24 Şubat Salı günü Türkiye tarihinde ilk kez Struma kurbanları resmi bir törenle anıldı
Sepetçiler Kasrı’nda düzenlenen anma töreni Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Dışişleri Bakanlığı Temsilcisi Büyükelçi Kenan İpek, İstanbul Valisi Vasip Şahin, Türk Musevi Cemaati Hahambaşısı Rav İshak Haleva, Türk Musevi Cemaati Başkanvekili Moris Levi, Uluslararası Holokost Anma İttifakı Türk Heyeti Başkanı Emekli Büyükelçi, Ertan Tezgör, Sanatçı Zülfü Livaneli ve Türk Musevi Cemaati temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşti.
Struma fâciası, II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerden kaçan 103’ü çocuk olmak üzere 768 kişiyi taşıyan Struma gemisinin İstanbul açıklarında bir Sovyet denizaltısı tarafından batırılması sonucunda yaşandı. Motor arızası sebebiyle 15 Aralık’ta İstanbul Boğazı’nda, Sarayburnu açıklarında demir atan Struma gemisi başta, İngiltere, Rusya, Türkiye ve Romanya olmak üzere yalnızlaştırılarak kaderine mahkûm edilmiş ve en sonunda içindeki yolcularla birlikte batırılmıştı.
Struma Faciası Sovyet arşivlerinde şöyle yer almakta:
“Sc-213 denizaltısı... 24.2.1942 sabahı korumasız vaziyetteki düşman gemisi Struma’ya rastladı... Gemi 1118 metreden başarıyla torpidolandı ve batırıldı... Genç subaylar... Gemi Komutanı ve astsubaylar... Ve torpidoyu ateşleyen Kızıl Filo denizcileri... Cesaret örneği sergilemişlerdir.”
103’ü çocuk, 768 kurbanın anma törenine hem devlet hem de Türk Musevi Cemaati’nden üst düzey katılım gerçekleşti. Yaklaşık 73 yıl sonra tarihte bir ilk yaşandı, devlet temsilcileri de bizimleydi.
Açılış konuşmasını yapan Tülay Gürler Kurtuluş, “Karadeniz’in karanlık sularına gömülen 768 canın hatıralarını canlı tutmak için bir araya gelmiş bulunmaktayız. Bu hadise Türk Musevi Cemaati’nin hafızasında derin izler bırakmıştır” diyerek ölenleri anmak amacıyla konukları bir dakikalık saygı duruşuna davet etti.
Ardından söz alan Türk Musevi Cemaati Başkan Vekili Moris Levi ise konuşmasında “ Bugün kurbanları isimleriyle tek tek hatırlayamıyoruz. Struma’dan sanki bir gemiymiş gibi bahsediyoruz. Ölenler ise sadece bir rakam oldu. 768 canı, ne yazık ki Tuna’da hayvan taşımak için kullanılan 46 metrelik bir gemiymiş gibi anıyoruz” derken ekledi:
“Henüz genç bir delikanlıyken Struma’ya erzak taşıyan insanları tanıdım ben. Struma bırakılmıştı, yalnızdı, herkesin kurtulmak istediği bir dertti. İngiltere, Türkiye, Rusya ve Romanya’nın hiç olmamasını dilediği bir gemiydi. Ya o dönemin devlet adamları? Zaten suçlanacak kimse yok ise, o zaman bu hadisede herkesin sorumluluğu yok mudur? Yaşam hakkı kutsaldır. Struma olayı yaşandığı dönemdeki nefret söylemleri ne yazık ki devam etmektedir. Struma, nefret söylemlerinin eyleme dönüştüğü bir hikâyedir. Türk Musevi Cemaati olarak her bir antisemit, İslam karşıtı söylemin üzüntüsünü içimizde yaşamaktayız. İslamofobiye hedef olanların yaşadıklarını çok iyi anlıyoruz. O dönem Struma’yı yalnızlaştıran ülkeler arasında oluyor olmamız, yaratacağımız gelecek için dünyaya ışık olacaktır. Bugün bu anma törenine katılan herkese teşekkür ederim.”
Rav David Sevi’nin ölenleri anmak için ettiği duayı takiben, Hahambaşı Rav İshak Haleva ise duasına başlamadan önce okunan ezan sesine dikkat çekerek “Ne mutlu ki Struma’da ölenler için dua ederken ezan sesi bize eşlik ediyor” dedi. Törenin en duygulu anlarından biri kurbanlar için edilen duaya ezan sesinin eşlik etmesiydi.
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik konuşmasına başlarken ilk seçtiği cümleler ve söylediği her bir kelime barış ve insanlık için çok önemliydi. Çelik konuşmasına şöyle başladı: “Öncelikle bu acı Türk Musevilerinin acısı değildir, bu acı hepimizin acısıdır. Sizlerin çabaları ve Kızılay’ın çabalarıyla Struma gemisindeki yolculara bakıldı. Bu çok önemli bir acı. Bu acının unutulmamasına temin etmeye çalışıyoruz. Bu hadise tarihimizin bir parçasıdır. Bu törenleri her sene yapacağız ki buradaki hatalar tekrar edilmesin. Dün Norveç’te genç Müslümanlar sinagog etrafında nöbet tuttu. Müslümanlar, Yahudiler, Hıristiyanlar bu mekânlarda hepsi aynı Allah’a yakarmaktadırlar. 24 Şubat 1942’de anılarıyla birlikte ebediyete yolladığımız insanlar önünde eğiliyoruz. Tarihimizin güzel günlerini andığımız gibi bu günleri de anmalıyız. İstiyoruz ki iyi haberler için bir araya gelelim. İyi haberler için bir araya gelmek ancak bu olayları anarak, anlayarak olabilir. Bütün bu tehlikeler İslamofobi ve ırkçılık aynı kaynaklardan beslenir. Bu hadisede hayatını kaybedenleri anıyoruz. Bu acımız sadece Musevi cemaatinin değil, hepimizin ortak acısıdır. Asla unutmayacağız ve unutturmayacağız.”
Törenin sonunda kurbanların anısına denize çelenk bırakıldı. Koşarak çelengin fotoğrafını bir daha çekmek istedim. Dalgalar Struma gemisini yuttuğu gibi çelengi de yutmuştu. Belki de 70 yılı aşkındır dalgaların duymak istediği sözler buydu.
Bu güzel konuşmaları, mesajları taşıyan çelenk şimdi derinlerde…
Şimdi birazcık da olsun belki derinlerde huzur...