Jennifer Teege’in 2008 yılında bir Hamburg kitapevinde rastladığı, ‘I Have to Love My Father, Right?’ (Babamı Sevmeliyim Değil Mi?) adlı kitapla başladı her şey. Kitap, Jennifer’in annesi Monika Hertwig tarafından yazılmıştı. Kitabının tanıtımında Monika Hertwig, babasının Plaszow Temerküz Kampı’nın kumandanı, ‘Plaszow kasabı’ lakaplı Amon Goeth olduğunu söylüyordu.
Şimdilerde 44 yaşında olan Jennifer Teege, Amon Goeth’i sadece 1993 yılında izlediği Schindler’s List filminde ünlü aktör Ralph Fiennes’ın canlandırdığı karakter olarak anımsıyordu. Öğrencilik döneminde Holokost eğitimine özel bir ilgi duyan genç kız dört yıl İsrail’de yaşadı. Ancak kitapevinde o kitaba rastlayana dek Jennifer büyükbabasınının ünlü ve azılı bir Nazi olduğunu bilmedi.
Kudüs Uluslararası Kitap Fuarı’nda bir söyleşi veren Jennifer Teege, “Bunu öğrendiğim zaman giderek daha kötü hissetmeye başladım. Bu adam artık rastgele bir kişi değil, benim ailemden biriydi, beni yakınen ilgilendiren biriydi” sözleri ile açıklama yaptı ve “Kötü bir rüya gördüğüm izlenimine kapıldım” dedi.
Teege’in ailesi ile yüzleşmesinin öyküsü, 2013’de Almanca yazdığı ve İngilizcesinin ‘My Grandfather Would Have Shot Me’ (Büyükbabam Beni De Vurabilirdi) adıyla 15 Nisan’da yayınlanacağı kitabına konu oldu. Jennifer Teege Alman bir anne ile Nijeryalı bir babanın kızı olarak Almanya’da dünyaya geldi. Teege’in kitabı, genç kadının köklerini keşfetmesinden, atalarının kendi hayatı üzerindeki etkisinden ve özellikle kendisinin Nazilerin yok etmek isteyebilecekleri bir kesime ait olduğundan bahsetmekte.
Jennifer duygularını, “Bir canavar olarak tanımlanan bir kişinin torunu olduğumu günün birinde keşfetmenin üzerimde nasıl bir etkisi olabilirdi? Amon Goeth’in büyükbabam olduğunu kabullenmem zaman aldı. Onunla kan bağımız var sadece, bunun dışında hiçbir ortak yanımız yok” sözleri ile ifade etmekte.
Jennifer Teege ‘I Have to Love My Father, Right?’ adlı kitap ile tanıştığında annesi ile on yıllardır konuşmuyordu, ilişkide değildi. Aile içi şiddetin hüküm sürdüğü bir evde doğan Jennifer, 7 yaşında çocuk bakımevine gönderildi, ardından onu evlat edinen bir ailenin evinde yetişti. Jennifer, bakımevine gönderilene dek onunla yakından ilgilenen büyükannesi, aynı zamanda Nazi kumandan Amon Goeth’in sevgilisi Ruth İrene Kalder ile de ilişkisini kesmişti.
Liseden mezun olduktan sonra Paris’e giden Jennifer orada Noa Berman-Herzberg adında İsrailli bir kadınla tanıştı. Onun daveti üzerine İsrail’e gitti, Tel Aviv Üniversitesi’nde Ortadaoğu ve Afrika Bilimleri bölümünü tamamladı. Bu arada Goethe Enstitüsü’nde çalıştı.
Amon Goeth üzerine araştırma yaparken Jennifer, canavar büyükbaba hakkında tüylerini diken diken eden gerçekleri öğreniyor. Penceresinden Yahudi tutuklulara rastgele ateş ettiğini, köpeklerini kurbanlarına saldırmaya ve uzuvlarını parçalamaya eğittiğini öğreniyor. Amon Goeth’un yasal eşi Avusturya’daydı. Sevgilisi, yani Jennifer’in büyükannesi Ruth İrene Kalder, Wehrmacht’ta sekreter olarak çalışan genç ve güzel bir Alman kadınıydı. Goeth’in niyeti eşini boşayıp, Ruth ile evlenmekti. Ama buna vakti olmadı.
Savaş sonrasında Krakow’da soykırım suçuyla yargılanan Goeth, 8 bin kişiyi kampta öldürmekten, 2 bin kişiyi de Krakow Gettosu’nun boşaltılmasında öldürmekten sanıktı. 1946’da asıldığında son sözleri yine de, “Heil Hitler” oldu.
İsrailli tarihçi ve gazeteci Tom Segev 1975 yılında Ruth İrene Kalder ile yaptığı bir görüşmede kadın, “Çok güzel zamanlardı. Birlikte olmaktan çok mutluyduk. Benim Goeth’im kral, ben de kraliçeydim” şeklinde konuşmuştu.
Kitabının İbraniceye çevrilip yayınlanması vesilesi ile yeniden İsrail’e giden Jennifer, “İnsanlar bana Amon Goeth’in torunu sıfatınla bu ülkede bulunmaktan korkmuyor musun diye soruyorlar. Niye korkayım ki? Öncelikle ben Jennifer’im. O canavardan çok farklıyım. Bu ülkede dört yıl yaşadım, arkadaşlarım var, İbranice biliyorum.Bazı Holokost kurtulanları kitabımı okuduktan sonra beni arıyorlar, hikayemi okumanın kendileri açısından bir döngünün kapanması anlamını taşıdığını söylüyorlar” demekte.