Uluslararası Holokost Kurbanları Anma günü vesilesi ile Bilkent Üniversitesi Konser Salonu’nda düzenlenen törende TC en üst düzeyde temsil edildi.TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in konuşması kimi çevrelerce yadırgandı.
2005 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca kabul edilen Uluslararası Holokost Kurbanları Anma günü vesilesi ile düzenlenen törene bu yıl ilk kez TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile birlikte üst düzey askeri erkân de katıldı. Bilkent Üniversitesi Konser Salonu’nda gerçekleşen anmada TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in yanı sıra Bilkent Üniversitesi Rektörü Abdullah Atalar, İTÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Umut Uzer, Uluslararası Holokost Anma İttifakı Türk Heyeti Başkanı Büyükelçi Ertan Tezgör, Türk Yahudi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzadeh de birer konuşma yaptılar.
Bilkent Üniversitesi Rektörü Abdullah Atalar:
“İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan bu insanlık trajedisi ve benzer ırkçı hadiseler liselerimizde tarih derslerinde okutulmalı”
Fotoğraf sanatçısı Alberto Modiano’nun ‘Holokost Simgeleri’ sergisi sonrasında başlayan anma töreninde ilk konuşma Bilkent Üniversitesi Rektörü Abdullah Atalar tarafından gerçekleştirildi. Atalar konuşmasında, “Holokost’un bugün bütün insanlar tarafından bilinmesi ve Holokost kurbanlarının anılması, insanların ırk, din, renk, siyasi görüş veya cinsel tercih ayrımı yapmadan birbirlerinin farklılıklarını toleransla karşılayıp barış içinde yaşayabilmesi için çok önemlidir” diyerek Holokost konusundaki hassasiyetini dile getirdi. Konuşmasının ikinci bölümünde ise Nazi teröründen nasibini alan Yahudi bilim adamları ile ilgili ve sonucu Bilkent Üniversitesi’ni de ilgilendiren bir hikâyeyi dinleyicilerle paylaştı. Rektör Atalar konuşmasının son bölümünde ise “ İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan bu insanlık trajedisinin ve benzer ırkçı hadiselerin liselerimizde tarih derslerinde okutulması gerektiğini düşünüyorum” diyerek 27 Ocak Holokost Anma Günü’ne olan duyarlılığını salonda bulunanlarla paylaştı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu: “Milyonlarca katledilen insanın acısını paylaşıyoruz.”
Anma töreni vesilesi ile Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yazılı mesajı da sesli olarak okundu. Davutoğlu’nun mesajında milyonlarca katledilen insanın acısını paylaştıklarını belirterek sözlerine şu şekilde yer verdi: “Tarihteki bu kara lekeyi hatırlamak her seferinde vicdanlarımızda derin yara açsa da, bugün bizlere düşen görev, tarihten gerekli dersleri çıkarmak ve bu büyük vahşetin yeniden yaşanmasını önlemektir. Bu anlayışla Türkiye 2008 yılından beri Uluslararası Holokost Anma İttifakı toplantılarına gözlemci olarak iştirak etmekte ve söz konusu kuruluşun faaliyetlerine etkin biçimde katkı sağlamaktadır. 2011 yılından beri Musevi Cemaat’imiz tarafından İstanbul’daki sinagoglarda gerçekleştirilen ve geçen sene de Kadir Has Üniversitesi’nde düzenlenen anma törenlerinin, bu sene Bilkent Üniversitesi ev sahipliğinde, Sayın TBMM Başkan’ımızın iştirakiyle başkentimizde gerçekleştirilmesinin ülkemizin Holokost Anma faaliyetlerine verdiği önemin bir diğer göstergesi olduğu kanaatindeyim. Bu vesileyle, bu anlamlı töreni düzenleyen Musevi Cemaat’imizi ve Bilkent Üniversitesi’ni kutluyorum. Kültürümüzün ve tarihimizin ayrılmaz bir parçası olan Musevi vatandaşlarımız, toplumumuzun diğer unsurlarıyla birlikte, karşılıklı hoşgörü içinde yüzyıllardır uyum içinde yaşamaktadırlar ve yaşamaya da devam edeceklerdir. Bu anlamlı günde, tarihin insanlığa karşı işlenmiş bu en acımasız suçunu şiddetle kınıyor, Holokost sırasında hayatını kaybeden milyonları saygıyla anıyorum”.
İTÜ Öğretim Üyesi Doç Dr. Umut Uzer: “Holokost’u inkâr eden basın yayın kuruluşları hakkında gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı”
Anma töreninde konuşma yapan bir diğer isim ise İTÜ Öğretim Üyesi Doç Dr. Umut Uzer’di. Uzer konuşmasında öncelikle Stanford Shaw imzalı ‘Holokost’ kitabından alıntılar yaparak Nazilerin Yahudileri yok etme ve günah keçisi yaratma projesini dinleyicilerle paylaştı. Ardından Uzer bu karanlık günlerde ülkemizde de haksız uygulamalar çıkarıldığına değindi. Ancak o dönemde dünyada yaşanılanlar düşünülünce Türk Yahudilerinin bir vahşete uğramadığını da sözlerine ekledi. Uzer bu vesile ile geçtiğimiz yıllarda vizyona girmiş ‘Türk Pasaportu’ belgeseli ile gurur duyabileceğimizi belirtti. Türkiye’nin ezilmiş halklara kucak açar geleneğini bugünün Türkiye’sinde de devam ettirdiğini Suriye ve diğer örneklerle belirten Doç. Uzer, Holokost’u inkâr eden basın yayın kuruluşları hakkında da gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini hatırlattı. Uzer son olarak da tarihimizde bunu yapmadığımız için gurur duyabiliriz derken, Holokost’u tarih derslerinde anlatarak ayrımcılığın nereye varabileceğini en iyi şekilde gösterilebileceğini de sözlerine ekledi.
Uluslararası Holokost Anma İttifakı Türk Heyeti Başkanı Büyükelçi Ertan Tezgör:
“Stockholm Deklarasyonu’nun temel ilkeleri çerçevesinde şekillenen ve hükümetler arası bir kuruluş olan ittifakın faaliyetlerine iştirakimiz bize birçok yönden fayda sağlamıştır”
Anma töreninde her yıl olduğu gibi bu yıl da Uluslararası Holokost Anma İttifakı Türk Heyeti Başkanı Büyükelçi Ertan Tezgör bir konuşma yaparak katılımcılara değerli bilgiler sundu. Türkiye’nin 2008’den bu yana Uluslararası Holokost Anma İttifakı’nın faaliyetlerine gözlemci olarak katkıda bulunduğunu belirten ve ittifakın çalışmalara katılan Türk heyetine 2009’dan beri başkanlık ettiğini hatırlatan Tezgör, heyet üyeleri arasında Musevi Cemaati’nin mensuplarının yanı sıra Dışişleri ve Milli Eğitim Bakanlıklarıyla Yükseköğretim Kurulu’ndan da temsilcilerin de yer aldığını bildirdi. Ertan sözlerini ise ‘Ezan,Hazan ve Çan’ seslerinin birlikteliğini hatırlatarak sonlandırırken çocuk ve gençlere bu konuda verilecek bir eğitimin daha barışçıl bir dünya getireceğini de sözlerine ekledi. Anne Frank ve diğer tüm kurbanları saygı ile andığını belirten Tezgör sözlerine Anne Frank’ın “Öldükten sonra da yaşamak istiyorum” sözleri ile son verdi.
TÜRK YAHUDİ CEMAATİ BAŞKANI İSHAK İBRAHİMZADEH:
“Bu topraklarda Holokost yaşamamış bir ailenin çocuğu olarak şükrederken, burada bu salonda yaratılmış olan birlikteliğin kuvvetine rağmen, neden halen o günleri yaratan söylemlerin, ithamların, provokasyonların bugünlere uyarlanmış olan şekillerinin korkusu ve tehdidini de hissederek konuşmamı yapıyorum?”
Törenin bir sonraki konuşmacısı ise Türk Yahudi Cemaati’ni temsilen Cemaat Başkanı İshak İbrahimzadeh tarafından yapıldı. Başkan İbrahimzadeh konuşmasına anneannesinin kız kardeşinin ve çocuklarının Türk pasaportu sayesinde Holokost’tan kurtulma hikâyesini paylaşarak başladı. Konuşmasının devamında ise İbrahimzadeh “Holokost’tan 70 yıl sonra bugün yaşananlardan ders almış olarak yarınlarımızın önünde durabiliyor muyuz?” diye sordu. Başkan İbrahimzadeh konuşmasında bir yandan Türk diplomatların özverili çalışmalarına yer verirken, ölümün karanlığına terk edilen Struma ve diğer gemilerde hayatını kaybedenleri de hatırlattı. Başkan, konuşmasının ilerleyen bölümlerinde ise Holokost acısını yaşamış bir toplum olarak günümüz toplumuna da şu şekilde mesajlar gönderdi:
“Bu topraklarda Holokost yaşamamış bir ailenin çocuğu olarak şükrederken, burada bu salonda yaratılmış olan birlikteliğin kuvvetine rağmen, neden halen o günleri yaratan söylemlerin, ithamların, provokasyonların bugünlere uyarlanmış olan şekillerinin korkusu ve tehdidini de hissederek konuşmamı yapıyorum. Yaşadığımız acı gerçekleri sofistike yöntemlerle çözmeye çalıştığımızı zannedip çözümsüzlüğe iterken, davalarımıza birer mağdur yaratıp taraftar toplayarak hakiki mağduriyetleri tek taraflı yaklaşımlarla suçun sebebi haline getirdiğimizde daha derin acılara yol açıp inançlarımıza ve insanlığa daha büyük zararlar vermiyor muyuz?
Toplumsal sorunlarımızı ve hatalarımızı görmekte öncelikle özeleştiri yoluyla ilerleyip hepimizin özlemi olan özgürlüğün ancak onu en etik şekilde tanımlayabildiğimiz, özgürlüğün istediğimiz her şeyi yapmaya özgür olduğumuz anlamına gelmediğini, ancak farklılıkların hassasiyetlerinin sorumluluğu ile özgürlüğün özgür olabileceğini ve bunun yalnızca eğitim ile sağlanıp, güçlünün adaleti ile değil, adaletin gücü ile korunabileceğinin farkındalığını neden bu kadar çabuk kaybettik? Ekonomik anlamda globalleşip, iletişim alanında bütünleşirken, neden en önemli ortak paydamız olan ‘etik özgürlüğe’ aynı değeri veremedik?
Hâlbuki biz semavi inançların mensupları hepimize bu yolda örnek olmuş, bu yolu dünyamıza kazandırmış olan Hazreti İbrahim’in, bizim onu bildiğimiz şekliyle ‘Avraham Avinu’nun ‘Avraham Babamız’ın çocukları değil miyiz?
Bütün hayatını insanlığa sevgi dağıtmaya adamış olan Hazreti İbrahim’in ve onun Tanrı’sının dünyasında Holokostlar yaşamamak ve yaşatmamak için biz çocuklarına verecek bir mesajı yok muydu?”
Konuşmasının son bölümünde de yapıcı ve birleştirici mesajlar veren Başkan İbrahimzadeh ‘birbirimize sahip çıkalım ve Holokost’u unutturmayalım ‘dileğini belirtti: “Semavi inançların temsilcileri bizler, cehalet yerine fırsat eşitliğini ve evrensel etik değerleri, sahip olduklarımızın çokluğu ile değil ancak paylaşabildiklerimizin zenginliği ile saygın bireyler ve toplumlar olabileceğimizi, her ne şart olursa olsun savaşı bir seçenek olarak görmek yerine barışın bekçiliğini yapan toplumlar yetiştirmemiz gereken bu hayat yolunu en küçük yaşlardan, en geniş sınırları ile aynen burada rahmetle anmak istediğim Sayın İhsan Doğramacı’nın örnek olduğu gibi eğitim sistemimizle de bütünleştirerek yaşam hedefimiz haline getirebilmeliyiz.
Böylelikle gaz odalarında yok edilen Yaratan’ımızı tekrar yaratabilir ve O’nu içimizde yaşatabiliriz. Biz Avraham Avinu’nun çocukları, büyük acılar yaşamış olsak da, mutlak olanın doğrusunu aramaya, dünyamıza barış, anlayış ve kardeşlik gelene kadar hatalar da yapabileceğimizin bilinciyle devam edeceğiz. Holokost’a ve insanlığın yaşamış olduğu tüm acılara verebileceğimiz en iyi cevap ta yarınlarımıza, çocuklarımıza yaşanmış olanları yaşatmamaktır. Onun içindir ki Holokost’u unutturmamalıyız ve en önemlisi yaşananları yaşattırmama sorumluluğunun elimizde olduğu gerçeğini hiç unutmamalıyız... Bunu da başarabileceğimize hem inanıyoruz hem de biliyoruz, yeter ki farklılıklarımızın zenginliği ile birbirimize sahip çıkalım ve el ele tutuşup birlikte yürüyebilelim. Hepsinin anıları önünde saygı ile eğiliyorum.”
TBMM BAŞKANI CEMİL ÇİÇEK:
“Antisemitizm, İslamofobi ve yabancı düşmanlığı aynı bataklıktan
beslenen hastalıklardır”
Konuşmasında Holokost’un ders olmasını dileyen Çiçek aynı zamanda Türk diplomatlarının Holokost dönemindeki duruşu, terörü insanlık suçu olduğu ve ortak bir mücadelenin öneminden bahsederek Holokost’un anıldığı bu günde “Tüm Müslümanları töhmet altında bırakacak davranışlardan da tüm dünyanın kaçınması gerektiğini vurguladı. Çiçek, bu büyük felaketin müsebbibi Nazi ideolojisini besleyen ırkçılık ve ayrımcılığın, maalesef günümüzde de çeşitli adlar ve görünümler altında devam ettiğini üzüntüyle müşahede ettiklerini dile getirirken sözlerine şöyle devam etti:
“Bu nedenle ırkçılık, ayrımcılık ve bunların her türlüsüyle mücadelenin gelecekte toplumların önündeki en büyük imtihanlarından biri olacağına inanıyorum. Bugün artık bir kazanım olarak gördüğümüz, farklı olanı bütün farklılıklarıyla kabullenme aşamasına maalesef kolay gelinmemiştir. Çeşitliliğin, zenginlik olarak algılanması anlayışı nispeten yenidir. Üstelik bu olgunluğa günümüzde tam anlamıyla ulaşıldığını söylemek de mümkün değildir. Sınırların anlamını yitirmeye başladığı post-modern olarak adlandırılan çağımızda toplumları katı ve homojen yapılar olarak görmek doğru değildir. Bu nedenledir ki geleceğin daha fazla renk ve daha fazla çeşitlilik barındıracağını söylemek kehanet olmayacaktır. Elbette böyle bir fikre toplumların tam anlamıyla hazır olduğunu söylemek de mümkün değildir. O halde biz siyasilere, din adamlarına, bilim insanlarına, toplum önderlerine düşen birinci vazife, içinde yaşadığımız toplumlara önderlik edip, insanlarımızı böyle bir dünyaya hazırlamaktır.
Çiçek, “Terör, önüne ve arkasına cümle koymadan, hepimizin şiddetle kınamak durumunda olduğu bir insanlık suçudur. İnsan haklarına ve demokratik değerlere yönelmiş bir tehdittir. Dünyanın neresinde olursa olsun vahşi terörist eylemi gerçekleştirenlerin, herhangi bir dinle alakası olamaz. Bunlar öncelikle ismini, simgelerini kullandıkları dinlere ve o dine inananlara zarar vermektedir” değerlendirmesini yaptı.
Konuşmasında mevcut politik durum ve dün, bugün katıldığı toplantılardan da bahseden Çiçek, konuşmasında İsrail-Filistin ihtilafına da şu sözlerle değindi: Burada bir hususun altını çizmezsek meseleyi bütünüyle görmüş olamayız. O da Filistin-İsrail ihtilafıdır. Bu çözülmediği sürece Filistinlilerin hakları, hukukları, egemenlikleri ve bağımsız bir Filistin devleti kurulmadığı sürece ne Ortadoğu’da barış olabilir ne de bu şikâyet ettiğimiz hususları belli bir yerde tutmak mümkün olabilir. Onun için hele hele İsrail hükümetinin, son zamanlarda Kudüs’ün statüsünü zorlayan, Müslümanların ilk mescidi olan Mescid-i Aksa’ya ve Kudüs’e yönelik saldırıları, saygısızca tutum ve davranışları bölgede kanayan bir yara olmaya devam ediyor. Mavi Marmara faciasının halen bir şekilde sonuçlanmaması, bir mutabakata varılamamış olması da kabul etmek gerekir ki Türkiye açısından üzerinde önemle durulması gereken bir husustur. Bir taraftan geçmişteki acıları hatırlarken yaşadığımız bu acıları özellikle son Gazze saldırılarında 2 binden fazla masum çocuğun, kadının katledilmiş olmasını da kimse görmemezlikten gelemez. Onun için fotoğrafı bütünüyle görmek ve çözüm bulunacaksa bu bütünlük içerisinde, bütüncül bir çözüm arayışı içerisinde olmamız gerektiğini burada ifade etmek istiyorum.”