Tarih Vakfı öncülüğünde İstanbul’daki altı özel okuldan 37 öğrenci ve 11 öğretmenin katılımıyla 2014-2015 eğitim-öğretim yılı boyunca yürütülen ‘I. Dünya Savaşı’na Katılan Ülkelerden Mesaj Var-Ortaokul Öğrencileri Cihan Harbine Farklı Perspektiflerden Bakıyor ve Tartışıyorlar’ adlı projenin finali 10 Mayıs Pazar günü Ulus Musevi Okullarında gerçekleşti.
Ulus Özel Musevi Ortaokulu Müdürü Zeynep Adıgüzel, proje finalinin açılış konuşmasında, “Eğitimde artık çağa ayak uyduran bir dönüşüme ihtiyacımız var. Ve biz eğitimciler; değişim için çok dilli, çok kültürlü, küresel vatandaşlığın ön planda olduğu, hayat bilgisi güçlü, ‘insan’ı merkeze alan eğitim sahalarını oluşturmakla sorumluyuz. Ders kitapları eğitim ortamlarının en önemli, en vazgeçilmez unsuru. Ancak ders kitaplarına sadece öğretmenlerin, akademisyenlerin, ders kitabı yazarlarının, STK’ların eleştirel bakması çağın gerekliliklerine göre artık yeterli değil. Bu halkada öğrencinin varlığını, ders kitaplarının onlar için hazırlandığı gerçeğini göz ardı edemeyiz. Öğrencinin bir ders kitabına eleştirel bakış açısı geliştirmesi, bu konuda farkındalığının yüksek olması, derinlemesine değerlendirmeler yapabilmesi; yalnızca tarih eğitimini değil, tüm eğitimsel süreçleri ezbercilikten çıkaracak, öğrencilerin bilgiyi üretmelerini ve paylaşmalarını sağlayarak onları birer dünya vatandaşı yapacaktır. Bu noktada böyle projelerin varlığı ve devamlılığı bizlere umut veriyor” dedi.
Adıgüzel’in ardından söz alan Tarih Vakfı Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Özlem Çaykent, eğitim alanının Tarih Vakfı’nın önemsediği alanlardan biri olduğunu belirterek bu tür projelerin akademisyenlerin öğrencilere ulaşmasını sağlayan önemli bir fırsat olduğunu belirtti. Çaykent konuşmasında, ders kitaplarında gündelik hayatımızdaki bilgi ihtiyacını karşılamayan, cinsiyetçi, militarist ifadelere, engellilerle ilgili sorunlu yaklaşımlara, kışkırtıcı ve ırkçı söylemlere sıkça rastlandığını ve bunlar üzerinde çalışmanın, öğrencilere bunları göstererek farkındalık kazanmalarını sağlamanın çok önemli olduğunu, öğrencilerin nasıl bir düşünce geliştirdiklerini görmenin akademisyenler açısından da oldukça faydalı olduğunu vurguladı.
Ardından, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Tarih Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erol Köroğlu, ‘Bu Hangi Dünya Savaşı?’ başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Köroğlu, sunumunda şunları ifade etti: “1. Dünya Savaşı’nın çok uzun dönemde çok çeşitli etkileri oldu. Bunu ne kadar iyi bilirsek ve bununla ilgili meselelere ne kadar eleştirel yaşlaşırsak bu bize soğukkanlı bir yaklaşım getirecek. Aynı zamanda yeni bir duygusal yapı ve durum da ortaya çıkaracak. Her ne kadar samimiyetle ifade edilmiş olsa da kahramanlık edebiyatı bizi tarihsel deneyimin sadece bir parçasıyla karşılaştırır. Oysa savaşın diğer yanları da var; ekmek bulamamak, aç kalmak, sakat kalmak, savaşın yarattığı olumsuz etkilerle başa çıkmaya çalışmak gibi… Bunun üzerinden gelmemiz gereken nokta savaşa ölüm olarak ve hayatın düşmanı olarak bakmak… Eleştirelliğin bize getireceği en önemli kazanımlardan biri normal, barış içindeki hayatın önemini anlamamıza yardım etmesi. Bu sene bu projede görev alan çocuklarla yaptığımız çalışma eleştirel düşünce üzerinden bizleri insan olmaya biraz daha yaklaştırdı. Bu nedenle burada büyük bir mutlulukla ve tatmin hissiyle bulunuyorum.”
Konuşmaların ardından öğrenciler inceledikleri ülkenin ders kitaplarına dair sunumlarını gerçekleştirdiler. Proje kapsamında incelenen ve sunumları gerçekleştirilen şunlardı:
Öğrencilerin ders kitabı inceleme sunumlarının ardından projeyle ilgili bir panel gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Tarih Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Fırat Güllü’nün yaptığı panelde Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof.Dr. Edhem Eldem ve Doç.Dr. Meltem Toksöz, Galatasaray Üniversitesinden Doç.Dr. Ahmet Kuyaş ve Marmara Üniversitesi’nden Prof.Dr. Yücel Kabapınar konuşmacı olarak yer aldılar.
Prof. Dr. Edhem ELDEM (Boğaziçi Üniv. Öğretim Üyesi)
40 sene önceki ders kitaplarıyla günümüz ders kitaplarını günümüz ders kitaplarında en azından şekil üzerinden bir ‘iyileşme’ varsa da içerik açısından aynı sözlerin, ifadelerin kullanıldığını görüyoruz. Tarihi bir devlet, siyaset, ulus, ulusal kimlik ve vatandaşlık meselesi yaptıkça bu sorunu çözemeyeceğimiz kesin. Bunun alternatifi tarihi başka yollarla okumak. Örneğin 1. Dünya Savaşı’nı işlerken Remarque’ın ‘Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’ adlı kitabından okumak… Bunun gibi metinleri okuyup ‘Savaş nedir?’i içerden anlamak ve savaşı sadece bir kayıplar tablosu, bir haritalar silsilesi olmaktan çıkarıp hissedilen bir insanlık dramına çevirmenin ve bu hissi vermenin yollarını aramak gerekir. Bunları yapmadan tarihi bir olaylar ve rakamlar silsilesi olarak görmek bir çözüm değil.
Doç. Dr. Meltem TOKSÖZ (Boğaziçi Üniv. Öğretim Üyesi)
Öğrenciler bugün burada yaptıkları çalışmayla inceledikleri kitabın önce dış yapı özelliklerini ve kitapların kim tarafından hazırlandığını incelediler; tarihin tek başına bir otoritesinin olmadığını, çok farklı kaynaklar üzerinden yazıldığı bilincini verdiler. Bu çok önemli bir farkındalık. Öğrencilerin yoğunlukla üzerinde durdukları nokta ise kitabın dili meselesi idi. Kritik düşünceyi öğrenmek için kitabın diline ve söylemine baktılar. Bu da çok kıymetli; çünkü söylem, problemin çok önemli bir parçası. Öğrenciler de bunu yakalamışlar. Bunu bu yaşta yapabilmelerini çok önemsiyorum. Türkiye’de tarih eğitiminde çok ciddi bir söylem sorunu var. Otorite her noktadan fışkırıyor. Şimdiden öğrencilerin eleştirel düşünmeyi öğrendiklerini görmek çok memnuniyet verici.
Doç.Dr. Ahmet Kuyaş (Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi)
Lise ve ortaokul tarih öğretmenlerinin işi üniversite hocalarına göre daha zor. Bir yandan nesnel tarih bilinci vereye çalışıp tarihsel olayları gerçek yüzleriyle anlatmaya çalışırken bir yandan da LYS gibi merkezi sınavlara müfredat doğrultusunda öğrenci hazırlamak daha zor. Ancak yine de öğretmenlerin kitapları aşacak söylemi yaratmaları lazım. Kitap mutlaka önemli; ama öğretmen daha da önemli… Bu tür projeleri sadece özel okul öğretmenlerinin yapması, sadece özel okul öğrencilerinin bu işin içinde olmaları yeterli değil. Bunun gibi projelerin devlet okullarına da yayılması gerek.
Prof. Dr. Yücel KABAPINAR ( Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi)
Herhangi bir ülkenin demokratik düzen açısından nerede olduğunu anlamak için o ülkenin sosyal bilgiler ve tarih kitaplarına bakabilirsiniz. Çünkü var olan siyasal sistemin, vatandaşına ne kadar boşluk bıraktığını tarih kitaplarına bakarak görebilirsiniz. Tarih eğitimi tüm dünyada iki geleneğe dayalı olarak veriliyor. Birincisi, vatandaşlık aktarımına dayalı tarih eğitimi ki dünyada 70’li yıllara kadar bu düşünce hâkimdi. İkincisi ise kanıt temelli tarih eğitimi… Vatandaşlık aktarımına dayalı olan tarih eğitiminde asıl amaç sistemin devamını sağlamaktır, öğrencinin duyuşsal ve bilişsel özellikleri dikkate alınmaz. Ancak dünyada 1970’li yılardan sonra öğrencinin bu yapı içerisinde yerinin ne olduğunu sorgulamaya başladılar ve bu sorgulama sonunda kanıt temelli tarih öğretimine geçtiler. Bu modelde öğrenci, küçük bir tarihçi gibi var olan dokümanlara ulaşan, bunları analiz eden, kanıtların güvenilirliğini sorgulayan, kanıtlardan çıkardığı bilgiyi işleyerek kendi bakış açısı algısını gündeme getiren bir anlayışla yetiştirilmeye başlandı. Türkiye’de 2005 sonrasında ders kitaplarında bir değişme ve yenileşme yapıldıysa da ders kitaplarındaki anlayış hala vatandaşlık aktarımına dayalı tarih anlayışı…
Çocuk hakları beyannamesine “Çocukların sosyal ya da tarihsel konularla ilgili çoklu bakış açılarını öğrenme hakkı vardır.” diye bir madde eklenmeli. Birilerinin sansürü nedeniyle ben sorunun sadece tek boyutunu görüyorsam o hem benim bilişsel ve duyuşsal becerilerimin gelişmemesi anlamına gelir hem de bana yapılan bir haksızlıktır. Bu proje bu nedenle çok önemli... Başka ülkelerin tarih kitaplarını inceledikçe tarih öğretimine ilişkin farklı bir pencerenin varlığı hakkında da bilgi sahibi olacağız. Ötekileştiren tarih ders kitapları en fazla silah tüccarlarının hoşuna gider; çünkü düşmanlık yaratmaktan başka bir işe yaramaz.
Nalan BALCI (Tarih Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi-Proje Koordinatörü)
10 Mayıs günü eğitimde ortaokul düzeyinde önemli bir deneyime tanıklık ettik. Ve fark ettik ki, eğitimin en önemli halkası olan öğrencilerimize, kendilerine hiç sorulmadan onlar için uygun görülerek okutulan ya da okutturulan eğitim programları, ders materyalleri ile ilgili söz hakkı vermek, onların görüş bildirmesini sağlamak, eleştirilerini önemsemek gerekmektedir. Öğrencilerimiz eğitimde değişen paradigmalara farklı bir bakış getirecek bir projenin içinde yer aldılar. Hem farklı ülkelerin ders kitaplarına Birinci Dünya Savaşı konusu üzerinden tarafsız bir bakış açısıyla hem de altı farklı ülkenin ders kitabı incelemelerini eleştirel bir gözle okuma fırsatı buldular. Öğrencilerimizin çalışmalarını kamuoyu ile paylaştıkları günkü heyecanları ve enerjileri onlara daha özgür tartışma ortamlarının oluşturulması gerekliliğini gösterdi. Özgür tartışma ortamı diyorum; çünkü çalışmada yer alan öğrencilerimizin “Biz artık ders kitaplarına veya bir resme, fotoğrafa, afişe, metne eskisi gibi bakamıyoruz,” cümlesini kurmaları özgür tartışma ortamlarının oluşturulmasının sonucudur. Sorgulama sürecinin başlaması eğitimde öğrencilerin nasıl bir insan olmak istediklerine kendilerinin karar vermeleri gerektiğinin yolunu da açmaktadır. Öğrencilerimiz bu proje ile kamuoyuna net bir mesaj verdiler. Projenin bir sonraki aşamasının daha fazla okula ulaşması ile adım adım büyümeyi umut ediyoruz.
Öğrencilerin I. Dünya Savaşı'nı farklı bakışlarla inceleyip tartışabilmelerini; tarihsel olayları tüm siyasal, toplumsal, kültürel boyutlarıyla yorumlayabilmelerini ve empati kurmayı öğrenerek nesnel bir tarih bilinci kazanmalarını hedefleyen projenin final günü etkinliği panelin ardından sona erdi.