10 Haziran tarihli açılışta büyük bir kalabalığa ev sahipliği yapan Galeri İdil’deki Hayrettin Sönmez Atölyesi karma sergisi, 10 Temmuz’a kadar devam edecek. Peyzaj ve figüratif yağlı boya eserleriyle sergide yer alan Sara Reyna, yıllarca içinde artarak büyüyen tutkusunu gerçeğe dönüştürdü. Kendisiyle resim aşkını konuştuk
Sara Reyna ile tanıştığım an dikkatimi çeken heyecanı, sanat, hayat hakkında konuştukça, yerini neşe ve coşkuya bıraktı. Reyna, önce annelik görevlerini yerine getirmiş, çocukları kendi kanatlarıyla uçar hale geldikten sonra da resimle uğraşmaya başlamış olduğu için çok mutlu.
Kendinizi bize tanıtır mısınız?
1956, İstanbul doğumluyum. Lise bittikten sonra en büyük hayalim Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde (şimdiki Mimar Sinan) resim okumaktı. Aslında sınavına da girdim. Bize verilen çizim konusu bir kova, bir süpürge, bir de faraştı. Maalesef o yıl diğer sınavların yorgunluğuyla, başarılı olamadım. Bugün hâlâ bu üç obje, benim kâbusumdur. Bir yıl sonra daha fazla hazırlanıp girerim diye düşünmüştüm, ancak o yıllardaki anarşik olaylar nedeniyle o da mümkün olamadı. Çalışma hayatına girdim. Evlendikten sonra hayatımın en güzel iki eserini yarattım. Biri oğlum Cem, diğeri de kızım Melis. Onların eğitim ve hayallerinin benim gibi yarım kalmaması için elimden geleni yaptım. Küçükken onlara çizgi filmlerdeki karakterleri çizerdim. Resim yapmak içimde hep bir tutku olarak kaldı.
Bu tutkunuzu gerçeğe dönüştüren ilk adımlar nelerdi?
Yurt içinde ve yurt dışında resim sergilerini gezerken içimde tarif edilemez güzellikte bir duygu yaşardım. Oğlumun askere, kızımın da Paris’e eğitime gitmesiyle hissettiğim boşluğu doldurmanın zamanı da gelmişti. 2009 yılında Levent’te bir sanat okuluna yazıldım. Bir yıl kadar karakalem, takip eden yıl da akrilikle çalıştım. Oradaki hocamın tavsiyesiyle, Hayrettin Sönmez’in atölyesinde çalışmaya başladım. Bugün hâlâ aynı atölyede resim yapıyorum. Sevgili eşim Yaşar Reyna, bu hayalimi gerçekleştirirken hep yanımda ve en büyük destekçim oldu.
Sergide, sekiz eseriniz yer alıyor. Peyzaj ağırlıklı yağlı boya eserlerinize ilham nereden geliyor?
Peyzaj ustası olan Hayrettin hocam, beni hep tuvalimle baş başa, özgür bıraktı. Eserlerimi, kendi çektiğim fotoğraflara yorum katarak üretiyorum. Karışık çalışmayı seviyorum. Yeni bir resme başlarken, beni o anki duygularım yönlendirir. Kasvetli bir kış gününde çiçek resmi yapmayı, bazen de denizin veya göğün maviliğini tuvale aktarmak isterim mesela. İçimden ne geliyorsa onu seçiyorum. İlham kaynağım, ruh halim.
Eserlerinizin her biri, adeta farklı bir enerji yayıyor. Okurlarımız gelene kadar, serginizi bize gezdirmek ister misiniz?
Tabii, keyifle. Sergideki resimlerden ikisini Lizbon’da çektim. Biri Avrupa’nın en batı ucu olan Boca de Roca, diğeriyse liman kent Porto’da bir ev resmi. Bir başka eserim, evimin önündeki ağaçtan bana bakarken fotoğrafladığım bir kedi. Bir diğeri, çok sevdiğim sonbahar renkleriyle tuvalime aktardığım Gümüşhane Örümcek Ormanları. Ayrıca, Portekizli bir çiftçim de var. Tarlada çalışan iki kadınım ve Yeniköy’de bir kilise girişi. Bir de ölümsüzleştirmek için tuvalime aktardığım köpeğim Koket’in resmini yaptım.
Paletinizde ağırlıklı olarak hangi renkler mevcut?
Aslında her renk mevcut tuvalimde, ancak ruhun temizliğini çağrıştıran kayaların arasından süzülerek akan suyun, denizin ve gökyüzünün rengi olan mavi, olmazsa olmazımdır.
Peyzaj ve figüratif olan yağlı boya eserleriniz, sizin insana, hayvana ve doğaya olan sevgi bağınızı yansıtıyor diyebilir miyiz?
Olabilir tabii. Evimin önünde, restoranda bir kedi veya köpek gördüğüm an, onları doyurmam gerek hissini yaşarım. Doğa deseniz, aşığım derim. İnsanlar mı? Her biri farklı bir dünya. Resim yapmak, aynı zamanda olanı fark edip yaşamı dışarıdan bir göz olarak daha iyi görmemi sağlarken, içimde saklı kalmış farklı benleri de ortaya çıkarıyor.
Yerli ve yabancı hangi ressamları beğeniyorsunuz?
Türk ressamlardan, Faruk Cimok, İsmail Acar ve Nuri İyem’i çok beğenirim. Yabancılardan ise Monet hayranıyım.
Bundan sonra da aynı tarzda boyamaya devam edecek misiniz yoksa başka hedefleriniz var mı?
Öncelikle şunu çok iyi biliyorum ki, kaybettiğim zamanı telafi etmek için ölene kadar resim yapmak ve hep fırçamı geliştirmek niyetindeyim. Resim yapmak benim için hayallerimi boyayarak aşk yaşadığım bir ikinci bahar. Tarz konusuna gelince, tamamen akıştayım.
Resim yapmak, aynı zamanda olanı fark edip yaşamı dışarıdan bir göz olarak daha iyi görmemi sağlarken, içimde saklı kalmış farklı benleri de ortaya çıkarıyor