II. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden Yahudilerin büyük çoğunluğu Doğu Avrupa kökenli olsa da 160 bin Sefarad’ın kamplarda katledildiği biliniyor. Avrupa’daki Sefarad nüfusunun yarısı yok olurken, Judeo-Espanyol kültürü ve dilinin de yavaş yavaş yok oluşunun önü açıldı
Paris III Üniversitesi, Judeo-Espanyol Kürsüsü Kurucusu Prof. Hayim Vidal Sephiha 2000 yılı Mart ayında 55 yıl önce Şoa kurtulanı olarak ayrıldığı Auschwitz Kampı’na bu kez France-Culture’ün yayınına konuk olmak üzere geri döndü. Büyük bir üzüntüyle, kurbanların anısına konulmuş yirmi değişik dildeki yazıt arasında önemli bir eksikliği gördü: Tarihin bu kara sayfası esnasında, 160 bin kadar kurban veren Balkanlar ve Batı Avrupa kökenli Sefaradların ana dili Judeo-Espanyol dilinde herhangi bir yazıt yoktu.
Üç yıl sürecek zorlu bir mücadele işte böyle başladı. İlk iş olarak Auschwitz-Birkenau Devlet Müzesi’ne başvuruda bulundu. Ağustos 2000’de aldığı ilk yanıt olumsuzdu; yazıt sayısı ve dilleri konusunda kararı değiştirmek mümkün değildi. Yılmadı, Michel Azaria ile birlikte JEAA (Auschwitz’de Judeo-Espanyol) derneğini kurdu. Bu ikili 13 Eylül 2000’de uluslararası bir imza kampanyası başlattılar:
“JUDEO-ESPANYOL’ların ŞOASI
İlk günden itibaren direnişe katılan, 20 Ağustos 2000’de yitirdiğim kardeşim Jacques Sephiha anısına
55 yıl sonra, France-Culture’ün davetlisi olarak Auschwitz-Birkenau’ya geri döndüm. Çok zor oldu, hele anıt önüne dizilmiş 19 dilde 19 yazıt arasında, ana dilim Judeo-Espanyol’u görmeyince üzüntüm bir kat daha arttı.
Niçin? Kimse cevap veremedi, kimse bizlerin de öksüz ve yetim kaldığını hatırlamadı. ‘Ande esta la tomba de mi vava? / Anneannemin mezarı nerede?’ diye soruyordu Selanikli bir bayan. Bu çığlık onun yanındakilerin ağzından da yankılanıyordu. Hâlbuki bu meşum kamplarda 160 bin Sefarad katledilmişti. İstanbul kökenli göçmenlerin oğlu olan ben de 1943’de Malines Kampı üzerinden buraya gelince, rastladığım Selaniklilerle bu dili konuştum. Evet, bizlerden 160 bin kişi buralarda yok oldu.
Yunanistan’dan 62.573 Sefarad kamplara gönderildi. 10.376’sı geri döndü. 50 binden fazlası yok oldu.
Yugoslavya’dan kamplara gönderilen 55 binden fazla Sefarad kamplarda katledildi.
Romanya’dan gönderilenler arasında en az 15 bin Sefarad hayatını kaybetti.
Bulgaristan’dan, Bulgar direnişi sayesinde neredeyse hiç hayatını kaybeden olmadı. Ancak Bulgar işgali altındaki bölgelerdeki Sefaradlar bu korkunç sondan kurtulamadılar.
Balkanlar’dan Batı Avrupa’ya kaçanlar ise, işgal esnasında kaçtıkları yerlerde bu sonla yüz yüze kaldılar.
Michael Molho’ya göre Fransa’da 60 bin, Belçika’da 3 bin, Hollanda’da 2 bin, Almanya’da 5 bin, Avusturya’da 15 bin Sefarad yaşamaktaydı.
1950’de bu sayılar, 20 bin, 500, 700, 1000 ve 200 olarak düzeltildi.
Bu toplum sürekli kaçış içinde olduğu için kesin bir rakam vermek mümkün değil. Almanya ve Avusturya için verilen sayılar Nazi vahşeti öncesine aittir. Buna göre Batı Avrupa’da yaklaşık 60 bin Sefarad hayatını kaybetti.
İşte bu nedenledir ki 17 Nisan 2000’de Selanik ikinci Uluslararası Judeo-Espanyol Konferansı’nda bu imza kampanyasını başlatmaya kara verdik. Hepimiz bunu imzalamakla mükellefiz.”
Bu metin internet üzerinden ve yazılı olarak imzaya açıldı. İlk adımda yüzde 26’sı internet üzerinden olmak üzere 4.600 imza toplandı. İmzaların yüzde 36’sı Fransa, yüzde 17’si ABD, yüzde 13’ü Belçika, yüzde 8’i Arjantin ve yüzde 6’sı İspanya’dan geldi. JEAA ayrıca on bir ülkeden 70 kadar kuruluşun desteğini de sağladı. Buna rağmen, Mayıs 2001’de Auschwitz Uluslararası Konseyi yazıt konusundaki ilk kararını yineledi.
JEAA yine yılmadı. İmza listeleri ve ilave edilen yorumlar Auschwitz-Birkenau Müzesi, Yad Vaşem, Selanik Yahudi Müzesi, Fransa Savunma Bakanlığı ve Yahudi Dokümantasyon Merkezi’ne sunuldu.
Nihayet beklenen karar çıktı. 20 Eylül 2001’de, Auschwitz Uluslararası Konseyi, Judeo-Espanyol dilinde 21. yazıtın ilave edilmesini prensip olarak kabul etti. JEAA tüm masrafları ve organizasyonu üstlenecekti. 2002 yılında Auschwitz’e iki keşif seyahati tertiplendi. Sonuçta tören için, Selanik’ten Auschwitz’e kalkan ikinci konvoyun 60. yıldönümü olan 24 Mart 2003 günü tespit edildi. Bu konuya, Fondation pour la Mémoire de la Shoah ve Savunma Bakanlığı Ulusal Bellek ve Arşivler bölümü de destek verecekti.
Tören gününü Rachel Amado Bortnick’in kaleminden dinleyelim.
“24 Mart 2003 günü, Selanik’ten gelen ikinci konvoyun Auschwitz’e varış gününün 60. yıldönümünde kamp içinde yeniden Judeo-Espanyol duyuldu. Fransa, ABD, Türkiye, İsrail ve Yunanistan başta olmak üzere birçok ülkeden yaklaşık 150 Sefarad, çok sayıda Yahudi ve Yahudi olmayanla birlikte anıtın önüne koyulacak Judeo-Espanyol yazıtının açılış törenine katılmak üzere buluştular. Ana anıt 1967 yılında yerine koyulmuştu. Önündeki değişik dillerdeki yazıtlar sonraki yıllarda yerleştirildi. Eksikliği Hayim Vidal Sephiha tarafından tespit edilen Judeo-Espanyol dilindeki yazıt nihayet yerini bulacaktı.
Gelenlerin çoğu Fransa’dandı. On dört kişi ABD’den gelmişti. Aramızda, hepimizce tanınan, aile yakınlarını bu kamplarda kaybetmiş Sarajevo kökenli Flory Jagoda da vardı. Türkiye’den yirmi dört kişi katılmıştı; aralarında Şalom yazarları da vardı. Bir Sefarad Konferansı havası oluşmuştu. Aramızda, Judeo-Espanyol dilindeki sohbetler bizleri büyük bir ailenin fertleri gibi hissettiriyordu.
Tören sabahı, otobüslerle Krakov’dan hareket ettik. Yolda Paris’ten gelmiş 147 kişi konvoyumuza katıldı. Aralarında lise öğrencileri, kurtulan çocukları ve ünlü Beate-Serge Klarsfeld çifti de bulunuyordu. Profesyonel rehberler eşliğinde Auschwitz I ve II kamplarını dolaştık. Sonra törenin yapılacağı yerin önünde toplandık. Anıtın önündeki yazıtların en sonuncusu mavi bir örtüyle kapatılmıştı. Daha önce bu kapalı yazıtın yerinde İngilizce bir plaket bulunmaktaydı. Ancak, yeni yazıt nedeniyle genişletilmiş alanın en sonuna taşınmıştı. Tüm yazıtların üzerinde şu İngilizce metnin tercümesi bulunuyordu:
‘Avrupa’nın değişik ülkelerinden gelen 1,5 milyon çoğu Yahudi, erkek, kadın ve çocuğun Naziler tarafından katledildiği bu yer sonsuza kadar ümitsizliğin haykırışı ve insanlığa bir uyarısı olsun. Auschwitz-Birkenau 1940-1945’
Kalabalık, gazeteciler, davetliler ve ziyaretçiler ile genişledi. Michel Azaria tarafından yönetilen tören saat 16.00’da başladı. İngilizce açılış konuşması Auschwitz Müzesi Direktörü tarafından yapıldı. Fransızca açılış konuşması ise kamp kurtulanı, Fondation pour la Mémoire de la Shoah Başkanı ve aynı zamanda Fransa Anayasa Mahkemesi Üyesi Bayan Simone Veil tarafından yapıldı. Peşinden Hayim Vidal Sephiha konuşmasını yarı Fransızca, yarı atalarımızın dilinde yaptı.
Kardeşlerim,
İşte, kara mizah gibi, Nazilerin bizler için hazırladığı vaat edilmiş topraklar. Yahudi aileleri birleştirmeyi vaat ettikleri toprak. Aslında, ani şekilde öksüz ve yetim kaldığımız, yakınlarımızı kaybettiğimiz yer. Nazi havlamalarının hüküm sürdüğü yeni Babil Kulesi.
Benjamin Fondane’nin ifade ettiği gibi, yüzlerimizin Naziler tarafından tükürük hokkası olarak kullanıldığı topraklar. Kurtarıcı bir Musa ümidi olmadan kölelik yaptığımız toprak. 22 Eylül 1943’de buraya getirildim, üç gün sonra da aniden tatlı ana dilimi duydum, benimle birlikte taş taşıyan yoldaşım aniden bana bağırdı ‘Ayde!’ Selanikli idi. Onu o günden sonra bir daha hiç görmeyecektim. Daha sonra da dilimizi konuştum, özellikle biraz daha fazla çorba hak etmek için annemin bana söylediği ‘Arvoles yoran por luvyas’ı tekrarlarken kullandım.
Kampa getirilişimden 57 yıl sonra, 2000 yılında bu yokluk topraklarına korku ile döndüm.
57 yıl sonra bu yok edici ölüm fabrikasının sessizliğine kapıldım. 57 yıl sonra, burada, bu anıt önünde benimkilerin seslerini duymak istedim. Heyhat, Judeo-Espanyol dilinde yazıt eksikti.
Vurgun yemiş gibi oldum, öfkelendim, bu eksikliği kabullenmem mümkün değildi.
Michel Azaria ve birkaç arkadaş ile JEAA’yı kurduk. Amacı, bu yazıtın hak ettiği yerini almasıydı. Bugün bu yazıtın önünde toplanmış bulunuyoruz. Bugün buraya, ilelebet kalacak olan, lisanımızın tatlı yankıları kazınmaktadır. O Judeo-Espanyol lisanı ki, geçmişte Hahambaşı Haim Bejarano onu şöyle ifade etmişti:
Kutsal Aziz lisanım, / Tüm zenginliklere, / Gümüş, altına değil, / Ben sana taparım
Lisanların en güzelisin, / Tüm irfan ve bilimin, / Kaynağı bir hazinesin. / İnsanlığı, yeryüzünü, / Doğayı, Gökyüzünü / Var eden Yaradan’a / Senle dua eder, yakarırız.
Benim aziz ulusumun / Zor gününde, esarette, / Sen hep umut oldun, / Sabır verdin, avuttun.
Sevgilerimle
Peşinden birçok ülke konsolosu söz alıp, kurbanları anan, JEAA’nın çalışmasını takdir eden konuşmalar yaptı. Dini törende ise kamp kurtulanı Jo Wasjblatt El Male Rahamim duasını okudu, peşinden huşu ile Kadiş okundu.
Ünlü Judeo-Espanyol sanatçısı Flory Jagoda, kamplardaki Sefaradların neredeyse marşı haline gelen ‘Arvoles Yoran Por Luvyas’ şarkısını söyledi. Ve nihayet beklenen an geldi. Bir taraftan sevgili Eli Perahya diğer taraftan Serge Klarsfeld mavi örtüyü kaldırdı ve Judeo-Espanyol metin ortaya çıktı:
KE ESTE LUGAR, ANDE LOZ NAZIS
EKTERMINARON UN MILYON
I MEDYO DE OMBRES
DE MUJERES I DE KRIATURAS
LAS MAS PARTE JUDYOS
DE VARIYOS PAYIZES DE LA EVROPA
SEA PARA SYEMPRE
PARA LA UMANIDAD
UN GRITO DE DEZESPERO
I UNAS SINYALES
AUSCHWITZ BIRKENAU 1940-1945
***
Çoğumuz on bir yıl önce gerçekleşen bu duygulu olayı hatırlayacaktır. Ama niye yeniden gündeme getirme ihtiyacı doğdu?
İlk neden, bugünlerde andığımız Auschwitz Kampı’nın kurtarılışının 70. yıldönümü. Bu kampta hayatını kaybeden tüm insanları, dindaşlarımızı ve aralarındaki Sefaradları unutmamak insanlığın bir görevi.
İkinci nedene gelince, savaş öncesi Avrupa’nın Judeo-Espanyol dilini konuşan nüfusunun yaklaşık 360 bin olduğu tahmin ediliyor. Nazi vahşeti bu nüfusun neredeyse yarısını katletti. “Madre de Israel” olarak adlandırılan, uzun bir dönem Judeo-Espanyol kültürünün merkezi olan Selanik’te 1930’lu yıllarda 70 bin Yahudi yaşamaktaydı. Bugün ise bu sayı 1500’lere düştü. Keza, Avrupa’nın yoğun Sefarad nüfuslu ülkelerinden Bulgaristan’da bu sayı 2 bin, eski Yugoslavya topraklarında 500 civarında görünüyor.
Ülkemizdeki 17 bin kişilik nüfustan çok az sayıda kişi Judeo-Espanyol’u hâlâ konuşuyor veya en azından anladığını söylüyor. Genç nesillerde ise bu sayı hemen hemen yok gibi görünüyor.
Geçenlerde Prof. Sephiha’nın ünlü ‘L’agonie des Judeo-Espagnols / Judeo-Espanyol’lerin Can Çekişmesi’ adlı kitabını tekrar okudum. Bu durumu, kitabın yazıldığı 1980’li yıllarda bile çok açık bir şekilde aktarıyor.
Bu lisanla birlikte 500 yıllık bir kültür yok olma aşamasına gelmiş durumda. Gerçi son yıllarda bu dilin ve kültürün yeniden doğuşundan bahsediliyor. Belli başlı akademik merkezlerde bu yönde çalışmalar yapılıyor, üniversitelerde kürsüler açılıyor. Geçen yıl UNESCO bu dili ‘Yok Olmakta Olan Diller’ grubuna alıp bu konuda destek vermeye başladı. Yine geçen yıl, birçok ülkede, 1. Uluslararası Judeo-Espanyol Günü düzenlendi. Bu yıl da ikincisi için çalışmalar başladı.
Peki, ya gençlerimiz, onlar bu kültürü ne kadar tanıyor? Modern yaşam şartları ve temposunda bu konuya çok ağırlık verdiklerini düşünmüyorum.
Bu nedenle, bu konuda ufak bir katkıda bulunmak amacıyla, özellikle yoğun şekilde Judeo-Espanyol kültürünün yaşanmış olduğu Balkan ülkelerindeki Sefaradların, savaş öncesine kadar tarihi geçmişlerini ve savaş esnasında yaşadıklarını özetle aktarmaya çalışacağım bir yazı dizisi hazırlamaya karar verdim. Beni bu konuda araştırma yapmaya iten, yüreklendiren ve hatta malzeme sağlayan Rachel Amado Bortnick’e teşekkür etmeyi borç bilirim.
Umarım az da olsa bu konuda bir katkı sağlamış olurum.
Sefarad ile Judeo-Espanyol dilini konuşan toplum kastedilmektedir.
Kaynaklar:
- H.V. Sephiha, M. Azaria, R.A. Bortnick ile özel yazışmalar
- Tören videosu Ke Este Lugar
- http://www.youtube.com/watch?v=MMGHep_8m08
- J.E.A.A. sitesi http://michel.azaria.free.fr/
- http://www.sephardicstudies.org/jeaa.html
- Sujeto Neglijado: Los Sefaradim en la Shoa – Rachel Amado Bortnick
- La Laja en Judeo-Espanyol – Coya Delevi
- L’agonie des Judeo-Espagnols – Haim Vidal Séphiha
- After 60 years at Auschwitz – Rachel Amado Bortnick
- J.E.A.A. – Michel Azaria