“Senin kalbin neden bu kadar büyük?’’

Dünyanın en güzel, en kutsal mesleğini yürüten öğretmenleri geçtiğimiz günlerde bir kez daha sevgiyle, saygıyla hatırladık. Bu özel günde kendisi de bir öğretmen olan Lili Bardavit, farklı yaşlardaki meslektaşları ile öğretmenliği, en güzel ve en zor anlarını konuştu.

Lili BARDAVİT Yaşam
26 Kasım 2014 Çarşamba

“Senin kalbin neden bu kadar büyük?’’

“Hepinizi oraya sığdırabilmek için…’’

İşte öğretmenlik böyle bir şey.

Dünyanın en güzel mesleği mi bilmem ama en özeli olduğunu düşünüyorum. 

Kalpte yerin yoksa o çocuğa verebilecek bir şeyin de yok aslında.

Sen sev yeter, öğretmenini seven bir çocuk ne mucizeler yaratabilir isterse


Ne ara oldu bilemedim ama her geçen gün daha güçlü bir aşkla bağlandığım öğretmenliğimin dokuzuncu yılındayım. 

Çok güzel anılar, harika çocuklar, inanılmaz dostluklar biriktirdim.

Görünen o ki bu serüven daha çok güzel yılları karşılayacak.

Keyifli bir röportaj hazırlamak istedim; iki değerli öğretmenimiz de bana yardımcı oldular. Dayanamadım, sorduğum sorulara kendim de cevap verdim. 

Bir tanesi 13 yıllık bir yuva öğretmeni; Betül Burla.

Sapsarışın, dünya güzeli bir öğretmen. Anaokulunda minicik yüreklerle çalışıyor.

İki çocuğuna verdiği sevginin aynısı onlara verirken mesleğinden tutkuyla bahsediyor.

Diğeri ise bir derya; Saadet Karako. 

Meslek hayatında 35 yılını geride bırakmış, Musevi Lisesi taa 1.Karma olduğu günlerden beri cemaatimizde İbranice öğretmenliği yapan bir eğitim gönüllüsü. Çok ama çok tatlı bir bayan. Sesini duyduktan sonra “keşke benim de öğretmenim olsaydı” dedim. 

Üçüncüsü de Modafen Okulları’nda görevini sürdüren, meslekte 9. yılını geride bırakmış bir Fransızca öğretmeni, Lili Bardavit, yani ben... 

Bu keyifli röportaj için bana destek olan öğretmenlerime çok teşekkür ederim, Öğretmenler Günü’müz kutlu olsun. 

İşte üç öğretmenin gönlünden düşenler...

Saadet Karako öğrencileri ile

 

Kimdir öğretmen? 

Saadet Karako: Mesleğini çok seven, “Bu dünyaya 2. kez gelsem hiç düşünmeden öğretmenliği seçerim” diyendir öğretmen. Maddi bir beklentim dahi olmadan bana ihtiyaç duydukları an göreve hazırım.

Betül Burla: Öğretmen hayat rehberidir. Çocuğun yetenekleri doğrultusunda gelişmesini sağlayan, evinin  güvenli ortamı dışındaki yaşantısına ışık tutandır. Bilgisiyle, görgüsüyle ona örnek olan kişidir. Dünyanın en değerli hamuruna şekil veren bir aşçı, aynı zamanda toplumun temel taşlarını doğru dizmeye çalışan bir mimardır.

Lili Bardavit: Kendini erite erite etrafa ışık saçan bir mumdur öğretmen. Bir kalbi bin çocuğa bölen koca yürekli insanlardır öğretmenler. 

  Öğretmen çocuğa ‘anne’ midir?

SK: Bütün öğrencilerimi öz yavrularım gibi sevdim, birini birinden ayırmadım. 

BB: Bence değildir. Öğrencisine anne şefkatiyle yaklaşan, ancak annenin zaman zaman düştüğü yanlışlara düşmeyip, yeri geldiğinde çocuğu, yeri geldiğinde anneyi eğitendir. Çünkü bilirsiniz ki küçük canavarlar annelerinin zaaflarını kullanmayı çok iyi bilirler…

LB: Hayır değildir. Öğretmen hayatla aramızda bir köprü, olsa olsa bir pusuladır. Allah annelerini eksik etmesin. 

  Size “İyi ki öğretmenim” dedirten bir an?

SK: Bazen okulun oralardan geçerken beni görenler ya da bir restoranda karşılaştığım öğrencilerim yanıma gelip öyle bir sarılıyorlar, öyle bir öpüyorlar ki beni, işte diyorum, dünyanın en güzel duygusu bu. 

BB: O anlar o kadar çok ki. Her sabah beni görünce boynuma sarılan minicik kollar yeniden “iyi ki öğretmenim” dedirtiyor bana. Anılarımın içinde unutamadığım bir tanesi; 7 aylık hamileyken öğrencilerimden birinin karnımı battaniyesi ile örtüp “Öğretmenim bebeğin üşümesin, ona iyi bakmalıyız” demesiydi. Seni senden çok düşünen bir annendir, bir de minik öğrencilerin.

LB: Dünyanın en güzel on kız öğrencisi nedimem olmuştu, onların o bembeyaz elbiseleriyle bana yaşattıkları duyguyu hiçbir zaman unutmayacağım. Bir de geçenlerde ıslak gözlerimi gören dişsiz bir ufaklık “sen üzgün olduğunda kalbim ağrıyor” dedi; bittiğim andır...

  Öğretmenliğin en güzel yanını sorsam? 

SK: Günümüzde başarılarını takdir ettiğim insanlara zamanında öğretmenlik yapmış olmak. Mesela, Nafi Haleva, Yosi Haleva ve İzak Peres. Tüm öğrencilerim ayrı özeldir benim için. 

BB: Bembeyaz bir sayfaya rengârenk boyalarla resim çizdiğinizi düşünün. O tertemiz beyinlere rengârenk bilgiler ekiyorum. İşte öğretmenliğin en güzel yanı.

LB: Hiç büyümemek bence. İlkokuldan beri haftaya hep İstiklal Marşı okuyarak başlıyorum, teneffüse çıkıyorum, kar tutar mı diye pencerede heyecanlanıyorum, çocukla çocuk oluyorum, gün içinde oyun oynayabiliyorum, yazın daha uzun süre tatil yapıyorum. Kendime vakit ayırabiliyorum, yıpranmak yerine yenileniyorum. 

 Lili Bardavit ve öğrenciler 



Peki, öğretmenliğin en zor anı? 

SK: Her çocuğun akademik başarısı bir değil. Herkesin başarılı olmasını istiyorum ama her öğretmen her istediğine kavuşamaz, başaramayanlar oluyor zaman zaman, çok üzülüyorum. 

BB: Okula ilk alışma döneminde, “beni bırakma” diyen o yaşlı gözleri, heyecandan terlemiş minik elleri anneden ayırmak öğretmen için en zor an…

LB: Veli toplantısında gözlerinin içine bakan ve çocuğu için olumlu sonuçlar almak isteyen anneye “biraz geriden geliyor ama olacak, zaman verelim, başaracak” temennisinde bulunmak. Anneler çok hassas, çocuğu başarılı olsun istiyor, varını yoğunu evladına döküyor, bir güzel söz duymak için gözleri dolan var, kıyamıyorum. 

  Öğretmen olmasaydınız ne olmak isterdiniz? 

SK: Kesinlikle yine öğretmen olmak isterdim.

BB: Beni bu hayatta en çok besleyen şey çocuklar. Onlarla ilgili her mesleği yapabilirim diye düşünüyorum. Çocuk psikoloğu olabilirdim mesela…

LB: Doktor olmak çok isterdim. Çok hayranım doktorlara; hayat kurtarmak, insanlara iyi gelmek, ailece mutlu olduklarını ve hastalıkları atlattıklarını görmek çok isterdim. 

  Sizce iyi bir öğretmende olması gereken üç özellik? 

SK: İşine sadık, gönüllü ve çok fedakâr olmalı. 

BB: Araştırmacı, sabırlı ve cesaretlendirici olmalı.

LB: Sabır, kendi profesyonellik alanına hakimiyet ve aşk. Meslek aşkı şart. 

   Bir öğrenciye verebileceğiniz en güzel öğüt ne olurdu? 

SK: Bugünün işini yarına bırakmasınlar ve arkadaşlarını her zaman korusunlar, kollasınlar. 

BB: Benim çocuklarım çok minikler. Onlara verebileceğim en güzel öğüt “Kendine yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkasına yapma.”

LB: “Bugünlerin tadını çıkar, mutlu ve merhametli bir insan ol, öğrencilik, hayatının en eğlenceli anısı olarak kalsın” derdim herhalde. 

   Unutamadığınız bir Öğretmenler Günü’nüz var mı? 

SK: Sayısız hem de… Çocuklarım beni unutmazlar. Her zaman çok mutlu ettiler. 

BB: Öğrenciyken öğretmenimin okuldan ayrılması gerektiğini duyduğum bir Öğretmenler Günü’nde gözlerim davul olana kadar ağladığımı hatırlıyorum.

LB: Olmaz mı, annemin “dünyanın en güzel öğretmenine” diye okuluma gönderdiği çiçeklerle geçirdiğim öğretmenler günlerini hiçbir zaman unutmayacağım. 

   “Yazın üç ay yatıyorsunuz” diyenlere vermek istediğiniz bir mesaj var mı? 

SK: İnsanlar öyle zanneder ama üç ay yatmıyoruz. Bir sonraki sene neleri değiştirmeliyiz diye konuşuyoruz ve çalışıyoruz. Ben hiç boş durmadım, zamanında yazılmış bir kitabım bile var. Yazın var olan bir buçuk aylık boş zamanımı öğrencilerime faydalı olabilmek için kullandım.

BB: Öğretmenlerin tatili üç ay olarak bilinse de, okullar kapandıktan sonra ve açılmadan evvel yapılan hazırlıklarla bu süre 1,5 aya indi. 

Tüm öğretim yılı boyunca öğrencilere hep aynı güleryüzü, hoşgörüyü ve sabrı göstermeliyiz. Ben anaokulu öğretmeni olarak bu miniciklerin çok çabuk dağılan dikkatlerini yeniden toplamak ve ilgi alanıma çekmek için aşırı bir gayret sarf ediyorum. Oyuncakçıları değil de daha çok nalburları, plastikçileri, marketleri arşınlarım yeni bir şey bulurum umuduyla!

İşlediğiniz altın değil, daha da değerli! Her biri ailesinin bir tanesi en kıymetlisi! İşte bu yüzden o yaratıcılığı, sabrı, sevgi ve hoşgörüyü yeniden gösterebilmek için yaz tatilinde öğretmenler şarj olmalıdır. 

LB: Üç ay tatil bir şehir efsanesi sanırım, öyle bir şey yok. Ayrıca ne demiş Atatürk, “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” Dinlenmezsek yeni nesil yorgun ve mutsuz öğretmenlerin eseri olur. Bunu da kimse istemez değil mi? O yüzden nazar etmesinler de dinlenelim:)

   Hafızanıza kazıdığınız öğretmeniniz kim? 

SK: Rahmetli Nesim Behar... Çok kıymetli bir öğretmendi, hatta bugün 35 yıllık öğretmensem sayesinde olmuşumdur. İyi bir öğrenci olduğum için beni cemaatimiz yurtdışında okuttu ve öğretmenlik okulumu İsrail›de okudum sayesinde. 

BB: İlkokul öğretmenimi hiç unutamam. Örnek aldığım çok yönü olduğu gibi, örnek almak istemeyeceğim davranışlara da sahip bir öğretmendi. Hayatın her alanında olduğu gibi bu tezatlık yolumu çizmemde yön verdi bana.

LB: Edebiyat öğretmenim Gültekin Tarı. Yazıya karşı olan ilgimi ilk o keşfetmişti. Kendisi yaşayan bir efsanedir, sevgi ve saygıyla anıyorum öğretmenimi. 

  Torpil geçtiğiniz, kayırdığınız öğrenci oluyor mu, doğru söyleyelim? 

SK: Hayır, böyle bir şeye hiç gerek duymadım. 

BB: Torpilli olan benim, hatta kitapta yazdığı gibi ‘evrenden torpilim var’. Her gün öpülecek bir sürü ponçik yanak. Bundan büyük torpil olur mu?

LB: Çok samimi söylüyorum; masum yüzüne kanıp kızamadıklarım oluyor. Hele erkek çocuk aşığıyım, içim gidiyor ama öz yeğenimi okutsam da durum değişmez. Ben ve öğrencilerim, biz bir ekibiz, ayıramam da kayıramam da. 

  Velinin makbulü nasıldır acaba? 

SK: Şimdi veliler çok çalışıyor, çocuklar serbestler. İnternetle çok ilgileniyorlar. Ben, zamanında çocuklarım için mesleğime ara vermiştim, onların hem dersleriyle hem yaşamlarıyla daha yakından ilgilenmiştim ama şimdi durumlar farklı tabii.

BB: Kesinlikle bilinçli veli. Soru sormasını ve okuldan ne beklemesi gerektiği bilen, çocuğunu iyi tanıyan ve öğretmenle aynı çizgide yürüyen veli makbuldür. 

LB: Henüz yok, ileride ben olacağım… Şaka bir yana, eski tip velileri seviyorum. “Eti senin kemiği benim” diyen, çocuğuna olduğu gibi öğretmene de destek olan veli on numara bir velidir. 

 

Ünlülerden kimin öğretmeni olmak isterdiniz? 

BB: Bill Gates veya Steve Jobs’un öğretmeni olmak isterdim. Bilgisayar endüstrisinde çığır açan, birçok yeniliklere imza atan bu üstün zekâlı kişilerin çocukluklarına şahit olmak ilginç olurdu diye düşünüyorum.

LB: Tarihe ismini kara harflerle kazımış, kalpsiz birinin öğretmeni olmak isterdim. Küçüklüğünde yüreğine ve fikrine merhamet ve sevgi tohumları ekmeye çalışırdım. Diktatör yerine belki iyi bir devlet adamı olurdu...