Ankara’da Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında yapılan Bakanlar Kurulu çıkışında gazetecilerin karşısına geçen Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, konuyu Edirne Sinagogu’na getirdi.
Arınç, Edirne'deki sinagogun Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce şevkle restore edildiğini ve tamamlanmak üzere olduğunu belirterek, sinagoga 4 milyon lira civarında masraf yapıldığını söyledi.
Tarihi binanın 1907'den 1985'lere kadar sinagog olarak hizmet ettiğini hatırlatan Başbakan Yardımcısı, sözlerine şöyle devam etti:
"Biz ülkemizde yaşayan farklı inanç gruplarına da, azınlıklara da, onların vakıflarına da eşit gözle, objektif gözle bakıyoruz. Onları Türkiye'nin bir parçası görüyoruz. Dolayısıyla sinagogu tekrar restore ederken bugüne kadar ibadet yapılmış bir yerden ibadet yapma imkanını veya fonksiyonunu almayı düşünmedik."
"Daha önce Edirne'de 20 bin civarında Musevi varken ve bu sinagogda ibadet ediyorken şu anda sadece 1 kişinin olduğu biliniyor" diyen Arınç, sözlerini şöyle tamamladı:
"Sinagog, sinagogdur. Osmanlı padişahları zamanında yapılmıştır ve Osmanlı'nın da cumhuriyetimizin de dini özgürlükler anlamında farklı inanç gruplarına tanıdığı imkanları en güzel şekilde ifade etmektedir. Sayın Valimiz yanlış yapmıştır. Hissi davranmıştır. Mescid-i Aksa'da veya bir başka yerde yapılan zulümleri biz kınıyoruz, bunları kabul etmiyoruz ama 'orada onlar yapıyor' diyerek buradaki Musevi vatandaşlarımıza veya Yahudilere kötü gözle bakamayız. 'Siz orada şunu yaptınız, biz de burada bunu yapacağız veya ibadet etmenize engel olacağız.‘
Bu çağ dışı bir düşüncedir, biz bunun tarafında değiliz. Birileri bunu alkışlasa bile elbette bunun yanlış olduğunu her zaman söyleriz. Ben de Musevi Cemaati Başkanı Sayın İshak İbrahimzadeh'ye ve Hamambaşı Sayın Haleva'ya geçmişte ve bugün bunların teminatını vermiş bir arkadaşınız olarak söylüyorum. Aslında Valimizin sözleri çıplak olarak bakıldığında, özür dilediğini de biliyorum, 'onlar orada bu zulmü yapıyorlar ama bakın biz de burada bunları restore ediyoruz' demiş. Ancak herhalde sözlerinin arasına maksadını aşan bazı cümleler -ki onları kabul etmek mümkün değil- duygusallığıyla da karıştırınca biraz kötü bir anlayış ortaya çıktı. Sayın Valimizin açıklamasını ben yeterli görüyorum. Hiç kimse bu teminattan vazgeçtiğimizi düşünmesin. Sinagogda o dinin mensupları ibadetlerini yapacaktır. Camilerde Müslümanlar, kiliselerde Hıristiyanlar ibadetlerini yapacaklardır. Müslümanların tek ve güzel anlayışı şudur: Hiçbir ibadet yerine herhangi bir kötülük, kapatma veya fonksiyonlarını engelleme tavrımız olmayacaktır."
Edirne Sinagogu açıklaması TBMM’ye soru önergesi getirdi
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, “Bir kamu görevlisi Türkiye Cumhuriyeti’nin bazı vatandaşlarının en temel insan haklarını kasıtlı olarak engelleyerek, yabancı bir ülkeye ‘misilleme’ hakkına sahip midir?" sorusunu TBMM’nin gündemine getirdi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun cevaplaması istemiyle soru önergesi veren Tanrıkulu, Edirne Valisi'nin açıkça nefret suçu işlediğini de belirtmekten kaçınmadı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı’nın, Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplanmasını istediği sorular şöyle:
Anayasaya göre Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes, ırkı, dili ve dini ne olursa olsun eşit olduğuna göre, Edirne Valisi’nin Müslüman vatandaşlarımızı kast ederek ‘biz’, Musevi vatandaşlarımızı kast ederek ‘onlar’ ifadesini kullanması nasıl değerlendirilmektedir?
Bir kamu görevlisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin bazı vatandaşlarının en temel insan haklarını kasıtlı olarak engelleyerek, yabancı bir ülkeye ‘misilleme’ hakkına sahip midir?
Açık biçimde ırkçılık, dinsel ayrımcılık ve nefret öğeleri taşıyan bu açıklamayı yapan Edirne Valisi; Hükümetinizin İsrail’in insanlık dışı eylemleri karşısında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları da dahil tüm Musevileri sorumlu gördüğü izlenimi veren, Sünni Müslüman inancı dışındaki inanç ve kimliklere mensup olan vatandaşlarımızı ötekileştiren ayrımcı söyleminden mi cesaret almaktadır?
Açıkça nefret suçu işleyen Edirne Valisi görevden alınacak mıdır?
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bir bölümüne karşı açıkça nefret söylemi kullanan, ırkçı ve ayrımcı bir açıklama yapan, kamu görevinden doğan yetkisini eşit yurttaşlık prensibini çiğneyecek biçimde kullanacağını açıkça beyan eden Edirne Valisi’ne yönelik olarak herhangi bir idari soruşturma başlatılmış mıdır? Başlatılmamışsa, Hükümetiniz Valinin söylemlerinin arkasında olduğu için mi idari soruşturma başlatılmamıştır?
Edirne Valisi hakkında bu söylemi nedeniyle soruşturma başlatılırsa, kendisi hakkında soruşturma izni verilecek midir?
Edirne Valisi’nin açıklamaları Türkiye’de çeşitli kimliklere karşı ‘nefret suçlarının’ kamu bürokrasisi seviyesinde dahi halen yaygın olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu durumda, Hükümetinizin TCK’da düzenlenen ‘nefret suçlarının kapsamını genişletmeye ve ‘nefret suçlarıyla’ etkin mücadele etmeye yönelik bir planı mevcut mudur?