldım, başardıkça daha da kamçılandım. Ama bu çalışmalarımızda, miladımızın 15 Kasım 2003 olduğunu hiç unutmadık.

Rozi Ülçer duygu yüklü konuşmasını bir o kadar anlamlı bir dilekle sonlandırdı: “Büyük acılar yaşamadan, herkesin kendi yaşam realitesinin, deneyimlerinin ve varlığının güzelliğini bulması dileklerimle…”

Anma akşamının bir diğer anlam yüklü konuşması ise Melih Kuzir’in okuduğu şiirdi. Melih şiirini okurken, sinagogda bulunan tüm yahidler 15 Kasım’a dair bir duygu yoğunluğu yaşadılar. Melih’in şiirinden bir bölümde ise çoğu yahid gözyaşlarının tutmakta zorlandılar:

 

Herkes birini, bir şeyini kaybetti o gün.

Birileri parçalanan cesaretini aradı senelerce,

Birileri vazgeçti uğruna savaştığı şeylerden.

Birileri tozpembe hayatını gömdü karanlığa,

Birileri cam kırıkları arasında aradı umudu.

Birileri gözü yaşlı elveda dedi kardeşliğe;

Çünkü herkes bir şeyini, birini kaybetti o gün.

Bulutları bile kıskandıran, mevsim mevsim, yağmur yağmur gözler,

Sonbaharda ağaçlara nazire yapar gibi solan günler,

Dalgalanan duygular içinde her seferinde yeniden küllerinden doğan yürekler,

Dolmayacak boşluklar, kapanmayacak yaralar, hiç dinmeyecek bir özlem…

Kulaklara ninni kalan sesler,

Bir seferliğine ömür verilesi tebessümler,

Unutulmayacak, unutturulmayacak masum kalpler,

Görüyorsunuz dimi? Herkes birini, bir şeyini kaybetti o gün.

Ölümün anlamlısı mı olurmuş be kardeşim?

Bunca acı, bunca gözyaşı, bunca ayrılık…

Ben, sen, bizler eğer; BURADAYIZ diyebilirsek;

Beni sana, onu diğerine bağlayabilirse kaybettiklerimizin anıları,

Her doğan güneşle yenebilirsek korkularımızı,

Açan her çiçekte yeşertebilirsek onların umutlarını,

Ve başarabilirsek bir olmayı,

Belki be!

Belki o zaman bir anlamı olur.

Belki o zaman gülümsetebiliriz onları…

‘Unutmamak ve unutturmamak’ için nice yıllar her 15 Kasım’da genci, yaşlısı “Buradayız” demek tek temenni geçen 11 yıllık acıdan sonra. Bu vesile ile bir kez daha o gün kaybettiğimiz tüm insanlarımıza Allah’tan rahmet ve yakınlarına da sabır dileriz.