Kelimeler kelimeler, Soneler ve Tiradlar

450 yıllık bir çağdaş ozan halen aramızda William Shakespeare

Rubi ASA Sanat
8 Ocak 2015 Perşembe

William Shakespeare; İngiliz yazını akla geldiğinde ülke sınırlarını aşan dev bir ozan.

Shakespeare’in yaşamı bugün bile, ölüm, güç, iktidar, riya, alçaklık, hırsızlık, aşk, tutku, dalkavukluk gibi binlerce insan halleri üzerine yazdıklarıyla insan gerçeğini ve insan olmanın onurunu anlatarak yaşamlarımıza ışık tutmaya devam etmekte.

İnsan doğasının en çapraşık duygu ve düşüncelerini kavramamızı sağlayıp, yaşadığımız zaman ve toplumsal olgularla paralellik kurarak varlığımızı anlamlandırmak gibi bir olguyu günümüze taşır Shakespeare.

William Shakespeare’nin  (1564-1616 ) edebiyat tarihinin gelmiş geçmiş en büyük fenomenlerinden biri olduğu kuşkusuz.

Kendi sesini çağının ötesine duyurmuş yapıtlarına ve sonelerine evrensellik boyutu kazandırmıştır. Bunun için zamanı olmayan bir şair, yazar ve edebiyat adamıdır. Genelde yapıtlarında sıkça rastlanan ölüme duyduğu ilgiyle yaşadığı yüzyılı eleştirmesi yöntemi, insanın doğasının anlaşılması yönünde psikanalitik bir süreci yaşatır okurlarına.

Henüz psikoloji biliminin adı bile söz edilmezken insanoğlunun en derin ve çeşitli duygularını dile getirmesinin yanı sıra hep tüm insanların eşitliğini savunmuştur yazılarında…

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.

Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.

Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.

Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.

Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.

Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.

Unutulmaktan korkuyor, dünyaya bir şey vermediği için.

Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için…

Shakespeare’in eserlerinin en göze çarpan özelliği evrensel temaları konu almasıdır.Bu yüzden, Shakespeare’in oyunları geçerliliğini hâlâ sürdürüyor ve yarattığı karakterlerin karmaşık yapılarıyla , günümüz toplumsal değerlerini sorgulaması onun yapıtlarında sadece sanatçı kişiliğinin etkisi değil olağanüstü sezgisel ve gözlemsel sonuçlar çıkartmasındandır.

Shakespeare, tarih boyunca en çok okunmuş yazar olma özelliğini hiç kaybetmedi. Eserleri 100’ü aşkın dile çevrildi. Sinemaya en çok uyarlanan oyunlar da yine Shakespeare’e ait olanlardı. 

Bunun ilk örneği, 1899’da çekilen Kral John (King John) filmi oldu. 300’den fazla eseri sinemaya uyarlandı. Son olarak çekilen film ise, Anthony Hopkins’in başrolü üstlendiği Titus Andronicus oldu.
Shakespeare de aktörlüğe ‘Leicester Soylusu’nun oyuncuları arasında başladı. O zamanlar, tiyatro toplulukları ya kralın, ya kraliçenin, ya da saray soylularından birinin koruyuculuğu altında yaşayabilirdi.

Kraliçe Elizabeth, ancak 1574’te, Londra’da kurumsal bir tiyatro yapılmasına izin vermişti. O zamana kadar oyuncular temsillerini han avlularında verirlerdi. Burbage’ın önceleri ‘The Theatre’ (Tiyatro) adını verdiği uydurma yapıyı yıkıp  ‘Globe Theatre’ı(Dünya Tiyatrosu)  kurdular. Shakespeare’ in de önce aktör olarak, daha sonra hem yazar, hem ortak olarak katılacağı tiyatro binası günün koşullarının en modern sahne yapısıydı. Üstü açıktı, ancak iyi havalarda oyunlar oynanır ayakta seyredilirdi. Yağışlı havalarda oyun verilemezdi. Günümüzde tiyatro tarihinin meraklıları tarafından ziyaret edilir ve halen Sheakspeare oyunları sahnelenir.

Shakespeare 1600’ lardan sonra hem büyük, hem de içinde karamsar fikirler bulunan eserler yazmaya başladı. Bu dönem, onun hayatının en zengin devresidir. Globe Tiyatrosu’nun sanatçılarını ‘Kralın Oyuncuları’ adı altında, kendi koruyuculuğuna toplayıp oyunlar sahneleyen Shakespeare, bu arada oldukça para da kazanmış ve doğduğu şehirde geniş topraklar satın almıştı. Buna rağmen, ruhi durumundaki değişiklik, karşılaştığı trajediler ve acılar, yaşantısında buruk bir şekilde kendini gösterir. Son yıllarını Stradford’da geçirdiği, Londra’ya pek seyrek indiği bilinir. Söylentilere göre bir gün aşırı sarhoşluk yüzünden hastalanıp, çok geçmeden, 23 Nisan günü 52 yaşında ölür.

Shakespeare’in inanılmaz edebi külliyatının içinde yüzlerce sone, komedi ve trajedi tiyatro eserleri ve şiirleri var

Bunlar bir insan yaşamının üretim sürecine sığamayacak kadar çoktur. Bu açıdan tüm bu yapıtlar salt onun yapıtları mıdır diye kuşkuyla yaklaşılsa da aksi iddia edilemez.

Bu oyunların arasında özellikle dört büyük tragedyasının Hamlet (1601), Othello (1604), Kral Lear (1604-05), Macbeth’in (1605)  ayrı bir yeri vardır. Elizabeth dönemi tiyatro ve sahne anlayışının yoğun bir şekilde eserlerine yansıması İngiliz ve Kuzey ülkeleri değer yargılarını daha iyi anlamamızı sağlar. Krallıkların gücünü, erdemlerini, kahramanlıklarını mitolojik bir soyutlamayla ele alırken onların insan zaaflarına da somut gerçeklikle yer verir. Shakespeare aynı zamanda komedi sınıflamasına giren  ‘Venedik Taciri’yle, insan içinde köklenmiş hırs, tutku ve egoların etkisini , ‘Romeo ve Juliet’ ile aşkın en masumane destanını yazar.

Peki, Shakespeare’in ölümsüzlüğünün sırrı nedir?

Shakespeare üzerine en kapsamlı araştırmalar yapan Mina Urgan şöyle diyor:

“Neredeyse dört yüzyıldan beri Shakespeare insan gerçeğini, insan olmanın onurunu bize anlatarak, en çapraşık düşünceleri ve duyguları kavramamıza, yaşadığımız dünyanın, çevremizdeki kişilerin ve onlarla olan ilişkilerimizin gizlerini en olumlu biçimde çözmemize yardımcı oldu.

Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni.

Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.

 Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,

Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,

Değil mi ki ayaklar altında insan onuru.

Shakespeare’in ölümsüzlüğünün başlıca gerekçesi, her ülkenin her kuşağıyla sanki yeniden doğması ve her doğuşunda daha da canlı oluşudur. İşte bu yüzden dünyanın her yerinde olduğu gibi, bugün Türkiye’de de bizim çağdaşımızdır ve gelecek kuşakların da çağdaşı olacağından kuşkumuz yoktur…”

Mîna Urgan, iki yüzyıldan beri Shakespeare’in yaşamı üstüne sayısız kitap yazılmış olmasına karşın, bu konuda kesin olarak tüm bildiklerimizin tek bir sayfaya sığabileceği kanısında:

“İngiliz edebiyatının, belki de dünya edebiyatının en büyük yaratıcısı Shakespeare’in yaşamı ve kişiliği az çok bir giz olarak kalmıştır ve öyle kalması da kaçınılmaz. Shakespeare, belki de üstüne en çok çalışılmış, en çok incelenmiş yazardır dünyada; ama neden yepyeni araştırmalar yepyeni bilgileri getirmesin ki yanı sıra? Belki daha önemlisi, Shakespeare’in şiirlerine, oyunlarına bambaşka yorumlar getirilebiliyor günümüzde. Bu da, yalnızca Shakespeare’in değil, edebiyatın, doğası gereği çok farklı okumalara açık olmasının bir sonucu olsa gerek.”

”yarayla alay eder yaralanmamış olan

bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden

sen çok daha parlaksın çünkü

sen tüm göklerdeki yıldızların ilki

sen aydınlatırsın geceyi ”

Romeo-Juliet