Bu yıl 1 Ocak Perşembe günü tutulacak Asara Be’Tevet orucu, önemli bir oruç günüdür. Bu yıl perşembe sabahı gün ağarmadan başlayıp aynı akşam yıldızların çıkışıyla son buluyor.
Asara Be’Tevet- 10 Tevet orucu, Babil Kralı Nevuhadnetsar’ın Yeruşalayim’i kuşatmaya başlamasının anısına tutulur (MÖ 588). Bu kuşatmadan birkaç yıl sonra, 17 Tamuz’da (Şiva Asar Be’Tamuz) Babil Kralı, Yeruşalayim’in surlarında gedik açmayı başarır. Bundan birkaç hafta sonra, 9 Av’da (Tişa Be’Av), Tanrı’nın Kutsal Varlığı’nın yeryüzünde ikamet ettiği yer olan Kutsal Tapınak Bet Amikdaş yıkılır. Bu yıkılış, İsrail’in Yeuda Krallığı’nın sonu, Yahudi halkının Babil sürgününün de başlangıcı olur. 10 Tevet, Yahudilerin kaderine acı bir şekilde damga vuran bu olayların başladığı gündür.
Bu yıl 1 Ocak Perşembe günü tutulacak Asara Be’Tevet orucu, Şabat’a bile gelse tam olarak o günde tutulması gereken önemli bir oruç günüdür. Bu yıl perşembe sabahı gün ağarmadan başlayıp aynı akşam yıldızların çıkışıyla son buluyor.
Neden oruç tutuyoruz?
Oruç günlerinin sadece geçmiş olayların anısına tutulduğunu düşünmek büyük hata olur. Onlar, bize bu gün için gerekli olan, bizi uyandıracak alarm sinyalleri; onları fark ettiğimiz ve önemsediğimiz takdirde bizi, içimizde var olan potansiyele ulaştıracak kapıların anahtarlarıdır.
Asara Be'Tevet, 10 Tevet, kuşatmanın başladığı tarihti. Olayları düzeltmek, bu aşamada da mümkündü. Kuşatma, Yahudilerin uyanmaları ve davranışlarını düzeltmeleri için bir uyarı mesajıydı. Fakat o dönemde yaşayanlar, kendilerine dönüp hatalarını bulup düzeltme yolunu seçmediler; ‘nasılsa bir şey olmaz’ diyerek davranışlarını değiştirmediler, olaylar ilerledi ve sonuç ortada.
Bugün de kuşatma altındayız. Birçok Yahudi, kültürel mirasının değerini bilmiyor, çocuklar köklerinden uzak yetişiyor, aileler konunun önemini ve ciddiyetini fark etmiyor ve bunun doğal sonucu olan yüksek asimilasyon oranını görünce hayretler içinde kalıyor.
Eğer bugün Yahudi probleminin özü, umursamazlık, ilgisizlik, kültürel mirasın bilinmemesi, değerinin anlaşılmaması ise, bunun çözümü ancak Tora eğitimi sayesinde, Tanrı’nın hayatımızı daha anlamlı kılmak için vermek istediği mesajları düşünerek anlamaya çalışmakla, çocuklara Tanrı korkusu değil Tanrı sevgisi aşılamakla, çocukların sorularına cevap verecek şekilde kendimizi eğitmekle, Tora ve bilgelerin öğretilerini hemen şimdi, bugün hayatımızın evimizin içine getirmekle, söylediklerimiz değil yaptıklarımızla örnek teşkil etmemizle mümkün olabilir. Çünkü ancak bu şekilde insanlar sevginin ve iyiliğin kaynağı olan Tanrı’ya yakınlaşabilir, insanların birbirine olan sevgisi ve Tora sevgisi artabilir, Tanrı’nın her bir yarattığını önemseyebilir, karşısındaki için karşılık beklemeden bir şeyler yapmak isteyebilir, birisine verdiğini sandığı şeyleri aslında kendi kendisine verdiğini ve sen-ben farkı olmadığını artık doğal olarak idrak edebilir.
Bilgeler der ki: “Kendi döneminde Tapınağın kurulamadığı her nesil, aynen onun yıkılmasına sebep olan nesil kadar suçlu sayılır.”
Bize bir şey olmaz
MÖ 588’lerde Babil’de yaşayan Yahudiler arasındaki sahte peygamberler, Yeruşalayim’deki Tapınağın hiçbir zaman yıkılmayacağını ve Yahudi halkının hiçbir zaman İsrail topraklarından sürülemeyeceğini iddia ediyorlardı. Bu sahte peygamberler yalan kehanetlerde bulunurken, Tanrı’nın gerçek peygamberleri, özellikle Yeruşalayim’de yaşayan Peygamber Yirmiyau, İsrail halkının düştükleri kötü yoldan çıkıp tövbe etmeleri ve Tanrı yoluna dönmeleri için uğraşıyordu. Halkı, günahkâr bir şekilde yaşamaya devam etmelerinin korkunç sonuçları hakkında uyarıyor, bu gidişatın neticesinde Tapınağın yıkılacağını ve Yahudi halkının İsrail topraklarından sürüleceği tehlikesini haber veriyordu. Yirmiyau'nun uyarılarına kulak asmayıp sahte peygamberlere inanmayı tercih eden halk, kendi içine dönüp iç muhasebesini yapmaktan, tövbe edip Tanrı yolunu seçmekten kaçındı ve günah içinde yaşamaya devam etti.
Acı gerçek
Sonunda ‘gerçek’ peygamberlerin öngördükleri gibi, 10 Tevet günü Yeruşalayim, Babil Kralı Nevuhadnetsar tarafından kuşatılmaya başlandı. O zaman Tanrı, Yirmiyau Peygamber’in ‘gerçek’ peygamber olduğunu ve bütün kehanetlerinin de ‘gerçek’ olduğunu, tüm halkın vakit geçirmeden öğrenmesini istedi. Bunun için, Tanrı, kuşatmanın başladığı gün, Babil’deki Yehezkel Peygamber’e o gün olanları teker teker iletti*. Bu şekilde, Babil’deki herkes bu trajik olayı anında öğrenecekti. Sözüne inandıkları peygamberlerin sahteliğini idrak edecek ve Tanrı’nın İsteği’ne karşı gelip tövbe etmedikleri için ne kadar korkunç bir hata ettiklerini sonunda fark edeceklerdi.
Tanah’ta Asara Be’Tevet
Tora’da sözü geçmeyen Asara Be'Tevet’e Tanah’ın Peygamberler ve Krallar bölümlerinde rastlarız:
“Dördüncü, beşinci, yedinci ve onuncu ayların oruçları” (Zeharya 8:19).
10 Tevet’ten, bir oruç günü olarak ilk defa burada bahsedilmiştir. Ayların birincisi, Yahudilerin Mısır’dan çıktığı Nisan ayı olarak kabul edildiğinde onuncu ay, Tevet, ve onuncu ayın orucu da 10 Tevet-Asara Be’Tevet Orucu’dur.(Dördüncü ayın orucu Şiva Asar Betamuz, beşinci ayın orucu Tişa BeAv, yedinci ayın orucu Yom Kipur).
“Sürgünlüğümüzün dokuzuncu yılı, onuncu ayın onuncu günü Tanrı bana şöyle seslendi: Ey insanoğlu, bu günü, bu günün tarihini tam olarak yaz. Çünkü Babil Kralı tam bu gün Yeruşalayim’i kuşatmaya başladı.” (Yehezkel 24:1)
Yeruşalayim kuşatmasından, Krallar Kitabı’nda da bahsedilir: “Hizkiya’nın krallığının dokuzuncu yılında, onuncu ayın onuncu günü, Babil Kralı Nevuhadnetsar bütün ordusuyla Yeruşalayim önlerine gelip ordugâh kurdu. Kentin çevresine rampa yaptılar.” (II.Kralllar 25:1)
10 Tevet günü başlayan Yeruşalayim kuşatması, I.Bet Amikdaş’ın yıkılışına ve Yahudi halkının sürgününe yol açan korkunç olaylar zincirinin birinci halkasını oluşturduğu için, tam olarak bu günde oruç tutulur.
Asara Be’Tevet dönemindeki acı olaylar
Tarihte bu dönem, Yahudilere büyük acı ve zarar veren birçok olaya sahne olmuştur.
1) MÖ 588 yılının 10 Tevet günü, Babil Kralı Nevuhadnetsar, Yeruşalayim’i kuşatmaya başladı. Bu kuşatma, birkaç yıl sonra, Tanrı’nın Varlığı’nı barındıran, Yahudilerin en kutsal yeri - Bet Amikdaş’ın yıkılmasıyla son buldu. Yeruşalayim ve I.Bet Amikdaş’ın yıkılması ve Yahudilerin 70 yıl sürecek Babil sürgününe yollanması ile sonuçlanan acı olayların başı, 10 Tevet kuşatmasıdır.
2) MÖ 313 yılının 9 Tevet günü, bilge Koen Ezra öldü. Aynı zamanda bir Tora yazıcısı(sofer) olan Ezra, II. Bet Amikdaş döneminde Yahudilerin Tanrı Yolu’na dönmelerine yardımcı olmuş, asimilasyonu engellemiş, daha çok kişinin Şabat kurallarına uymalarını teşvik etmiş, Sina Dağı’nda verilen Sözlü Tora’nın devam ettirilebilmesi için gerekli okulların ve eğitim yollarının açılması için önayak olmuş, İsrailoğulları ve Tanrı arasındaki anlaşmayı yenilemiştir. Yahudiliğin ve Yahudilerin bugünlere kadar gelebilmesi, büyük ölçüde Ezra sayesinde olmuştur.
Buna ek olarak; özel kişiliği ve yaptıklarıyla, bilgeler tarafından: “Eğer Tora, Moşe yoluyla verilmeseydi, sofer Ezra yoluyla verilebilirdi” denecek kadar yüksek bir seviyede tutulmuştur.
Ayrıca bazı Yahudi bilgelere göre, son peygamber Malahi ile Ezra, aynı kişidir. Buna göre, Ezra’nın ölümü, Mısır’dan çıkışla başlayıp Ezra’nın ölümüne kadar süren bin yıllık peygamberler döneminin sonunu simgeler.
3) MÖ 246 yılının 8 Tevet günü, Yunan-Mısır Kralı Ptolemy’nin emriyle Kutsal Kitap, birbirinden ayrı evlere yerleştirilen 70 Tora bilgini tarafından ilk defa Yunancaya çevrildi. Talmud’a göre, bu çeviri açığa çıktıktan sonra, “dünyaya bir süre derin bir karanlık çöker”. Bu olay, Yahudi tarihinde, altın buzağı gibi bir dönüm noktasını oluşturur. Tora’nın gizemini, sadece direkt tercümeyle, yani sözlü Tora’nın desteği olmadan anlamak mümkün değildir. Kutsal Kitap’ın Yunancaya çevrilmesi, Yunan kültürünü Yahudi hayatına entegre etmek isteyen Helenist Yahudilerin de işlerini kolaylaştırır. Bu çeviri -Septuagint- zaman içinde İncil’in Eski Ahit kısmını oluşturmuştur.
Asara Be’Tevet’in günümüzdeki ek anlamı
1948 yılında, İsrail Hahambaşılığı, Asara Be’Tevet’e “Yom ha-Kaddish ha-Klali” anlamını ekler. II. Dünya Savaşı’nda Nazi Soykırımı’nda hayatını kaybeden, ölüm tarihleri bilinmeyen ve kurtulan yakınları da bulunmadığından, kendileri için Kadiş Duası’nı okuyacak kimsesi olmayan Yahudiler için, genel Kadiş söyleme günü olarak ilan edilir. Bu günün seçilmesinin sebebi de, bir yoruma göre, Yahudilerin başına gelen ilk ulusal felaketin anıldığı günde, en sonuncu felaketin de anılması gerektiğidir.
Asara Be’Tevet’in olumlu tarafları
a)Peygamberler, Maşiah (Kurtarıcı) geldiği zaman, bu acı içinde oruç tutulan günlerin yerini sevinç ve mutluluğun alacağını söyler. “Her şeye egemen Tanrı diyor ki: dördüncü, beşinci, yedinci ve onuncu ayların oruçları, Yehuda halkı için sevinç, coşku dolu mutlu bayramlar olacak. Bu nedenle gerçeği ve barışı sevin.” (Zeharya 8:19)
Peygamberin burada bahsettiği oruçlar; dördüncü ay (Şiva Asar Betamuz); beşinci ay (Tişa BeAv); yedinci ay (Tsom Gedalya) ve onuncu ay (Asara Be’Tevet). Maşiah'ın gelişiyle artık bu yas ve oruç günlerinin de sonu gelecek…
b) Oruç günleri, irademize hakim olduğumuz, duaların ve teşuvanın Tanrı tarafından istekle kabul edildiği günlerdir. (Tanrı her zaman insanların dua ve teşuvalarını arzu eder. Ama oruç günleri, özellikle dua ve teşuva için çok elverişli günlerdir.)
c) Peygamberler, Yeruşalayim’in yasını tutanların, III. Bet Amikdaş’ın kuruluşunu görme ayrıcalığına sahip olacaklarını ifade eder: “Yeruşalayim’le birlikte sevinin. Onu sevenler, hepiniz onun için coşun. Yeruşalayim için yas tutanlar, onunla sevinçle coşun.” (Yeşaya 66:10)
"Tam olarak bu günde"...
Genelde bir oruç günü Şabat’a gelirse, Kutsal Şabat günü oruç tutmak yasak olduğu için, bu oruç Şabat sonrasına ertelenir. Bunun tek istisnası, Tora’ya dayanarak, Şabat gününe gelse bile tutulacak olan Yom Kipur’dur. Büyük din bilginleri-geonim’e göre, aynı şey Asara Be’Tevet orucu için de geçerlidir. Bu oruç, cuma gününe rastladığında bile ertelenmez. Pasukta “Beetsem Ayom Aze - Tam Olarak Bu Günde” dediği için, cuma gününe rastlaması durumunda, Şabat akşamı Arvit’ten çıkana kadar bu oruç tutulur. Yahudi takviminin hesap ayarlamalarına göre, Asara Be’Tevet hiçbir zaman cumartesi gününe gelmez, ama gelseydi, yine tam olarak o günde tutulacaktı.
Önemli Not: Yazıda kısa bir özet olarak verilmiş olan bilgiler, okuyucuya konu hakkında fikir vermek amacıyla; El Gid Para El Pratikante (Gözlem), Yahudilik Ansiklopedisi (Gözlem) kitaplarından ve www.chabad.org, yeshshem.wordpress.com, myjewishlearning.com, www.torahmitzion.org, www.ou.org, www.aish.com, sitelerinden derlenerek hazırlanmıştır. Cemaatlerin farklı gelenekleri ve uygulamaları olabildiği için özel günler ve uygulamalar hakkında en doğru ve detaylı bilgiler için, cemaatin kendi Rabi’lerine başvurması gerekir.
Katkıları için Rav İzak Peres ve Rav Ceki Baruh'a teşekkür ederim.