Türkiye’de azınlıklar sosyal medyayı kullanırken tedirgin

Türkiye’de ilk kez azınlıklara ait bir cemaat vakfının yürüttüğü AB projesi olan ‘Sosyal Medya ve Gayrimüslim Azınlıklar’ projesinin önemli bir ayağı tamamlandı. Yapılan araştırma azınlıkların internet ve sosyal medya kullanımı hakkında önemli bulgular ortaya koydu

Virna BANASTEY Toplum
11 Haziran 2015 Perşembe

Günümüzde sosyal medyanın hem bilgi edinme hem de iletişim için kullanılan en popüler araçlardan biri olması gerçeğinden yola çıkarak azınlıkların bu medyayı nasıl kullandıklarını belirlemeyi hedefleyen projeyi Yeniköy Panayia Rum Ortodoks Kilisesi ve Mektebi Vakfı yürütüyor.

Ekim 2014’te başlayan projenin en önemli ayağını oluşturan ve KONDA tarafından gerçekleştirilen kamuoyu araştırması ise tamamlandı. Araştırmanın sonuçları, 10 Haziran Çarşamba günü, Galata Rum İlkokulunda gerçekleşen basın toplantısında, Bekir Ağırdır tarafından açıklandı.

Bekir Ağırdır öncelikle ‘bir arada yaşama kültürünün’ geliştirilmesini KONDA olarak önemsedikleri için ‘Sosyal Medya ve Azınlıklar’ gibi projeleri canı gönülden desteklediklerini belirterek sunumuna başladı.

746 KİŞİ YANITLADI

Günümüzde Türkiye’de yaşayan azınlıklarının sayısının tam olarak bilinmediğini belirten Ağırdır, araştırma kapsamındaki anketi yanıtlayan 746 kişinin demografik özelliklerini açıklayarak sonuçları paylaşmaya başladı. Anketlerin, azınlık gruplarının kendi örgütlenmeleri aracılığıyla ulaştığı kişiler tarafından yanıtlandığını belirten Ağırdır, cevaplayanların cinsiyet ve yaş dengesinin de Türkiye geneli ile uyumlu olduğunu hatırlattı.

Ankete katılanların yüzde 93’ü İstanbul’dan ve sadece yüzde 1,4’ü devlet memuru olarak çalışıyor. Bu veriler, ülke geneline ve azınlıkların tamamına yansıtıldığında da gerçek durumu ortaya koyuyor.

Yanıt verenlerin yaş aralığı (14-28 yaş grubu yüzde 25, 29-43 yaş grubu yüzde 37, 44 yaş üzeri ise yüzde 38), eğitim durumu (yüzde 13 lise altı, yüzde 25 lise mezunu, yüzde 62 üniversite mezunu), medeni durumu (yüzde 55 evli, yüzde 4 sözlü-nişanlı, yüzde 41 bekar), yaşadıkları yerler (yüzde 93 İstanbul, yüzde 1,4 İzmir, yüzde 0,9 Ankara) gibi veriler de dinleyicilerle paylaşıldı. Anketi yanıtlayan en büyük azınlık grubu Yahudiler oldu. Cevap verenlerin yüzde 34,5’ini Yahudiler oluştururken, yüzde 27’sini Ermeniler, yüzde 18’ini Süryaniler, yüzde 15’ini Rumlar oluşturdu.

Ankete katılanların sosyal verilerini de paylaşan Ağırdır ‘inanç durumu’ başlığı altında, katılımcıların yüzde 5’inin kendini ‘sofu’ olarak nitelendirilebilecek ‘dinin tüm gereklerini tam yerine getiren dindar biri’ olarak tasvir ettiğini açıkladı. Yüzde 30’u dinin gereklerini yerine getirmeye çalışan -dindar- kişiler oluştururken, yüzde 46’yı inançlı ama dinin gereklerini yerine getirmeyen kişiler oluşturdu. Anketi cevaplayanların yüzde 19’u ise kendilerini ‘dinin gereklerine pek inanmayan kişiler’ olarak nitelendirdi.

EN POPÜLER FACEBOOK

Katılımcıların demografik ve sosyal verilerini açıkladıktan sonra Ağırdır, sosyal medya kullanımı ile ilgili sonuçları paylaşmaya başladı. Buna göre:

- İnterneti iş için kullananlar yüzde 68, arkadaşlarla-akrabalarla muhabbet için kullananlar yüzde 66, bankacılık işlemi için kullananlar yüzde 49, haber takibi için kullananlar yüzde 79, siyasi içerikleri takip etmek için kullananlar yüzde 35, alışveriş için kullananlar yüzde 25, film-dizi seyretmek için kullananlar ise yüzde 39 oranında.

-  Sosyal medya kullanıcılarının yüzde 43’ü devamlı online. Yüzde 13, her saat hesaplarını kontrol ederken, yüzde 34 günde 2-3 kez kontrol ediyor. Yüzde 7’si haftada 2-3 kez kontrol ederken, sadece yüzde 7’lik bir oranın sosyal medya hesabı bulunmuyor.

-  En çok kullanılan sosyal medya aracı yüzde 85 ile Facebook. Daha sonra yüzde 49 ile Twitter, yüzde 57 ile YouTube, yüzde 57 ile Instagram (Türkiye ortalamasının çok üzerinde bir oran), yüzde 32 ile LinkedIn geliyor.

- Katılımcıların yüzde 86’sı gerçek isimleri ile sosyal medya hesaplarını kullanıyorlar. Yüzde 2’si takma isim kullandıklarını belirtirken, yüzde 12’lik bir kesim hem gerçek hem de takma isimlerle hesapları olduğunu belirtmiş.

-  Facebook’ta arkadaş olduğu insanlarla gerçekten arkadaş olanların oranı yüzde 24.

- ‘Sosyal medyada paylaşım ve yorum yaparken nasıl hissediyorsunuz?’ sorusuna yüzde 41 ‘bazen tedirgin oluyorum’, yüzde 23 ‘paylaşım ve yorum yapmıyorum, sadece izliyorum’, yüzde 21 ‘özgürce paylaşım yapabiliyorum, rahatım’, yüzde 15 ise ‘çekiniyorum, aslında çoğu zaman gerçek düşüncelerimi paylaşmıyorum’ yanıtı vermiş.

-  Sosyal medyada paylaştığı haber ve görüş yüzünden maruz kaldığı bir hak ihlali olup olmadığı sorulduğunda ise katılımcıların yüzde 65’i bir hak ihlaline uğramamış. Ancak yüzde 15 hakarete, yüzde 14 aşağılamaya, yüzde 8 küfre, yüzde 6 ise tehdide maruz kalmış.

-  Yüzde 61, sosyal medya ile ilgili haklarını bilmediğini belirtirken, yüzde 80 sosyal medyada hak ihlali ve ayrımcılığa karşı yaptırımları olması gerektiğini savunmuş.

 

“BİR ARADA YAŞAMAK İÇİN TEMAS ETMEK GEREKLİ”

Bekir Ağırdır sunumu sırasında anket sonuçlarıyla birlikte çeşitli değerlendirmelerde de bulundu. Ağırdır, Türkiye'de farklı kimliklerden topluluklara “Kimliğini yaşamanın önündeki engeller neler?” diye sorulduğunda Kürtlerin “Yasal düzenlemeler” derken farklı inançlardan azınlıkların “Toplumsal baskılar” dediğini ve anket sonuçlarının da bu bilgiyi doğruladığını dile getirdi. Ağırdır yüz yüze gelinmediği halde sosyal medyada üçte birinin açıktan ayrımcılığa uğradığını hatırlatırken, eğitim seviyesi yüksek bu grubun büyük çoğunluğunun sosyal medyadaki haklarını bilmediğini hatırlattı.

Bekir Ağırdır, anket sonuçlarından “Bir arada yaşamak için temas etmek gerekli” sonucunu çıkardığını vurguladı: “Göç, iş yerinde birlikte çalışmak, aynı apartmanda yaşamak, toplantılarda karşılaşmak gibi vesilelerle ‘yaban’ olmaktan çıkılmalı, farklılıklar öcü olarak kodlanmamalı.” Ağırdır, önce eğitim sonra hukuk sisteminin demokratikleşmesi gerektiğini, maharetin daha temas başlarken önyargıyı kaldırmak olduğunu belirtti.

Ağırdır’ın ardından söz alan Bilgi Üniversitesinden Ulaş Karan, gün geçtikçe sosyal medyanın yaptırım ve düzenleme bekleyen bir alana dönüştüğünü, kasım ayında proje kapsamında yapılacak uluslararası konferansta özel olarak ifade özgürlüğü ve azınlıklar konusuna eğileceklerini ifade etti.