Fransız Sosyalist Partisi’nin antisemitizme karşı stratejileri

Yahudiler ve sosyalistler arasındaki ilişkiler nasıl iyileştirilebilir? Sosyalist Parti, yükselmekte olan anti-Siyonist ve antisemit hareketlere karşı neler öneriyor? Fransa’da 11 Ocak’tan sonra neler değişti?

Dünya
13 Mayıs 2015 Çarşamba

Pınar Kılavuz Ekerbiçer,

Sosyolog,  Paris Denis Diderot Üniversitesi 


CRIF (Conseil Représentatif des Institutions Juives de France), yani Fransız Yahudi Enstitüleri Meclisi bu üç konuyu tartışmak için 6 Mayıs akşamı Paris’te Inter Continental Le Grand Otel’de, Fransız Sosyalist Partisi Baş Sekreteri Jean-Christophe Cambadélis’i ağırladı. 

Aynı soruların cevabını arayan, Sosyalist Parti sempatizanı ve Fransa Yahudilerinde kimlik oluşturma stratejileri üzerine tez yazan bir sosyolog olarak, bu konferans benim için çok önemliydi ve analiz edilmesi gerekiyordu.

Yahudiler ile alakalı olan konulara geçilmeden önce Cambadélis’e sorulan ilk soru Fransa’nın güncel durumu hakkındaydı. 15 Mayıs’ta cumhurbaşkanı seçilmesinin üçüncü yılı dolacak François Hollande’a neler hediye etmek istediği soruldu. Fransa’nın şu an en önemli problemleri arasında, işsizlik (2015 şubat ayı verilerine göre yüzde 10,6), terör saldırıları ve sosyal kimlik krizi yer alıyor. Cambadélis bu soruya “Kendisine düşük bir işsizlik oranı, ekonomik bir yükselme hediye etmek isterim ve bunun gerçekleşmesi için bütün sosyalistlerin bir araya gelip, dayanışma yaparak hükümete sahip çıkması gerekmektedir” diyerek cevap verdi. 

Daha sonra, Fransa’nın dış ilişkileri, özellikle Suriye, İran, Rusya ve Libya ile olan diyalogları tartışıldı. Bu konuyu, dış ilişkiler uzmanlarına bırakarak, yazıma Yahudiler ile ilgili olan kısımlar ile devam etmek istiyorum. 

Şüphesiz, günümüz Fransa’sında Yahudileri en çok endişelendiren şeyler antisemit ve anti-Siyonist saldırılar. Geçtiğimiz ocak ayında yaşanan terör saldırıları, özellikle de Hyper Cacher Market’e yapılan saldırılar, toplumun genelinde olduğu gibi Yahudiler arasında da büyük bir travmaya neden oldu. Yaşanan korkunç saldırılardan sonra Binyamin Netanyahu Paris’te düzenlenen anma törenleri sonrasında Fransız Yahudilerine İsrail’de yerlerinin olduğunu ve ne zaman isterlerse gelip yerleşebileceklerini yeniden hatırlattı. Bu olayın ardından birçok Fransız, Aliya gerçekleştirmeyi düşünmeye yeniden başladı. Ama gitmek ne kadar doğru bir çözüm bu başlı başına bir tartışma konusu. Yahudiler bir kaçış yolu olarak mı İsrail’e gitmek isterler, yoksa gerçekten orada yaşamak istedikleri için mi? Şu anki duruma bakılırsa birinci ihtimal çok daha kuvvetli. Konferansı dinlemeye gelen insanların ortak düşüncesini özetleyen cümle ise şu oldu: “Bize kal diyorsunuz ama kendimizi güvende hissetmediğimiz bu topraklarda kalmamız için ne gibi planlarınız var? Biz bu topraklar için ölmeye hazırız, zamanında bu ülke için savaştık ama şu an kendimizi rahat hissetmemiz için bir şeyler görmemiz gerek. Biz bu ülkeyi seviyoruz.”

Cambadélis bu soruya, “Biz de aynı şeyleri düşünüyoruz, Fransa’da antisemitizmin ve anti-Siyonizm’in artışının farkındayız, bunun önüne geçmek için hep beraber yaşamayı öğrenmeliyiz, cumhuriyetin değerleri etrafında toplanmalı, birbirimize saygı göstermeliyiz” diyerek oldukça politik bir cevap verdi. Kendi adıma bu cevabı yeterli bulmadığımı belirtmek isterim. Senelerdir aynı şekilde tekrarlanan bu cümleleri duymak yerine insanlar daha somut önlemler alındığını görmek istiyor. Ayrımcı davranışlara karşı durmak için insan olmanın ve vicdanlı olmanın yeterli olduğunu düşünüyorum. 

Konferans sırasında tartışılan başka bir konu ise yükselmekte olan İslam karşıtlığıydı. Charlie Hebdo ve Hyper Cacher saldırılarının ardında kendilerini ‘İslamcı’ olarak adlandıran insanların olması bu yükselişin en büyük sebebi. Yaşanan bu trajediler nedeniyle, Fransız toplumunda Müslüman vatandaşlara yönelik önyargılarda büyük bir artış oldu. Geçtiğimiz günlerde Béziers Belediye Başkanı, katıldığı bir televizyon programında şehrinde yaşayan Müslüman öğrencileri soyadlarından yola çıkarak fişlediğini ve bir liste oluşturduğunu itiraf etti. Kanunen yasak olduğunu ama buna rağmen yaptığını söylemesi büyük bir skandal yarattı. Cambadélis, bunun kesinlikle insan haklarına aykırı olduğunu belirtti. Son zamanlarda yaşanan bu olay, Fransa’da kavram kargaşasının geldiği boyutlara güzel bir örnek teşkil etmekte. Umarım Sosyalist Parti ve diğer bütün siyasi partiler daha kalıcı çözümler bularak, insanları izole etmek yerine sorunun temeline inerek, derin bir araştırma yaparak, tozları halının altına itmek yerine gerçek bir temizlik yapmak politikasını benimserler. 

İnsan olarak en büyük dileğim, bütün ayrımcılıkların sona ermesi, insanların dünyanın her yerinde beraber yaşamayı öğrenmesidir.