Yael Reuveny çektiği ‘Farewell Herr Schwarz’ adlı belgeselde İkinci Dünya Savaşı döneminin giderek kaybolmakta olan izlerini sürerken, ailesinin Holokost geçmişini de kayıt altına aldı.
“Çok üzücü bir gerçekti. Bunu filme çekmem gerekiyordu.” Bunlar, ‘Farewell Herr Schwarz’ adlı ödül kazanan belgesel bir filmin İsrailli yönetmeni Yael Reuveny’nin sözleri. Reuveny’nin Holokost konulu filmi trenleri ve fırınların bacalarını hayal bile edemeyen genç nesle hitap etmekte.
Reuveny filminde birçok yönetmenin ondan önce de yaptığı gibi aile geçmişini kurcalıyor. Anne tarafından Litvanya Yahudilerinden olan Yael Reuveny Almanya’da yaşamayı seçti. Geçmişteki olaylar insanlar üzerinde farklı izler bırakır, bu nedenle Reuveny için geçmiş hâlâ güncelliğini koruyor. Büyükannesinin kamplarda yaşadıkları, gençkızın zihninde yer etmiş, hiç unutmuyor. Büyükannenin bir erkek kardeşi vardı. İkisi de kamptan canlı kurtulmayı başarmışlardı ama savaş sonrasında iki kardeşin yolları ayrıldı. Büyükanne kurulmakta olan İsrail’e göç etti. Erkek kardeşi ise, hapsedildiği temerküz kampının bulunduğu Doğu Almanya kasabasında kalmayı tercih etti. İki kardeş ile kurdukları ailelerin fertleri birbirlerinden habersiz, onlarca yıl kopuk kaldı.
Erkek kardeşin işkencecileri artık onun komşularıydı. Evlendi ve çocukları oldu. İki kardeşin çocuklarının birbirlerinden haberdar olmalarının ardından, Lodz tren istasyonunda buluşmaları gündeme gelmiş ancak esrarengiz bir kişi gelmiş ve diğerinin öldüğü haberini vermişti.
Yael Reuveny aile fertleri ile yaptığı söyleşileri başarılı bir kurguyla filmine dahil etti. Reuveny’nin Yahudiliğe hayranlık duyduğu için o günlerde bu dine geçmiş olan genç Alman kuzeni Stephan Kummer ile karşılaşması öyküye daha bir derinlik katmakta. Aslında yaşanmışlık öyküsünün bilinmeyenleri söyleşilerle açıklık kazanmakta. Böylelikle Yael Reuveny filmi yönetiyor, duygusal konuşmaların içinde yer alıyor, Vilna’daki aile evini ziyaret ederken geçmişini öğreniyor.
Çekimlerinin çoğunluğu İsrail ve Almanya’da yapılan filmin tamamlanma süreci altı yılı buldu. İkinci Dünya Savaşı yıllarında bir aile öyküsünü işleyen filmde Reuveny geçmişte olanlara değil, o dönemin ve yaşanmışlıkların genç nesillere yansımasına ve gençler üzerinde bıraktığı etkiye odaklanıyor.
Yael Reuveny daha önce büyükannesinin izini kaybettiği erkek kardeşi Peter’ın yaşadığı Schlieben kasabasında yarım saatlik bir belgesel çekti. Peter’in torunu Stephan Kummer yaşadığı yer hakkında film çekildiğini duyunca Reuveny’ye mail attı. “İngilizce yazıyorum, kusura bakmayın. İbranicem henüz pek iyi değil. Büyükbabam hakkında bir film yaptığınızı duydum” diyordu. Böylece bu film birbirlerini tanımayan iki kuzeni bir araya getirdi. Stephan anlaşılan Yahudi büyükbabası Peter’a hayrandı. Bu karşılaşmadan bir süre sonra Stephan, “Beni tebrik edebilirsin, artık tam anlamıyla Yahudiyim” diyordu gönderdiği mail’de.
Büyükanne ile kardeşi Peter farklı yolları seçmişlerdi. Büyükanne o ortamdan kaçtı, kendi gibi Holokost kurtulanları ile yaşamayı tercih etti, hayatı boyunca da Avrupa’ya ayak basmadı. Peter ise evinin doğup büyüdüğü acı hatıralarla dolu topraklarda kaldı.