Bu hafta ağımıza takılanlar

• Karataş Eczanesi sahibi Bohor Habif Efendi, Cumhuriyet´in ilanından kısa zaman sonra yaşadığı Edirne´den İzmir´e göç eder. İzmir´de tanıdık hiç kimsesi ve parası olmayan Bohor, Yahudilerin gözde semti Karataş´a yerleşir. Özü sözü doğru, karşısındakilere güven veren bir kişidir. Karataş´ta edindiği yeni dostların da yardımıyla kısa zaman sonra Karataş Eczanesi´ni açarak çalışmaya başlar. Bohor Habif, tatlı dili, hastalara gösterdiği ilgi, ilaçların kullanılışı ile ilgili olarak titiz önerileri ve başarılı karışımları ile Karataşlıların sevgi ve güvenini kazanır. Bu arada eczaneyi açmak için aldığı borçları öder. Birkaç yıl geçmeden de eczaneyi üzerindeki ev ile birlikte satın alır. Aradan birkaç yıl geçer. Bu arada Bohor Habif Efendi çıkan kanun sonucu Özdoru soyadını alır. Bu arada yaşı kırkı geçmesine karşın hala bekârdır ve gönlüne göre bir gelin adayı bulamamıştır. İşte bu sırada İzmir´deki yakınlarını ziyarete gelen Tunuslu Matmazel Klar ile tanışırlar. Habif Bey, otuzlu yaşlardaki boyu posu ve endamı yerinde olan, Kuzey Afrika ırkının özelliklerini taşıyan esmer güzeli bir kadın olan Klar´dan çok hoşlanır. Şakaklarına kır düşmüş Mösyö Bohor´un olgun kibar tavırları da Matmazel Klar´ın yüreğine heyecan verir. Sonunda hayatlarını birleştirmeye karar verirler ve Beth İsrael Havrası´nda düğünleri yapılır. YAŞAR ÜRÜK – www.kentyasam.com

İzak BARON Diğer
24 Aralık 2014 Çarşamba
  • İSRAİLLİ SEÇMENLERİN GENELİNİN DE GİDEREK SAĞA KAYDIĞI ÜLKEDE, SEÇİMLERİN ARDINDAN LİKUD İLE AŞIRI SAĞCI VE DİNCİ PARTİLERİ BİR ARAYA GETİREN YENİ BİR NETANYAHU HÜKÜMETİNİN KURULMASI ŞAŞIRTICI OLMAYACAK

Ancak bu kez, seçimlerden sonra kurulması muhtemel olan hükümet biraz endişeyle bekleniyor. Mevcut hükümetin en ılımlı isimleri olan Adalet Bakanı Tzipi Livni ve Maliye Bakanı Yair Lapid’in görevlerine son verilmesi, 2009’dan beri başbakanlık yapan Netanyahu’nun direksiyonu giderek sağa doğru kırmasının yeni bir kanıtı olarak yorumlanıyor. Pek çok konuda birbiriyle pek anlaşamayan isimleri bir araya getiren koalisyon hükümeti, yaz aylarında Gazze Şeridi’ne karşı yürütülen operasyon, daha doğrusu bu operasyonun yürütülüş tarzı nedeniyle çöküş sürecine girmişti. Batı dünyasının baskısına rağmen, fiilen askıdaki Filistin- İsrail Barış Süreci’nin bir türlü yeniden başlayamaması da koalisyonun sonunu hızlandıran etkenlerden biri. Başbakan Netanyahu’nun kasım ayında gündeme getirdiği ve İsrail’i bir Yahudi ulus-devleti olarak tanımlayan kanun tasarısı ise bardağı taşıran son damla oldu.

Sadece Batılı devletlerin değil, İsrail’deki pek çok ılımlı ismin de gerekçelerini sorguladığı bu girişim, büyük ölçüde Netanyahu hükümetinin uluslararası planda karşılaştığı baskılara karşı verdiği fevri bir tepki olarak görülebilir. Gerçekten de, bu kanun tasarısı tam da İsveç, Fransa, Britanya gibi Avrupa ülkelerinin “Filistin Devleti”ni birbiri peşi sıra tanıma kararı aldıkları ya da tanıma niyetini beyan ettikleri bir döneme denk geldi.

Kısacası, ocak ayında Likud partisinin kurultayına da hazırlanan Benjamin Netanyahu’nun giderek daha şahin bir tutuma kaydığı bir sır değil. Aslına bakılırsa, İsrailli seçmenlerin genelinin de giderek sağa kaydığı ülkede, seçimlerin ardından Likud ile aşırı- sağcı ve dinci partileri biraraya getiren yeni bir Netanyahu hükümetinin kurulması şaşırtıcı olmayacak. Bu durumun İsrail- Filistin barış sürecinin geleceğine dair fazla ümit verici olmadığını hatırlatmaya gerek yok.

Tolga Bilener

http://www.taraf.com.tr/yazarlar/israil-sagdan-ilerleyecek-2/

 

  • İLK IŞIK, TANRI’NIN “IŞIK OLSUN” BUYRUĞUNU ANIMSATIYORMUŞ. İKİNCİ IŞIK TEVRAT’IN (MUSEVİLERİN KUTSAL KİTABI) İLAHİ IŞIĞINI. ÜÇÜNCÜ IŞIK ADALET, DÖRDÜNCÜ IŞIK MERHAMET, BEŞİNCİ IŞIK KUTSALLIK, ALTINCI IŞIK SEVGİ, YEDİNCİ IŞIK SABIR VE SEKİZİNCİ IŞIK DA CESARET IŞIĞIYMIŞ

HANUKA İbranice bir sözcüktür. Kutsama, adama, ithaf etme anlamına geliyor Türkçe’de.

Hanuka Yahudilerin Yeniden Adama Bayramıdır.

Işıklar Bayramı olarak da bilinir.

Cesaret Bayramı diyenler de vardır.

Yahudi takvimine göre Kislev ayının 25’inci gününde başlar ve 8 gün sürer.

Hanuka Bayramı vesilesiyle İsrail’in Almanya Büyükelçisi Yaakov Hadas-Handesman ve eşi Ita Hadas-Handesman, Berlin’deki konutlarında önceki akşam bir resepsiyon verdi.

Resepsiyona Alman Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ile hayat arkadaşı Daniela Schadt da katıldı.

Konuk sayısı sınırlıydı.

Aralarında birkaç ülkenin diplomatları ile Almanya’daki Yahudi Cemaati’nin temsilcileri de vardı.

Büyükelçi Handesmann, davetlileri kapıda karşıladı.

Daha önceki yıllarda birkaç kez konuk olduğum konutun kapısından girdiğimde bana da Türkçe olarak “Hoş geldiniz” dedi.

Aynı zamanda Işıklar Bayramı denilen Hanuka Bayramı’nın ilk ışığını Alman Cumhurbaşkanı Gauck ile Büyükelçi Handesmann birlikte yaktı.

8 gün süren bayramda her gün bir ışık.

İlk ışık, Tanrı’nın “Işık olsun” buyruğunu anımsatıyormuş.

İkinci ışık Tevrat’ın (Musevilerin kutsal kitabı) ilahi ışığını.

Üçüncü ışık adalet, dördüncü ışık merhamet, beşinci ışık kutsallık, altıncı ışık sevgi, yedinci ışık sabır ve sekizinci ışık da cesaret ışığıymış.

Berlin’de yaşayan ve ilkokula giden Yahudi kökenli çocukların oluşturduğu koronun eşliğinde yakıldı ilk ışık.

6-10 yaşları arasındaki çocuklar, atalarının kültürlerini yaşamanın ve yaşatabilmenin sevincini yaşıyorlardı adeta.

Cumhurbaşkanı Gauck, etkinliğin resmi bölümü bittikten sonra konuklarla uzun uzun sohbet etti.

Kızgın ve bol yağda kızartılmış patates köftesi yediğini görmedim ama sufganiye (yağda kızartılmış içi reçelli pohaça), yani bir tür ponçik’in tadına baktı.

Ahmet Külahçı

http://www.hurriyet.com.tr/avrupa/27803291.asp

 

  • İSRAİL’DEN TÜRKİYE’YE UZANACAK DOĞALGAZ BORU HATTININ İLİŞKİLERİ NORMALLEŞTİRMEYE DE KATKI SAĞLAMASI BEKLENİYOR

İsrail doğalgazına gelince, iki ülke arasında tansiyon bir türlü düşmüyor. Ama enerji bürokrasisi ve diplomasi devrede. İsrail’den Türkiye’ye uzanacak doğalgaz boru hattının ilişkileri normalleştirmeye de katkı sağlaması bekleniyor.

Nisan ayında Milliyet gazetesinde yayınlanan bir haber-analizde İsrail-Türkiye doğalgaz boru hattının 2015’te döşenebileceği belirtiliyordu:

 “Reuters, Türkiye ve İsrail arasında deniz altından geçen 2.2 milyar dolara mal olacak bir boru hattı planlandığını ve bunun 10 milyar metreküp doğalgaz taşıyabileceğini yazdı. Türkiye 2023 itibariyle Avrupa’nın en büyük enerji tüketicilerinden biri haline gelecek. Reuters’a bilgi veren bir Türk enerji yetkilisi, boru hattı inşasına 2015 yılının ikinci yarısında başlanabileceğini söyledi. Türkiye ve İsrail arasında 25 senelik bir gaz anlaşmasının iki ülke ilişkilerini yakınlaştıracağı düşünülüyor.”

Doğu Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ata Altun da “İsrail, Doğu Akdeniz’de bulduğu doğalgazı Türkiye üzerinden borularla göndermesinin daha ekonomik olduğunu anladı” dedi. Altun, İsrail’in Leviathan sahasından çıkarmayı planladığı 16 milyar metreküp doğalgazın 6 milyar metreküpünü Filistin ve Ürdün’e, 9 milyar metreküpü de Türkiye ve Avrupa’ya satmak istediğini bildirdi.

İsrail doğalgazının Türkiye’ye getirilmesi konusunda büyük bir Türk şirketinin Tel Aviv’de görüşmeler yaptığı konusunda da bilgiler var.

Özetle; önümüzdeki 3-4 yıl içerisinde Türkiye’nin “köprü” konumu iyice belirginleşecek. Irak ve Azerbaycan doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya akmaya başlayacak. Rusya ve İsrail projeleri de gerçekleşirse Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacı önemli ölçüde Türkiye üzerinden geçecek boru hatlarından karşılanacak…

Mehmet Çetingüleç

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/originals/2014/12/turkey-russia-natural-gas-blue-stream-tanap.html#ixzz3MhWdCtRW

 

  • HAMAS, ÖZNEL VE NESNEL, İÇ VE DIŞ ETKENLER GÖLGESİNDE ÜÇ YILDIR SÜREN GEL-GİT SONRASINDA İRAN’LA İLİŞKİLERİ RAYINA OTURMAKTA BU KEZ CİDDİ GÖRÜNÜYOR

Hamas-İran yakınlaşmasının son bölgesel gelişmeler ışığında gerçekleştiğine işaret etmek önemli olacaktır. Hamas heyetinin de İranlılarla ele aldığı bu gelişmeler şunlar:

Son savaşın akabinde İsrail’le yapılan kırılgan ateşkes, ablukanın kaldırılmaması, kapıların açılmaması ve yeniden imara başlanmaması durumunda Gazze’de şartların tehlikeli boyuta ulaşacağına dair Hamas’ın artan uyarıları...

Mısır’ın Gazze sınırındaki tampon bölge üzerinden Hamas’a siyasi ve askerî alanda açtığı operasyonun genişlemesi...

İslamcıların aleyhinde olabileceği yönünde tespitlerin yapıldığı son Körfez uzlaşması... Alınan bilgilere göre Hamas liderleri Doha’dan ayrılabilir. Gerçi taraflar bu iddiaları yalanladı.

Hamas'ın, yakın ilişkilere rağmen Türkiye'nin hareketin silahlı askerî faaliyetlerini kaldıramayacağı yönündeki kanaati... Özellikle de İsrail’in Ankara’ya yönelik Hamas’ın komutanlarını barındırdığı yönündeki suçlamaları sonrası…

Irak Şam İslam Devleti'ne (IŞİD) karşı uluslararası koalisyonunun kurulması ve ABD Dışişleri Bakanı'nın Hamas’ı bitirme amacıyla Arap ülkeleri ile İsrail’in ittifak hazırlıkları olduğunu açıklaması...

Nükleer müzakerelerinin ertelenmesi etrafında İran-Batı uzlaşması, Tahran ve Washington’un IŞİD’le savaşta yakınlaşması...

Arap Baharı'nın tökezlemesi, Mısır’da İhvan’ın devrilmesi, Muhammed Mursi’ye yapılan darbe, Suriye devriminin yalpalaması, devrimcilerin IŞİD, Özgür Suriye Ordusu ve diğer güçlere dağılması, Libya, Tunus ve Yemen’de Arap Baharı'nın taze yapraklarının savrulmasıyla ilgili tehlikeli dönüşümler...

Her ne kadar Hamas, bu sebeplerin bölgede yaşanan trafiğin bir parçası olmasına katkısını resmen açıklamasa da bunlar hareketin İran kapısından bölgeye dönüşünü hızlandıran etkenlerdir. Hareket, başka konulardaki anlaşmazlıklar bir yana, ümmetin tüm renkleri ve ayrıntılarıyla ilgilendiği gibi bölgede 'eksen devlet' olarak İran’ın rolüyle de ilgilendiğini açıkladı.

Son olarak Hamas, öznel ve nesnel, iç ve dış etkenler gölgesinde üç yıldır süren gel-git sonrasında İran’la ilişkileri rayına oturmakta bu kez ciddi görünüyor. Bu eğilim, Suriye ve Irak’ı felakete götüren müdahalesi sonrası kaybettiği ivmeyi bir nebze olsun yeniden kazanmak isteyen İran’da da var. Tahran’ın bu doğrultuda Filistin sorununa Hamas üzerinden girmekten daha iyi ve geniş bir kapısı yoktur.

Adnan Ebu Amır

http://www.aljazeera.com.tr/gorus/hamas-iran-yakinlasmasi-kazanimlar-ve-bedeller

 

  • HAMAS’A DESTEĞİNE PARALEL OLARAK İSRAİL’LE DE EKONOMİK VE SİYASİ İLİŞKİLER GELİŞTİREN KATAR, İSRAİLLİLERE DOHA ADIYLA BİR DE STADYUM KAZANDIRMIŞTI

Başkan Barack Obama’nın Erdoğan ile görüşmediği New York’taki BM Genel Kurulu toplantıları sırasında Sisi’ye kucak açmasından ve Kahire’nin uzun süredir beklediği 10 Apaçi helikopterinin teslimatını onaylamasından sonra Şeyh Temim’e de uygun adım düşerdi. Katar’ın Amerikan düşmanlarıyla geliştirdiği ilişkilerden hareketle ABD’ye rağmen dış politika güttüğü düşüncesine kapılmadan önce Katar’ın savunmasını kime havale ettiğini hatırlamakta fayda var. ABD’nin El Ubeyd Üssü’nde bulundurduğu asker sayısı Katar ordusunun mevcudu kadar. El Seyliye Üssü ile Doha Uluslararası Hava Üssü’nde konuşlandırılan Amerikan askerlerini saymıyorum. Katar’ın ABD’ye tersmiş gibi gözüken ilişkileri kritik dönemlerde Washington için de kullanışlı hale gelebiliyor. Hamas’la ilişkilere de bu açıdan bakmak lazım. ABD, Katar üzerinden Hamas’a baskı yapabiliyor. Yine İsrail’in Gazze’de yıktığını Katar yeniden inşa ediyor! Yani İsrail’in ödemesi gereken tazminatı Katar ödüyor! Elbette Filistinlilerin yaraları sarılmış olduğu için kimsenin sesi çıkmıyor. Hamas’a desteğine paralel olarak İsrail’le de ekonomik ve siyasi ilişkiler geliştiren Katar, İsraillilere Doha adıyla bir de stadyum kazandırmıştı. Yani Katar zıpçıktılık yapıyor ama her şey ABD’ye rağmen değil! ABD, Katar’ın ilişkilerini ciddi sorun yapsaydı 2012’de 10 milyar dolar, 2014’te 11 milyar dolar değerinde silah satışına onay vermezdi. Neyse tekrar konuya dönersek; ABD ile başka bir sürü alandaki işbirliğinin geleceği açısından Washington-Kahire hattı çalışırken Doha-Kahire hattındaki arızanın akut hale gelmesi sırıtırdı. Ki bugünlerde ABD’nin Körfez’de birbirine giren müttefiklerinden istediği kavgayı bırakıp bir an önce IŞİD’e karşı kafa kafaya vermeleri. Katar’ın kulübe dönmesi halinde bu uyumun Suriye başta olmak üzere diğer bölgesel sorunlara nasıl yansıyacağı da önemli.

Fehim Taştekin

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/fehim_tastekin/degerli_yalnizliktan_issiz_adamliga-1256921#

 

  • İSRAİL DIŞ POLİTİKASINDA CİDDİ BİR ÇIKMAZ OLDUĞU DA AŞİKÂRDIR. BU ÇIKMAZIN EN BELİRGİN AYAĞINI İSE, AMERİKAN YÖNETİMİNE YÖNELİK BARİZ POZİSYON FARKLILIKLARI OLUŞTURMAKTADIR

İsrail dış politikasında ciddi bir çıkmaz olduğu da aşikârdır. Bu çıkmazın en belirgin ayağını ise, Amerikan yönetimine yönelik bariz pozisyon farklılıkları oluşturmaktadır. Siyaseten uzaklığın sembolik temsili olarak, Barack Obama’nın ikinci dönemi için adaylığını açıkladığı süreçte Netanyahu, Amerikan televizyonlarında boy göstermiş ve Obama aleyhine düzenlenen reklam kampanyalarına iştirak etmişti. 2008 Ekonomik Krizi ve akabinde Amerikan önceliklerinin değişimini temsilen yönetime gelen Obama, bölgesel sorunlara daha mesafeli yaklaşmakla kalmamış, yönetimi süresince İsrail’i de oldukça eleştirel bir perspektiften değerlendirmiştir.

Temel çatışma alanlarından biri olarak, Obama yönetiminin perspektifine kıyasla, İsrail dış politikasında İran “meselesi” önemli bir yer tutmaktadır. İran’ın nükleer faaliyetlerine devam etmek hususundaki ısrarı, İsrail yönetim çevrelerini rahatsız etmekte olup, İran aleyhine propaganda geliştirerek konuyu güvenlikleştirmeye çalışmaktadırlar. Öyle ki Netanyahu, Birleşmiş Milletler’de yaptığı bir konuşmada, eline karikatür gibi bir bomba çizimini alıp, İran’ın aslında sadece İsrail’e değil, tüm dünya uluslarına yönelik bir tehdit olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Bu makro güvenlikleştirme çabası, Netanyahu’nun hemen bütün iktidarı süresince devam etmiştir. Fakat bu noktada Amerikan yönetimiyle ters düşülmektedir. İsrail askeri tedbirler alarak hızlı bir “çözümü” öngörürken Amerikan yönetimi, İran ile sürdürülen müzakereleri desteklemekte ve İran’ın nükleer faaliyetleriyle ilgili “soruna” diplomatik kanallardan bir çözüm bulunması gerektiğini savunmaktadır.

Ayrıca Filistin sorunu bağlamında da Amerikan Yönetimi İsrail’i sıklıkla eleştirmektedir. Barış görüşmelerinin kesintiye uğrayan son raundu için de Amerikan yönetimi İsrail’in daha istekli olması gerektiğini sıklıkla dile getirmişti. Yine Filistin sorunu bağlamında İsrail’in tek taraflı eylemlere kalkışmasını da istememektedir. Bu açıdan, İsrail’in barış görüşmeleri esnasında “Demokles’in Kılıcı” vasfıyla kullandığı işgal altındaki bölgelerde yeni yerleşimler kurma politikası, müzakerelerin hemen her seferinde kuvvetle muhtemel çökmesine zemin hazırlamaktadır. Amerikan yönetiminin bütün itiraz ve eleştirilerine rağmen, İsrail’deki koalisyonun yerleşimci kitlelerini temsil iddiasındaki “küçük fakat etkili” ortaklarından Naftali Bennett ve Yahudi Evi partisinin İmar Bakanlığı’nı elinde bulundurması, konuya bir miktar açıklık getirebilir. Daha güncel bir gelişme olarak, İsrail devletinin “Yahudi Ulus Devleti” olarak ilan edilmesini sağlayacak kanun, sadece Amerikan Yönetimini değil, Amerika’daki öncü Yahudi Diaspora teşkilatlarını da rahatsız etmiştir. Bu yasayla birlikte, İsrail’in bağımsızlık bildirgesinde ifade olunan “demokratik devlet” ilkesinin zedeleneceği ve İsrail’in uluslararası arenada prestij kaybedeceği altı çizilerek ifade edilmiştir.

Ceyhun Çiçekçi

http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=5250

 

Netten okumalar

 

  • KARATAŞ ECZANESİ'NİN HÜZNÜ – YAŞAR ÜRÜK

Karataş Eczanesi sahibi Bohor Habif Efendi, Cumhuriyet'in ilanından kısa zaman sonra yaşadığı Edirne'den İzmir'e göç eder. İzmir'de tanıdık hiç kimsesi ve parası olmayan Bohor, Yahudilerin gözde semti Karataş'a yerleşir. Özü sözü doğru, karşısındakilere güven veren bir kişidir. Karataş'ta edindiği yeni dostların da yardımıyla kısa zaman sonra Karataş Eczanesi'ni açarak çalışmaya başlar.

Bohor Habif, tatlı dili, hastalara gösterdiği ilgi, ilaçların kullanılışı ile ilgili olarak titiz önerileri ve başarılı karışımları ile Karataşlıların sevgi ve güvenini kazanır. Bu arada eczaneyi açmak için aldığı borçları öder. Birkaç yıl geçmeden de eczaneyi üzerindeki ev ile birlikte satın alır.

Aradan birkaç yıl geçer. Bu arada Bohor Habif Efendi çıkan kanun sonucu Özdoru soyadını alır. Bu arada yaşı kırkı geçmesine karşın hala bekardır ve gönlüne göre bir gelin adayı bulamamıştır. İşte bu sırada İzmir'deki yakınlarını ziyarete gelen Tunuslu Matmazel Klar ile tanışırlar. Habif Bey, otuzlu yaşlardaki boyu posu ve endamı yerinde olan, Kuzey Afrika ırkının özelliklerini taşıyan esmer güzeli bir kadın olan Klar'dan çok hoşlanır. Şakaklarına kır düşmüş Mösyö Bohor'un olgun kibar tavırları da Matmazel Klar'ın yüreğine heyecan verir. Sonunda hayatlarını birleştirmeye karar verirler ve Beth İsrael Havrası'nda düğünleri yapılır.

http://www.kentyasam.com/karatas-eczanesinin-huznu-yhbrdty-3486.html

 

  • MUSEVİLERİN TÜRKİYE'Yİ HIZLA TERK ETMESİ

https://eksisozluk.com/musevilerin-turkiyeyi-hizla-terk-etmesi--4631548

 

  • HOLOKOST KURBANININ FİLİSTİN DAVASI – VERDA ÖZER

http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/Verda-ozer_511/Holokost-kurbaninin-Filistin-davasi_27780484

 

  • BEZALEL’İN ARTİSTİK MİRASI KUDÜS’TE YENİDEN DOĞUYOR

http://israilblogu.com/2014/12/19/bezalelin-artistik-mirasi-kuduste-yeniden-doguyor/

 

  • ORTADOĞU’DA ZAMAN BASKISI – BERİL DEDEOĞLU

http://akademikperspektif.com/2014/12/11/ortadoguda-zaman-baskisi/

 

“Geçmiş Zaman Olur Ki” – Twitter’dan

 

  • Haliç Postası@HalicPostasi