Türkiye’de tenise verilen önemin arttığını gösteren daha bir sürü örnek var. Gençlerde Grand Slam şampiyonluğu yaşamış, ilk 100 görmüş oyuncularımız var. Doğru bir yoldayız ve inanıyorum ki başarı getirecek bir yoldayız.
Yaşım 6, elimde kocaman raketim, sanki dünyayı kurtarmaya gidiyormuşum gibi kendime güvenim tam, biraz çekinerek ama mutlu bir şekilde yürüyorum. Tenis çantam boyumdan büyük ama bu da oyunun bir parçası. Etrafımdaki insanların çoğu tenis ile alakalı, hepsinin bir bilgisi var ama genel olarak ülkemize bakarsak, tenis; basket ve futbolun yanına bile yaklaşamıyor.
Şu an yaşım 16. Tenisi bıraktım ama bu spor hayatımın çoğunu kapsıyor. Her turnuva benim için çok önemli, artık tenis hakkında yazıyorum. On senedir gerek izlediğim, gerek oynadığım maçlardan çok şey öğrendim. Tenis bana çok şey kattı, katmaya da devam ediyor. Etrafımda bu spora ilgili olan kişi sayısı arttı. Türkiye çok önemli organizasyonlara ev sahipliği yaptı (Mesela WTA Championships) ve artık tenis; basket ve futbolun yanında bu ülkedeki en önemli, en iddialı spor dallarından biri.
Seneler içerisinde, Türkiye’de dünya standartlarında tenisçiler yetişmeye başladı, turnuva sayıları git gide arttı. Neredeyse her hafta ülkenin belirli köşelerinde tenis turnuvaları var ve bu turnuvalara katılım da oldukça yüksek. Artık insanlar, sosyal medyadan ‘Federerci’, ‘Nadalcı’ tartışmaları yapıyorlar. Dünyanın öbür köşesinde oynanan bir turnuva için uykularını feda eden insanların sayısı arttı. Dünyanın en iyi sekiz tenisçisi üç sene üst üste İstanbul’a geldiğinde, tribünlerin boş olduğu tek bir gün bile olmadı. Bunların hepsi de, zamanla tenise verilen önemin ne kadar arttığını ve artacağını gösteren olaylar.
Ülkemizde, bayanlar için önemli olan İstanbul Cup, erkekler için ise belirli challenger turnuvaları düzenleniyor. İstanbul Cup başladığından beri, her zaman çok önemli, dünya için büyük değere sahip tenisçileri ağırladı. Challenger turnuvaları ise, puanları daha düşük olduğu için dünya sıralamasının gerilerinde olan oyunculara ev sahipliği yaptı. Fakat bir şeyi unutmamak lazım, şu anda dünyanın ilk 10’unda olan Grigor Dimitrov da gençlik zamanında İstanbul Challenger (o zamanlar TED Open idi turnuvanın adı) turnuvasında raket sallamıştı. Sadece Dimitrov değil, tarihin en uzun maçında yer alan Nicolas Mahut ve onun gibi birçok isim bu turnuvalarda seyircilerimizin karşısına çıktı ve o zamanlar benim gibi top toplayıcılık yapan tenisçilere de tekrardan bir ilham kaynağı oldular.
Her zaman bir eksik vardı çoğumuz için. Ülkemiz tenis açısından gelişiyor, en iyi sekiz kadın tenisçiyi de ağırladık, “Peki neden böyle bol puanlı güzel bir ATP turnuvasına ev sahipliği yapmıyoruz?” gibi sorular canlanıyordu tenis severlerin aklında. Bu soru ise 2014 yazının sonunda cevabını buldu ve 27 Nisan-3 Mayıs 2015 tarihleri arasında İstanbul’da toprak kortta, 250 puanlık bir ATP turnuvasının yapılacağı açıklandı. Bu çok çok büyük bir adım ve turnuvaya biraz tanıtım amaçlı da olsa, ilk 10’dan önemli birkaç tenisçinin katılması bekleniyor. Bizler de bu ismi merakla bekliyoruz.
Türkiye’de tenise verilen önemin arttığını gösteren daha bir sürü örnek var. Gençlerde Grand Slam şampiyonluğu yaşamış, ilk 100 görmüş oyuncularımız var. Doğru bir yoldayız ve inanıyorum ki başarı getirecek bir yoldayız. Nisan ayında gerçekleşecek turnuva ile de, ülke olarak adımızı daha fazla duyuracağız gibi geliyor. Turnuvanın biletleri çok yakında satışa sunulacak. “Ben tenisten anlamam, maçlar çok uzakta olacak ama, neyse amaaaaaannn” diyenler, bence hata yapmayın, gidin izleyin. Çok zevk alacaksınız eminim. Türkiye’de artık bol bol çok güzel ATP ve WTA turnuvaları var. Bu fırsatı kaçırmayalım.
İnşallah bundan on sene sonra, ülkemiz adına yeni ve çok güzel turnuvaları tanıtıyor ve dünyada ilk 100’de bir - ikiden fazla Türk tenisçinin olduğunu yazıyor olurum. Takipte kalın.