Bir zamanlar ANADOLU ve TRAKYA’da Yahudi yaşamı -2

Geçtiğimiz sayı başlayarak alfabetik sırayla yer verdiğimiz Türkiye’nin muhtelif şehirlerinde yaşamış ancak günümüzde artık kalmamış Yahudi Cemaatlerini tanıtmaya devam ediyoruz

Yusuf BESALEL Perspektif
8 Nisan 2015 Çarşamba

Samsun: 1920’lerde Yahudiler, Samsun’u bir yerleşim bölgesi olarak seçmişlerse de, çocukların eğitimi yetersiz kalınca, kenti terk etmişlerdi.1926’da Samsun’da 20-26 Yahudi aile ve ibadethane olarak kullandıkları bir evleri vardı. Galante 1899 ‘Tiempo’ Gazetesi’ne istinaden Samsun’da üç Yahudi ailesi, bir düzine bekâr Yahudi ve 6 Kürt Yahudi’si hamal bulunduğunu Hamenora’nın 1934 yılındaki 10-12 sayılarındaki ‘Amisus (Samsun)Yahudileri' adlı makalesinde yer vermişti.

Silivri: Eskiden ‘Silivriya’ olarak anılan bir yerleşim bölgesinde,1926’da bir zamanlar 20 bin olan Yahudi nüfusundan geriye 50-60 aile kalmıştı. Geçim durumları çok iyi olmayan bu cemaatin Bikur Holim’i (hastalara yardım),80 kişilik karma Yahudi okulu ve sinagogu bulunmaktaydı. Aralık 1940 başlarında Bulgaristan’dan Filistin’e gitmek üzere çıkan köhne ‘Salvador’ gemisi Silivri önlerinde fırtınaya tutulmuş ve batmıştı. Kazada kurtulan 122 kişi Silivri’de sinagogda istirahat ettirilmişler, ölenler Yahudi Mezarlığı’nda toprağa verilmişlerdi.

Tekirdağ: Eski adı Rodosto olan Tekirdağ’da 1900’lerde 1400 Yahudi aile yaşıyordu.1926’da Galipoli’dan (Gelibolu) gelenlerle rağmen bu sayı 800’e inmişti.

Yöreye İspanya’dan göç eden Yahudiler, 1493’te Tekirdağ’a yerleşerek, ticaret ve ziraatla uğraşmaya başladılar. ‘Çerçi’ adındaki atlılar, İstanbul’a gelip ticaret yaparlardı. 1920’lerde ABD’ye, 1934’te de Trakya Olayları’ndan sonra İstanbul ve Filistin’e göçler oldu. Kentte biri sahilde (Rodosto) olmak üzere beş sinagog vardı. Bikur Holim ve 150 kişilik bir karma okul da mevcuttu. Göçlerden sonra geriye kalanlar, Kardeşlik Kulübü’nü kurdular. Bu kulübün  Müslüman azaları da vardı ve çok samimi bir dayanışma mevcuttu. Esasen ünlü Macar şairi Mikes Kelemen, Tekirdağ’ı betimlerken kentin dört kısma (Türk, Rum, Ermeni ve Yahudi) ayrıldığını belirtmiş fakat “birlik olur bir yerde dinler böylece ayrılınca” mısrasını zikretmişti. (Tekirdağ 20 Ekim 1721). Ayrıca Genç Kızlar Birliği ve Kadınlar Kolu vardı…

1948’de göçler yeniden başladı ve Yahudilerin dükkânlarını açmadığı cumartesi günlerinde ticaretin ağırlaştığı bu kentte Yahudi nüfusu giderek yok oldu.1958’de sahildeki sinagog da bedeli ödenerek istimlâk edildi ve ‘Londra Asfaltı’ şosesi için yol açıldı. Bu tarihlerde mevcut 50 kadar Yahudi de göçlerle ayrıldı. Tekirdağ’ın ünlü Yahudi aileleri arasında Barzilay, Benezra, Ojalvo, Yeruşalmi vb gibi isimler yer alır. Halen Tekirdağ Yahudi Mezarlığı metruk durumdadır ve bazı eski taşlar devrilmiştir. Bir zamanlar Yahudilerin yaşamış olduğu mahalledeki evler de metruk ve bazıları da tamamen yıkılmış durumdadır…

Tire: Tire’deki Yahudi varlığı, Aydınoğulları Beyliği zamanından beri bilinmektedir. 1926 tespitlerine göre Tire’de yaklaşık 350 Yahudi ailesi yaşamlarını sürdürmekteydi. Türkçe ve İbranice öğrenim yapan Tire Yahudi Okulu’nda 150 öğrenci öğrenim görmekteydi. Tire’de iki büyük sinagog ve bir yeşiva vardı ve yoksullara yardım konusuyla ‘Kadınlar Kolu’ ilgilenmekteydi. Ahmet Munis Armağan, ‘Anadolu Tarihinde Tire Yahudileri’ adlı eserinde Tire Yahudilerinin varlığının Türklerin yerleşiminden evvel olma olasılığını ve Sart Yahudilerinin varlığının buna kanıt olabileceğini dile getirmiştir. 1916 tarihli ‘Büyük Yangın’ merkezi çarşıdaki havraların yitirilmesine neden oldu. Ayrıca Müslümanların ‘Koca Mezarlığı’ ile Yahudi Mezarlığı korunamamıştı. Yahudi Mezarlığı’na ait kitabeler gelişi güzel Kürdüllü deresi içine bırakılmış ve ilgililer tarafından koruma altına alınmıştır. Bunların arasında  Grekçe yazılar da olması ilginçtir.

Yanan havralardan sadece Merkez Çarşı’sındaki Kal Şalom günümüze kadar intikal edebilmişse de halen bir mefruşat mağazası tarafından kullanılmaktadır. Yahudilerden intikal eden ‘Portugal’ Caddesi, günümüzde Portakal Pazarı olarak anılmaktadır. Ahmet Munis Armağan kitabında bu kentte yaşayan aile isimleri arasında şunları zikretmektedir: Sardas, Kolodra, Azar, Kalamida, Beja, Parsimento, Galante, Eskapa… Yazar, Tire’nin Yahudi dünyasındaki önemine atfen ‘Küçük Safed’ olarak anıldığına işaret etmekte ve bunun Yahudilerin Tire’de ne kadar huzurlu olduğunu belirttiğini ifade etmekte…

Tokat: 1530’dan evvel de Yeşilırmak kenarlarında bulunan bu kentte bir Yahudi Cemaati bulunmaktaydı. Amasya’daki kan iftirasından sonra bu kentten Tokat’a Yahudi göçü olmuştu. 19.yüzyılda 100 aile kalmıştı. Yahudiler ticaretle iştigal ederlerdi. Varlıklı ve çok dindar kişilerdi ve komşularıyla ilişkileri çok iyiydi, konukseverlikleri, güzel yemekleri ve coşkulu bayramları ile anılırlardı. Daha sonra Ermeniler onları ticarette daha modern yöntemlerle geçtiler ve cemaat dağıldı. Tokat’ta iki Yahudi Mezarlığı ve bir sinagog vardı. Genizası(dini parşömenlerin deposu) bulunmuştur. 1926 tespitlerinde ancak 38-40 aile kalmıştı ve din dersi veren bir haham da bulunmaktaydı. Haklarında fazla bilgi bulunmayan bu cemaat mensuplarının göç ettiği kentlerden birisi de Ankara olmuştu.

Urfa: Eski zamanlarda ‘Edessa’ adını taşıyan bu kent, 116 yılında Romalılar tarafından zapt edildi. 2. yüzyılda burada Yahudilerin belirli bir varlığı olduğu saptanmıştır. 825 yılında kent İslam hâkimiyetine girdi. Osmanlı döneminde 19.yüzyılın ortalarına doğru Urfa’da 150 Yahudi ailesi bulunmaktaydı. 1904 yılı nüfus tespitlerine göre kentte 332 Yahudi olduğu anlaşılmıştır. 60 yılı aşkın bir süre evvel Yahudi Şorkaya ailesinin yedi üyesi Urfa’daki evlerinde vahşice katledildi. Oğulları Haymun’un Müslümanlığı seçmesi ve kendilerinin  de din değiştirmeye hazırlanmaları nedeniyle öldürüldükleri iddia edildi. Katiller yakalanmadı ve cinayetin esrarı çözülmedi. Katliamdan kurtularak Ahmet Kemal ismini almış olan oğlun ifadesine göre, Yahudi Cemaati bu işten sorumlu kılınmış ve cemaat liderlerinden Azzur Bozo, Yusuf Hamuz, Hıdır Yeşil, Azzur Bilgin ve Nesim Binler cinayeti planladıklarını iddiası ile yargılanmış fakat beraat etmişlerdi.1948’de İsrail Devleti’nin kurulmasıyla, cemaat mensuplarının çoğu bu ülkeye veya Amerika’ya göç etti. Yukarıdaki olaylardan sonra göçler süregelmiş, bazı Yahudiler Diyarbakır’a gitmişlerdi.1960’ların sonuna doğru Urfa’daki bir Yahudi Cemaati kalmadı. Varlıklı Yahudilerin bir kısmı İstanbul’a yerleştiler.

Urla: 1831 nüfus sayımlarına göre, Urla’da 50 kadar Yahudi yaşıyordu.1926 yılı itibarıyla burada 20 Yahudi aile saptanmıştır. Yeni yerleşim yerlerine ve Amerika’ya yapılan göçler bu topluluğu yıpratmış ve Yahudi sakinleri ilçeyi terk ettiler.  Günümüzde Urla’daki Toptepe Yahudi Mezarlığı terk edilmiş vaziyettedir ve taşlar etrafa dağılmıştır. Urla’da eskiden Yahudilerin yaşadığı tahta evler, harap ve metruk durumdadır.

Uzunköprü: Yahudiler buraya 1911 yılından itibaren yerleşmeye başlamışlardı. Sinagogları ve 50 öğrencili okulları vardı. 1926 yılı tespitlerine göre küçük bir topluluktular. 1934’te Trakya Olayları’nda diğer Trakya Yahudi Cemaatlerine yöreyi bir günde boşaltma uyarısı, bu yerleşkede üç gün olarak tecelli etti ve Yahudi vatandaşlar, varlıklarını düşük fiyata da olsa satarak yöreden ayrılma imkânına kavuştular.

Manisa Yahudileri

Avram Galanti, 1904 yılında Turgutlu’da 1391 tarihli bir İbranice kitabeye rastladığını belirtmektedir. Ancak Manisa’da Yahudi varlığına ait kesin bilgiler, 1492’de İspanya’dan gelen genel göçlerden 20-30 yıl sonra yapılan sayımın sonuçlarını ihtiva eden 1531 tarihli tahrir defterinde yer almaktadır. Bu sayımda söz konusu Yahudi topluluğunun 88 hane ve 33 bekâr erkek olduğu anlaşılmaktadır.

Osmanlı ülkesine gelen ve içlerinde sadece İspanyol Yahudileri (Sefarad)değil, Orta Avrupa menşeli (Aşkenaz)Yahudilerinin de Batı Anadolu’da ilk yerleştikleri şehirler arasında Manisa’nın yer almasında Manisa’nın siyasal bir merkez niteliği özelliği taşıması ve adeta ikinci bir payitaht durumunda bulunması rol alır. 16.yüzyılın sonlarında  bu kente Selanikli Yahudi dokumacılar da göç etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme devrinin başladığı 17’inci yüzyılda kentteki Yahudilerin iktisadi durumu bozulmuş ve başta İzmir olmak üzere çevre kentlere göçler olmuş, Yahudi nüfusu 200’e kadar düşmüştür. 18. yüzyıldaki  seyyahların ifadesi Yahudilerin Rum ve Ermenilerin rekabeti sonucu da ticari dinamiklerinin bozulduğunu ortaya koyar. II. Mahmut döneminde, 1831 yılı tahrir defterinde 343 erkek Yahudi olduğu yazılıdır.

20.yüzyılın başlarında 1000 dolaylarında nüfusa sahip Yahudilerin geniş ölçüde şehri terk etmeleri, Yunan işgali ve Manisa’nın yanması sonucu gerçekleşmiştir. 20.yüzyılın ilk çeyreğinde bu hadiseler sonucunda Cumhuriyet’in ilk yıllarında gerçekleştirilen ilk nüfus sayımında sadece 278 Yahudi tespit edilmişti. Nüfus; 1945’te 308, 1955’te 26, 1960’da 16, 1965’te 23 olarak tespit edilmiştir. Bu dönemde kentten göç edenlerin çoğu, Amerika ve Avrupa ülkelerine gitmiştir. Hatta işlerinden Moris Şinasi, Amerika’da zengin olmuş ve vasiyeti gereği hanımı,1932-1933’de o devre göre son derece modern bir çocuk hastanesi inşa etmişti.

Galante’ye göre, Manisa’da başlangıçtan 1906’ya kadar 27 başhaham yer almıştı ve 1560 tarihli sicil kayıtlarına göre kentte dört sinagog bulunmaktaydı. 16.yüzyılda ekonomik alanda sivrilen ve kümeleşen cemaate Müslüman halkın ev satma hususunda güçlük çıkardıkları zikredilmişti.17.yüzyılda Rum ve Ermeni Cemaatleri ile  olan sürtüşmeler ise hükümetçe önlenmişti. Bireysel cizye ve rav vergilerinin miktarı itibarıyla, cemaatin  iyi bir iktisadi durumu olduğu anlaşılabilir. Gene 16. yüzyıl itibarıyla Manisa Yahudilerinin mesleki faaliyetlerinin kumaş imalatı ve satıcılığı, hububat, kuru meyve ticareti, şarap imali, pamuklu kumaş dokumacılığı, çuka işletmeciliği, kasaplık gibi konuları kapsadığı saptanmıştı. Yahudi tüccarlar kendi aralarında  ve Venedikli tacirlerle şirketleşme ortaklıkları da kurmuşlardı. Venedikli tüccarlarla olan ihtilaflar Divan’a dahi intikal etmişti. 17.yüzyılda İran’dan gelen Ermenilerin Manisa’ya yerleşmesi, Rumların ziraatta yoğunlaşması, Manisalı Yahudilerin İzmir ve civar yörelere göçüne sebebiyet verdi. Bununla beraber Manisa Yahudileri bu dönemde şehzadelere ve bazı devlete ait gelirlerin toplayıcısı olarak da görev yapmışlardı.

Tanzimat Dönemi başında (1840-1845) daha düzgün tutulabilen tahrir defterlerine istinaden cemaatin ekonomik bünyesini aydınlatabilecek bir husus da ortaya çıkmıştır. Buna göre ev sahipliği genel sayı itibarıyla dörtte bir oranındadır. Ancak cemaat mensuplarının hemen hemen hiçbirisinde arazi parçaları bulunmamaktadır. Hâlbuki ‘kazzaz’ yani ipek ticareti ile uğraşan sermayedar Yahudiler de bulunmaktaydı ve kiraya verecekleri dükkân ve ev sahibi olmayı yeğlemişlerdi. Geçimini iane ile sağlayan Yahudi sayısı sınırlıydı.

Galante 19.asrın sonlarına doğru Manisa Yahudi Cemaati’nin sadece sanayi, ticaret ve sarraflıkla değil; ziraatla meşgul olduğunu ileri sürer. Ayrıca terzilik, hırdavatçılık, kunduracılık, kalaycılık, marangozluk da yapıyorlardı. Bankacılıkla iştigal eden şirketler de kurmuşlardı. Bağcılıkla da ilgileniyorlar ve kuru üzümleri ihraç ediyorlardı. Galante 1904’te Alliance Universal İsraelite’in Aydın yakınlarında kurmuş oldukları Or-Yahuda adlı çiftlikte yirmi Yahudi gündelikçinin çalıştığını saptamıştı.

1930’da özellikle ABD’ye olan göçler nedeniyle, Yahudi Cemaati kenti tamamen boşaltmıştı.

 

 

YAZININ 1. BÖLÜMÜ

https://www.salom.com.tr/haber-94254-bir_zamanlar__anadolu_ve_trakyada__yahudi_yasami_.html

 

 

 

Kaynakça: Osmanlı ve Türkiye Yahudileri, Yusuf Besalel, Gözlem,2003

Unutulmuş bir Cemaat, Manisa Yahudileri

Feridun M.Emercen; Eren,1997

Google, ilgili linkler