Herkes vazgeç dediğinde umut “devam et” diye fısıldar

Yalancı Jakob, GKD sahnesinde

Toplum
7 Ocak 2015 Çarşamba

Feride Petilon

Göztepe Kültür Derneği bu yıl Robin Williams’ın unutulmaz performansı Yalancı Jakob adlı sinema filminden uyarlanan bir tiyatro ile perdelerini açıyor. Gönüllü ve gönülden çalışan kadroya ışık, müzik, dans, dekor gibi tiyatronun vazgeçilmezlerini de eklersek başarılı bir gösteri ile karşı karşıya olacağımız şimdiden görülüyor. Provalarda yaptığımız tatlı sohbetleri, oyuncuların yorumlarını paylaşıyorum...


Oyunda saf, yardımsever bir karakter olan Jakob’u canlandıran Leon Menda “umut her şeydir umutsuzluk hiçbir şey “ diyerek söze başlıyor. “Oyun bir gettoda geçiyor. Çaresizlik ile baş başa kalan insanların, ufak bir umut kırıntısına bile körü körüne bağlanmalarını ve ardından yaşananları dile getiriyoruz. Büyük bir ekip ile oyunun yalın, eğlenceli ve akılda kalıcı olması için çalışıyoruz” diye devam ediyor.

Moiz Pinto ise Jakob’un dostları arasında. “Oyundaki adım Misha. Biraz saf, biraz hırçın ve biraz da sabırsız bir karakteri canlandırıyorum. Evlilik hayallerinin ve aşkın her ortamda var olduğunu vurguluyorum. Gettodaki insanların farklı dünyaları olsa da hepsinin hayalleri tek. Kurtuluşu ve güzel günleri bekliyorlar” diyor. “Bütün rol arkadaşlarımla birlikte keyifle sürdürdüğümüz provalarımız tüm hızıyla devam ediyor. Konusu ne olursa olsun oyunun bir parçası olmak, rol arkadaşlarımla uyum içinde çalışmak çok güzel bir duygu” diye devam ediyor Pinto. Oyuncuların ortak noktası yaşadıkları heyecana seyircinin de ortak olması. Yaşanmış olan bu insanlık dramının “bir daha asla” dileği ile oyuna can katıyorlar.

Viki Toledo oyunun heyecanına kendini kaptırmış. “Geçmişte Yahudilerin yaşadığı korkuları, çektikleri acıları, her an yürekleri ağızlarında sürdürdükleri hayatlarını bir nebze de olsa tiyatro sahnesinde canlandırmak ve bu yaşantının bir parçası olmak beni oldukça etkiliyor. O günleri yaşarcasına seviniyor, gülüyor ağlıyor korkuyor ve acılar çekiyoruz” diyor ve “Her zaman olduğu gibi hayata umutla tutunuyoruz” diye ekliyor.

Eli Malki genç kuşağın temsilcilerinden. “Böylesi bir dramda dahi mizah olması Yahudiliğin özellikleri arasındadır. Robin Williams çıtayı her zaman olduğu gibi çok yükseltti. Bu açıdan bizim için farklı bir deneyim” diyerek hislerini açıklıyor.

Ceki Yensarfati ise “Oyunun her safhasında duraksıyor ve bir an düşünüyorum. Dayanışmanın önemini hatırlıyorum. Ve bu tiyatro oyunu ile acı çekenleri unutmuyor ben de anıyorum. Bu hepimizin vazifesi” diyor.

Leon Seloni komedinin dram ile harmanlanmasından etkilendi. “Tıpkı hayatın bir yansıması” diye ekliyor.

Nedim Pinto ise bu yıl “suya sabuna dokunarak” tiyatro yapmanın farklılığını vurguluyor.

Genç neslin bir diğer temsilcisi Refi Şaban ise GKD’de esen sıcak, samimi aile ortamından söz ediyor ve “Umarım seyirci bu ahengi yakalayacaktır” diyerek oyunun her saniyesinin farklı bakış açıları ile dolu olduğunu söylüyor.

Deyvi Molinas tarihimizden bir sayfanın tekrar tekrar hatırlatılmasının önemini vurgularken “Eminim ki oyun bitip de seyirci evine döndüğünde oyunda kendinden bir parça bulacaktır” diye devam ediyor.

Raşel Özübahar dramın içindeki komedinin zor taraflarını anlatıyor. “Seyirci gülmeye veya ağlamaya hazır geliyor. Bu kez farklı dramın oyuncuları hayatın bir diğer yönünü bularak tutunmaya çalışıyorlar. Tıpkı gerçek yaşam gibi.

Gerçek yaşamda da dengeyi sağlayamazsan yaşayamazsın.” Özübahar, “Uzun yıllardır GKD’deyim. Amacım olabildiğince faydalı olmak. Hem kendi hayatıma renk katıyorum hem de topluma bir şeyler katabilmenin hazzını duyuyorum” diyerek sözlerine devam ediyor. Raşel Özübahar, Aksel Bonfil’in GKD tiyatro ekibi için bir şans olduğunu da vurguluyor: “Hem genç, hem dinamik, hem de konusunda uzman. Aynı zamanda ne istediğini bildiği için yönlendirmeleri de doğru oluyor.”

Tuna Sarfati bu ekibin vazgeçilmezlerinden. ‘Neşeli Günler’ oyunun baronesi “Benim için burada olmak bir misyon. Kendime bir hediye. Her yıl farklı bir konsept her yıl farklı bir hayat. O hayatları düşünüp bir müddet role konsantre olunca sanki kendi hayatımı da renklendiriyorum” diye devam ediyor.

Sami Gabay dört yıl aradan sonra tekrar tiyatro ekibi ile birlikte. “Bir Nazi subayını canlandırıyorum. Böylesi bir rol de varmış canlandırmam gerek diye düşünüyorum. Tüm ekibe başarılar diliyorum. Çok güzel şeylerin bizi beklediğine inanıyorum. Son olarak her başarılı erkeğin arkasında, onu destekleyen eşi vardır” diyerek sözlerini noktalıyor.

Yosi Chaban bu ekipte olmaktan mutlu. “Rolün büyüğü küçüğü yoktur derlerdi, doğru imiş. Önemli olan işe başlamak. Herkesin emeği büyük alkışlar bize hediyeniz” diyor.

Sahne arkası bir tiyatronun kalbidir. Kulisin huzuru oyunun da huzuru demek. Çiçek Menda hem yardımcı yönetmen olarak görev yapıyor, hem de tiyatronun her detayı ile ilgileniyor. Tuna Pinhas ise adeta bir karınca. “Oyun dönem oyunu, en ufak bir farklılık hemen seyircinin gözüne batar. Kıyafetler hem eski hem de görsel olmalı. Aslında ikilem gibi gözükse de işin içine girince bunların önemini bir kez daha görüyoruz” diyorlar.

Vedat Gezer ses ve ışık performansı için şöyle diyor: “Umarım bu ekip ile daha birçok projenin altın imza atarız.”

Bir yetenek ve 11 yaşında. Bakışları derin yüreği kocaman Vera Almozlinos’dan söz ediyorum. Neşeli Günler müzikalinin unutulmaz çocuklarından biri. Şimdi ise boyundan büyük işlerin peşinde. Anlattıkları da kayda değer: “Aslında bu oyun bizim yaşadığımız gerçek hayata çok uzak. Biz şu anda çok modern yaşarken tiyatroda eski zamanlarda yaşayan çaresiz insanları oynuyoruz. Bu nedenle role girmek için yaşamımızı tamamen unutup tiyatroya göre oynamamız gerekiyor. Ayrıca oyun çok mutlu değil, insanlar zor yıllar geçiriyor. Ama neyse ki tiyatro bu mutsuzlukların içindeki mutluluğu anlatıyor. İnsanların en zor anlarında bile gülebileceğini gösteriyor. Tiyatro küçük küçük komiklikler ve mimikler sayesinde eğlenceli bir hal alıyor. Ayrıca grubumuz muhteşem. Son derece içten ve sevgi dolu. Bu oyun benim GKD’deki ikinci oyunum. İlki Neşeli Günler’di. Benim gibi hem neşeli günlerde hem de Yalancı Jakob’da oynayanlar ile dostluğumu pekiştirirken yeni tanıdıklarımla da dostluklar kuruyorum. Yönetmenimiz Aksel’e gelirsek son derece saygılı biri. Bizim için elinden gelenin en iyisin yapmaya çalışıyor, kısacası her şey muhteşem. Oyun hem çok eğlenceli hem de çok üzücü. Umarım gösteri çok kolay ve eğlenceli geçer. Şunu diyerek sözlerimi bitireyim. En küçük umut bile umutsuzluktan iyidir.”

GKD tiyatro ekibinin iki ‘halay başı’ var. Biri yorulduğu da diğeri devreye giren iki kişi - Rana Halet ve Lazar Toledo. Her ikisi de tiyatroya gönül verdiler. Yaptıklarını en iyi şekilde yapmak üzere yola çıktılar. Rana Halet, “GKD tiyatro ekibi içinde bu sene dördüncü senem. Bizler her sene farklı projeler ile izleyicilerimizin karşısında olmayı arzu ediyor ve dört senedir bu arzumuzu gerçekleştiriyoruz. Soykırım döneminden bir oyun oynamak her sene gündeme gelse bile, bir şekilde oyun-yönetmen-oyuncu kadrosu tutmuyor ve ekip farklı bir proje için çalışmaya başlıyor. Bu sene başında yine birkaç projeden birisi böylesi bir oyundu. Bu sene oyun-yönetmen-oyuncu kadrosu tuttu ve start verildi. Yaklaşık dört aydır yoğun bir çalışma içinde oyunu sahneye koymaya çabalıyoruz. Oyunda Ester adında nişanlısı ile birlikte evlilik hayalleri kuran bir genç kızı canlandırıyorum. Ester savaşın ve çaresizliğin içinde aşkı için bir umut arıyor. Zaten oyunumuzun teması umut. Soykırım döneminde bile insanların umut sayesinde ayakta kalmış olmalarına değiniyor ve kendi başına çok ağır olan bu hikâyeyi küçük nüanslar ile süsleyerek izleyicilerimize keyifli vakit geçirtmeyi diliyoruz. Affetmek belki, unutmak asla…Biz unutmadık, size Yalancı Jakob’u hazırladık, gelin sizde bizi izleyerek unutmadığınızı gösterin” diyor.

Lazar Toledo ise “Bu sene GKD tiyatro başkanlığında üçüncü senem. Her sene yola çıktığımda heyecan ve coşkuyu bir arada yaşıyorum. Bu sene bu ikileme bir de sorumluluk eklendi. Bu sene konumuz çok bıçak sırtı bir konu, hem izleyicilerimizi sıkmadan hem de konunun ağırlığını bozmadan oyunu hazırlamak için azami çaba sarf ediyoruz. Tiyatro başkanı olarak asıl görevlerimden biri oyuncu arkadaşlarımın hazırladığı bu oyunun daha çok izleyici ile buluşmasını sağlamak. Bu sebepten dolayı üzerimde bir de bu isteği yerine getirebilme arzusu var. Oyuncular ve yönetmen ile birlikte ben, aynı ekip içinde farklı hedefler için çalışıyoruz. Dekor, sahne, bilet, afiş derken şimdi artık son günlerin içindeyiz; hem çalışmalarımıza hız veriyor hem eksiklerimizi gideriyoruz. Oyunumuzun içinde yaklaşık 10 kişilik bir de çocuk kadrosu var. Eser Yohay ve Doris Cemal ile dans öğrenen çocuklarımız tiyatro tarafında da yönetmenimiz Aksel ile çalışıyorlar. Bu sene büyük bir uyum ve fedakârlık içinde bu hedefe koşuyoruz. Dilerim umut ettiklerimiz gerçek olur” diyerek sözlerini tamamlıyor.

Aksel Bonfil genç, yetenekli, sözü dinlenir ve sözünün eri bir yönetmen. “Bir filmden bahsettiler, oturdum izledim. Sahneye uyarlanabileceğini düşündüm. Epeyce dramatik sahnelerin yanı sıra ince, şık bir komedi oyunu süslüyor. Oyuncuları bu ağır çalışma temposunun altından kalkabileceklerini düşündüm. Şarkı ve dans ekleyerek müzikli bir oyun çıktı ortaya. Film, tiyatro oyunu versiyonunda değişikliklere uğradı elbette. Tekstin son halinde aldığımız olumlu tepkiler ile prova süreci başladı heyecanlıyız” diyerek söze başlıyor. Çocuk oyuncular danslar ve büyük oyuncular ile aynı anda çalışmanın zorluklarını soruyoruz… “Kalabalığız ama ahengi yakaladık. Çok seslilik bize gürültü değil güzel bir mozaik sağlıyor. Herkes ayrı bir renk, ayrı bir nota. Ortaya da güzel bir resim, güzel bir müzik çıkıyor. Kolay desem kolay değil. Zor da değil ama. Bir şekilde orta yolu buluyoruz. Bu sene provalarda sesimin biraz daha fazla duyulduğu bir gerçek” diyor. Aksel Bonfil’in ekleyecekleri var mı diye soruyoruz:

“Büyük bir prodüksiyon ile seyirci karşısına çıkacağız. Yeni şeyler deniyoruz. Dekor adına özellikle farklı nüanslar var. Çok dramatik bir konu işliyoruz ama bunu can yakmadan yapıyoruz. Bıçak sırtı bir konu. Bazen bu tip şeyleri düşünmemeyi tercih ediyoruz bizi mutsuz ettiği için. Film izlerken de mesela ağlak bir filme komediden daha zor ikna oluruz. Biz ikisinin tam ortasında çok güzel bir yerde duruyoruz. Çok komik de değiliz, çok dramatik de.

Aslında hayat da öyle. İkisinin tam ortasında. Gerçek hayatın içinden çok içten bir hikaye anlatıyoruz. Bunu da harika bir oyuncu kadrosuyla yapıyoruz. Müziklerimiz de güzel oldu. İzmir cemaatinden Sabi Saltiel besteledi müziklerimizi. Herkesi mutlaka ama mutlaka oyunumuzu izlemeye davet ediyoruz. Çok etkileneceğinize eminim. Bu oyunla mutlaka İzmir’e de gitmek istiyoruz. Bunu da dip not olarak düşeyim.”

GKD Başkanı Teri Yıldız’a sözü bırakıyoruz: “Öncelikle şunu söylemek isterim GKD tiyatrosu rüştünü çoktan ispatladı. Perdenin açılmasını sabırsızlıkla bekleyen bir seyircimiz var. Bunun en önemli nedeni GKD’nin tüm zamanlarda seçtiği oyunlara, ekiplere, teknik donanım sorumlularına, dekora kısaca tümden detaya her şeye çok titizlikle önem vermesidir. Bu açıdan şimdiye kadar emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. Bu yıl özellikle teşekkür etmem gereken bir GKD dostumuz var. Monik İpekel. Bizlere Kent Sineması’nı tahsis ederek büyük bir prodüksiyona imza atmamıza sebep oldu. Tiyatro bir ekip işidir. Bu ekibe destek veren herkese ayrı, ayrı teşekkür ederim. Tiyatro yapabiliyor olmak, her yıl olduğu gibi, librettonun basımından dekora kadar uzanan çok uzun bir yoldur. Bu yola baş koyan herkese sonsuz teşekkürler. Başkanlığı devraldığı ilk günlerde Robin Williams henüz yaşıyordu. Karar verip başladığımızda ise bu dünyadan ayrılmıştı. Aslında bir ustaya ve elbette yaşananlara bir saygı duruşu oldu.” Alkışlar GKD için...