Taraftarlar neden maça gelir? Neden forma alır? Neden maç izleyebilme adına evine yayıncı kuruluşun dekoderini alıp cebinden yüzlerce lira öder?
Fenerbahçe’nin bir yılda sattığı forma adedi 500 bin civarında. Bu, 65 milyon TL’ye tekabül ediyor. Bu rakamın bir kısmı formayı üreten firma Adidas’a gidiyor. Fenerbahçe Kulübü’ne forma geliri olarak yıllık 40 milyon TL gibi bir rakam kalıyor.
Son yıllarda futbola olan ilginin azaldığını kabul ediyorum. Ancak hesabımı son yıllara göre değil, genele göre yapmak istiyorum. Fenerbahçe’nin yıllık kombine satışı 30 bin kadar. Kasaya giren para ise 60 milyon TL civarında.
Kombine satışı dışında geriye 22 bin gibi bir koltuk sayısı kalıyor. Bu koltuklar için satışa çıkan biletler ortalama 100 TL civarı. Yani kombine geliri dışında bir maç Fenerbahçe için 2,2 milyon TL demek. İçerideki 17 maçın da full kapasiteye oynandığını varsayarsak yıllık 38 milyon TL bilet geliri kasaya koyuluyor. Türkiye Kupası ve eğer olursa Avrupa maçlarıyla stattan gelen para daha da yükseliyor.
Yayın gelirleri olarak da kulübe yıllık 45 milyon Euro yani 132 milyon TL geliyor.
Toplamda sponsor, reklam gelirleri derken kasaya yıllık giren para 100 milyon Euro civarında.
Peki, taraftarın büyük bir bölümü neden maça gelir? Neden forma alır? Neden maç izleyebilme adına evine yayıncı kuruluşun dekoderini alıp cebinden 100’lerce lira öder?
Cevap vereyim. Takımda yıldız futbolcu varsa sattığın formaların büyük kısmı onun adının yazdığı formadır. Stada gittiğimde kimsenin üzerinde Bekir İrtegün ya da Egemen forması görmüyorum. Neden? Çünkü formayı yıldız futbolcu aldırır.
Dekoderi kim alır? Yine takımını heyecanla izlemek isteyen taraftar. Peki takımda heyecan verecek adamlar yoksa o dekoder satılır mı? Bence satılmaz.
Geçen haftalarda Van Persie’nin adı Fenerbahçe için gündeme geldiğinde birkaç Fenerbahçeli arkadaşımdan “Bu adam gelirse en güzel yerde kombine alacağım” gibi sözler duydum. Demek kombineyi aldıran da yıldız futbolcu.
Peki elinizde yıllarca kulübe hem prestij kazandıran, hem yukarıda saydığım yollarla para kazandıran, hem kulübün hemen hemen her istatistiğini alt üst edip adını en yukarılara yazdıran, bunları yaparken de genel olarak hiç kapris yapmayan bir adam varsa onu ne yaparsınız? Baş tacı yaparsınız. Öyle de yaptı taraftar. Kulüp tarihinde ilk defa bir adamın heykeli dikildi. Hem de öyle kulüp parasıyla filan değil. Öğrencilerin harçlığıyla, memurun son parasıyla dikildi o heykel.
Evet, Alex de Souza. Fenerbahçe tarihinin en önemli futbolcularından. Alex olmasa başka yıldız futbolcu gelirdi yine forma sattırırdı, yine kombine sattırırdı belki, ama Alex gibi bir sembol 100 yılda bir geliyor kulüplere.
İşte bu adam geçenlerde futbolu bıraktı. Fenerbahçe’ye kattığı şeyler ortada olan bu adam İstanbul’a geldi. Havaalanında dış hatlar yine Sarı-Laciverte boyandı, yeni bir transfer gelmişçesine.
Futbol hayatını belgesel haline getiriyormuş. Kulüpten, antrenman ve statta çekim için izin istedi. Hiçbir yere sokulmadı. Teşekkür böyle edildi. Alex sadece Yoğurtçu Parkında bulunan heykelinin görüntüsünü o belgesele koysa başka bir yerde çekim yapmasına gerek kalmaz oysaki.
Her fırsatta kulübün gelirlerini yükseltmeye çalışan yönetim, bana göre eski yıldızları da paraya çevirebilmeli. Mesela Alex de Souza belgeselini Fenerbahçe Kulübü’nün yaptığını ve Fenerium’da sattığını düşünsenize.
Alex’in de aralarında bulunduğu eski sembol isimlerle gösteri maçlarının ayarlandığını düşünsenize. Hem eski futbolculara vefa örneği hem de kulübün kasasına girecek ekstra güzel paralar demek bu.
İşte Fenerbahçe yönetimiyle bu noktada fikir olarak ayrılıyorum. Madem Fenerbahçe önemli o zaman kişisel hırslar bir köşeye bırakılacak. Herkese hakkı teslim edilecek, hakkı teslim edilirken de kulübe ekstra gelir sağlanacak. Bir kulüp profesyonel olarak böyle yönetilir çünkü.