Mobil bankacılık, internet bankacılığı, kredi kartları, ATM’lerden sigorta poliçesi satışı, kiosklardan fatura ödeme, cepten para gönderme, QR code ile alışveriş, e-ticarette elektronik para ile ödeme, Bitcoin ile sanal paraya yatırım yapma derken hayatımızda birçok yenilik, değişiklik, kolaylık oldu.
Ancak sadece Türkiye’de finansal hizmetlere ulaşamayan 20 milyon kişi olduğu varsayılıyor. Daha hiç banka şubesi ile sigorta poliçesi ile tanışmayanların ve kredi kullanmamış girişimcilerin ekonomiye kazandırılması çalışmaları ‘Access to Finance’ yani finansa ulaşım olarak geçiyor
Yani basit bir fatura ödeme işlemi için hala kurum gişesine gitmek zorunda kalan 20 milyon kişi veya küçük bir sermaye ile işletme kuracak krediyi temin edemeyen kadın girişimciler, hesabı bulunan bankanın şubesini oturduğu semtte bulamadığı için iki vasıta değiştirmek zorunda kalanlar. Belki bu nedenle ‘Fatura Ödeme Merkezleri’ yasal boşluğa rağmen hala varlığını devam ettiriyor, çünkü ülkemizdeki şube ve ATM dağılımı kârlılık dikkate alındığında her yerde olmayı mümkün kılmıyor.
Dünyada milyonlarca insan hala ekonomiye, finansal hizmetlere katkıda bulunamıyor. Bu nedenle Kenya, Tanzanya’da başlayan M-PESA mobil bankacılıkta bir banka olmaksızın Vodafone tarafından verilen fatura ödeme, para transferi gibi finansal hizmetlerde yeni bir yaklaşımı doğuruyor. Telekom ve Finansal Hizmetlerde Yakınsama yani birbiri içine geçen farklı sektör hizmetleri. Telekom operatörleri finansal hizmetleri bir banka olmaksızın verebilir noktaya geliyor.
Burada herkesin kendine bir soru sorması gerekiyor? Para göndermek için Facebook’da şubesi olan bankayı mı, Facebook’un kendisini mi tercih edersiniz?
Para transferleri İngilizcede ‘Wire Transfer’ olarak geçiyor, yani kablo transferi. Daha önceki teknolojilerde para gönderenler telgraf şirketleri idi, yani Western Union. Ondan önce ise posta arabaları… 1999’da Körfezbank PTT işbirliği ile başlayan çalışmalar ilk iki paragraftaki ihtiyaçlar nedeni ile başlamıştı. Türkiye’nin konusunda ilk ve tek akademik çalışması ‘Posta Bankacılığı ve Postbank’ların Ekonomi ve Finansal Hizmetler Sektöründeki Yeri ve Etkileri, Türkiye’de Uygulanabilirliği Üzerine Bir Çalışma” 2005 tarihli doktora tezimdeki ürün ve hizmetler şu anda kamunun hizmetinde, PTT’nin dergisinde yıllar önce yazdığım köşe yazımdaki gibi “Bak Postacı Geliyor, Hizmet Veriyor, Herkes Onla Çalışıp, Memnun Kalıyor” nakaratını doğrularcasına hayata geçmiş durumda. Aslında fiziki noktaya ihtiyaç bitmeyecek. Türkiye Bankalar Birliği verilerine göre ülkemizdeki 12.000 civarındaki banka şubesinin 1/3’üne PTTBank tek başına sahip, buna operatörlerin yetkili mağazalarını, süper marketlerin şubelerini eklediğinizde, finansal ürünlere ulaşım için yeterli sayıda fiziki nokta fazlasıyla var ve yeterince dağınık, hatta banka şubelerinin olmadığı yerlerde bile bulunuyor. Son olarak sigorta acentelerine de ‘Fatura Ödeme Merkezlerindeki’ işlem yetkileri verildiğinde geriye sadece ‘Franchise Banka Şubesi’ konsepti ve lisansı kalıyor.
Mevzuat gereği bir başka kurum adına yapılacak fatura tahsilatları için banka olmaya gerek yok. Bu durumda, kredi skorlama sistemini kurmuş, Findeks kredi notuna ulaşabilen ve kredi kuruluşu alt lisansına sahip bir kuruluş aynı sütü ve yumurtayı kredilendirebilecek. Ya yatırımlar? Mevzuat bize her konuda SPK’yı adres gösteriyor. Peki ya sınır ötesi işlemler? 32 Sayılı Türk Parası Koruma Kanunu düzenlemeleri dâhilinde sermaye hareketleri serbest. Yani, Facebook dese ki, benim senetleri size buradan satayım, yine aynı soruyu soralım, kim istemez ki 320 milyar dolarlık bir şirkete ortak olmayı? Parayı da yine kendisi nezdindeki elektronik cüzdanınızdan öderseniz diyelim ve duralım.
Tüm bunlar bir tek şeyi ifade ediyor. Bill Gates “Banks are dead” demiş, İstanbul Ekolü olarak görüyoruz ve bir arttırıyoruz: Perakendecilerin bankacılığı ufukta görünen, dijital bankacılık geride kalan, bankacılığın ötesi ileride olan.
Bankaların rakipleri
Yeni yasa ile bu konudaki yasal boşluk doldurulmuş durumda. 6493 sayılı kanun ile 5464 Sayılı Taslak Tebliğ’in E-Ticaret ve ödeme sistemlerine etkileri ile elektronik para hakkındaki düzenlemeleri konuyu yakın gelecekte çok farklı bir mecraya taşıyacak. 6493 sayılı kanun, Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları hakkında düzenlemeleri içeriyor ve resmen yürürlükte. Haziran 2015 itibarı ile de alt düzenlemeler ile resmi faaliyet yetkisi ve belgesi alan, almak zorunda kalan, kalacak tüm kuruluşlar için yeni bir boyut açılıyor. Özetle, gerekli şekil şartlarını taşıyan, banka olmayan özel şirketler artık ödeme sistemleri kurabilecek, elektronik ve mobil para çıkartabilecek, finansal hizmetleri belli başlıklarda verebilecek. Merkez Bankalarının senyoraj gelirlerinde ciddi etkileri olabilecek sanal para uygulamalarının ayrıca mevduat ve para transferleri üzerindeki etkileri, tüm dünyada bankalar için rekabette banka / finansal olmayan finans kuruluşlarının önünü açıyor. Mesela yemek çeki firmaları, para transferi kuruluşları, (mobil) operatörler, Türkiye’de resmi bir şirketleşme dâhilinde Google, Facebook gibi şirketler ve yasanın izni ile Posta İşletmesi (PTTBank) artık bankaların rakibi durumunda. Facebook zaten para transferleri konusunda dünyada bir atılım yaparak, bankaların ve SWIFT sisteminin ötesinde, Western Union, MoneyGram ve Paypal’a rakip olmuş durumda. Burada herkesin kendine bir soru sorması gerekiyor? Para göndermek için Facebook’da şubesi olan bankayı mı, Facebook’un kendisini mi tercih edersiniz?
Para transferleri İngilizcede ‘Wire Transfer’ olarak geçiyor, yani kablo transferi. Daha önceki teknolojilerde para gönderenler telgraf şirketleri idi, yani Western Union. Ondan önce ise posta arabaları… 1999’da Körfezbank PTT işbirliği ile başlayan çalışmalar ilk iki paragraftaki ihtiyaçlar nedeni ile başlamıştı. Türkiye’nin konusunda ilk ve tek akademik çalışması ‘Posta Bankacılığı ve Postbank’ların Ekonomi ve Finansal Hizmetler Sektöründeki Yeri ve Etkileri, Türkiye’de Uygulanabilirliği Üzerine Bir Çalışma” 2005 tarihli doktora tezimdeki ürün ve hizmetler şu anda kamunun hizmetinde, PTT’nin dergisinde yıllar önce yazdığım köşe yazımdaki gibi “Bak Postacı Geliyor, Hizmet Veriyor, Herkes Onla Çalışıp, Memnun Kalıyor” nakaratını doğrularcasına hayata geçmiş durumda. Aslında fiziki noktaya ihtiyaç bitmeyecek. Türkiye Bankalar Birliği verilerine göre ülkemizdeki 12.000 civarındaki banka şubesinin 1/3’üne PTTBank tek başına sahip, buna operatörlerin yetkili mağazalarını, süper marketlerin şubelerini eklediğinizde, finansal ürünlere ulaşım için yeterli sayıda fiziki nokta fazlasıyla var ve yeterince dağınık, hatta banka şubelerinin olmadığı yerlerde bile bulunuyor. Son olarak sigorta acentelerine da ‘Fatura Ödeme Merkezlerindeki’ işlem yetkileri verildiğinde geriye sadece ‘Franchise Banka Şubesi’ konsepti ve lisansı kalıyor.
Süpermarket bankacılığı
‘Süpermarket Bankacılığı’ denince akla dünyanın en büyüğü Wal-Mart geliyor. Ancak, akla yine bankalar gelmesin. Wal-Mart Amerika Birleşik Devletleri’nde kendisi finansal hizmetleri verir durumda. Maaş çeklerinin nakde dönüştürülmesi, para transferleri, kredi kartı hizmetleri, fatura tahsilâtları bunlardan bazıları… Aslında nedeni çok basit. Kasalarındaki bozuk para ihtiyacını giderirken fonlama maliyetlerini düşürmek, kasalarındaki fazla kâğıt parayı eritirken bankalara ödediği nakit toplama maliyetini kontrol etmek, kredi faizlerinden ve aldığı komisyonlardan daha fazla para kazanmak. Ayrıca, kredi kartı ve çek takasına direk üye olarak bankalara ödediği komisyonları da kaldırmak istiyor ancak Amerikalı bankacılar ise FED’e baskı yaparak lisanssız verilen bu hizmetlerin önünü kesmeye çalışıyor. Burada yine aynı soruyu sormak lazım. Tüketici ihtiyaçlarını yok sayarak önünü kesmek mümkün mü?
Giyilebilir elektronikler, akıllı saatler, robotlar, akıllı zekâ, hologram gibi uzay teknolojileri artık hayatımızda. Yakın gelecekte birçok finansal işlem bugünkü alışkanlıklardan daha farklı yapılacak. Bankalar ve sigorta şirketleri bunlara daha fazla hazırlıklı olmak zorunda. Mesela hologram bir müşteri temsilcisi, bir bankanın müşterisini başka banka şubesinde iken bulup daha hızlı sıcak satış yaparak müşteriyi rakibinin kendi lokasyonunda çalabilecek güce sahip olacak. Direk satış ve gişe ekipleri akıllı zekâ ile daha donanımlı olacakken, bunların robotlar olması durumunu göz ardı etmemek lazım. Bu durumda banka CEO’larının mevcut yasaya göre teknoloji kökenli üniversite mezunu olamaması kimin yararına olacak? E-imzanın geçerliliği kapsamında ıslak imzalı dokümanlara gerek kalmazken, para transferlerini drone’ların yaptığı bir dünyada güvenlik elemanlarını şimdiden planlamak lazım. İşten çıkarken markete uğrayıp alışveriş yapmak için vakit kaybetmek istemeyenler artık e-ticaret sitelerinden sipariş dışında metrobüs durağında QR Code ile istediği ürünün siparişini verebilecek ve sipariş evine gidecek demeyi çok isterdik ama bu eski teknoloji. Akıllı buzdolabı biten sütü ve yumurtayı kendisi sipariş ederken, ödemeyi kullanıcısının tercihi doğrultusunda cep telefonu faturasına yansıtabilir. Mevzuat gereği bir başka kurum adına yapılacak fatura tahsilatları için banka olmaya gerek yok. Bu durumda, kredi skorlama sistemini kurmuş, Findeks kredi notuna ulaşabilen ve kredi kuruluşu alt lisansına sahip bir kuruluş aynı sütü ve yumurtayı kredilendirebilecek. Alt lisans derken, ya yeni yasa ile ödeme sistemleri kuruluşları EFT sistemine üye olursa, mobil operatörler roaming işlemlerini kullanarak SWIFT ile entegrasyon kurarsa? Merkez Bankaları şirketlere doğrudan kredi kullandırmaya başlarsa? Telekom’da olduğu gibi banka hesap numaralarının taşınabilirliği söz konusu olursa?
Ya yatırımlar? Mevzuat bize her konuda SPK’yı adres gösteriyor. Peki ya sınır ötesi işlemler? 32 Sayılı Türk Parası Koruma Kanunu dâhilinde sermaye hareketleri serbest. Yani, Facebook dese ki, benim senetleri size buradan satayım, yine aynı soruyu soralım, kim istemez ki 230 milyar dolarlık bir şirkete ortak olmayı? Parayı da yine kendisi nezdindeki elektronik cüzdanınızdan öderseniz diyelim ve duralım.
Tüm bunlar bir tek şeyi ifade ediyor. Bill Gates “Banks are dead” demiş, İstanbul Ekolü olarak görüyoruz ve bir arttırıyoruz: “Retail Banking is dead, Retailers Banking is rising”. Perakendecilerin bankacılığı ufukta görünen, dijital bankacılık geride kalan, bankacılığın ötesi ileride olan.