Küçük yaştaki büyük savaşçılar

Büyüklerimiz her zaman “Spor disiplin getirir, düzen getirir” derdi. Küçükken bu cümlelerin ne ifade ettiğini anlamak zordu. Her gün günde, 2-3 saat antrenmana gidiyorum ya da turnuvada oluyorum, sevdiğim bir şeyi yapıyorum, hepsi bu diye düşünürdüm. “Hepsi bu” demek yanlışmış bunu anladım seneler önce. Sevdiğin bir işi yapmaktan da fazla bir şeymiş spor, hele küçükken başlamak, o tempoya daha minicikken girmek daha da özel bir şeymiş.

Meyzi ADONİ Spor
18 Mart 2015 Çarşamba

Bugün de, daha küçük bir çocukken spor yapmanın, turnuvalara gitmenin/maçlara çıkmanın, rekabetin içinde olmanın ama bunları yaparken okuldan da geri kalmamaya çalışmanın bir çocuk için ne kadar büyük bir şey olduğunu sizlere anlatmaya çalışacağım.

DAHA AZ TATİL DAHA ÇOK ÇALIŞMA

Hangi spor olursa olsun yaz-kış diye bir kavram olmuyor. Turnuva sezonu ya da antrenman sezonu oluyor. Bütün arkadaşların Çeşme’de denizin keyfini çıkarırken, sen kondisyon antrenmanı yapıyorsun mesela. Herkes öğlen 12’ye kadar uyurken sen o saatte ikinci antrenmanına girmeye hazırlanıyorsun. Bunları da 10-11 yaşında yapıyorsun. Her sabah 6.30-7.00’de kalkıp, akşam eve döndüğünde kendini en geç 10’da yatakta buluyorsun. Tabii ki dinlendiğin, senin de denizin keyfini çıkardığın zamanlar oluyor. Ama maksimum iki hafta; o da turnuvalardan sonra birazcık da olsa kafa dinlemek, eğlenmek için.

KENDİ KENDİNE HAREKET EDEBİLİYORSUN

Tek başına yaşamayı öğreniyorsun, tek başına seyahat ediyorsun, valizini kendin topluyorsun. Şehir şehir, ülke ülke geziyorsun. Kendi hesabını kendin yapmayı öğreniyorsun, çünkü evden uzaksın. Dünya güzeli şehirlere gidiyorsun, fakat maçlardan antrenmanlardan gezmeye çok az fırsat kalıyor. Ama ne olursa olsun, çok fazla eğlenerek evine geri dönüyorsun, her gittiğin yerde çok güzel anıları aklına kazıyarak dönüş yoluna geçiyorsun.

HAYATA HAZIR OLUYORSUN

Belki de en önemlisi, küçük yaşta kocaman bir savaşçı oluyorsun. Maç için sahaya çıktığında, bireysel spor yapıyorsan kendinle baş başasın, takım sporuysa takımınla uyumlu olmalısın. Bunları yaparken de kendinle bir iç savaş veriyorsun. Kendine kızıyorsun, bağırıyorsun, hatta ağlıyorsun. “Neden yapamadım, neden yenildik? O seti çok rahat alabilirdim, o gol olabilirdi” gibi düşüncelere kapılıyorsun. Her maç yeni bir şey öğretiyor, daha çok tecrübeleniyorsun. Her maçtan sonra bir parça daha olgunlaşıyorsun, bir sonrakine hazır oluyorsun. Her geçen gün daha güçlü bir savaşçı haline geliyorsun. Bu savaşçı ruh, ilerleyen yıllarda hayata meydan okumanda da sana yardımcı oluyor. Kısacası daha farklı, daha iyi bir bireye dönüşüyorsun. En önemlisi saygıyı öğreniyorsun. O maç bittiğinde rakibinle tokalaşmayı biliyorsun, sonuç ne olursa olsun. Bu hareketler, bu heyecanlar da seni hayata hazırlıyor. Hepsinin karşılığını fazlasıyla yaşamın her alanında alıyorsun.

DAHA DİSİPLİNLİ BİRİNE DÖNÜŞÜYORSUN

Kış aylarına gelirsek, okuldan koştura koştura antrenmanlara gidiyorsun. Yoruluyorsun, koşuyorsun, bir de bunların üstüne eve gelip derslerini bitiriyorsun, sınavlarına çalışıyorsun. Uzaktan bakıldığında çok zor gözüküyor belki, ama hepsi planlı olunca çok güzel bir şekilde işliyor. Her şey yolunda olunca da, suratından gülümseme eksik olmuyor. Disiplin kazanmış oluyorsun yani, hayatını planlamış oluyorsun. Her şeyin yetişiyor, eksik kalmıyorsun. Bu da en önemli şeylerden biri.

İlk başlarda bunların hepsi zor gelebiliyor. Alışmak, herkesten daha farklı bir tempoya adapte olmak… Ama eğer sevdiğiniz bir işi yapıyorsanız, başarı peşinde koşuyorsanız o zaman her şey daha kolay oluyor. Tenis oynayanlar anlar şimdi söyleyeceğimi, uzun bir yazdan sonra tatile gittiğinizde şort, ayakkabı, tişört izlerinizle (kısaca amele yanığı derdik eskiden) bile gurur duyuyorsunuz. Biraz çirkin dursa da ona da alışıyorsunuz. Her şey çok kolay olmuyor, ama işin sonunda profesyonel olsanız da olmasanız da sizi daha olgun, daha disiplinli, daha saygılı bir birey haline getiriyor spor. Geriye döndüğünüzde harika anılarınızın olduğunu hatırlıyorsunuz, mutlu oluyorsunuz. Feda ettiğiniz hiçbir uyku için pişmanlık duymuyorsunuz, hepsine değdiğini düşünüyorsunuz. İşte bunlar çok güzel şeyler, çok özel, anlatırken bile tüylerimi diken diken ediyorlar…

Umarım birçok küçük arkadaşımız, genç yaşta çok sevdiği bir sporla tanışma şansını yakalar ve asla bırakmaz. Böylece suratından da gülümseme asla eksik olmaz.