Şalom yazarı Dora Niyego, Nino Mizrahi ile bir zamanların Balat´ını konuştu...
1945 yılında Balat’ta dünyaya gelen Nino Mizrahi ile çocukluğunun Balat semtini, hatıralarını ve Yahudi Cemaati’nin yaşam ritüellerini konuştuk
Nino Mizrahi kimdir?
İlkokul eğitimime diğer adı Elli Beşinci İlkokul olan Muallim Naci İlkokulu’nda başladım. Ancak, daha sonra Balat’tan ayrılıp Bankalar Caddesi’ne taşındığımız için, ilkokul eğitimimi Okçu Musa İlkokul’unda tamamladım. Sonra da Taksim Atatürk Erkek Lisesi’nde okudum. Ticaret hayatıma Bankalar Caddesi’nde başladım. Kırk yıla yakın bir zaman, Şair Ziya Paşa Caddesi’nde elektrik malzemeleri ithalatı ve toptan işleri ile meşgul oldum. Beş yıl önce emekli oldum ve iş hayatını bıraktım. Otuz yıla yakın bir zaman Balat Or-Ahayim Hastanesi’nde Yönetim Kurulu üyeliği yaptım. Eşim Ester ile 1967 yılında evlendim. Bir kızım, bir oğlum ve üç torunum var.
Balat semtinde geçen çocukluğunuzu paylaşır mısınız?
Balat semti iki bölümden oluşurdu. Biz, bu iki bölgeyi Aryento Balat ve Afuera Balat diye adlandırırdık. Afuera Balat, Or-Ahayim Hastanesi’nin karşı tarafı, Ayvansaray’a yakın olan bölge idi. Birçok Yahudi aile Afuera Balat’ta ikamet ederdi. Aryento Balat ise sinagogların ve esnafın bulunduğu bölge olduğu için bu bölüm çoğunluğun yerleşim bölgesi idi.
Hızır Çavuş Mahallesi, Çilingir Sokak’ta dedemden kalan üç katlı bir evde büyüdüm. Alt katta bir kiracımız vardı, üst katta da rahmetli amcam otururdu. En üstte ise şirvane dediğimiz bir kat vardı. Evimiz cumbalı idi. Buzdolabı yerine mutfakta tel dolabımız vardı. Suyumuzu kiremitten yapılma tinaja dediğimiz küplere doldururduk. Kışın çini sobamızı yakardık. Sobamız epey yüksek olduğu için, üst kapağı açılırdı. Rahmetli annem oraya mayalı hamurdan yaptığı çörekleri koyup pişirirdi. Bu çöreklere ‘biskoço de levadura’ derdik. Evin girişine kortijo derdik. Birçok yiyeceği kuyuya indirip, orada soğuturduk. Mangala kömür atıp diğer odaları da ısıtırdık.
Küçük çocuklar ilkokula başlamadan önce maestra adını verdikleri ve genelde hanımların çalıştırdıkları yuvalara giderdi. Örneğin ben Madame Janet’in evine giderdim. Yani ilkokula hazırlık sınıfı gibiydi.
İlkokul zamanı gelince de çocuklar Balat çevresindeki okullara giderlerdi. Daha önceleri Hasköy’de bulunan Alliance Okulu’na giderlermiş. Benim dönemimde bazı gençler ise Saint Benoit’da okurlardı.
O zamanlar Balat’ta çok Yahudi esnaf varmış. Biraz bundan bahseder misiniz?
Balat’taki Yahudi Cemaati, birbirine bağlı, her zaman yardımlaşan bir cemaatti. Dediğiniz gibi, Balat’taki esnafın çoğu Yahudi idi. Balat çarşısında, Şekerci Binyamin, Bakkal Nesim Hekim, Aktar İzak, Tuhafiyeci Brudo, Kuyumcu Davit Özmizrahi, Kasap Kampeyas, Balıkçı Hakko, Manav Avramiko, Benezra Şarap Evi, Berber Sabetay, Piyangocu-Kolonyacı Yasef ve Kömürcü Gavriel hatırladığım esnafların birkaçıdır. Doktor Cankutaran da hatırladığım kişiler arasında gelir. Kuyumcu rahmetli Davit Özmizrahi’nin altın harflerle yaptığı bir tablo, halen Yanbol Sinagogu’nun duvarlarını süsler.
Balat Yahudi Cemaati dinine ve geleneklerine bağlı bir topluluk muydu?
Cemaatimiz dini kaidelere çok bağlıydı. Bayramlar ve Şabat günleri çok güzel kutlanırdı. Sinagoglardaki dualar bittiğinde sokaklar, bayramlaşan ve selamlaşan insanlarla dolup taşardı. Pesah’ta, RoşAşana’da büyük hazırlıklar göze çarpardı. Cuma sabahları, küçükler fırına tepsi götürürdü. Alışverişler perşembe, cuma sabahları biter ve Şabat’a girmek için hazırlık yapılırdı. Bayramlar din farkı olmadan kutlanırdı, zira iç içe yaşardık. Müslüman olsun, Hıristiyan olsun, kimin bayramı varsa, ziyarete gidilirdi. Geleneksel yemekler ikram edilirdi. Bayram arifesi ve perşembe günleri hanımlar Tahta Minare adındaki hamama giderlerdi. Hamamda hem banyo yapar, hem de eğlenirlerdi. Gelin hamamları da çok meşhurdu.
Balat Yahudi Cemaati kalabalık bir cemaatti. Cemaatin nüfusu binlerle telaffuz edilebilir. Makedonya’dan, Bulgaristan’dan ve Selanik’ten göç aldığı söylenir. Bu sebeple, her gelen cemaat için bir sinagog inşa edilmiş. O dönemde, Balat’ta hatırladığım sinagoglar, Ahrida Yanbol, Çana, Selaniko, Sigiri, Pul Yaşan ve İstipol Sinagoglarıdır. Ayrıca, Or-Ahayim Hastanesi’nin içinde, bugün halen mevcut olan bir sinagog vardı. Bu sinagoglar bayramlarda ve Şabat günleri dolup taşardı. Sinagog görevlileri yahidleri tanırdı ve ilk veya ikinci tefila için, her sabah evlerinin kapılarını çalar, özellikle kış ayları onları uyandırırdı. Çocuklar Selaniko ve Yanbol Sinagoglarına ‘mahazeketora’ya giderlerdi.
Balat’ta en iyi hatırladığım din adamı Ribi Leon Nahum’du. Kendisi hem haham, hem sünnetçi, hem de şohetti.
Düğünlerimiz, cenazelerimiz, Bar Mitsvalarımız çoğunlukla Ahrida ve Yanbol Sinagogları’nda yapılırdı. Cenaze duasından sonra sandalla Hasköy’e geçilir, cenaze muçaços denilen kişiler tarafından omuzlarda taşınır, şimdiki Kamondo Türbesi’nin olduğu yerde defnedilirdi.
Eğlence şekliniz nasıldı?
Mahalle ve kapı önü sohbetleri çok yaygındı. Bazı evlerde radyo vardı. O zamanlar misafirlik çok yaygındı. Aileler hep birbirlerinin evlerine gidip gelirlerdi. Eğlence için imkânlar kısıtlıydı. Ayrıca ulaşım da zordu. Piknik yapmak için, ancak Kâğıthane’ye gitmek gerekirdi.
Kış aylarında Milli Sinema, yaz aylarında ise Mehtap ve Çiçek Sinemalarına gidilirdi. Maddi durumları iyi olan aileler yaz aylarında Adalara veya Caddebostan’a yazlığa giderlerdi. Bugün gibi hatırlıyorum, yazlığa gitmek hakiki bir göçtü. Evdeki bütün eşyalar yazlığa götürülüp, yaz sonunda geri taşınırdı.
Düğün ve nişan kutlamalarına Udi Vitaliko Taragano çağırılırdı. Udu ile şarkılar söyler, herkesi eğlendirirdi.
Gençler, hafta sonları Hemla adındaki sosyal dernekte toplanırlardı. Orada tanışıp, aralarında eğlenirlerdi. Ayrıca, o zamanlar Balat’ta çok gözde olan Anania lokantası çok rağbet görürdü.
O zamanlar Balat’ta hatırladığınız aileler var mı?
Mahallemizde komşularımız olarak hatırladığım, Suryano, Avimelek, Almozlinos, Darsa, Hason, Dana aileleri vardı.
Erkeklerin iş yerleri neredeydi?
Balat’ın dışında ticaret ve esnaflık yapan erkeklerin genelde Eminönü ve Tahtakale’de iş yerleri vardı. Rahmetli babamın anlattığına göre, işe yayan gidip gelirlermiş. Ulaşım çok zordu.
Bugünkü durum nedir? Balat’ta hangi sinagoglar faaliyetlerine devam ediyor?
Bugün, Balat’ta iki sinagogumuz halen faaliyette: Yanbol ve Ahrida. Bunu Balat aşığı olan Korin Suryano ve Albert Suryano kardeşlere borçluyuz. Ayrıca sinagogların yönetim kurullarına da teşekkür borçluyuz. Yoksa birçok sinagog gibi yıkılır, bunlar da giderdi. Cemaatimizin ileri gelenlerinin katkıları ile bu güzel ibadethaneler faaliyetlerini sürdürmekteler.
Balat’taki eski yaşantınızı özlüyor musunuz?
Diğer aileler gibi, biz de baba ocağını satıp, Balat’ı terk ettik ve yeni bir yaşama başladık. Fakat insan köklerinden hiçbir zaman kopamıyor. Nereye taşındıysak, hep eski günleri ve eski dostları aradık. Halen de Balat’a her Şabat gitmemin bir nedeni de budur.
Çocuklarımı Balat’a götürüp evimizi ve mahallemizi gösterip eski yaşantımızı anlattığım zaman şaşkınlık içinde kaldılar ve bugünkü yaşantımızla bağdaştıramadılar. “Tek bir odada bir mangalla veya bir sobayla bu kadar kışı nasıl geçirebildiniz? Nasıl yıkanıyordunuz, nasıl ısınabiliyordunuz, sebzeleri ve etleri nasıl muhafaza ediyordunuz? En önemlisi nasıl haberleşebiliyordunuz?” gibi sorular sordular bana. “Zor yaşam şartlarına rağmen, emin olun ki babalarımız ve bizler o günlerde çok mutlu yaşadık. Sevgi dolu, sakin bir yaşam sürdük” diye cevap verdim onlara.
Benzer yaşantı şekilleri, o zamanın tüm semtleri için geçerliydi. Bugünün konforundan, ulaşım şeklinden, teknolojisinden uzak ama dostlarla iç içe, bugün hala özlemini çektiğim, güzel bir yaşantımız vardı o zamanlar.
Cemaat üyeleri Balat’tan nerelere göç ettiler?
Zaman içinde, sosyal şartlar değişince, göç dalgaları başladı. Birçok aile İsrail’e göç etti. Bir kısım aileler, Kuledibi, Şişhane, Altıncı daire, Tozkoparan, Emekyemez semtlerine taşındılar. Daha sonra Taksim, Nişantaşı, Şişli ve Kurtuluş gibi semtlere gidilmeye da başlanınca Balat Yahudi Cemaati’nin sonu geldi.