Hanuka bayramı vesilesiyle Aşkenaz Sinagogu muhteşem bir konsere ev sahipliği yaptı. 23 Aralık akşamı gerçekleşen etkinlikte piyanist David Ezra Okonşar, hünerli parmaklarıyla Yahudi halk şarkılarından yola çıkarak bestelediği ‘Rhapsodies Hébraiques/İbrani Rapsodileri’ni seslendirdi
Sinagogu tamamen dolduran müzikseverler, dinletinin ‘dünya prömiyeri’ne tanıklık etme ve eserleri bizzat bestecisinden dinleme şansını yakaladılar. İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Shai Cohen, cemaatimiz ileri gelenleri ve yabancı konukların da rağbet gösterdikleri konser, Robert Schild’in açılış konuşması ile başladı. Aşkenaz Sinagogu hahamı Mendy Chitrik’in bayramın anlam ve tarihçesine değinen anekdotlarının ardından Hanuka törenine geçildi. Piyanist David Ezra Okonşar ve eşi Ester’in de aralarında bulunduğu sekiz davetli, tüm salonun seslendirdiği geleneksel dua eşliğinde mumları yaktı.
Yaşamını Ankara ve Belçika’da sürdüren devlet sanatçısı David Ezra Okonşar konserde, çoğu Aşkenaz repertuarına ait sekiz Yahudi halk şarkısından esinlenerek bestelediği rapsodileri seslendirdi. Hava Nagila, Shalom Aleichem, Donna Donna, Kol Nidrei ve Hannukkah (Medley) bunlardan bazılarıydı. Sanatçının büyük bir ustalık ve duygusallıkla çaldığı, hüznü - neşeyi bir arada barındıran bu ezgiler, kutsal mekânın duvarları arasında faklı bir anlam kazandı.
Konser öncesinde, oldukça heyecanlı gözüken Okonşar’a birkaç soru sorma fırsatı buldum.
Albümü ilk kez mi seslendiriyorsunuz?
Evet, ilk seslendirilmesi, dünya prömiyeri.
Nasıl bir duygu?
Biraz tedirginlik var doğal olarak. Eserler istediğim gibi gelişti. Aslında bir beste yaparken her ne kadar kontrol sizin elinizde olsa da, eserin de sanki kendine özgü bir hayatı varmış gibi. Bazen çok iyi gelişiyor, bazen istediğiniz gibi olmuyor. Bu çalışmada melodiler güzel gelişti. Belki çok doldum o yüzden, çünkü yıllardır sırf Yahudi müziği dinliyorum diyebilirim, o kadar tutkunuyum. Onların birikimi yavaş yavaş mayalandı denilebilir.
İlk kez mi bir sinagogda konser veriyorsunuz?
Evet, o da çok etkileyici bir duygu. Özellikle mekânın akustiği mükemmel! Örneğin piyano kilisede iyi bir tını vermez. Kilisenin org ve insan sesi için düşünülmüş bir akustiği vardır. Sinagoglar ise, genellikle ahşap ağırlıklı oldukları için inanılmaz iyi bir akustiğe sahipler. Ayrıca boyutları da çok uygun. Ne fazla büyük ne de fazla küçük tıpkı burası gibi.
Peki, mistik olarak böyle bir mekânda çalmak size neler hissettiriyor?
Şimdiye kadar söylediklerim işin teknik taraflarıydı. Diğer yönünü ise kelimelerle ifade etmek çok zor. Yazdığım parçaların ya da kullandığım melodilerin bir sinagog içindeki tınlamasının duygusu çok ayrı. Mesela bir ‘Shalom Aleichem’i konser salonunda dinlemek başka, bir sinagogda seslendirmek çok başka oluyor. Dolayısıyla o da sanırım etkiyi bütünleştiren bir unsur.
Program sekiz rapsodiden oluşuyor. Bunlar şarkıların birebir seslendirilmeleri değil. Bazılarını parçalara ayırdım, bazılarını birleştirdim. Polifoniler (çok seslilik) kurdum, fragmantasyonlar yaptım. Uyarlamadan çok serbest besteler denilebilir bunlara ama bütün melodik malzeme bu geleneksel Yahudi şarkılarından.
Bunlar dini şarkılar mı?
Hayır, çoğunlukla profan (kutsal olmayan) şarkılar. Bunların dışında Kol Nidrei var. Hanuka parçası için birkaç Hanuka şarkısını birleştirdim, Purim şarkısı için de keza öyle.
Albümü nasıl temin edebiliriz?
Albüm Türkiye’de yayınlanmadı. İsteyen amazon. com’a sipariş verebilir, müzisyenler de partisyonlarını temin edebilir. Ayrıca yakında görsel olarak DVD’si de çıkıyor.