Bu hafta ağımıza takılanlar

• Dün bu sinagogun yeniden açılış törenine davetliydim. Türkiye’den ve dünyanın çeşitli ülkelerinden bin kişinin davetli olduğu törene yoğun duygusallık hakimdi. Nitekim Türk Musevi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzadeh konuşmasında bu ülkenin asli vatandaşları olmalarına rağmen hain gibi gösterilmekten duydukları üzüntüyü dile getirdi. İbrahimzadeh siteminde haklı. Çünkü İsrail hükümetinin yaptıklarının faturası buradaki Musevilere kesilmek isteniyor. Zaman zaman antisemitik söylemlerin hedefi oluyorlar. Oysa Türkler ve Museviler Avrupa’nın dışına itilmeye çalışılan iki halk. Bu nedenle bir kader birlikteliğimiz var. Türkiye’de yaşayan farklı inanç gruplarından insanları düşman gibi gören paranoyak düşünce nedeniyle evlerini terk edenler oldu. Türkiye’de sadece 17 bin Musevi kaldı. HAKAN ÇELİK – www.cnnturk.com

Diğer
2 Nisan 2015 Perşembe

Edirne Sinagog Açılışı - Şalom’culardan

 

  • “SEVGİLİ KARDEŞİM, ŞİMDİ SANA EN DEĞERLİ VARLIĞIMIZI EMANET EDİYORUZ, EN YAKIN ZAMANDA GERİ DÖNME SÖZÜNÜ VEREREK. ŞEHRİN GİRİŞİNDE YAZDIĞIN GİBİ “KADİM KOMŞULUK” İLİŞKİLERİMİZİ UNUTMA VE SAHİP ÇIK BU GÜZEL EMANETE.”

Edirne Sinagogu’na vardığım an, Davut’un yıldızını görüp, ilahilerimizin kulaklarda çınladığı vakit gözlerimden döküldü sevinç gözyaşları. Kutsal Tevrat ruloları Sinagogumuza getirilirken “Allah’ım sana şükürler olsun, gün ışığında özgürce dua edip, yüce yaratana yakaracağımız günleri de bize gösterdin” dedim içimden. Kutsal Tevratımız’ın kumaş kılıfının üstüne de “2003 yılında sadece Yahudi olduğu için öldürülen diş hekimi Yasef Yahya’nın” adını yazıp, bu sayede ölümsüzleştirmiştik o masum canı bu güzel sinagogumuzda.

Hani o en mutlu zamanlarımızda çektiğimiz halay var ya, işte bizde de ona “Hora” derler tıpkı Trakyalılar gibi. Çevremde kimi bulduysam girdik kol kola, mutluluğu ve Edirne’ye geri dönüşü Hora yaparak kutladık. Varsın artık Edirne’de cemaatimiz kalmamış, mezarlığımızın ise onda bir kısmı kurtarılmış olsun. Kapılarımız herkese açık, tüm sevgimizle Edirne’deyiz. Akşam bir dahaki buluşma için şimdiden randevulaşsak da çok zor olduk bırakmak sevgiliyi, defalarca fotoğraf çektirdik. Her taşına, kutsal Tevrat’ına dokunup sevdiklerimiz için dua ettik ayrılırken.

Sevgili kardeşim, şimdi sana en değerli varlığımızı emanet ediyoruz, en yakın zamanda geri dönme sözünü vererek. Şehrin girişinde yazdığın gibi “Kadim komşuluk” ilişkilerimizi unutma ve sahip çık bu güzel emanete. Unutma ki bir Müslüman için Selimiye Camii ne kadar önemli ise bizim için de Edirne’nin anlamı budur. Bugün bir milat olsun, tüm sevgiye gönül verenlere. Hadi ver elini kardeşim, birlikte yürüyelim açtığınız yolda, Yunus Emre’nin dediği gibi : “Bırakalım artık ikiliği, gelin birliğe ulaşalım.”

Mois Gabay

http://www.radikal.com.tr/yenisoz/46_yil_sonra_kavusulan_bir_sevgili_edirne_sinagogu-1323408

 

  • “EDİRNE’Yİ ÇOK ÖZLEDİM BEN, BENİM KALBİM EDİRNE’DE KALDI.”

Doğrusunu söylemek gerekirse, bana 26 Mart günü Edirne Sinagogu açılacağını gideceğimizi söylediklerinde şaşırdım.

Her kesimden eleştiri yağmuruna tutulacağımızı, yalnız bırakılacağımızı düğünmüş, Edirne halkı bizi istemeyecek sanmıştım.

Yanılmışım.

Açılışın olacağı sabah, yaklaşık 800 Sefarad, farklı illerden ve ülkelerden otobüslere doluşup polis eskortu eşliğinde Edirne’ye yola koyulduk.  Nesim Bey “1492’de gerçekleşen Büyük Sefarad göçü bu sefer Edirne’ye doğru” diyerek bizi güldürdü. İgal Bey “Şimdi İstanbul’da Yahudi kaldı mı?” diye soruyordu.

Trakya olayları neticesinde Edirne’yi terk etmek zorunda kalan Bayan İda ise otobüste mikrofonu eline alıp: “Abe günaydın!” diye konuşmasına başladı. “Biz Edirne halkıyla hiçbir zaman kişisel bir problem yaşamadık. Edirne’nin çok güzel bir kültürü vardır. Evet, Yahudi kültürü vardır ama asıl Edirne halkının komşuluk, yardımlaşma ve paylaşma duyguları da vardır. Köy ağaları ve çocuklarıyla birlikte büyüdük biz. “ dedi durdu ve ekledi “Edirne’yi çok özledim ben, benim kalbim Edirne’de kaldı.”

Riva Hayim

http://www.posta.com.tr/yasam/HaberDetay/Bir-Sefarad-in-gozunden-Edirne-sinagogu-acilisi.htm?ArticleID=274796

 

  • SİNAGOG AÇMANIN OY GETİRMEDİĞİ, ELEŞTİRİLDİĞİ DÖNEMDE BUGÜNÜ BİZE YAŞATAN, EMEĞİ GEÇEN HERKESE TEŞEKKÜR EDERİM

Geride sevdiklerimizin kemiklerini bırakarak, yeni sinagogumuza  varmak için ikinci kez  yola çıktık. Bu sefer hepimiz sinagogun yolunu öğrenmişti.  Dedelerimizin yürüdüğü yolardan yıllar sonra tekrar yürüyorduk. Mermer basamaklardan çıkıp, içeri girince Cemaat başkanımız İshak İbrahimzadeh’in yanında Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ı görünce mutlu olduk.  Diğer dinlerin temsilcileri de bu güzel tabloya eşlik ediyordu. Bir tarafta dünyada savaşlar patlarken, Edirne Sinagogu’nda barışa ve kardeşliğe yönelik tarihi konuşmalar gerçekleşiyordu. Böyle bir tabloyu görmeye o kadar ihtiyacımız vardı ki.

Törenin sonuna doğru, David’in Mezmurları (Mizmor Le David)  eşliğinde el yazması bir Tevrat sinagoga törenle getirildi. Bir yandan da şofarlar çalındı. Şofar, vuvuzella gibi ses çıkaran koç boynuzundan yapılan bir enstrüman. Hazreti İbrahim’in oğlunu kurban etmek üzereyken gökten inen koçu temsil eder. Bu boynuzla çıkarılan notalarla Tanrı’nın ismi çalındı.  Hepimiz ellerimizi kaldırıp dini kitabımıza bağlılık yemini ettik. Tevrat’ı sinagoga taşıyan, beyazlar içindeki Türkiye Hahambaşımız İsak Haleva’nın oğlu Rav Nafi Haleva’nın gözlerindeki sevinci hiç unutmayacağım.  Devlet adamları, politikacılar, vakıf temsilcileri hepimiz bir aradaydık. Farklı medya grupları da gelmişti. O gün, yalnız bırakılmamıştık.

Tören bitiminde Tevrat’ı eskiden durduğu yere tekrar dolabına kaldırdık. Herkes Tevrat’a dokunup, güzel dileklerde bulundu.

Tören bitmişti. Bu sefer yine dans ettik. Çünkü biz Sefaradlar dans etmeyi, şarkı söylemeyi severiz. Ve sonuçta: Börekazcı İda babaannesini tekrar görmüştü.

Rav David Azuz yıllar evvel kapattığı ibadethanesini tekrar açmıştı.

Rubi-Rozi Asa çifti emeklerinin sonucunu görmüştü.

Ben de bu ülkede önümde umut dolu bir gelecek gördüm.

Sinagog açmanın oy getirmediği, eleştirildiği dönemde bugünü bize yaşatan, emeği geçen herkese teşekkür ederim. İyi ki varsınız. Biz çok ağladık, dans ettik, yakınlarımıza sarıldık, dua ettik…

Bilmenizi isterim.

İmza: 5 numaralı otobüsten bir Sefarad

Riva Hayim

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/11051/edirne-sinagogu-nu-acmak-icin-yola-cikan-800-sefarad-ve-5-numarali-otobus

 

  • Şalom’da ve geniş basında aynı anda

 

  • EDİRNE SİNAGOGU, BİENVENİDA KERİDA (HOŞGELDİN SEVGİLİM) – KAREL VALANSİ

http://blog.radikal.com.tr/turkiye_gundemi/bienvenida-kerida-hosgeldin-sevgilim-94845?fb_ref=Default

 

  • BÜYÜK SİNAGOG EDİRNE'DE CEMAATİNİ GERİ ÇAĞIRIYOR – SELİN NASİ

http://t24.com.tr/haber/buyuk-sinagog-edirnede-cemaatini-geri-cagiriyor,291750

 

Diğer Edirne Takılanları

 

  • TÜRK MUSEVİ CEMAATİ BAŞKANI İSHAK İBRAHİMZADEH KONUŞMASINDA BU ÜLKENİN ASLİ VATANDAŞLARI OLMALARINA RAĞMEN HAİN GİBİ GÖSTERİLMEKTEN DUYDUKLARI ÜZÜNTÜYÜ DİLE GETİRDİ. İBRAHİMZADEH SİTEMİNDE HAKLI. ÇÜNKÜ İSRAİL HÜKÜMETİNİN YAPTIKLARININ FATURASI BURADAKİ MUSEVİLERE KESİLMEK İSTENİYOR. ZAMAN ZAMAN ANTİ SEMİTİK SÖYLEMLERİN HEDEFİ OLUYORLAR. OYSA TÜRKLER VE MUSEVİLER AVRUPA’NIN DIŞINA İTİLMEYE ÇALIŞILAN İKİ HALK. BU NEDENLE BİR KADER BİRLİKTELİĞİMİZ VAR

Dün bu sinagogun yeniden açılış törenine davetliydim. Türkiye’den ve dünyanın çeşitli ülkelerinden bin kişinin davetli olduğu törene yoğun duygusallık hakimdi.

Nitekim Türk Musevi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzadeh konuşmasında bu ülkenin asli vatandaşları olmalarına rağmen hain gibi gösterilmekten duydukları üzüntüyü dile getirdi.

İbrahimzadeh siteminde haklı. Çünkü İsrail hükümetinin yaptıklarının faturası buradaki Musevilere kesilmek isteniyor. Zaman zaman antisemitik söylemlerin hedefi oluyorlar.

Oysa Türkler ve Museviler Avrupa’nın dışına itilmeye çalışılan iki halk. Bu nedenle bir kader birlikteliğimiz var.

Türkiye’de yaşayan farklı inanç gruplarından insanları düşman gibi gören paranoyak düşünce nedeniyle evlerini terk edenler oldu. Türkiye’de sadece 17 bin Musevi kaldı.

Balkan Savaşı’nda bu toprakları savunmak için hayatını kaybeden Musevilerin de olduğunu pek azımız biliyoruz.

Müslümanlar ve Museviler arasındaki ilişkiler bugün bazı ülkelerdeki politik gelişmelerin etkisiyle oldukça gergin durumda. Halbuki iki dinin çok yakın olduğu hususlar var. Sünnet olmak, domuz yememek, ibadethanede kadın ve erkeklerin farklı yerlerde oturması, takke takmak (Musevilerde kipa) vb gibi.

Türkiye Hahambaşılığı Müşaviri Yaşar Bildirici hatırlattı, Museviler eğer bir şehirde sinagog bulamazlarsa camiye giderek dua ederler. Çünkü camilerde de tıpkı sinagoglar gibi resim ve tasvir yoktur, sadelik hakimdir.

Biraz da sinagogdaki tören atmosferinden bahsedeyim.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Vakıflar Genel Müdürü Dr. Adnan Ertem çok güzel birer konuşma yaptı. Arınç’ın bütün bu alanlarda ciddi emeği var. Nitekim dünkü konuşmasında da farklı inançlardan Türkiye’ye gelmek isteyenler olursa 78 milyon vatandaşın bu insanları kucaklayacağını söyledi.

Arınç’ın “Biz sadece camileri, medreseleri değil aynı zamanda havraları, sinagogları ve kiliseleri de imar ediyoruz" gibi bir ifade kullanması sinagogun varlığına itiraz eden Edirne Valisi Dursun Ali Şahin’e mesaj niteliğindeydi.

Hakan Çelik

http://www.cnnturk.com/yazarlar/guncel/hakan-celik/sinagogda-erdogan-a-neden-dua-okundu

 

  • HOLOKOSTU VE STRUMA TRAJEDİSİNİ ANMA TÖRENLERİNİN ARDINDAN EDİRNE BÜYÜK SİNAGOGU’NUN AÇILMASI SON DÖNEMLERDE ARDI KESİLMEYEN “ANTİSEMİT” ÇIKIŞLAR NEDENİYLE HAYLİ KIRGIN YAHUDİ CEMAATİNİN GÖNLÜNÜ ALABİLİR Mİ?

Bülent Arınç sinagoğa girdiğinde alkışlarla karşılandı.

Sinagoğun restorasyonu için büyük emek veren eski Vali Hasan Duruer’i boşuna aradı gözlerim.

Holokostu ve Struma trajedisini anma törenlerinin ardından Edirne Büyük Sinagoğu’nun açılması son dönemlerde ardı kesilmeyen “antisemit” çıkışlar nedeniyle hayli kırgın Yahudi cemaatinin gönlünü alabilir mi? Alsa bile neye yarar? Annemin Kaleiçi’ndeki mahallesi asla eski günlerine dönmeyecek olduktan sonra.    

Gila Benmayor

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28568524.asp

 

  • EDİRNE’DEKİ BÜYÜK SİNAGOG ESKİ DOSTLARI BULUŞTURDU

http://www.milliyet.com.tr/edirne-deki-buyuk-sinagog-eski-dostlari-edirne-yerelhaber-697999/

 

  • VATANDAŞA "İSRAİL DÖLÜ" DİYEN ERDOĞAN'A SİNAGOG'TA DUA

http://www.cumhuriyet.com.tr/video/video/238131/Vatandasa__israil_dolu__diyen_Erdogan_a_Sinagog_ta_dua.html

 

  • EDİRNE MAHREÇLİ BİR AJANS HABERİ ÜZERİNE…- YILDIRAY OĞUR

 

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yildiray-ogur/585489.aspx

 

  • BÜYÜK EDİRNE SİNAGOGU'NDA YILLAR SONRA İLK SABAH DUASI

http://www.agos.com.tr/tr/foto-detay/475/buyuk-edirne-sinagogu-nda-yillar-sonra-ilk-sabah-duasi

 

  • BÜYÜK SİNAGOG'DA 46 YIL SONRA İLK İBADET

http://www.aljazeera.com.tr/haber/buyuk-sinagogda-46-yil-sonra-ilk-ibadet

 

  • BÜYÜK EDİRNE KALI (Video) – Harun Niyego

https://www.dailymotion.com/video/x2kw2mi_buyuk-edirne-kali_news?start=50

 

  • HOŞ GELDİN SEVGİLİM – HİLAL KAPLAN

http://www.sabah.com.tr/yazarlar/hilalkaplan/2015/03/30/hos-geldin-sevgilim#

 

Haftanın Diğer Takılanları

  • TÜRK YAHUDİ CEMAATİ ESKİYE GÖRE ÇOK DAHA AKTİF. ARTIK AYRIMLAŞTIRMAYA KARŞI TEPKİ GÖSTERİYOR. ESKİDEN DAHA AZ MÜDAHİL OLUNUYORDU. FARKINDALIK AŞAMASINA GEÇTİ. BUGÜNKÜ YÖNETİMLERDE PROAKTİF BİR YAKLAŞIM VAR

Hoşgörü kelimesini sevmiyorum. Ben Musevi dinine inanan bir fertsem neden bir Müslüman beni hoş görsün? Hatalı olan hoş görülür. Musevilik ise semavi bir din. Bunun nesi kötü? Burada bilinçsiz bir bakış açısı var. Ben hoşgörü değil eşit vatandaşlık istiyorum. Dinim ayrı ama ben bir Türk’üm.

(…) Türkiye’de ötekileştirmenin, ayrımcılığın halk tabanında olmadığını söylemiyorum. Öyle saf bir demokrat olmayı reddederim. Türkiye’de Yahudi komşu istemeyenlerin oranı yüzde 64 çıksa da bunun nedeni farklı. Yabancı bir unsur olarak görüyorlar. Çünkü Yahudi’yi tanımıyorlar. Anadolu’ya gidin Hristiyan – Yahudi ayrımını yapamıyorlar. Karşılıklı ilişki yüzeyini kaybettiğimiz için bu durumdayız.

(…) Türk medyasının tamamına yakınında İsrail’e karşı retorik var. Ana akım medyada İsrail’e karşı antipati, sağ ve sola kaydıkça düşmanlık bulunuyor. Bu savaş neden başladı, karşı taraf ne yaptı gibi sorular sorulmuyor. Mesela son savaş üç Yahudi’nin kaçırılması ve öldürülmesi ile başladı. Sonrasında bir Müslüman öldürüldü, ardından da Hamas’ın füzeleri geldi. Ancak bu füzeler medyada yer almıyor. Türkiye’nin yüzde 25’i sıHoğınakta yaşasa bu kabul edilebilir mi? İsrail’in politikalarının her zaman doğru olduğunu söylemiyoruz ama gerekçelerini ortaya koymak gerekiyor. Ayrıca bu konuyu ele alırken İsrail’dekilerin refleksini de iyi anlamak gerekiyor.

(…) Türk Yahudi Cemaati eskiye göre çok daha aktif. Artık ayrımlaştırmaya karşı tepki gösteriyor. Eskiden daha az müdahil olunuyordu. Farkındalık aşamasına geçti. Bugünkü yönetimlerde proaktif bir yaklaşım var.

İvo Molinas (Röportaj: Serdar Korucu)

http://www.radikal.com.tr/turkiye/salom_yayin_yonetmeni_molinas_turkler_ve_museviler_ayrimi_yaralayici-1323406

 

  • BU ROLLERLE “KÖTÜ, GADDAR” OLARAK GÖSTERİLMEYE ÇALIŞILAN GAYRİMÜSLİMLER, ASLINDA ÇANAKKALE SAVAŞI’NDA, AYNI DİĞER ASKERLER GİBİ YAŞAMLARI PAHASINA CEPHEYE GİTMİŞ VE OSMANLI TARAFINDA SAF TUTMUŞTU

Gayrimüslim ve Müslüman şehitlerin bir arada olduğu Çanakkale Şehitliği’nde, bu yıl 18 Mart’ta Başbakan Ahmet Davutoğlu başta olmak üzere tüm devlet erkanının katıldığı bir anma düzenlendi. Mezarlıkta sadece Kuran okutulurken, gayrimüslim şehitler için ayrıca anma yapılmasına gerek duyulmadı.

Hal böyleyken, Yahudi cemaati Çanakkale şehitleri için ayrıca anma yaptı. Yahudi Cemaati, 1. Dünya Savaşı’nın 100. Yılı dolayısıyla Osmanlı Ordusunda şehit düşmüş Yahudi subaylar anısına, Acıbadem Yahudi Mezarlığındaki Şehitlik Abidesinde anma düzenledi. Cemaat üyelerinin katıldığı anmada konuşma yapan Harun Niyego, “Türkiye’nin kuruluşunu hazırlayan tarihsel olaylar zinciri içinde yakın döneme baktığımızda Yahudi Cemaati idarecileri yaptıkları girişimlerle, Yahudiler de büyük felaketlerin yaşandığı 1.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın çeşitli cephelerinde orduya büyük katkıları ile tarihsel süreç içinde yerlerini almışlardır.

I.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı mücadelemizde birçok dindaşımız Osmanlı’nın çeşitli cephelerinde vatani görevlerini yaparken yaşamlarını yitirdiler. Şehit oldukları ya bilindi veya hiç iz bırakmadan geride ailelerini, eşlerini, çoluk çocuklarını bırakarak bu dünyadan göçüp gittiler” diye konuştu.

Yahudi cemaatinin anmasına, devlet erkanından kimse katılmadı. Ancak cemaati asıl üzen bugünlerde Televizyon kanallarında sık sık dönen özel bir şirketin reklamlarıydı.

Çanakkale Savaşının 100. Yıldönümü nedeniyle bir lastik firması televizyon kanallarına reklam verdi. Reklam filminde, Çanakkale Savaşı sırasında cephede askerler lastikleri olmadığı için çok zor durumda kalıyorlar. Komutan iki askerinden acilen lastik getirmesini istiyor. Lastikleri almak için İstanbul’a giden askerler, burada giyimi ve bozuk Türkçesi ile bir Yahudiyi andıran tüccara gidiyorlar, ancak tüccar parayı peşin isteyerek, lastikleri vermiyor. Yahudi tüccar, bir millet ölüm kalım savaşı verirken parasını düşünen gaddar bir satıcı havasında sunuluyor, bu sırada fondan “kurnaz tilki” sözü duyuluyor.

Reklama gösterilen tepkiler üzerine, şirket bir açıklama yaptı ve reklama konu olan hikayenin gerçekten yaşandığını iddia etti.

Bu rollerle “kötü, gaddar” olarak gösterilmeye çalışılan Gayrimüslimler, aslında Çanakkale Savaşı’nda, aynı diğer askerler gibi yaşamları pahasına cepheye gitmiş ve Osmanlı tarafında saf tutmuştu. Tarihçiler, savaşta, 558 gayrimüslim askerin yaşamını yitirdiğini belirtiyorlar. Savaşta yaşamını yitiren her 100 askerden biri gayrimüslim, yani Ermeni, Rum veya Yahudi idi. Savaşta yaralanıp ya da hastalanıp sonradan yaşamını yitirenler ve kaybolanlarla birlikte bu sayının daha fazla olduğu düşünülüyor. Bazı kaynaklara göre ise cephede yaşamını yitiren 3 bini aşkın gayrimüslim var.

Sibel Hürtaş

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/originals/2015/03/turkey-gallipoli-war-other-m.html#ixzz3VnQhnPKR

 

  • BİBİ ANLAŞILAN BUNLARI ‘YİYİP YUTACAK’. SEÇİLİR SEÇİLMEZ DE KABAK GİBİ ORTADAYKEN, “İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMDEN” VAZGEÇTİĞİNE YORULAN SÖZLERİNİN YANLIŞ ANLAŞILDIĞINI SAVUNDU. ARAPLARA YÖNELİK “SÜRÜ HALİNDE OY KULLANMAYA GİTTİLER” ÇIKIŞI İÇİN ÖZÜR DİLEYİP “ARAP İSRAİL TOPLUMUNU İNCİTTİĞİMİ BİLİYORUM. NİYETİM BU DEĞİLDİ. ÖZÜR DİLERİM. HEPİNİZİN BAŞBAKANIYIM” DEDİ

Dönelim İsrail’e... Netanyahu yenilseydi Obama’nın işi kolaydı. Olmadı. Olmayınca karşı atağa geçildi. En son Beyaz Saray Genel Sekreteri Dennis McDonough’un liberal Yahudi lobisi JStreet’teki konuşmasında, “Yarım yüzyıldır süren işgal sona ermeli. Filistin halkı bağımsız devletlerinde yaşama ve kendi kendilerini yönetme hakkına sahip olmalı” demesi yenilir yutulur değil. Yetmedi, bir de dünya güçlerinin İran’la nükleer anlaşmaya ulaşma çabaları için “Gerçekçi ve başarılabilir” dedi.

Bibi anlaşılan bunları ‘yiyip yutacak’. Seçilir seçilmez de kabak gibi ortadayken, “iki devletli çözümden” vazgeçtiğine yorulan sözlerinin yanlış anlaşıldığını savundu. Araplara yönelik “sürü halinde oy kullanmaya gittiler” çıkışı için özür dileyip “Arap İsrail toplumunu incittiğimi biliyorum. Niyetim bu değildi. Özür dilerim. Hepinizin başbakanıyım” dedi.

Bunlar Batı’nın tercihi. Sadece ABD değil AB’nin gözü de İran pazarında, bilhassa enerji işbirliğinde. İsviçre’de hem nükleer hem de gaz pazarlığı dönüyor. İsrail’in engel olmasını da istemiyorlar. Peki niye? ABD Başkanı, İran’ı açıkça bölgede ‘rasyonel oyuncu’ görüyor. Benzetmek gibi olmasın ama tıpkı “Kissinger stratejisinde Şah’ın İran’ı gibi”..

Geçenlerde Ulusal İstihbarat Tehdit Değerlendirmesi yayımlandı. ‘Tarihte ilk kez’ İran “mezhepçiliği dindirmek, sorumlu ortaklık inşası ve Suud’la tansiyonu düşürmek istiyor” tespiti yer aldı. İran’ın bölgede Şii topluluklara desteği ise “bölgesel güvenlik açısından tali sonuçlar” diye yorumlandı. Daha geçenlerde İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin danışmanı Ali Yunusi’nin ‘Pers imparatorluğu’ mirasını anıp Bağdat için ‘payitaht’ demeye kalkışması karşısında İran’da ‘linçten beter edilmesi’ düşünülünce gayet doğru gibi...

ABD liderinin kaybedecek bir şeyi yok. Dolayısıyla bakmayın siz ABD’deki ‘çatlak seslere’, Irak’ta IŞİD’le savaştan hareketle İran’ı ‘Şiilikten’ vurmalara. Onlar Körfez’in ‘yankılamaları’. Mezhepçi Suud, Körfez ve ortakları panikledi. En büyük kozları, hepimizi korkutması icap eden, ‘Sünni-Şii savaşı çıkar’ tehditleri..

Kıssadan hisse 10 puanlık uzman sorusu: Kim ‘rasyonel’, kim ‘irrasyonel’?

Ceyda Karan

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/235624/Kim_Rasyonel_.html

 

  • NETANYAHU SAĞCI, ULTRA ORTODOKS BİR HÜKÜMET KURARSA, BARIŞ SÜRECİ BÖLGEDEN TEMELLİ OLARAK ORTADAN KALKARSA VE NETANYAHU FİLİSTİNLİLERİN GÜVENİNİ GERİ KAZANMAK İÇİN HİÇBİR ŞEY YAPMAZSA İSRAİL BİR YIL GEÇMEDEN KENDİNİ DİPLOMATİK BİR KUŞATMA ALTINDA BULABİLİR

Netanyahu sağcı, ultra Ortodoks bir hükümet kurarsa, barış süreci bölgeden temelli olarak ortadan kalkarsa ve Netanyahu Filistinlilerin güvenini geri kazanmak için hiçbir şey yapmazsa İsrail bir yıl geçmeden kendini diplomatik bir kuşatma altında bulabilir. Netanyahu tecrübeli bir kişi. Durumun farkında. Seçimin hemen ertesinde verdiği mülakatlarda Bar İlan konuşmasına sahip çıkması da bunu gösteriyor. Asıl soru süreci başa sarabilecek kadar yaratıcı olup olamayacağıdır. “Süreç” derken şu ya da bu hedefe ulaşması icap eden barış sürecini kastetmiyorum. Bu, ünlü ‘Netanyahu Evi’nin kreasyonu olan diplomatik süreçtir. Bu sürecin hiçbir yere ulaşması gerekmez, tek amacı ayak sürümek ve oyalanmaktır.

Netanyahu’nun bu bağlamda atabileceği adımlardan biri, bölgesel bir anlaşmaya ve Arap Barış Girişimi’ne vurgu yapan yeni bir Bar İlan konuşması olabilir. Netanyahu böyle bir yol izleyecek olursa ayağına dolanabilecek tek engel Bennett olur. O noktada da – bundan yaklaşık bir yıl sonra mesela – Bennett’i büyük bir memnuniyetle Lapid veya Herzog’la değiştirir. Böylece hükümetini “reset” edebilir ve ona uluslararası toplumun gözünde daha iyi bir DNA şırınga ederek yeni bir yola koyulur. O aşamada Herzog ve Lapid’in de bugüne göre zayıflamış olması ve Netanyahu’ya “Evet.” demesi muhtemel. Tabii hep ulusal menfaatler adına… Böyle bir durumda Netanyahu yeni bir hayata, yeni bir koalisyona kavuşabilir ve belki yepyeni bir başlangıç da yapabilir. Ancak o noktaya ulaşana kadar – bir şekilde ulaşabilirsek – işler buralarda epey sevimsiz olacak gibi görünüyor.

Ben Caspit

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/originals/2015/03/israel-netanyahu-right-wing-coalition-kahlon-fig-leaf.html#ixzz3VnY1hQnv

 

  • NETANYAHU’NUN KURACAĞI AŞIRI SAĞ KOALİSYON VE İSRAİL-AMERİKA GERGİNLİĞİ MISIR VE ÜRDÜN’Ü İSRAİL İLE ARASINA MESAFE KOYMAYA İTEBİLİR

Son aylarda Washington ile iyice tırmanan gerginliğin ardından Netanyahu’nun seçim öncesi Filistin ile ilgili yaptığı açıklama Washington’ın verdiği bu diplomatik desteği sona erdirebilir.

İşte Obama yönetiminin ‘İsrail’le ilişkilerimizi yeniden değerlendireceğiz’ beyanı bu anlama geliyor.

Ve bu beyan, İsrail karşıtı bir dizi diplomatik girişime ivme kazandıracak.

Filistin yönetimi Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde İsrail’e Gazze’de işlediği insanlık suçlarından dolayı dava açmaya hazırlanıyor.

Fransa, İngiltere ve Almanya İsrail’i Birleşmiş Milletler’de sıkıştırmak için kolları sıvadı.

İsveç’in ardından İspanya, İrlanda, İngiltere, Fransa ve Belçika parlamentoları da Filistin’i tanımak için hükümetlerine baskı yapıyor.

Böyle bir dönemde İsrail’in Amerika’nın diplomatik desteğini yitirmesi Tel Aviv kötü haber.

Buna bir de onlarca yıl İsrail ile yakın ekonomik ve stratejik işbirliği içinde olmuş Mısır ve Ürdün’ü ekleyin.

Netanyahu’nun kuracağı aşırı sağ koalisyon ve İsrail-Amerika gerginliği Mısır ve Ürdün’ü İsrail ile arasına mesafe koymaya itebilir.

Netanyahu’nun zaferi Ankara ile de gerginliğin süreceği ve hatta haziranda yapılacak genel seçimler öncesinde bu gerginliğin daha da tırmanabileceği anlamına geliyor.

Kısacası Netanyahu’nun zaferi Filistin’i diplomatik olarak hareketli, İsrail’i ise dış politikada zor günlerin beklediğinin habercisi.

Gönül Tol

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/gonul_tol/netanyahunun_secim_zaferi_abbasin_elini_guclendirebilir-1320889#

 

  • NETANYAHU VE ABD İÇ POLİTİKASINDA NETANYAHU ÇİZGİSİNİ SAVUNAN SİYASİ AKTÖRLER BATI’NIN ETKİN AKTÖRLERİ DEĞİL ARTIK

“Nasıl bir İsrail politikası?” kolay bir soru değil. Yukarıda değindiğimiz tarihi gerçeklerden ötürü Batı’nın İsrail politikası ana hatları ile kalıcıdır. Bu gerçek Netanyahu yönetimi, hatta Lieberman gibi bir politikacının başbakan olması ile de değişmez. Ama Batı Netanyahu’nun Filistin, genel olarak Ortadoğu ve İran politikasında takındığı yıkıcı politikaya da geçit vermez. Netanyahu ve ABD iç politikasında Netanyahu çizgisini savunan siyasi aktörler Batı’nın etkin aktörleri değil artık. Washington’da Obama Avrupa’da Obama çizgisinde bir politik irade hakim. Sarkozy gibi Avrupa sağını temsil eden politikacılar bile Netanyahu konusunda farklı düşünmüyor.

Konuyu Türkiye açısından değerlendirdiğimizde de durum iç açıcı değil. İsrail Türkiye ilişkileri biliyorsunuz soğuk. Ankara’da da Netanyahu gibi Batı’nın artık güvenilir bulmadığı bir politikacı etkin. Bu yüzden Ankara İsrail politikasında da ciddiye alınır bir faktör değil. Etkinliği yok. Ortadoğu’da Türkiye 2002 seçimleri gibi demokrasi rüzgarlarını bir kez daha estiren bir hava yeni dinamikler üretebilir. Ortadoğu’nun barış, diyalog ve kardeşliği dillendiren yeni ve güvenilir politikacılara ihtiyacı var, savaş naralarına değil.

Ali Yurttagül

http://www.zaman.com.tr/ali-yurttagul/batinin-israilde-netanyahu-sorunu_2285463.html

 

Netten okumalar

 

  • YAHUDİ MEZARLIĞI BİLDİĞİNİZ GİBİ…

http://www.gunaydinmilas.com/milas/2227-yahudi-mezarligi-bildiginiz-gibi

 

  • TÜRKİYE HOLOKOST YAŞANIRKEN NE YAPTI? – ELİF AKGÜL

http://bianet.org/bianet/insan-haklari/163265-turkiye-holokost-yasanirken-ne-yapti

 

Netten seyredin

 

  • PESAH (NAFTALİ HALEVA)

https://www.youtube.com/watch?v=udilln_lSqE#t=76

 

  • 2. DÜNYA SAVAŞINDA TÜRKİYE'NİN YAHUDİ POLİTİKASI

https://www.youtube.com/watch?v=j4IsbcOVH30