• Solun marjinal kısmı nasıl sermayenin Arap olanına düşmansa, bir de Yahudi ve Batı sermayesi düşmanlığı yapan İslamcılar var. İkisi de aynı kafa yapısı. Paranın iki yüzü gibi, biri yazı diğeri tura. Son günlerde Coca Cola’nın son reklam filmi üzerinden her zaman ısıtılan bazı komplolar yeniden revizyona girdi. Bunlardan biri de Coca Cola’nın İsrail’e yardım ettiği ve Filistinlilerin şehit edilmesinde Coca Cola’nın dahli olduğu yönünde. Bu çok ciddi ve sürekli söylenen bir şey. Peki aslı var mı? Varsa buna niye tedbir alınmıyor? Eğer Coca Cola gelirlerinin bir kısmını İsrail’e aktarıyor ve Filistinli çocukların ölümünden sorumluysa o zaman Filistin yönetimi Coca Cola’yı niye ülkeden kovmuyor? Kendi katillerine mi aşık? Bu yazıdan dolayı bana küfür edenler olacaktır ama ne yazık ki bu tür iddialar spekülasyondan öteye geçmiyor. CEM KÜÇÜK - STAR
Geçen akşam, bizim Tarihin Arka Odası’nda bu son iki kitabı tanıtıp “Refik Halid’i mutlaka okumalısınız. Türkçe’nin zevkine varır; daha düzgün konuşur, daha iyi yazarsınız” diyecek oldum ki, “Refik Halid, Yahudi’dir… Yahudi’nin yazdıklarını niye okuyalım?” gibisinden mesajlar yağmaya başladı...
“Beyler-hanımlar, birilerinin üstat geçinmek, kuru-sıkı palavralarını pazarlayıp sırtınızdan para kazanmak maksadıyla senelerdir ‘Şu Yahudi, bu dönme, filânca bilmemne’ diye yazıp söylediklerine inanmayın!” dedim. “Refik Halid iddia ettikleri gibi Yahudi falan değildir, Türk’tür, aile ismi ‘Karakayış’tır; kaldı ki Yahudi olsa bile ne önemi var? Türkçe’yi böylesine mükemmel şekilde kullanmış bir yazarın dininin ne olduğuna mı bakacaksınız?” diye anlatmaya çalıştım.
Murat Bardakçı
http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/1079650-ideoloji-ve-edebiyat
Almanya, Nazi avcısı ve antifaşist gazeteci Beate Klarsfeld’e “Federal Liyakat Nişanı” verdi. Beate Klarsfeld, CDU Genel Başkanı ve Başbakan Kiesinger’in de Hitler’in partisine üye olduğunu kanıtlamış, hatta onu tokatlamıştı…
Beate Klarsfeld’in yanında eşi Serge Klarsfeld de bu nişana layık görüldü. Yıllardır faşist savaş suçlularının adalet önüne çıkarılması mücadelesi veren karı koca Klarsfeldler’e bu ödülün daha önce verilmemesinin tek nedeni Beate’nin bir Alman başbakanı tokatlamış olması.
Önce bu tokat olayını anlatalım. Hıristiyan Demokrat Parti’nin (CDU) 7 Kasım 1968 tarihli Berlin kongresi herhangi bir olağanüstülüğün yaşanmadığı bildiğiniz bir genel kuruldu. CDU Genel Başkanı ve Başbakan Kurt Georg Kiesinger de divanda oturuyordu. Biri mikrofonda konuşuyor, divanın etrafında görevliler dikiliyor, ortalıkta gazeteciler dolaşıyordu. Birden divana yakın oturanlar bir tokat sesi duydu.
Konuşmacı sustu, salon bir anda sessizliğe büründü. Herkes tokat sesinin geldiği divana bakıyordu. Genç bir kadın Kurt Georg Kiesinger’in başına dikilmiş, “Nazi, Nazi, Nazi” diye bağırıyordu. Tokadı yiyen Kiesinger, tokadı atan da gazeteci Beate Klarsfeld’di.
Beate Klarsfeld, Başbakan Kiesinger’i neden tokatlamıştı ve neden böyle bağırıyordu? Olayı Beate Klarsfeld’in ağzından dinleyelim:
“Bu kendiliğinden gelişen bir eylem değildi. Tam aksine çoktandır planlanan bir eylemdi. CDU kongresinde bir derginin fotoğrafçısı bana basın kartını verdi. Divana doğru gidip görevliye ‘diğer taraftaki bir meslektaşa bir şey söylemek için geçmem gerektiğini’ söyledim. Böylelikle Kiesinger’e yaklaşabildim, ama sadece arkadan. Sonra onu elimin tersiyle tokatladım, sol elimle. Kulağından çok gözüne rast geldi. Bu Nazi nesle karşı gençliğin sembolik tokadıydı…”
İşte bu “Nazi nesle karşı gençliğin sembolik tokadını atan” genç kadın Beate Klarsfeld, şimdi Almanya’nın tek liyakat nişanının sahibi. Beate Klarsfeld’i 2012 yılında yani bu tokattan tam 44 yıl sonra, Almanya Sol Parti (Die Linke) cumhurbaşkanı adayı göstererek onurlandırmıştı.
Beate Klarsfeld o zaman şöyle demişti: “Almanya’nın faşist parti üyeliği olsa da başbakanını tokatlamam sağcılar tarafından hiç unutulmadı. Yıllardır Nazi avcısı olarak uğraşmamın karşılığında Almanya’dan hep olumsuz tepki aldım. Sol Parti’nin beni aday göstermesi büyük bir onurdur…”
Selami İnce
http://www.birgun.net/haber-detay/50-kirmizi-gul-daha-81182.html
İşin bir de İslamcı bakışı var. Solun marjinal kısmı nasıl sermayenin Arap olanına düşmansa, bir de Yahudi ve Batı sermayesi düşmanlığı yapan İslamcılar var. İkisi de aynı kafa yapısı. Paranın iki yüzü gibi, biri yazı diğeri tura.
Son günlerde Coca Cola’nın son reklam filmi üzerinden her zaman ısıtılan bazı komplolar yeniden revizyona girdi. Bunlardan biri de Coca Cola’nın İsrail’e yardım ettiği ve Filistinlilerin şehit edilmesinde Coca Cola’nın dahli olduğu yönünde. Bu çok ciddi ve sürekli söylenen bir şey. Peki, aslı var mı? Varsa buna niye tedbir alınmıyor?
Türkiye’de Coca Cola 3 bin kişiye dolaylı, 30 bin kişiye de doğrudan iş sağladığı resmi rakamlarla mevcut. Öte yandan Filistin’de de Coca Cola fabrikaları var. Üç fabrika, biri Gazze’de olmak üzere 7 satış ve dağıtım merkezi var. 3.500 Filistinli aile buradan ekmek yiyor.
Eğer Coca Cola gelirlerinin bir kısmını İsrail’e aktarıyor ve Filistinli çocukların ölümünden sorumluysa o zaman Filistin yönetimi Coca Cola’yı niye ülkeden kovmuyor? Kendi katillerine mi aşık? Bu yazıdan dolayı bana küfür edenler olacaktır ama ne yazık ki bu tür iddialar spekülasyondan öteye geçmiyor. Bu iddia gerçekse, Coca Cola uluslararası ceza mahkemelerinde yargılanmalı ve gereken yaptırımlar uygulanmalıdır.
Cem Küçük
http://haber.star.com.tr/yazar/coca-cola-uzerinden-sermaye-dusmanligi/yazi-1028367
Netten okumalar
http://www.sabah.com.tr/izmir/2015/05/16/musevi-vatandas-mirac-kandilinde-lokma-dokturdu
http://israilblogu.com/2015/05/14/yemenin-son-yahudilerinin-korkulari/
Takılan Tweet’ler
melis alphan @melisalphan 14 May
Antakya'da Musevi cemaati vaktiyle 10 bin kişiyken bugün cemaat sadece 16 kişiden oluşuyormuş
İsrail,Yahudiler,Amerika kelimelerinin kullanımı yasaklansa ülkedeki Komplo Teorisyenlerinin %90'ı işsiz kalır.
Ülkede öyle bi inanış hakim ki bütün markalar İsrail'den çıkıyor ya da İsrail'e silah yardımında bulunuyor