“Çimler biçiliyor. Çalılar budanıyor. 7/24 kapalı devre. Her şey olması gerektiği gibi. Yüzüyorum ve güneşleniyorum bütün gün. Koskocaman, masal gibi bir havuz... ‘Merhaba’ diyor. ‘Nasılsın?’ Uzakta, duvarın ardında bir sürü köpek havlıyor.”
2011 yılında kurulan tiyatro topluluğu gnlev, dört sezondur devam eden ‘Yüksek Derece’ ve ‘04:34’ adlı oyunlarının ardından, ilk kez 2012 sonlarına doğru sahnelenmiş olan ‘Site’yi, yenilenmiş şekliyle seyirciyle tekrar buluşturuyor.
Tiyatronun kurucusu Turgay Doğan’ın yazıp yönettiği, Site’de büyükşehrin keşmekeşinden, kaosundan kaçmak isteyen insanların korkuları, yalnızlıkları, bekleyişleri konu ediliyor.
Oyun, kentsel dönüşümün (maalesef) hayatımızın bir parçası haline geldiği günümüzde, farklı PR konseptleriyle bizlere durmaksızın pazarlanmaya çalışılan, modern, çağdaş, güvenli ve huzurlu bir yaşam alanı’nda, ‘güvenlikli bir site’de geçiyor.
Şehrin keşmekeşinden, dışarıdaki tüm kötülüklerden kaçıp, güvenli yaşamlar sürdürmek isteyen insanların yaşamı, etrafına duvarlar örülerek koruma altına alınmıştır. Bu düzenlenmiş hayatta her şey olması gerektiği gibi, mükemmeldir. Orta yüksek burjuva sınıfının bu varlıklı kesiminde eğitim de, spor da mükemmeldir. Sosyal sorumluluklarının bilincindeki bu insanlar, aktif yaşamlarında yüz ve vücut bakımları kadar ruhlarının bakımına da özen göstermekte, yardım geceleri düzenleyerek kendileri gibi şanslı olmayanlara destek vermeye çalışmaktadır.
Güvenlikli bir sitenin düzenlenmiş hayatı içinde, standart yaşamlar sürerken bir gece sebepsiz yere rüzgâr çıkar ve rutini sekteye uğratır… Düzenin yara alıp sendelediği, gerçeklik ile oluş arasındaki çelişkilerin ister istemez güvenlik kameralarına takıldığı tuhaf bir gecedir bu. Daha mutlu bir yaşam sürmek için kendilerini şehrin rutininden soyutlayan bu insanların kendilerini kapattıkları, çoğu kentin yok edilmesi amaçlanan varoşlarıyla dip dibe olan bu siteleri, Turgay Doğan birer ‘getto’, birer lüks hapishane olarak görüyor. Benzer evlerde benzer yaşamlar süren, benzer davranışları olan, benzer sözcükleri kullanan, giderek birbirine iyice benzeyerek her an birbirinin yerine geçebilecek olan bu insanlar, kendilerini ve birbirlerini ne kadar mutlu olduklarına inandırmaya çalışırken benzer sıkıntılar yaşamakta ve benzer depresyonlara girmektedirler. Bu steril yaşamın anlamsızlığının bilincinde olan 14 yaşlarındaki kızın tek çıkış yolu da pencereden atlamak olacaktır…
Site’nin bu yeni yorumu ilkinden daha karanlık ve daha karamsar. Bu son şekli beni çok daha fazla etkiledi. Bunda site duvarındaki delikten giren dışarıdaki yaşamın tahrip gücünün artışı kadar, İstanbul’da tarihi dokuyu bile tehlikeye atacak fütursuzlukla yükselen kulelerle giderek sayıları büyüyen sitelerin korkutucu kalabalığının da etkisi var sanırım.
Sahne tasarımını Nihan Arısoy ile birlikte Hayal Perdesi’nin mekânı için yeniden düzenleyen yazar-yönetmen Turgay Doğan’ın oyuncu yönetimi müthiş. gnlev’in has ekibinden Dicle Alkan ve Emre Taştekin bu oyunda da varlar. İlk kez sahnede gördüğüm Doğa Demirhan, Semra Morgil ve Öykü Oktay, oyunun kıdemlilerine rahatlıkla uyum sağlamışlar. Uğur Küçükdağ’ın ışık tasarımı ve Farfara & Men With A Plan & goodgame’in müziklerinin bu başarılı prodüksiyona katkıları büyük.
İzlemiş olanların yeni yorumunun tadına varmaları, izlememiş olanların da çok çarpıcı bir oyun keşfetmeleri için mutlaka izlemelerini öneririm.