İnsanlar maçlara gitmiyor. Bunu tek bir faktöre bağlamak at gözlüğüyle bakmak olur. Passolig’den şiddete, ekonomiden takımların performansına birçok etken var. Fakat öyle ya da böyle bir eğlence ortamı yaratamıyoruz. Bu işin doğasında aslında ‘show business’ var. Bu konuda Amerikalılar, tıpkı diğer organizasyonları çok güzel paketleyip pazarladıkları gibi, futbolu da çok daha çekici hale getirmemize yardım edebilir. Amerika’da Boston’da bir maça gittim ve gözlemlerimi anlatmak istiyorum. Üniversitelerarası Amerikan futbolu maçı. Harvard ile Yale 131. kez karşılaşıyor. Tam bir derbi.
Gün geçmiyor ki Türkiye’nin herhangi bir noktasında büyük bir olay patlak vermesin. Ya siyasetle ilgili, ya bir maden kazası veya futbolda şike söylentileri... Dolu dolu bir hayatimiz var Türkiye’de. Medya da bunların üzerine gidince bitmek bilmeyen bir kaos ortamının içinde yaşıyoruz.
İnsanlar maçlara gitmiyor. Bunu tek bir faktöre bağlamak at gözlüğüyle bakmak olur. Passolig’inden şiddete, ekonomiden takımların performansına birçok etken var. Fakat öyle ya da böyle bir eğlence ortamı yaratamıyoruz. Bu işin doğasında aslında ‘show business’ var. Türkiye’deki fanatik taraftarlık bile buna uyum sağlar eğer gerçekten bu işi hakkıyla şova dönüştürebilsek. Bu konuda Amerikalılar, tıpkı diğer organizasyonları çok güzel paketleyip pazarladıkları gibi, futbolu da çok daha çekici hale getirmemize yardım edebilir.
Biraz eski zamanlardaki kurallara dönüş, biraz ek eğlenceler, biraz da kuralların uygulandığının gösterilmesi gerekiyor. Amerika’da Boston’da bir maça gittim ve size gözlemlerimi anlatmak istiyorum. Üniversitelerarası Amerikan futbolu maçı… Harvard ile Yale 131. kez karşılaşıyor. Tam bir derbi. Yani bizde İTÜ ile ODTÜ’nün üniversite futbol takımları maç yapıyor gibi düşünelim. Profesyonel lig olmamasına rağmen biletlere müthiş bir ilgi var. Maça iki ay önce stadın kenarından köşesinden zar zor yer buluyorum. İnternetten alıyorum ve bileti eve postalıyorlar. Bilet harika. Üzerinde belli ki tasarımcılar uğraşmış ve bu maça özel bir çalışma yapılmış. Bizim biletler gibi standart değil, maça özel basılıyor.
Maç gününe kadar, özellikle de son bir hafta, yoğun bir pazarlama var maça. Sosyal medya yıkılıyor, New York Times’ına kadar bütün Amerikan medyası maçın tanıtımlarını giriyor. 1920’lerden maçların kayıtları var. Bizdeki gibi sadece son 15 yıl değil. NBC gibi en fazla izlenen televizyon kanallarından biri maçı ülke genelinde canlı veriyor. Maç günü ihtiyacınız olan her türlü bilgi size e-mail olarak atılıyor. Stadyumun adresi, haritası, kapıların açılış saati, engelli giriş yerleri, otoparklar, güvenlik önlemleri, vs. Bir tek olumsuzluğa yer yok. Kulüp yöneticileri ağızlarını bile açmıyor. Tanınmıyorlar zaten. Taraftarların birbirine sosyal medyada şaka yollu atışması var ama kavgaya yeltenme sıfır.
Maça gidiyorum. Yollarda Harvard ve Yale taraftarları beraber yürüyor. Polis dört yol ağızlarında trafiği kontrol ediyor. Bunun dışında aşırı bir polis ordusu yok. Stadın etrafı tam bir şölen. Stadın 50 metre yanında canlı yayın yapılıyor. Müzikler, değişik kıyafetler, tam bir eğlence ortamı. Tribün ikiye ayrılmış. Tam bizim eski zamanların maçlarını andıran bir görüntü var. 30 bin kişilik stadyum hınca hınç dolu.
Maç öncesi iki takımın bandoları ayrı ayrı anons edilip gösteri yapıyor, sonra da beraber bir gösteri... Ardından oyuncular ve hakemler ısınmaya çıkıyor. Herhangi bir ıslık, karşı takıma protesto yok. Herkes işin keyfini çıkarma niyetinde. Arka arkaya ödüller dağıtılıyor çekilişle. Twitter’dan tweet atma üzerine ödül yarışmaları yapılıyor. İlk yarı bittiğinde iki takımdan ekipler skeç oynuyor ayrı ayrı. Amaç karşı tarafla dalga geçmek. Harvard’ın stadına gelmiş, Yale ekibi Harvard’la dalga geçen bir oyun oynuyorlar ve Harvard taraftarlarından olumsuz tek bir tepki yok. Gülüyorlar. Aynı şekilde Yale taraftarları da. Ben de halimize gülüyorum.
Maçta son saniyeye kadar bir Harvard önde, bir Yale önde. Son saniyelerde Harvard maçı kazanıyor ve çok önemli bir galibiyet elde ediyor. Maç gayet sorunsuz bitiyor, röportajlar, müzikler, eğlenceye devam.
Mademki biz bunları yapamıyoruz. Bırakalım üniversite futbol maçını, Süper Lig maçları bile 3-5 binlere oynanıyor. O halde bir ekip oluştursak ve bu işi iyi yapanlarla beraber, mesela Amerikalılarla, üç yıllığına pazarlama ve organizasyon anlaşması yapsak, güzel olmaz mıydı? Kültürel farklılıkların bu işi hakkıyla yapınca olumsuz hiçbir etkisi olmayacağına, hatta olumlu etkileri olacağına neredeyse eminim.