Yom Aşoa anması bu yıl Aşkenaz Sinagogu’ndaydı…
2. Dünya Savaşı’nda katledilen 6 milyon kardeşimizin anma töreni bu yıl yoğun bir katılımla Aşkenaz Sinagogu’nda gerçekleşti. Anmaya hükümeti temsilen Büyükelçi Ertan Tezgör, Dışişleri Bakanlığı İstanbul Temsilcisi Büyükelçi Kenan İpek, Büyükelçi Tahsin Tunç katılırken, birçok yabancı ülke konsolosları, azınlık cemaatleri dini temsilcileri de hazır bulundu. Anmanın bu yıl ‘Avusturya’ Aşkenaz Sinagogu’nda yapılması ile birlikte tören bazı ilklere de şahitlik yaptı. Aşkenaz Cemaati’nden Robert Schild’in öncülüğünde Aşkenaz Cemaati ve Avusturya Dışişleri Bakanlığı İstanbul Kültür Ofisi arasındaki işbirliği neticesinde 2011 yılında konuk konuşmacı olarak davet edilen Avusturya Lisesi Müdürü ve St. Georg Kilisesi Başrahibi F.Kangler’den sonra, bu yıl da Viyana’da yaşamakta olan Şoa tanığı gazeteci, yazar ve aktivist Karl Pfeifer ile Viyana Büyük Sinagogu, dünyaca tanınmış Başkantoru Shmuel Barzilai da sinagogu onurlandırdılar.
Bilindiği üzere 1870-1938 arası Viyana Sefaradları’nın gittiği ‘Türk Sinagogu’ ile İstanbul Aşkenazları’nın gittiği ‘Avusturya Sinagogu’ koşutluğu ne yazık ki Kristal Gece diye adlandırılan saldırı gecesinde Türk Sinagogunun da yakılması sonucu ortadan kaldırılmıştı. Bu bağlamda 115 yıldır dimdik ayakta duran Aşkenaz Sinagogunda yapılan anma töreni gerek Türk Yahudileri kadar Avusturya Devleti için de kültürel bir anlam taşıyor.
Anma töreni okunan Minha duası sonrasında Semih Yasavul’un günümüzde Holokost’a bakış açısı ile ilgili düşüncelerini paylaştığı konuşması ile başladı. Ardından Kantor Schmuel Barzilai’ın kantoral ilahileri ile yahidleri büyüleyen Arvit duasına geçildi. Törenin bir sonraki bölümünde ise 6 milyon kardeşimiz adına her yıl olduğu gibi temsili 6 mum yakıldı. İlk mumu Hahambaşı Rav İsak Haleva, Süzet Sidi ile birlikte; ikinci mumu İsrail Başkonsolosu Shai Cohen, Büyükelçi Ertan Tezgör ile birlikte; üçüncü mumu Cemaat Başkanı İshak İbrahimzadeh, Sami Erbeş ile birlikte, dördüncü mumu Av. Benyamin Poluman Avusturya Büyük Elçisi Klaus Wolfer ile birlikte; beşinci mumu Daryo Katalan Or-Yom pansiyonerleri ile birlikte ve son mumu da Jak Sevgi, Doç. Dr. Umut Uzer ile birlikte yaktılar.
Anma töreni Rav Mendy Chitrik’in, Kantor Barzilai ile birlikte seslendirdiği ‘Ani Maamin’ ilahisi ile devam etti. Rav Mendy şarkının sözlerini “Tam bir imanla Maşiah’ın geleceğine inanıyorum ve geç kalsa bile bir gün gelmesini bekliyorum” şeklinde tercüme etti. Bu şarkı Hasidik bir Yahudi olan Rav Azriel Dovid Fastag tarafından Treblinka Ölüm Kampına götürüldüğü esnada normalde içinde hayvan taşınan bir tren vagonunda bestelenmiş, Rav Fostag ise birkaç gün sonra gaz odasında can vermişti.
Törenin sonraki bölümünde ise Robert Schild tarafından yapılan sunum ve ardından Karl Pfeifer’in anılarının aktarılmasına geçildi.
" 'Yahudi olmaktan her zaman gurur duymalısın.' Ağabeyimin bu tembihi on birinci yaş günümden itibaren hayatımı kurtaran adımlar atmamda çok etkili olmuştur. Ki o zamanlar Yahudiler için gurur duygusuna kapılabilmek için en ufak bir vesile yoktu..."
Pfeifer konuşmasının ana temelini oluşturan Yahudilik gururunu yahidlerle paylaşırken döneme dair Avusturya’dan başlayıp Macaristan-İstanbul-Beyrut ve nihayetinde dönemin Filistin topraklarında bitecek hikayesini de paylaştı. Anılarının İstanbul bölümü özellikle dikkatle dinlendi.
“Bu korku dolu saatlerin sonunda İstanbul’a doğru yola koyulabildik. Almanların etki alanından çıkarak en büyük tehlikeyi atlatmış, rahat bir nefes alabilmiştik. Türkiye sınırından geçtikten sonra, Siyonist-Sosyalist gençlik kolunda öğrendiğimiz şarkıları söyleye söyleye İstanbul’a vardık. İstanbul`da Jewish Agency’nin temsilcileri bizleri Sirkeci garında karşılayarak Galata’da, Türk polisi tarafından korunan küçük bir pansiyona götürdü. Türk yemeklerini çok lezzetli bulmakla birlikte, onlara alışık olmadığımız için birçoğumuz ishal oldu. Bir defasında korumalar eşliğinde sinemaya gitmemize izin verildi. Robert Taylor’un başrol oynadığı bir Amerikan savaş filmini gördük. Filmin öyküsünü anlamasak da, İngiliz ve Amerikan uçaklarının Almanya’yı bombalayışını hayranlıkla izledik.
İstanbul`da dört gün dinlendikten sonra Boğaz’ın Anadolu yakasındaki Haydarpaşa istasyonundan trene binerek ikinci sınıf vagonlara yerleştirilip Beyrut’a doğru yola çıktık. Bu trende dört bilet sınıfı seçeneği vardı. Yahudi cemaati bize yolluk olarak helva adı verilen ağır tatlıdan kocaman bir parça vermişti. Tatlıya epeydir hasret kaldığımız için çakılarımızla helvaya hücum ettik, ancak çok geçmeden midelerimizi bozduk.
Anadolu bambaşka bir dünyaydı. Bizler için her şey çok yeni ve yabancıydı. İstasyonlarda kafeslerinin içinde gıdaklayan tavuklarıyla trene binen köylü kadınlarını görüyorduk. Portakal ve muz satılıyordu, ancak bunları ödeyecek paramız yoktu. Gece saat birde Ankara’ya vardık ama trenden inmemiz yasaktı. Anadolu topraklarını ve Suriye sınırını sorunsuz biçimde geçtik. Artık müttefik kuvvetlerin bölgesine varmıştık. Halep’e giden trene Fransız ve İngiliz askerleri bindi. Orada, Yahudileri yasadışı yollardan yurda sokan Mossad Aliya Bet organizasyonundan bir görevli de trene bindi ve bize eşlik etti.
18 Ocak tarihinde Beyrut’a vardık. Nihayet trenden inebildik ve deniz kenarında bir otelde geceledik. Tren yolculuğumuz boyunca sıcak yemek yiyemediğimiz için bir Arap restoranında yemeğe davet edilmemiz bizler için çok büyük bir olaydı. Atıştırmalardan çok fazla yemememiz konusunda uyarılsak da o kadar lezzetliydiler ki, onlardan bolca yedikten sonra sıra ana yemeğe geldiğinde iştahımız kesilmişti.
1943 yılının 19 Ocak tarihinde bizi Rosh Hanikra (Ras el Nakura) sınır kapısına götüren bir otobüs ile Beyrut’tan ayrıldık. Oradan, üzerlerinde İbranice yazılar bulunan Egged otobüslerine bindik. Burada kendimizi cennette gibi hissettik, konuşulan dili anlamasak da bizleri beklediklerini ve kucak açtıklarını biliyorduk. Almanca konuşan büyük bir nüfusa sahip yakınlardaki Nahariya kentinde bizlere “hoş geldiniz” diyen büyük bir insan kalabalığı tarafından karşılandık. Böylece iki hafta süren uzun yolculuğumuz Hayfa`da son buldu.”
Anma töreni sırası ile Mişna, Kadiş, Kel Mole Rahamim ve Sefirat Omer dualarının Rav Yeuda Adoni, Hahambaşı İsak Haleva ve Kantor Shmuel Barzilai ile seslendirilmesiyle devam etti. Cemaat Başkanı İshak İbrahimzadeh’nin Petiha’sı sonrasında Rav David Sevi anoten duasını okudu. Tören Hahambaşı Rav İsak Haleva’nın önderliğinde okunan Avinu ve Mişeberah Lakaal duaları ile sona erdi. Tören sonu gerek geniş toplumdan katılımcılar gerekse de yahidler bu tarihi sinagogda yaşadıklarının huzuru ile vedalaştılar.