Yatırımcıların, vatandaşların, karar verici yöneticilerin ve patronların düzenli bakması gereken veriler vardır. Bunlardan en önemlisi bir ülkenin ekonomisi ile ilgili verilerdir. Eğer maliye bir işletmenin muhasebe bölümü ise, hazine de finans bölümüdür. Yani insan vücudu ile kıyaslarsak, diğer organları yöneten beyin en önemli organ olarak işletmelerde yönetime denk gelir ise, finans vücuda kan pompalayan kalbe, muhasebe ise düzgün ve zamanında tutuldukça, temiz kan pompalanmasına denk gelecektir. Hazine Müsteşarlığı’nın web sitesinde istatistikler sayfasındaki verileri yılın ortasına gelirken kısaca özetleyelim
1 Merkezi Yönetimin borç stoğunun ortalama vadesi, 2005 yılında TL cinsinden ortalama iki yıl iken, 2015 Mart’ında 4,7 yıla, döviz cinsinden 5,7 yılken 10 yıla, toplam borç stoğunda ise 2,9 yıldan 6,4 yıla çıkmış durumda. Finans doktoru gözünden bakıldığında borçlanma vadesinin uzaması iyi bir durumdur, ancak tabii ki salt veri olarak tek başına yeterli değildir.
2 Merkezi Yönetimin Mart 2015 itibarı ile 633 milyar TL borcu bulunuyor. Bunun 420 milyarı sabit faizli. Stokta bulunan 423 milyar TL cinsinden borçlanma miktarını, 210 milyar TL ise döviz borcun TL karşılığı olarak görünüyor. AB tanımlı Genel Yönetim borcumuz ise ayarlama kalemleri sonrası 586 milyar TL.
3 İç borç stoğunun dağılımının ise yüzde 78’i yurtiçi yerleşiklerde, yüzde 22’si yurtdışı yerleşiklerde. İç borcun yüzde 47’si bankacılık kesiminin elinde, yüzde 29’u ise bankacılık dışı kesimde bulunuyor. Amerikan Merkez Bankası FED ile kıyaslandığında, yüzde 2 Hazine borcunu açık piyasa işlemleri ile elinde bulunduran Merkez Bankamız ile Hazine arasındaki bağın kopukluğu Merkez Bankamızın bağımsızlığı açısından da önemli bir gösterge. Bu durumda, yüzde 93 ile (mortgage kâğıtları dâhil) Amerikan Hazinesi’nin en büyük finansörü FED için bağımsız demek biraz iddialı olacaktır.
4 Kamunun net borcu 2000 yılında 72 milyar TL iken, bugün bu rakam 187,5 milyar TL. Yani, brüt borcumuz 650 milyar TL’ye yaklaşırken, TCMB, Kamu Mevduatı ve İşsizlik Fonu’nda biriken tutarları, yani 463 milyar TL varlıkları düştüğümüzde bu rakamı buluyoruz. 2000 yılında varlıklarımızın toplamı 14 milyar TL, brüt borcumuz ise 86 milyar TL imiş. Borcun artıyor olması salt olarak kötü olmakla beraber, kullanılabilir varlıkların miktarındaki artışlarla birlikte değerlendirilmelidir.
5 2003 yılında yıllık ortalama yüzde 48 kümülatif faiz oranı seviyelerinden borçlanırken, Hazinemiz 2015 Nisan ayında yüzde 8,26 kümülatif ortalama faiz oranı ile borçlanıyor.
6 2014 sonu itibarı ile brüt dış borcumuz, 402 milyar dolar. Bunun 172’si bankacılık kesimine, 227 milyarı bankacılık dışı kesime ait. 1989 yılında bankacılık kesiminin döviz borcunun toplam döviz borcundaki payı yüzde 12 iken, bugün yüzde 43. Reel kesim ise, yüzde 71’den yüzde 56’ya düşmesine rağmen, bugün döviz pozisyon açığı nedeni ile kuru tetikleyen taraf olarak görülüyor. Burada İstanbul Ekolü olarak bir saptama yapmamız lazım. Piyasalarda ve ekonomi köşelerinde reel kesimin döviz borç stoğuna yapılan atıflar ve döviz sepeti ile USD, EURO kurlarının yükselmesinin nedeni aslında firmaların salt ithalat borçlarından değil, çok daha ağırlıklı olarak döviz cinsinden verilen banka kredilerinden. Buradan bir başka saptama yaparsak, cari açığın ithalat, ihracat dengesizliğinin giderilmesi ile kapatılmasının hedeflenilmesinden çok, ülkede sermaye birikiminin tasarruflar yönü ile daha çok sağlanarak, yabancı sermaye ile finanse edilmesinin azaltılması ile mümkün olacağı çok net. Sıcak para, dünyada sıfır faiz seviyesi ile portföy yatırımları olarak bize de geldi, geliyor. Bunun üretime, yatırımlara dönüşecek şekilde teşvik edilmesi ve düzenlemelerin yapılması için hala çok geç değil.
7 Türkiye’nin 2014 bütçe gelirleri 411 milyar TL, giderleri ise 434 milyar TL. Aradaki fark kamu finansmanı ihtiyacı tutarı, yani Hazine borçlanması. Eğer yıllık toplam (iç, dış) 50 milyar TL faiz ödememiz olmasa, bütçemiz 22 milyar TL açık yerine, 27 milyar TL fazla verecek. 2000 yılında yıllık 20 milyar TL faiz öderken bu rakam 2001 krizinde 41, 2014’de ise 50 milyar TL. Bütçemiz hazine borçlanma politikası gibi uzun zamandır iyi yönetiliyor. GSYİH’ya oranı dünyada kabul gören ortalamanın çok çok altında.
8 Bütçemizde faiz dışında kalan 384 milyar TL giderimizin 95 milyarı personel giderleri. 2006 yılında bu rakam 35 milyar TL ilen 3 katı artmış görünüyor. Kıyaslama yapmak gerekirse, bankacılık sektöründe personel giderleri ve kıdem tazminatı birlikte, aynı sürede iki katın biraz üzerinde artmış. Tabii, toplam personel sayılarını da kıyaslamak gerekir.