Mesleğinde 30 yılını doldurmuş bir avukat, kadın hakları savunucusu, ‘Kadınlar Vardır’ şarkısının yaratıcısı, aktivist Av. Filiz Kerestecioğlu ile geçtiğimiz hafta hem yaklaşan seçimler öncesi genel durumu hem de HDP’nin Türk Yahudilerine bakış açısını konuştuk. İşte size bu sohbetten seçtiğimiz kısa bir röportaj: Halklara eşitlik ve inançlara özgürlük
HDP seçim bildirgesinin dış politika kısmında ‘İsrail hükümetlerinin katliamcı, işgalci politikalarına karşı duracak. Filistin’in işgaline son verilecek’ ibaresi Hamas’ın İsrail halkını sığınaklara girmeye zorlayan terör saldırıları, İsrail devletini yok sayan tutumu göz edildiğinde sizce konuya tek taraflı, ağır ithamlarda bulunan ve yapıcı olmayan bir bakış açısı değil midir? Bu maddenin ışığında tek taraflı bakış açısı ile nasıl bir barış sağlanmasını hedefliyorsunuz?
Bildirgemizde sözünü ettiğimiz şey, aslında sadece İsrail hükümeti değil, bugüne kadar işgal politikası yürüten bütün hükümetlere yönelik bir vurgu! Hamas ise takdir edersiniz ki bizim yakınlık duyabileceğimiz politikalara sahip olan bir siyasi oluşum değil. Tıpkı İsrail hükümetinin Filistin halkına yönelik baskıcı uygulamalarına karşı çıktığımız gibi, Hamas’ın da İsrail halkına yönelen baskıcı uygulamaları karşı çıkılması gereken şeylerdir. Bu anlamda tek taraflı baktığımızı söyleyemeyiz. Biz esas olarak her iki halkın da gündelik ekonomik ve sosyal yaşamının kısıtlanmaması ve şiddetin sona ermesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu sorunun çözümünün ise halkların kardeşliği ve ortak iradesiyle gerçekleşebileceğine inanıyoruz. Tabii ki BM’in öngördüğü evrensel kuralların uygulanması da önemsediğimiz noktalardan…
Seçim bildirgenizde yer alan antisemitizm ile mücadele ve azınlıkların da kanunlar çerçevesinde eşit birer vatandaş sayılabilmesi için planladığınız çalışmalar neler?
Aslında antisemitizmin de ayrı bir suç olarak düzenlenmesi gerekebilir çünkü demokratik olmayan ülkelerde ve bizde çoğu zaman ırkçılığa ilişkin genel düzenlemeler yeterince koruyucu olamıyor ve bazı vurguların ince ince detaylandırılarak yapılması gerekiyor. Özellikle bazı yayın organlarının İsrail’de olan en ufak bir olayda ya da orada bir olay olmasa bile Türkiye’de ilgisiz bir şeye karşı çıkarken bile yarattığı nefret söylemi, hedef gösterme hali Yahudiler için çok önemli bir sorun ve tüm hak savunucuları tarafından karşı çıkılması, lanetlenmesi gereken bir olgu. Önermemiz her yerde ve her alanda ‘Büyük İnsanlık’ ve barış! Halklara eşitlik ve inançlara özgürlük diyoruz, bunun en temel dayanağı da anayasal olarak eşit yurttaşlığın çok net biçimde garanti altına alınmasıyla mümkün ve bunu tüm kimlik ve kültürlerin görüşünü de alarak gerçekleştirmeye talibiz.
Son yıllarda gündemde olan azınlıkların vakıf mal varlıklarının iadesi konusunda ne yapmayı planlıyorsunuz?
Öncelikle Vakıflar Kanunu’nda yeni düzenlemeler yapılması gerekiyor. Geçici 11. maddenin mevcut şekli ve uygulaması, var olan ve çözüm bekleyen kimi sorunlar bakımından yeterli olamıyor. Bu sorunlardan biri, ‘1936 Beyannamesi’ nden kaynaklanmakta. Maddenin, 36 Beyannamesi’ni temel alması 36 Beyannamesi olmayan vakıfları (örneğin Antakya’daki vakıflar) mülkiyet haklarından yoksun bırakmakta. Bu durumun düzeltilmesi gerekir. Maddeye ilişkin bir diğer önemli sorun ise, 1936 Beyannamesi’nde kayıtlı olup, cemaat vakıfları mülkiyetinde olan fakat kamu kurumları adına tapuda kayıtlı taşınmazlar hakkında bir düzenleme içermemesidir. Bu konu hakkında da hakkaniyet gereği bir düzenleme yapılmalıdır. Ayrıca maddenin ‘tazminat’a dair hükümleri de genişletilmelidir. Yine, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından idare edilen mazbut vakıflar adına tescil edilmiş cemaatlere ait mülklerin iadesi konusunda yeni ve hakkaniyete uygun hükümler tesis edilmesi gerekiyor. Ayrıca Seçim Yönetmeliği’nin düzenlenmesi ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin de kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz.
Kimileri Sayın Demirtaş’ın kullandığı dili seçimlere kadar olan bir proje olarak nitelendiriyor. Bir yandan ülkenin çeşitli yerlerinde seçim bürolarına yapılan üzücü saldırılar, öte yandan bu seçimle öne çıkan barışçıl dil, ancak bunun yanında malum endişeleri de düşünerek sizce bir Türk Yahudisi neden HDP’ye oy vermeli?
Muhafazakâr veya liberal çeşitli hükümetler iktidara gelse de, ne yazık ki hepsi ulus devlet fikrinin azınlıklar karşıtı politikalarında uzlaşma sağlayabildiler. Bizler HDP olarak Anadolu’yu Türkleştirme ve Müslüman burjuva sınıfı yaratma siyasetini sorgulayan bir partiyiz. Az önce de belirttiğim gibi “Büyük İnsanlık ve barış” derken, halklara eşitlik ve inançlara özgürlük istiyoruz. Bildirgemiz tüm bileşenlerin ortak aklı ve emeği ile gerçekleşen en önemli teminatımızdır ve barışın dili hiçbir şekilde geçici ve seçim malzemesi olarak kullanılacak bir dil olamaz. Biz aksine bu ülkede tüm halkların barış içinde yaşamasının ve herkesin kendini özgürce ifade edebilmesinin teminatı olduğumuza ve bunda sadece partililerin değil, partili olsun olmasın sizlerin de çok temel bir rolü olduğuna yürekten inanıyoruz.