İsrail Diaspora ve Kudüs eski Bakanı Natan Sharansky´nin The Jewish Daily Forward’da yayınlanan yazısı Türkçeye Uzay Bulut tarafından çevrildi.
‘Yeni antisemitizm’le mücadele etmek neden bu kadar zor?
Meseleyi modern bir bakış açısıyla değerlendirenler için, klasik antisemitizmi tespit etmek çok kolay. Yahudileri, Yahudi olmayan çocukların kanını akıtırken ya da dünyayı ele geçirme planları yaparken gösteren filmler, elbette antisemit yapımlar. Bu filmler, sadece adi ve illegal değiller; ayrıca özgür dünya ülkelerinde toplumsal olarak kabul edilemez bulunuyorlar.
Son aylarda İran, Mısır ve Suriye’deki devlet kontrolü altındaki medya organlarında yayınlanan - ve uydu yoluyla (özelikle de Avrupa ve Amerika’dakiler dâhil) dünyanın her yerindeki milyonlarca Müslümana ulaşan - benzer konulu filmler bize gayet tanıdık gelen motif ve hileleri kullanıyor.
Klasik antisemitizmin, Yahudi dinini ve Yahudi halkını hedef aldığı görülüyordu fakat Yahudi devletine yöneltilen yeni antisemitizm, çok daha sinsi. ‘İsrail’in meşru eleştirisi’ maskesi altına saklanan bu yeni antisemitizmi teşhir etmek çok daha zor.
İsrail karşıtı kin dolu eleştirileri, antisemitizmden kaynaklandıklarını söyleyerek eleştirdiğimizde ise karşıtlarımız İsrail’in meşru eleştirisini hilekâr bir şekilde antisemitizm olarak yaftalayarak bastırmaya çalıştığımızı iddia ediyorlar.
Fakat İsrail’e yönelik tüm eleştirilerin meşru olmadığı özgür dünya liderleri için artık açık bir gerçek.
Yaklaşık bir yıl önce, Avrupalı liderleri - zamanın Avrupa Komisyonu Başkanı Romano Prodi’nin başkanlık ettiği, Alman Dışişleri Bakanı Joschka Fischer ve diğer liderlerin de katıldığı antisemitizmle mücadele konferansında - bu ilkeyi ilk kez tanıdılar. Ve bu ay, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı ilk küresel antisemitizm raporu da aynı şeyi yaptı:
Önemli bir nokta, İsrail Devleti’nin politika ve pratiklerinin meşru eleştirisi ile antisemit bir karakter taşıyan söylem arasındaki fark. İsrail’in şeytanlaştırılması ya da bazen İsrailli liderlerin Nazi liderlerle kıyaslanarak veya Nazi sembolleri ile tasvir edilerek karalanmaları, tartışmalı bir mesele hakkında geçerli bir politika eleştirisinde bulunmaktan ziyade antisemit bir önyargıya işaret etmektedir.
İsrail politikalarını tartışmak ile İsrail’e ya da liderlerine saldırmak arasındaki farkı tespit etmek, başlangıç noktamız olabilir. Eğer bütün eleştiriler geçerli değilse, sınır çizgisini nasıl tanımlayacağız?
İsrail’in meşru eleştirisini antisemitizmden ayırmak için basit bir ‘3 boyutlu (3D) test’ öneriyorum. Bu ‘3 boyutlu’ test, yüzyıllar boyunca klasik antisemitizmin farklı belirtilerini ortaya çıkaran kriterleri yeni antisemitizme de uyguluyor.
İlk boyut, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın raporunda da değinilen şeytanlaştırma testi. Gerek teolojik anlamda ilahın öldürülmesiyle topluca suçlanmaları olsun, gerek genel anlamda para düşkünü tefeciler olarak tasvir edilmeleri olsun, Yahudiler yüzyıllar boyunca kötülüğün simgesi olarak şeytan gibi gösterildiler. Bugünse Yahudi devletinin ya da liderlerinin yaptıklarının akıl dışı bir şekilde abartılarak şeytan gibi gösterilip gösterilmediklerine dikkat etmeliyiz.
Örneğin, İsraillilerin Nazilerle ve Filistin mülteci kamplarının Auschwitz’le karşılaştırılması apaçık antisemitizmdir - ki bu karşılaştırmalara Avrupa’da ve Kuzey Amerika üniversite kampüslerinde sıkça rastlamaktayız. Söz konusu benzerlikleri kuranlar, ya Nazi Almanyası konusunda kasten cahiller ya da daha sıklıkla görüldüğü üzere, modern İsrail Devleti’ni kasten kötülüğün simgesi olarak tasvir ediyorlar.
İkinci boyut ise çifte standart testi. Birçok ulusun Yahudilere yönelik ayrımcı yasalarından tutun, kendi yaptıklarını farklı bir kriterle yargılama eğilimlerine kadar, Yahudilerin maruz kaldığı bu ayrımcı tavır, antisemitizmin açık bir göstergesidir. Aynı şekilde, bugün İsrail’e yöneltilen eleştirilerin seçilerek mi yapıldığını da sorgulamalıyız. Başka bir deyişle, diğer hükümetlerin uyguladığı benzer politikalar da benzer eleştirilerle karşılaşıyor mu?
Örneğin Çin, İran, Küba, Suudi Arabistan, Sudan ve Suriye gibi insan haklarını devasa ölçüde imha ettikleri kanıtlanmış ülkelerin adı bile geçmezken, iddia edilen insan hakları ihlalleri konusunda Birleşmiş Milletler tarafından kınanmak üzere sadece İsrail’in seçilmesi antisemit ayrımcılıktır. Aynı şekilde, dünyanın bütün ambulans servisleri arasında sadece İsrail’in ambulans servisi olan Kızılkalkan’ın (Magen David Adom) Uluslararası Kızılhaç’a girişinin engellenmesi antisemitizmdir.
Üçüncü boyut ise gayrimeşrulaştırma testi. Geleneksel olarak, antisemitler Yahudi dininin, Yahudi halkının veya her ikisinin de meşruiyetini inkâr etmiştir. Bugünse Yahudi devletinin meşruiyetini inkâr etmekte ve bu devleti, başka birçok şeyle birlikte emperyalist sömürgeciliğin en önemli kalıntısı olarak sunmaktalar.
Bir İsrail politikasını eleştirmek, antisemitizm olmayabilir ama İsrail’in var olma hakkını inkâr etmek her zaman antisemitizmdir. Eğer 21 Arap Müslüman devletinin ve özellikle de İkinci Dünya Savaşı’nın ardından sömürgecilik sonrası dönemde yaratılan birçok devletin ana vatanlarında güvenli bir şekilde yaşama hakkı varsa, Yahudi halkının da vardır ki Yahudi devletinin kuruluşuna ve tanınmasına Birleşmiş Milletler’in verdiği onay da ortadadır. Bu meşruiyeti sorgulamak, katıksız antisemitizmdir.
Çocukken çok sevdiğimiz üç boyutlu filmleri hatırlarsınız. Özel, iki renkli gözlükleri takmadan, görüntü bulanık kalıyordu. Ama gözlükleri taktınca, ekran canlanıyor ve her şey kusursuz netlikte görülüyordu. Aynı şekilde, eğer doğru gözlükleri takmazsak, İsrail’e yönelik meşru eleştiri ile antisemitizm arasındaki çizgi bulanıklaşır ve böylece bu çok eski zamanlardan kalma kötülükle mücadele etmek şöyle dursun, onu göremez hale geliriz.
Ama bu 3 boyutlu testi uygulayıp; İsrail’in şeytan gibi tasvir edilip edilmediğini, gayrimeşru gösterilip gösterilmediğini veya çifte standartlara tabii tutulup tutulmadığını sorguladığımızda, antisemitizmi tespit etmek kolaylaşacaktır. Bu 3 boyutlu test, basit ve net bir gerçek durum tespiti sunmaktadır.
Kişisel deneyimlerim, kötülüğe karşı etkili mücadelede ahlaki netliğin gerekli olduğunu bana öğretti. Kötülüğü yenmek istiyorsak onu tespit ve tecrit etmeliyiz. Kötülük, sadece berrak ahlaki sınırlar çizilerek tespit ve tecrit edilebilir. Kötülük, ahlaki çapraşıklık ve belirsizlik olduğunda yani doğru ve yanlış kavramları net, objektif gerçekler ışığında değerlendirilmeyip; fikir meselesi olarak görüldüğünde büyür. Ahlaki netliği benimseyerek, yeni antisemitizmin tespit ve teşhir edilmesini ve evrensel olarak kınanmasını sağlayabiliriz.
Kaynak: http://forward.com/articles/4184/antisemitism-in--d/