Geçtiğimiz hafta Türkiye Tenis Federasyonu ve Türk tenisçiler için unutulmaz bir hafta oldu. ´Majesteleri´ diye adlandırdığımız Roger Federer, geleceğin tenis yıldızı, ´Baby Federer´ dediğimiz Grigor Dimitrov ve dünya klasmanında ilk 100 içerisinde yer alan çok değerli oyuncular ülkemizde ilk defa düzenlenen 250 puanlık ATP İstanbul turnuvası için geldi
Turnuvanın hikâyesi ve turnuva öncesi
ATP, İstanbul’da böyle bir turnuvanın yapılacağını, resmi olarak yaz sonunda internet sitesinden tenis severlere duyurdu. O günden sonra da akıllarda “Acaba…?” soruları canlanmaya başladı. “Ya Nadal gelirse, ya Djokovic’i İstanbul’da görürsek, Federer olursa inanılmaz olur” düşünceleri kafamızda aylarca döndü durdu. 2014’ün sonlarına doğru, çok büyük tenisçilerle görüşmeler yapıldığı ve İstanbul için büyük sürprizler olduğu açıklandı. Şubat ayında yapılacak olan resmi basın toplantısında sürpriz oyuncunun kim olduğunun açıklanacağı söylendi. Toplantıda ise, Federer’in çektiği bir video ile İstanbul’a geleceğini açıklaması çoğu tenis aşığının hatta tenise uzaktan da olsa ilgisi olan insanların kalp atışlarının hızlanmasına ve herkesin biletlere çıktığı anda saldırmasına neden oldu. Biletler çok kısa bir sürede tükendi ve bizler, 27 Nisan haftası için geri sayım yapmaya başladık. Bu sırada turnuvaya katılacak diğer büyük oyuncular yavaş yavaş açıklandı ve heyecanımız ikiye katlandı.
Son iki aydır başta kendim olmak üzere, bir sürü insan haftada en az 10 kere “Federer İstanbul’a geliyor” temalı tweetler atmaya, turnuvaya geri sayım yapmaya başladı. Televizyonda Federer’in maçına rastlayınca da, “Yakında görüşeceğiz seninle majesteleri” gözüyle maçlar izlendi. Bu kadar heyecan bazıları için abartılı gelebilir, ama bundan 10 sene önce çok az kişinin takip ettiği bir spor olan tenis, şu an bu noktadaysa ve biz dünya starlarını ağırlıyorsak, bence heyecanlanmak en doğal hakkımız.
Turnuva başlamadan 1-2 gün önce tenisçiler yavaş yavaş İstanbul’a gelmeye ve antrenmanlarını turnuvanın yapılacağı yerde; Koza World of Sports Arena’da yapmaya başladılar. Federer’in İstanbul’a indiği gün basın mensupları için daha yoğun geçti tabii. Herkes ondan bir iki kelime duymaya, onu fotoğraflamaya çalışıyordu. Federer antrenmanını yaptıktan sonra, Boğaz’a karşı çekilmiş bir fotoğrafını sosyal medya hesaplarından paylaşınca, bugünü iple çeken insanlar, artık Majestelerini izlemeye saatler kaldığını ve bunun çok çok büyük bir şans olduğunu tekrar anladılar.
Turnuva haftası
Turnuvanın eleme maçları, 25 Nisan Cumartesi günü, anatablo maçları ise 27 Nisan Pazartesi günü başladı. Federer ve Dimitrov ilk turu maç yapmadan geçtikleri için, Federer ilk maçına çarşamba, Dimitrov ise perşembe günü çıktı. Bu ikili maçları olmasa da, boş günlerinde turnuvanın yapıldığı yerde bulunup antrenmanlarını gerçekleştirdiler. Federer İstanbul dışından gelen, küçük Türk tenisçilerle merkez kortta 1 saat boyunca mini bir antrenman yaptı. Seyircinin özellikle bu şov niteliğindeki antrenmana çok büyük bir ilgisi vardı. Hatta Federer’in antrenman kortunun önündeki kalabalık, bütün maçları takip eden kalabalıktan daha fazlaydı diyebiliriz.
Turnuva boyunca, izleyiciler Dimitrov-Federer finali bekliyorlardı. Bu ikilinin zorlanmadan finalde buluşacağı ve finalin keyifli ve çekişmeli geçeceği konuşuluyordu. Fakat öyle olmadı. Federer ilk maçını çok rahat geçse de çeyrek ve yarı final maçlarını çok zorlanarak 3 sette kazandı ve ancak öyle finale çıkabildi. İkinci tur ve çeyrek finalde çok zorlanmayan Dimitrov ise, yarı finalde 3 numaralı seri başı Cuevas’a yenilmekten kurtulamadı ve turnuvaya veda etti.
Final maçı
Cuevas ile Federer arasındaki maç büyük mücadeleye sahne oldu. İlk seti Federer üstünlüğü ile geçen maçın ikinci setinde çok büyük bir rekabet vardı. Tie-break’i 13-11 biten ikinci sette Cuevas 4 set puanı kaçırdı. Seyircilere tenis şöleni yaşatan maçtan galip çıkan Roger Federer oldu ve Majesteleri açık ara favori olduğu turnuvayı ortalama bir performans göstererek şampiyon bitirdi ve böylece İstanbul’da ilk kez düzenlenen bu önemli turnuva son bulmuş oldu.
Eleştirisiz olmaz!
Bizi gururlandıran güzel şeyler her zaman mükemmel olmak zorunda değil. Tabii ki eleştirilmesi gereken, göz ardı edilemeyecek önemli noktalar mevcut. Öncelikle turnuva boyunca ulaşım çok büyük bir sorun oldu. Koza World of Sports Arena Esenyurt’ta bulunuyor. Ya arabayla gelinebilir, ya da metrobüs - dolmuş/minibus ikilisi tercih edilebilir. Arabayla gelindiği zaman şanslıysanız ve trafik yoksa bulunduğunuz yere göre 45-50 dakikada (1 saat olabilir) Esenyurt’ta olabiliyorsunuz. Trafik varsa da “Yapacak bir şey yok. Başa gelen çekilir” diyerek bekliyorsunuz. Fakat metrobüs yolunu tercih ederseniz ve hayatınızda ilk kez Koza Arena’ya gidiyorsanız biraz zorluk çekebilirsiniz. Zincirlikuyu’dan binildiği zaman son durağa gitmek 1 saatinizi alıyor. Daha sonra oradan dolmuşlara binmelisiniz. Dolmuştan indikten sonra kısa bir yürüyüş yapıp kortlara varıyorsunuz. Fakat yürüdüğünüz yer yol ve tehlikeli bir yer. İlk kez gelenler çok rahat kaybolabilir. Kısaca, turnuvanın yapıldığı yer mevkii olarak çok uzak ve zor bir yerde. Böyle organizasyonlar için metrobüsten kalkan bir servis ayarlanabilir ya da belirli metrolardan büyük otobüsler kaldırılabilir. O zaman da insanlar sürünmeden, daha rahat bir şekilde maçları izlemiş olurlar. Durumu şöyle bir örnekle özetliyim; çarşamba günü tenis severler Federer’i izlemek için 2,5-3 saat yol yaptı, Federer maçını 1 buçuk saat gibi bir sürede bitirdi. Bazı trafik mağdurlarından daha az yorulmuş olabilir kendisi.
Koza World of Sports Arena’nın girişi tam da giriş gibi değil. İlk defa geldiğiniz zaman “Nereden gireceğim içeriye?” diye bir tereddüt yaşayabiliyorsunuz. En azından bu tesislerde yazın yapılacak WTA turnuvasında giriş daha belirginleştirilebilir ve kafa karışıklığı ortadan kaldırılabilir.
En önemli ve en çok düşündüren konu ise bazı seyircilerin davranışları. Az önce de belirttiğim gibi, turnuvanın biletleri çok hızlı tükendi. Bir sürü insan izlemeye gelemedi maçları. Fakat tribünlere baktığımız zaman Federer maçları hariç çoğu yer boştu. Bu turnuva normal bir ATP turnuvası, özel bir Federer şovu değil. Bir saat Federer izlemek için alınan biletle, gerçekten bütün günü orada geçirmeyi hedefleyerek alınan bilet arasında fark var. Umarım herkes gelecek yıllarda bunun bilincine varmış olur. Bilet bulamayanlar ve evden takip etmek zorunda kalanlar mağdur oluyor çünkü. Hem bütün biletler tükendi deniyor, hem de tribünlerin yarısı boş… (Federer maçları dışında.) Bu maçların saatlerinden de kaynaklanıyor olabilir, ama akşamüstü tam iş çıkışı olan maçlar da vardı…
Pozitif taraflar
Turnuvanın her günü ayrı keyifliydi. Fakat hoşuma giden birkaç önemli nokta var, paylaşmak istediğim. Çok kısa bir süre de olsa localara girme fırsatı buldum. Çok ferah, rahat yapılmış. İnsanlara karşı olan ilgi de çok güzeldi.
Kortların dışında, etrafta yemek yerken, karşınıza birden bir tenisçi çıkabiliyordu. Bazı turnuvalarda tenisçiler ve seyirciler çok karşılaşamayabiliyor. Burada çoğu tenisçiye rastlamak mümkündü. Birçoğu da sıkılmadan imza dağıtıyordu. Haklı olarak Federer’in fazla koruması ve özel yolları vardı. Bu da çok doğal, çünkü korumasız yürürse yaklaşık 500 kişi etrafında toplanıp, ona rahat vermeyecekti.
Medya odasının içine giremesem de, uzaktan görme fırsatı buldum. Kocaman bir oda tahsis edilmiş; herkesin çalışmak için ferah bir alanı vardı. Ayrıca sessiz. Bu da spor yazarları için çok önemli tabii ki.
Kısaca, staffından, medya mensuplarına, seyirciler, tenisçiler herkes ayrı ayrı düşünülmüş ve herkese maksimum hizmet verilmeye çalışılıyordu. Tabii ki birkaç aksaklık, sorun olmuştur. Onlar da gelecek yıllarda, tecrübe ile hallolacak konular.
Genel değerlendirme
Bütün bir haftaya genel olarak bakarsak, Türk tenisi için çok önemli ve çok heyecanlı günlerdi. Ben hayatımda ilk kez hem dolmuşta, hem metroda, hem otobüste insanların gerçekten tenis hakkında konuştuğunu gördüm. İlk defa, yanımda oturan biriyle futbol muhabbeti değil de, tenis muhabbeti yaptım, Roland Garros’u tartıştım. Bunlar gelecek için çok önemli, çok özel adımlar. İnsanların yeni bir spora bağlandığını görmek, eskiden kimseyle rahat rahat tartışamıyorken şimdi öylesine sokakta gördüğüm biriyle tenis turnuvalarından konuşabilmek… İnsanlar kortlardan çıkarken birbirlerine “Şu an Federer’le aynı ortamdayız inanılmaz” ya da “Federer’i de gördük, başarılı bir gün oldu” diye sesleniyorlardı. İnşallah gelecek senelerde, bu organizasyonda daha çok yıldız tenisçi ağırlarız. Her geçen sene, bir öncekinden daha güzel olacak inşallah.